• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

3. AMİDA (DİYARBAKIR)

Ergani ve Çayönü’nde yapılan kazılara göre Amida ve çevresinin tarihi M.Ö. X. binyıla kadar gitmektedir. M.Ö. III. binyılda bölgeye hakim olan Hurri ve sonrasında Mitaniler, Ege Göçlerine kadar egemenliklerine devam etmişlerdir. Ege Göçlerinden sonra meydana gelen otorite boşluğu nedeniyle başlayan Üçüncü Arami Göçleri esasında Amida ve çevresine Bit Zamani kabilesi yerleşmiştir.581

Kentin adı ilk olarak Asur İmparatoru Adad-Nirari’ye (M.Ö. 1316–1281) ait bir kılıç kabzasında “Amidi” veya “Amedi” olarak geçmekteydi. Şehir Roma ve Bizans dönemleri kaynaklarında Amida olarak isimlendirilmiştir. M.Ö. 66 yılında Anadolu topraklarının büyük bir çoğunluğuyla beraber Amida’da da Roma yönetimi altına girmişti.

359 yılında II. Sapor, yetmiş üç gün süren bir kuşatmadan sonra Amida kentinin güçlü surlarını582 aşmayı başarmıştır. Şehirde yaşayan halk ve Roma askerlerinin büyük bir kısmı katledildi.583 Böylece Amida’da Sasani hakimiyeti başlamış oldu.584

Amida: Ammianus Marcellinus - Rerum Gestarum Libri Quae Supersunt585

“Yedi yüz Illyrian binicisi savaşı bırakır, Ursicinus ve Marcellinus, farklı yönlere kaçar. Gözcülerin güvenilir şekilde bildirdiğine göre; onların planı; Samosata’ya yetişip oradan nehri geçebileceklerine emin oldukları

581

Lipinski 2000: 45; Dinçol 2000: 105.

582

Roma imparatoru II. Constantinus’un yapımına başladığı surlar günümüze kadar ulaşmıştır. Dünyanın en uzun, en geniş ve sağlam surlarından biri olduğu kabul edilir.

583

Kuşatmanın en canlı tanığı Roma tarihçisi Ammianus Marcellinus kuşatma esnasında şehirde bulunmuş ve kuşatmanın sonlarına doğru şehirden kaçarak katliamdan kurtulmuştur.

584

Farrokh 2007: 226 – 227; Kaşgarlı 1984: 74 – 77.

585

93

zaman Zeugma köprüsünü yıkmak ve Capersan’ı586 da düşman

saldırısından uzaklaştırmaktı. Fakat tam o sırada sessizliğe gömülmeyi hak eden bir utanç oldu. Illyricum’dan Mezopotamya’ya yardım için yollanmış yaklaşık yedi yüz biniciden oluşan cesaretsiz ve korkak iki bölük bir gece saldırısından korkarak güvenilir ve halka açık yollardan kendilerini daha güvenli hissedecekleri bir mesafeye çekildi. Bu durum (General) Tamsapor ve Nohodares’in emrinin altındaki yaklaşık yirmi bin asker tarafından gözlendi. Binicilerin geri çekilmesi tamamlanıp, şaraba yenilip uykuya dalınca düşman ordusu Amida yakınındaki tepelere kendilerini sakladı.

Biz bu esnada alacakaranlığın içinde Samosata’ya giderken oldukça yüksek bir noktadan düşman ordusunun parlak ışıklarını gözlerimizle gördük. Sonra düşmanın üzerinde heyecanlı bir çığlık yankılanarak savaşa çağırmak için verilen sinyal duyuldu. Bunun üzerine verilen emirle biz de durduk, düşman bizden sayı olarak fazla olmasının yanı sıra ardımızdan gelen askerlerimizin de henüz görüş mesafesine

girmemiştik. Biz ne yapacağımızı düşünüp tereddüt ederken

askerlerimizin bir kısmı cüretkar bir tavır göstererek düşmanın üzerine ilerlese de başaramayarak öldürüldü. Devam eden mücadele sonrasında tepenin daha yüksek parçasını işgal eden askerlerimizin hemen arkasından ağır silahlı süvariden oluşan bir başka birlik olabildiğince hızla yaklaşmaktaydı. Fakat savaşın devamını pek parlak görmeyen bazı askerler bulabildikleri en yakın yoldan kaçmaya çalıştı ve herkes kendini gelen bu büyük tehlikeden kurtarmaya çalışıyordu. Biz ise düşmanın dağılmış küçük gruplarıyla karşı karşıya kaldık ve böylece hayatta kalmak isteğimizi bir tarafa koyarak erkekçe bir kavgaya girişmek için Dicle kıyılarına ilerledik.

