• Sonuç bulunamadı

3.4 Antik Yunan Felsefesi

3.4.2 Anaksimandros

Anaksimandros apeironu arkhe olarak kabul eder, Apeiron Peters’a göre “sınırlanmamış, sınırsız, bitimsiz, uçsuz, belirsiz, belirlenimsiz, tanımsız” anlamlarına gelmektedir ve Anaksimandros’ta “sınırlanmamış-olan” anlamına geldiğini ancak bunun anlamını ortaya koymak için “sınır”ın anlamını yorumlamak gerektiğini belirtir (Peters, 2004, s. 39). Peters’ın aktardığına göre (2004, s. 39), Diels’in yorumu onun “sonsuz bir temek töz kaynağı ve son olarak belirlenimsizlik, yanî içerisinde yalın fiziksel cisimler, havânın ve suyun henüz ayrılmış olmadığı içsel sınırsızlık durumu” olduğudur.

Ontolojik-politik anlamda, ilke olarak apeironu, “sınırlanmamış-olan”ı koymak, varlığın belirlenimi probleminde tehdit oluşturan “Varolmayan” tehdidinin kabul edilerek sorunun çözülme çabası gibi görünmektedir. Bu da stratejik olarak varlıkları kurtaracak gibi görünmektedir çünkü bu sefer “Varlık” ve “Varolmayan” karşı karşıya gelmemekte, “varlıklar” ile “Varlık” karşı karşıya getirilmektedir. Buradaki bir problem Anaksimandros’un çözümünde varlıklar ile Varlık karşı karşıya getirilirken Varlık Varolmayan olarak kodlanır, bunun sonucunda da varlıkların esasında örtük bir şekilde belirlenimliliği, varlıklığı korunmaya çalışılmaktadır.. Diğer bir deyişle, Varlık varlıklar üzerinden belirlenmekte ve “sınırlanmamış- olan” ile karşı karşıya gelmektedir: Bu da aynı tarz bir karşıtlığı tekrar yaratır.

Ancak Anaksimandros’un çözümünde, Yunan insanı ile Yunan tanrıları meselesinde bahsedilmiş olduğu üzere Yunan tanrılarının “durdurakbilmeyen yarışılamaz olanlar” olarak Yunan insanını belirliyor oluşu gibi bu “sınırlanmamış-olan”ın bir sınır olarak varlıkları belirlemesi amaçlanmış olabilir: Nasıl ki tanrılar durdurakbilmez ancak insanlar sınırlı ve ölümlü iseler ve insanların insan olmasının sınırı iseler, “sınırlanmamış-olan” da durdurakbilmez ve belirlenimsiz iken varlıklar ise sınırlıdır ve belirlenimlidir ve hiçbir zaman “sınırlanmamış-olan” olamazlar. Bu noktayı vurgulamak için Rovelli çevirisinin tartışmalı olduğunu belirtetiği Anaksimandros’un şu paragrafını ele alalım:

Her şey kökenini birbirinde bulur Ve birbirinde yok olur,

Zorunlulukla. Her şey birbiriyle adil kılınır,

Ve gayriâdiliği birbiriyle dengeler, Zamanın düzenine uygun olarak (2014, s. 49).

Anaksimandros’un varlığın ilkesi olarak “Varolmayan”ı yerleştirdiğini söylemek sanki onun tamamen düzensiz, belirlenimsiz bir yapı savunduğunu söylüyormuş gibi olabilir. Ancak bu doğru değildir. Varlıkların dünyası sınırlılıklarla doludur ve bu dünyanın sınırı da apeirondur. Varlıklar belirlenimleri ile birbirleri ile sınırlanırlar. Bu ontopolitikanın da temel vurgularından biriydi. Anaksimandros bu yapıyı keşfetmiş gibi görünmektedir ve varlıkların birbirlerini belirleyişlerini tespit etmektedir. Ona göre bu yapıda bir düzen, bir denge, bir adalet bulunur. Bunun zamanın düzeni ile ilgisi türlü şekililerde yorumlanabilir ancak tezin bir yorumu şudur: Düzen olan bir anlamda apeiron değildir, düzeni sınırlayarak ona imkan veren apeirondur. Bu anlamda sınırlanamayan zamansız olmalı iken, varlıkların düzeni zamana tabi dir.

