• Sonuç bulunamadı

Genellikle duvar içine yerleştirilen çerçeveden ibaret olan kapı, iki mekan arasındaki bağlantı unsurudur. Beşeri ölçülere göre tasarlanan kapılar dikdörtgen forma sahiptir. Kapı tasarımındaki bir diğer unsur ise binanın bütünlüğü içindeki nisbi boyuttur (Çaycı, 2008: 23).

Anadolu Selçuklu devri taç kapıları incelenirken genellikle; silmeler, bezemeli bordürler, kavsaralar, kavsara çevre kemerleri ve kitabeler sınıflandırılmış, bu sınıflamalarla sonuca ulaşılamaya çalışılmıştır. Ancak bunların hangi geometrik düzen içerisinde oluşturuldukları konusu sürekli olarak yeni sorunlar ortaya çıkarmış ve önceki çalışmalara kesin bir çözüm getirilememiştir (Kuban, 1970: 138).

Taç kapı kelimesi etimolojik olarak; taç, yönetimi elinde bulunduranın (hükümdar) başına taktığı siyaset sembolü olarak ifade edilebilir. Tıpkı tacın hükümdarın siyasi gücünü ifade etmesi gibi taç kapılar da hâkimiyet, yükseklik ve süsleme yönüyle mimariyi dış dünyaya takdim eden vitrin durumundadır (Çaycı, 2008: 125).

Mimariyle ilgili yazılı kaynaklarda "cümle kapısı", "taç kapı" ve "portal" terimi birlikte kullanılmıştır. İslam coğrafyasında taç kapının "piştak", "medhal-i reisi", "derveze", ‘‘heykel’’ ve "serder" gibi isimlerle adlandırıldığı olmuştur (Ödekan, 1993: 115-116; Bayburtluoğlu, 1976: 67-107 ).

Taç kapı, dikdörtgen bir çerçeve içerisinde bir tonoz ya da kubbe parçasıyla örtülü dikdörtgen planlı bir girintiden ibarettir. Kapının dış yüzeyi bordürler halinde, zengin bir bitkisel ve geometrik dekorla, girintiyi örten eğrisel örtü ise çoğunlukla mukarnaslarla süslüdür. Girişin iç yüzü ve mukarnaslı nişler de geometrik ve bitkisel dekorla bezelidir.

Taç kapıda, Ortaçağ Anadolu mimarlarının bütün ustalıklarını gösteren ön yüz kompozisyonu adeta yapıyı tamamlayan bir mimari anlam kazanmıştır.

Taç kapıların tümünde, ilhamlarla teknik fikirleri ayırmak mümkün değildir. Sezgiler ve olağanüstü yaratmalar da bu kuralın içinde düşünülmelidir.

Geometrik dekorasyonda çoğunlukla 3, 4, 5 birim kenarlı ve biri 57°, diğeri 30° olan dik açılı gönyeler kullanıldığı yapılan çeşitli ölçmelerle saptanmıştır (Nervi, 1967: 182-183).

Taç kapılar üzerinde geometrik olarak genişliğin (2), yüksekliğin (3) birim uzunlukta olduğu tespit edilmiştir. 2/3 oranın uygulanması yoluyla taç kapı yüzeyinin altı kareye bölündüğü anlaşılmaktadır. Daima kapı yapısı aksının üzerinde olan kapı kemeri, kilit ya da mukarnas çevre kemerine, orta noktası ise yüzeyi karelere ayıran çizgilerin kesişme noktalarına rastlamaktadır. Böylece taç kapı her biri iki kare taşı, mukarnas sistemin tepe noktası genişliğinde olan yatay üç bölmeye ayrılmakta, alttan birinci bölmeye kapı açıklığı, ikinci bölmeye mukarnas sistem yerleştirilmekte, çoğunlukla kitabenin bulunduğu üst bölme portale taçlık etmektedir (Bayburtluoğlu, 1976: 79-80).

Portal genişliğinin 1/3-1/4’ü kadar genişlikte olan kapı açıklığı ve mukarnas sisteminin yanları ile üstünde kalan kısımlar bordürlerle bezenmekte, kavsara köşeliklerine çoğunlukla rozet ya da kabaralar yerleştirilmektedir.

Kitabe genel olarak kavsara altında olabileceği gibi taç kısımda yani kavsara üstünde de yer alabilmektedir. Biri kavsara tepe noktasına, diğeri kapı kemeri kilit taşına rastlayan iki odak hep aynı yerlerde bulunarak 5-10 cm’lik oynamalarla oluşturulmuştur.

Taşların işlenişi esnasında ufak oynamalar yapılırken yanlışlıkla 1 cm’lik hata yapıldığı takdirde bu hata üst kısımlarda daha da büyüyerek “intikali” neden olarak gösterilebilir. Bununla birlikte yapının zamanla oturması, yer sarsıntıları da neden

olarak öne sürülebilir. Fakat bu durumun, bir sistemin varlığı ve bir takım prensibin uygulanmış olduğu fikrini zayıflatmaması gerekir (Batur, 1970: 183).

