• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM: ERDAL ÖZ’ÜN ÖYKÜLERİ VE ÖYKÜCÜLÜĞÜ

2.3. Erdal Öz Öykülerinin İncelenmesi

2.3.3. Havada Kar Sesi Var

2.3.5.6.1. Anı formu

Birinci kişili anlatımla oluşturulmuş eserde “Babam Resim Yaptı”, “Dedem Bana Küsmüş” ve “Sevgili “Acı” öykülerinde anı-anlatım formu kullanılmıştır. Yazar Öz’ün hayatından çeşitli izlerin de olduğu öykülerde “Babam Resim Yaptı” ve “Dedem Bana Küsmüş” öykülerinde olayların kahramanı çocuk; “Sevgili “Acı” öyküsünde ise kahraman, üniversiteli bir gençtir. Anlatılan iki portre de yazarın hayatından izler taşır.

2.3.5.6.2.Geriye dönüş tekniği

Çeşitli anlatım tekniklerinin kullanıldığı öykülerde yazarın en sık başvurduğu teknik geriye dönüş tekniğidir. “Cam Kırıkları” öyküsünde kahraman içki masasındayken sevgilisiyle dolaştıkları yeri ve gittikleri sinema filmini, “Karanlıkta Sulara Bata Çıka” öyküsünde kahraman, daha önce yaptığı bir yolculuğa ve askerlik yaparkenki bir anısına, “Tam Denize Atlarken” öyküsünde ise kahraman, eserin içinde sekiz kez, askerlik yaparken yaşadığı bazı olayları hatırlayarak geriye döner.

150 2.3.5.6.3.Diyalog tekniği

Doğal hayatın içinde insan ilişkilerini düzenleyen karşılıklı konuşmalar (diyalog) edebî eserlerin oluşturulmasında da önemli bir role sahiptir. Roman, hikâye ve özellikle tiyatro metinlerinde kullanılan bu yöntem kimi zaman kutsal metinlerde ve felsefi metinlerde de kullanılmıştır. “Karanlıkta Sulara Bata Çıka” isimli öyküde anlatıcı kahraman (ben) kişisiyle yazar özdeşleşmiştir.

Anlatıcı kahramanın gittiği mahalle bakkalıyla diyalogu şöyledir: “Az ötedeki Sadık Amca’nın bakkal dükkânı ışıklıydı. Koşarak geçtim yolu, girdim içeri. İki lüks lambası hışır hışır yanıyordu tepede. İçerisi peynir, yağ ve sucuk kokuyordu.

‘Hoş gelmişsin yeğenim,’ dedi.

‘Hoş bulduk Sadık Amca.’

Ayağında yine o altı kalın tahtadan, üstü kalın ham köseleden yapılmış takunyalar vardı. Yeni yapıldıkları belliydi.

‘Sadık Amca takunyaları yenilemişsin,’ dedim.

‘Yeniledim yeğenim,’ dedi ‘Ne var ne yok? Bitti mi askerlik?’

‘Bitti be Sadık Amca. Bitti sonunda.’

‘Neredeydin sen? Amasya’da mı?’

‘Amasya'yı nereden çıkardın be Sadık Amca, Ardahan’daydım. Askerliğimin yarısı Oltu’da yarısı Ardahan' da geçti.’

‘Ne işin vardı be oralarda çocuk?’

‘Keşif bölümünde tank subayıydım Sadık Amca.’

‘Tank subayı ha! Vay vay.’

‘Öyle Sadık Amca.’

151

Diyaloglarla oluşturulan bu bölümde yazar kahramanın belli bir dönemine ait geçmişini, yaşını, nereden kaldığını ve ne yaptığını ayrıca insanlarla iletişimini doğal bir yöntemle başarılı bir şekilde okura aktarmıştır.

2.3.5.6.4.Montaj tekniği

Eserde kullanılan anlatım tekniklerinden biri de montaj tekniğidir. “Cam

Kırıkları” eserindeki “Sevgili “Acı” öyküsünde, öykü kahramanı genç, Çehov hayranıdır.

Tanıştığı kızlara Çehov'un, çok sevdiği “Acı” öyküsünü okur. Yazar Öykü kahramanından okuttuğu hikâyeyi öyküsünün içerisine serpiştirir. Böylece Öz’ün öyküsüyle Çehov’un “Acı” öyküsünün bir harmanı ortaya çıkar. Fakat Öz, bu harmanı yaparken Çehov’dan aldığı kısımları belli olsun diye italik yazar. Yazar Böylece başarılı bir montaj tekniğiyle iki öyküyü âdeta harmanlayıp okuyucuya sunar. “Çantamdan beyaz kapaklı kitabı sevinerek çıkardım. Köşesini kıvırıp belirlediğim sayfayı açtım. Arkasına dayanmıştı. İki kolunu irice göğüslerinin altında kavuşturmuştu. Masaya sokulup ona yaklaştım ‘Acı’ adlı öyküyü okumayı denedim.