Peters bu yoruma uygun düşen bir bilgi vermektedir: ouranós evrenin sınırıdır ve onun “en uç küresinin dışında olan şeyin öz doğası”na yönelik bir ilgi” söz konusudur (Peters, 2004, s. 39). Bu ilgi, Kant’ta phenomena ile noumena arasındaki ilişki düşünüldüğünde aralarındaki sınır, aşkınsal olan, bir ilgi konudur. İlginin yönelimi bir yandan da hemen o sınırın dışında olan gibi görünmektedir. Bu bir yandan dilin aktarmakta zorlandığı şu anlama da geliyor gibi görünmektedir: Sınırlı ile Sınırsız ayrı türdendir, biz ise sınırlıdan başkasını bilmeyiz. Bu yüzden bu temelinden bir şey olmayacak kadar bambaşka olan bir anlamda hiçlik tarzında bir varolmayan olmayabilir. Varlık olmayan ancak hiçlik de olmayan varlık temelli dünya ve mantığımız ile ortaya koyamayacağımız bir yapıdan bahsediliyor olabilir.

Bir sınır olmanın dışında doğuş, varlığa geliş hikayeleri de böyledir Mısır ve Yunan mitolojilerinde bahsedilmiş bulunulan kaostan gelme meselesi gibi, apeiron bir yandan Anaksimandros için diğer arkhelere benzer olarak varlık, yaşam kaynağı gibi görünmektedir. Anaksimandros’un Arslan’da aktarılan kendi ifadesi olarak ortaya konan ifadeler de tezin bu iddiasını ve diğerlerini destekler gibi görünmektedir:

Varolan şeylerin ilkesi, apeiron’dur. Şeyler ondan meydana gelir ve yine zorunlu olarak onda ortadan kalkarlar; çünkü onlar zamanın sırasında uygun olarak birbirlerine karşı işlemiş oldukları haksızlıkların cezasını (kefaretini) öderler (İlkçağ Felsefe Tarihi 1 Sokrates Öncesi Yunan Felsefesi, 2013, s. 98)

Son olarak, Anaksimandros’un bu stratejisinin işlerliğini tekrar tartışmak gereklidir. Birinci bölümden itibaren, Varlık’ın belirlenime sahip olması için Varlık’tan başka bir şeye ihtiyaç bulunduğunu belirtmiş ve bunun sonucunda Varolmayan’ın ortaya çıktığını ancak bunun da Varlık’ın temel ilkelerine karşı çıktığından, paradoksal olduğundan bahsetmiştik. Anaksimandros Varolmayan tehdini kabul edip ilke yaparak tehlikeden kurtuluyor gibi görünmekteydi. Bu seçenek hala açıktır. Ancak öyle görünüyor ki stratejisi daha çok dünyaları ayırmak gibi görünmektedir. Varolmayan ortaya konduğunda Varlık da varolanlar da

belirlenimli gibi görünmektedir. Bu noktada bazı meseleler vardır: Öncelikle bu ayrı dünyalar arasındaki ilişkiler kısmen tespit edilmişse de nasıl birlikte durdukları önemlidir çünkü apeiron pek anlaşılabilir bir şey ya da anlamlı bir şey gibi görünmemektedir. O halde, şunu sonrmak gerekir: Varlık ve varlıklar ne tarafından sınırlandırılmıştırlar? Apeiron ne olduğunu söyleyememekte, esasında bir şey de olamamaktadır. O halde, hiçbir şey birşeyi snıırlayamaz.

Ancak Anaksimandros bir yandan Varolmayan’a ihtiyacı tespit etmekte önemlidir, bir yandan da önceden de belirtildiği üzere, Varolmayan hiçlikten farklı bir şey olabilir. Öyle ki, ifadeleri mitoloji ile de birleştirince bu tarz bir şeyden bahsediliyor olması mümkün görünmektedir. Diğer bir deyişle, bizim varlık temelli dünyamızın mantığına, diline uymayan bir dünyanın savunulması mümkün olabilir.