Türk-İslam mimarisinde taç kapılar, yapı tasarımında kazandıkları konum sebebiyle yapıya giriş kapısı olma özelliğinin dışında genel olarak tüm yapıyı temsil etme işlevi yüklenmiştir. Türk sülalelerinin egemen olduğu bölgelerin mimarisinde en büyük anıtsallığı gösteren taç kapı, İran ve Orta Asya mimari geleneklerinin Part dönemine uzanan büyük eyvan ana biçiminin anıları üzerinde gelişmiş bir yapı motifi oluşturmuştur.

Bu mimari gelişim, Büyük Selçuklu Dönemi’nin İran’da ortaya koyduğu çalışmaların bütünüdür. Anadolu, Suriye ve Mısır’da Türk Atabeylikleri, Sultanları ve Memlüklüler döneminde değişik bir mimari ve öğe olarak ön plana çıkan taç kapılar, cephelerin temel vurgu araçları olmuştur (Kuban, 2010: 58).

Taç kapılarla birlikte genel olarak Anadolu Selçuklu yapılarında, mimari unsurların değişik şekillerde süslenmesi dikkat çekicidir. Yazı ve bitkisel bezemenin birlikte kullanıldığı bezemelerde yazı ön plana çıkarken geometrik ve bitkisel bezemenin bir arada olduğu bezemelerde ise geometrik bezeme ön plana çıkmaktadır (Karadaş, 2015: 131).

Selçukluların dünya görüşünün bir ifadesi olan tezyinat, sanatkârların şahsi hal ve düşüncelerini de şekillendirmiştir. Genel anlamda her eserde değişiklik gösteren tezyinatta yerleşik bir şema kullanılmıştır.

Selçuklular hâkimiyet dönemlerinde, Anadolu’da büyük bir yapı faaliyeti göstermişlerdir. Bu yapıların tezyinatında ana malzeme olarak da taş kullanılmıştır. XIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren taş süsleme, çini tezyini daha çok kullanılmaya başlayınca önemini kaybetmiştir. Fakat yine de çiniyle beraber içte ve dışta kullanılmış, birçok eserde yine hâkim tezyinat olarak kalmıştır. Bu dönemdeki yapılarda güç ve itibar sergilemek için cepheye ayrı bir önem verilmiş, çevreye hitap ön plana çıkmıştır (Ögel, 1966: 2).

Taç kapılar işlevselliğinin yanında sembolik anlamlar da içerir. Taç kapıları etrafını kuşatan abidevi teşekkül olmadan da bu görevi yapabilecek durumdadır. Dolayısıyla taç kapının fonksiyonel oluşu sadece giriş ve çıkışın yapıldığı mekân durumundadır. Bu bakımdan meseleyi, sembolik anlam ve tezyinat dağarcığı çerçevesinde ele almak gerekir. Taç kapılar yapıların türlerine göre farklılık

göstermeden genel anlama bağlı bir şekilde sunulmuş olmalıdır. Konuya İslami anlamda yaklaşılacak olursa kutsal veya kutsal olmayan her mekan Allah’ın mekanı olarak anlamını bulur.

Taç kapılar, cennete duyulan özlemin veya hayal edilen cennet beklentisinin sonucu olarak oldukça abartılı bir şekilde süslenmiş olarak şekillenmiştir. İnananların hayal ettiği gibi bir cennet mekan varsa o mekana girişi sağlayan geçiş alanı da taç kapı kadar latif bir yapı ile gerçekleştirilmiş olmalıdır. Bu sebepten olmalıdır ki girişlere cennet ile ilgili ayetler yazılmıştır (Kur’an-ı Kerim, 15/17; Çaycı, 2008: 129).

Medreselerin ön cephelerini süslemekteki amaç, mekâna davetkâr bir işlev kazandırmaktır. Kaliteli ve özenli malzemelerin tercih edilmesi ön cephede, ciddiyetin ve yüksek statünün göstergesi olmuştur (Bayburtluoğlu, 1976: 73). Yapıya ilk bakışta insanlarda bir intiba uyandırma çabası öne çıkmaktadır. Bu ilk intibanın sempatiye dönüşmesi için bazı öğeler içermesi gerekir ki o öğeler de bütün yapıyı süslemek olarak anlamlandırılmıştır. Şunu vurgulamakta fayda var ki, taç kapıları kaplayan süsleme, İslam ve İslam öncesi kültürün ortak yönünü ifade eder. Konu şu örnekten de daha net anlaşılacaktır. Hayat ağacı figürü İslam öncesi kültürün ürünü saymak mümkünken yazı kuşaklarındaki ayet ve hadisler İslami literatürün ürünüdür. Maddi kültür varlıklarının kalitesi ve ihtişamı, devletlerin gelişmişlik seviyesinin göstergesi olarak değerlendirilmiştir. Görkemli bir cami ya da medrese yaptırmak ve bu yapıların belirli yönlerinin dikkat çekici olması, o hükümdarın sosyal statüsünü yücelten unsurlar arasındadır. Böyle olan hükümdarlar, halk üzerinde daha baskın olma imkânı bulmuştur.