586

Capersan (Capersana) hala belirlenememiştir ve isminin bu şekilde olduğuna emin olamamaktayız. Isidorus Characenus’a göre Apemea’nın doğusunda yaşayan insanlar orayı bu şekilde isimlendirmişlerdir. Arieni, Capreatae, Plinius buradan bahsetmiştir.

94

Bizimle birlikte ilerleyenlerin bazıları kendilerini öne savurdu ama silahlarıla birlikte nehrin sığlıklarına saplandılar. Bundan kurtulanlar nehrin hızla akan sularında halsiz düştüler ve düşmana ulaşmayı başaranlar kalabalık düşman askerleri tarafından yok edildi. Bazıları ise Toros Dağları’na doğru kaçtı.”

Amida: Ammianus Marcellinus - Rerum Gestarum Libri Quae Supersunt587 “Amida’nın bir tanımlanması ve şehri koruyan lejyonların ve süvarilerin durumu. Amida küçük bir şehir halindeyken, o zamanlar hala bir Caesar olan (II.)Constantius, kenti komşularının saldırılarına karşı emniyetli bir yer haline getirmeye çalıştı. Kuvvetli duvarlar ve kulelerle Amida’yı kuşattı. Şimdi, şehir güney kenarından geçerek yükselen Dicle’nin

anaforları tarafından yıkanmaktadır. Hemen aşağısında

Mezopotamya’nın ovaları yer alır, kuzeyinde yer alan Toros zirvelerinin

gölgeleri Armenia ile Dicle insanlarını birbirinden ayırır. Zephyrus’un588

rüzgarlarının karşısında yer alan Gumathena,589 oldukça verimli bir

bölge olup sınırları içinde zengin topraklar vardır ve buradaki Abarne köyü iyileştirme özelliği olan ılık banyolarıyla ünlüdür. Ayrıca Amida’nın tam kalbinde, hisarın ayağında, her baharda yükselerek fışkıran bazen sıcak ama içilebilir, kötü kokulu buhar fışkırmaktadır.

Amida, şehrin düzenli garnizonu olan beşinci lejyon tarafından korunur, bu lejyon düşmanın bölgede bulunan tüm güçlerinden daha büyüktür. Onların hızlı ilerleyişi karşısında altıncı lejyon da surların düzenlenmesi için gönderildi. Bunlar, Magnentius ve Decentius’un askerleriydi, iç savaşın bitiminden sonra, imparator, güvenilmez ve fırtınalı bir seyir

izleyen doğu sınırlarını yabancı saldırılardan korumak için

komutanlarından Fortenses ve Aelianus’u da gönderdi. Bunlar

587

Amm. Marc. XVIII.9.1–4.

588

Zephyrus, Yunan Mitolojisinde “Batı Rüzgarı”’nın sahibi olan tanrıdır.

589

95

Singara’da590 yaptıkları saldırıyla pek çok düşman askerini

katletmişlerdi. Gönderilen bu askerlerin bir bölümünü oluşturan comites sagittarii,591 şehir surları üzerinde konuşlandırılmıştı.

Amida: Ammianus Marcellinus - Rerum Gestarum Libri Quae Supersunt592 “Sapor, iki Roma kalesini teslim alır. İlk saldırı fırtınası hiç beklenmedik bir şekilde geldi, kral ve maiyetinde bulunan insanlarla uluslar, Bebase olarak adlandırılan yerin sağından hızlı bir yürüyüşle ilerlemeye başladılar. Horre, Meiacarire, Charcha üzerinden gelerek Amida’ya ulaşacaklardı. Rema ve Busa olarak adlandırılan iki Roma kalesi geçiş yolu üzerinde bulunmaktaydı. Kaçaklardan öğrenildiğine göre oldukça güçlü ve yüksek tahkimatlara sahip bu kalelerde pek çok zengin insan yaşamaktaydı. Bütün bu zenginliği bir an önce ele geçirmek isteyen kral büyük bir açgözlülük ve kendinden emin bir atılganlıkla istihkamlara saldırdı. Saldırı üzerine şehrin savunucuları orduda çıkan ani panik ve karmaşanın üstesinden gelemeyince tüm garnizon teslim oldu, kalenin kapılarının anahtarları düşmana verildi.”