Öyle bir öykü idi ki sesimle ona bir şey katmam gerekmiyordu. Tam tersine sesimi olabildiğince sıradanlaştırarak, sesimi öykünün kendi yalın sesine yakınlaştırma ya çalışarak okumaya başladım:

Akşam karanlığı. Sulu iri kar taneleri, daha yeni yakılmış sokak fenerlerinin çevresinde uçuşuyor, ince yumuşak bir alçı tabakası gibi damları, atların sırtlarını, omuzlarını, başlıklarını örtüyor. Arabacı İona bir hayalet gibi bembeyaz. Canlı bir beden ne kadar büzüşebilirse o kadar büzüşmüş, hiç kımıldamadan yerinde oturuyor…” (Öz,

2008, s.70)

Ben okurken o, Haliç’teki kıpırtılarla ilgileniyordu. Sonra elleriyle oynadığını, uzun tırnaklarını uçlarıyla tırnak etlerini yediğini gördüm. Arasıra da salondaki masalarda dolaştırıyordu bakışlarını.

İona ile beygirin nicedir kımıldamıyorlar. (…) Hâlâ siftah etmediler. İşte kentin üzerine akşam karanlığı çöküyor…” (Öz, 2008, s.70) Eserin içine dâhil edilen italik

kısımlar Çehov’un “Acı” hikayesinden alınma bölümlerdir.

2.3.5.6.5.Otobiyografik teknik

“Sevgili “Acı” öyküsünde otobiyografik anlatım tekniği kullanılır. Öyküde yazarın İstanbul Üniversitesi kantininde arkadaşlarıyla yaptığı edebiyat toplantıları

152

anımsanır: “İstanbul Üniversitesi'nin büyük kantini, bir basketbol salonu kadar geniş yüksek tavanlı bir salondu. Kimi ders çalışan genellikle derslerden kaytarıp keyif yapan öğrencilerle dolu bir salon. Ortada dört büyük yuvarlak masa. Haliç'e ve yandan Boğaz’a bakan camların önünde birörnek, dörder kişilik dikdörtgen küçük masalar. Bu masalarda güzel hayallere dalınır, güzel sözler bulunup söylenir, güzel kızlarla güzel aşk tezgâhları kurulurdu. Bu masalardan, çok şair, çok öykücü çıkmıştır; birkaç da romancı elbette ve birçok profesör, siyaset adamı, bakanlar… O zamanlar tertemizdi Haliç, karşısında oturulup hayaller kurulacak, şiirler yazılacak bir denizdi. Yüzülürdü. Günlerden pazarsa. Oltamızı, kovamızı, yemimizi alır balık tutmaya Unkapanı'na inerdik…” (Öz, 2013, s.67)

Görüldüğü gibi Öz’ün kimi öyküleriyle yaşamı arasında paralellikler yaşanmışlıklar mevcuttur. Bir yazar için kaçınılmaz bir durum olan bu yansıma edebî eserlere ustaca yerleştirilip anlatı dünyasında yerlerini alır.

2.3.5.6.6.İç monolog

Yazar, “O Eski Denizde” öyküsünde ise iç monolog tekniğinden faydalanır. “Onu gözümde canlandırmaya çalışıyorum. Eski zaman korsanlarının cirit attığı o açık denizlerden, günlerden birinde, karpuz, odun ve kömür yüklü teknesiyle düşünüyorum onu. O zaman sakalları böyle akçıl değil. Belinde kılıcı ayaklarında yumuşak gemici çizmeleriyle, yelkenlerin arasında, fıçıları tekmeleyip devirerek, basamaklara çıkıp bir geri bir ileri korsanlarla şakır şukur kılıcıyla dövüşürken düşünüyorum onu. Teknenin üstü tam bir ana baba günü. Korsanlar doluşmuş güverteye bizimkilerin hepsi de Gelibolulu. Başlarına sarılı birörnek kırmızı mendilleriyle, bir dans topluluğu gibi korsanları bir bir şişe geçiriyorlar. Son korsan da denize düşürülünce, Gelibolulu güverteye çıkıyor, Kırmızılarını bir sarılı halata silip temizliyor. Kılıcını kınına sokuyor. Teknesine yeni bir rota veriyor. Durup onları bekleyen açık denizin dalgasız düzlüğünde bütün yelkenlerini fora edip, bir martı gibi süzülerek Osman Ağa’nın iskelesine doğru yol alışını canlandırıyorum kafamda.” (Öz, 2013, s.23) Bu teknik, öykü kahramanının düşüncelerini dolaysız olarak okuyucuya aktarır.

Benzer Belgeler