Taç kapıları ön plana çıkaran en belirgin özellik, cephe yüzeyine göre az ya da çok bir çıkıntılık olmasıdır. Bu özelliği ile tüm yapıda dikkat çekerler. Taç kapıların bu çıkıntılarla artan enleri, giriş kapılarının içine açıldığı ana nişlerin bir mekân özelliği kazanmalarına yol açmıştır. Genel olarak, giriş kapıları ve ana nişler geniş bir şekilde yapılmıştır. Buna bağlı olarak, genişleyen yan kanatların cephe yüzeyleriyle taç kapının yüksekliği arasındaki oranı dengelemek için, taç kapının boyunu cephe duvarının boyundan yüksek yapmamak gerekir.

Mimaride gösterişin sembolü olan taç kapılar, sadece formları ile değil aynı zamanda kavsara, mukarnas ve rölyef tarzındaki motiflerden süzülen ışık gölge

sayesinde de sözlü kültüre malzeme tedarik etmiştir. Böylece taç kapılarda oluşan gölgelerin arkasındaki ışığın varlığına dikkat çekilerek, tasavvufi yaklaşım ile ışık- gölge karışımı alanlar ortaya çıkmıştır. Mimari bütünlük içinde normal duvar ölçülerinin üstünde verilen taç kapılar, bu şekilde farklılığını ortaya koymuştur. Ayrıca bu taç kapılar, cadde veya sokağın önemli noktalarına yerleştirilerek sergilenmiştir. Bir başka husus da portallardeki tezyinat veya süslemenin yoğunluğudur (Çaycı, 2008: 130-133; R. Ünal, 1982: 17; Bayburtluoğlu, 1976: 76- 78).

Birden fazla unsurun bir araya gelmesiyle oluşan taç kapıların çerçevesini dolduran bitkisel tezyinat ve geometrik şekiller, yazı ve mukarnas düzeni ile silmeler, Anadolu Selçuklu sanatında taş işçiliğinin en göz alıcı örneklerini oluşturur. Bu yapı içerisinde, mimari bir işlevi olmayan kavsara, kuşatma kemerini taşıyor gibi görünen köşe sütunlarında, tezyinat unsuru olarak kullanılmıştır. Mukarnaslı kavsaralar, mimari işlevlerinin yanı sıra, zengin bir tezyinat öğesi olarak ana nişleri örterler.

Bunların dışında, gülbezek ve kabaralar, taç kapıların çeşitli bölümlerine serpiştirilmiş tezyinat unsuru olarak karşımıza çıkar. Taç kapılarında görülen dengeli en-boy oranı Anadolu Selçuklu döneminde bozulmuş ve taç kapıların boyu enine oranla uzamıştır. Yan kanat ön yüzlerde şeritlerle süslenen tezyinat, yerini silmelere bırakmıştır. Köşe sütunçesi ve yan niş gibi unsurlara yer verilmemiştir (Çakmak, 2001: 14).

Cephe yüzeyi ise düz bir şekilde bırakılmaktan kaçınılmıştır. Yan kanatları olan taç kapıların hepsinde, dikdörtgen cephe yüzeyinden ana nişe doğru bir kademelenme mevcuttur. Bu kademelenmede silmeler ve içe doğru eğimli düz silmeler, sağ ve sol kanatlarda aynı olduğu gibi kavsara cephe dikdörtgeninin üst kenarında da aynıdır. Kavsara kuşatma kemerine varıldığı anda, cephe dikdörtgeninin üç kenarında aynı olan ve ana nişe çerçeve görevi gören kısım sona erer (R. Ünal, 1982: 18).

Anadolu Selçuklu medreselerinde yapı-taç kapı ilişkisini inceleyen araştırmacılar (Bakırer ve Caner, 2009. 15-17) medreselerde taç kapının yerleşimi ve yönelimi başlığı altında dört grubu vurgular:

“1. Ana eyvanın mescit görevini gördüğü yapılarda portalden mihrap nişine doğrusal bir aks uzanır. Bu durumda portal kuzeye yönelir.

2. Ana eyvanın mescit görevini gördüğü diğer bazı yapılarda mihrap nişi ana eyvanın yan duvarlarında yer alır. Bu durumda portal doğu ya da batıya yönelir.

3. Ana eyvanın mescit görevini görmediği yapılarda portalden ana eyvana doğrusal bir aks uzanır. Bu durumda portal güney, doğu ya da batıya yönelir.

4. Kırık aks yaklaşımı.”(N. Doğan, 2010: 144).

3. KONYA'DAKİ; KARATAY, İNCE MİNARELİ VE SIRÇALI

Benzer Belgeler