Amida: Ammianus Marcellinus - Rerum Gestarum Libri Quae Supersunt593 “Sapor, Amida kentindeki insanları teslim olmaya zorlamak için oklar ve

mızraklarla şehrin garnizonuna saldırır. Kral Grumbates’de594 aynısını

yapmaya çalışırken oğlu katledilir. Kral, ağır ağır ve başarısından emin şekilde ilerleyerek üçüncü gün Amida’ya geldi. Ve şafağın ilk parlak ışığı gözüktüğü zaman uzakta gözle zorla seçilebilecek olan tüm tepe ve vadiler bile post kaplı süvariler tarafından doldurulmuştu. Kral, atına binerek diğerlerinden daha yükseğe çıktı ve atını ordunun en önüne

590

Singara kuşatması sırasında.

591

Koruyucu okçular.

592

Amm. Marc. XIX.1.1–3.

593

Amm. Marc. XIX.1.4–12.

594

Günümüz İran’ının kuzey-doğusunda bulunan Chionitae (Kionit/Hyonit) kavminin kralı olan Grumbates, ordusu ile birlikte Sapor’un seferine katılmıştır.

96

sürdü. Başında altından yapılmış ve taşlarla süslenmiş bir taç takıyordu, ordusunun en ön sırasında çeşitli ulusların ünlü kişileri vardı.

Kuşatmayla zaman kaybetmek istemediklerinden şehrin savunucularıyla görüşmek istiyordu. Böylece kral beraberindeki refakatçileriyle şehrin kapısına doğru ilerledi. Büyük özgüvenle şehre yaklaşırken, dikkat çekici süsünden dolayı, açıkça tanınabilirdi. Bu sebepten de okların ve mızrakların hedefi oldu fakat panik havasından oluşan toz bulutu; onu, saldıranların görüşünden sakladı. Atılan bir mızrakla da süslü elbisesinin bir parçası yırtıldı. Bu tavır daha sonra binlercesinin (Roma askerlerinin ve vatandaşlarının) ölümüne sebep olacaktır. Kral kendisine yapılan saldırıya, bir tapınağın saygısız ihlalcilerine öfkelenir gibi, öfkelendi ve beraberinde bulunan pek çok ulustan lortlara da öfkesini gösterdi.

Böylece büyük gayretle şehri yok etmek için hazırlıklara başladı. Ama generallerinin pek çoğu meydana gelen bu öfkenin onun parlak girişimlerini engelleyebilecek olduğunu belirterek öfkesini yatıştırdı ve takip eden günde şehrin teslim edilmesi için yeni bir uyarı yapmayı kararlaştırdılar. Sonraki günün ilk şafağıyla birlikte Chionitae Kralı Grumbates lorduna cesaretli hizmetini gösterebilmek için cesurca ilerleyerek duvarlara saldırdı. Ama becerikli gözcüler onların gelişini gördü, silahının menziline girinceye kadar bekledi, mancınık bir anda boşaltıldı ve Grumbates’in yanında ilerleyen oğlunun zırhını delerek yakışıklı oğlunu öldürdü. Onun cansız bedeninin düşüşü üzerine etrafındaki savaşçıları dağıldı. Ortalığa yayılan korku dağılınca her iki kanattaki kabile askerleri ilerleyerek azgın bir dövüşe tutuştu. Dehşetli şekilde başlayan öldürücü müsabaka günün sonuna dek uzadı, akşam karanlığını örtünce duvarlarının önü ölü vücut yığınlarına, kan akarsularına kaldı. Bu ölüm önce babasını sonra bütün soyluları ve saray mensuplarını üzüldü, gelen ani felaketle sersemlediler. Sonrasında

97

geçici bir mütareke bildirildi ve kendi ulusunun geleneklerine uygun olarak yas tutuldu.”

Amida: Ammianus Marcellinus - Rerum Gestarum Libri Quae Supersunt595 “Amida kuşatıldı ve iki gün boyunca ani iki saldırılar düzenlendi.. Meydana gelen bu ölümden dolayı verilen iki gün ateşkesten sonra şehre saldırılar yeniden başladı. Düşman şehir duvarlarının tamamını kuşattı. Şehrin doğu duvarlarının kuşatılması Chionitae askerlerine verildi. Kral Grumbates’in oğlunun katledilmesinin intikamı ancak şehrin yok olmasıyla dinecekti. Onların ordusunun en cesur savaşçılarından olan Geleni askerleri güney surlarına tayin edildi. Albani askerleri kuzey duvarlarına, batı kapısı ise Segestani askerlerine verildi. Şehirde yaşayanlara ve savunucularına karşı büyük bir gösteri yapmak ve onları dehşet içinde bırakarak korkutmak için filleri bir çizgi halinde şehre doğru yürüttü. Böyle sayısız insan kalabalığını görmek bizim içimizdeki umut ateşini söndürüyordu ve artık yaşamlarımızın sonunun güvenliğini umut edemiyorduk. Gün doğumuyla başlayan dehşetli saldırı cephe hatlarında gün batımına kadar sürdü ve ardından birden kesildi. Atların kişnemesi dışında hiçbir ses gelmiyordu. Generaller orduyu doyurmaya ve uykuyla tazelemeye çalışıyordu, gecenin son kısmında gürleyen borazanlar çalmaya başladı ve Amida’yı kuşatan çember şehri tekrar kapladı.

Grumbates, ülkesinin geleneklerine uygun olarak kana bulanmış bir mızrak fırlattı ve bunun peşinden askerleri hızla şehrin duvarlarına ilerlediler. Duvarların üzerindeki adamlarımız ise büyük bir cesaret ve kararlılıkla direnmeye devam etti. Sonra önden gelenler tıpkı bir taşın

parçalanması gibi dağıldı, askerlerimiz akreplerini596 savurunca

düşmanın birçoğu öldü. Diğerleri oklarla delindi, bazıları mızraklarla

595

Amm. Marc. XIX.2.1–16.

596

Balista adı da verilen Akrep, Tatar yayı prensibine göre çalışmaktadır. Kollara sarılan ipler yay görevini görmekte ve uzun mesafelere mızrak fırlatabilmekteydi.

98

yere yıkıldı. Yer onların vücut parçalarıyla doldu, yaralananlar savaşarak çekilenlerle beraber gitti.

Şehirde ise keder ve ölümler az değildi. Düşmanın okları kalın bir bulut gibi havayı karartmaktaydı. Ayrıca Singara’nın ganimetinden kazanılan ağır silahlar şehri acılar içinde bıraktı. Şehrin savunucuları için şehri savunmak yok edici bir hale dönüşüyordu ve kuvvetlerini toplayarak surlara geri dönmek bile zorlaşıyordu. Böylece günün sonuna kadar katliam katliam üzerine geldi ve hatta akşam karanlığında bile surların üzerinde savaş devam etti. Bundan dolayı şehrin savunucuları büyük ızdıraplar çekmekteydi. Her iki taraftan da bağrışlar yükseliyordu. Bizim askerlerimiz Constantius Caesar’ın gücünü överken düşman askerleri de kendi kralları için "Kralların Kralı" ve "Savaşlarda Galip" unvanlarını haykırarak söylüyorlardı.

Yeni günün ışığı gelince sayısız asker kalabalığı, borularla verilen sinyalle yeniden muharebeye çağırıldı. Gözle görülebilen tüm vadiler ve ovaları kaplayan askerler barbar ulusların ordularının yaptığı gibi, avcı kuşlara benzer şekilde saldırdı. Hemen sonra büyük bağırış ve çağırışlar

içinde tüm askerler ilerledi; duvarlar makineler597 tarafından vuruldu.

Muazzam kalabalığın içerisinde yaralananlar oluyor, ölenler düşüyordu. Etrafımızı çevreleyen bütün bu kötülükten kurtulmak için kendi yaşam arzularını bir kenara bırakıp sadece cesurca ölmek amacıyla gün doğumundan gün batımına kadar her iki taraf da hırsla, öfkeyle savaşmaya devam etti. Sonunda gece gelince dökülen kan son buldu.

Şehir sınırları içerisinde çok da büyük olmayan yedi lejyon vardı, geri kalan kalabalık içerisinde bazıları asker olmak üzere toplam 120.000’den fazla olmayan bir insan kümesi vardı. Bu yüzden yaralıların tedavisi için herkes kendi yeteneğine göre yardım yaptı, yaralıların

597

Kuşatma esnasında çeşitli türden mancınıklar kullanılmıştır. Bunlar içinde taş atanlar olduğu gibi yanıcı maddeler ile doldurulmuş küpler de yakılarak atılıyordu.

99

bazıları oldukça ağır yaralanmıştı ve diğerleri aşırı kan kaybetmişti, kimileri ise oklarla delinmişti.”

Amida: Ammianus Marcellinus - Rerum Gestarum Libri Quae Supersunt598 “Amida’da aniden başlayan bir salgın hastalık, hafif bir yağmur sayesinde on gün içinde sona erer. Musibet hakkında çeşitli söylentiler çıkar. Şehirde çıkan salgın hastalık meydana gelen felakete bir yenisini ekledi. Caddeler boyunca uzanan cesetler defnetmek için oldukça fazlaydı. Bu hastalığın kaynağı hakkında size kısa bilgi vereceğim. Filozoflar ve şöhretli doktorların söylediklerine göre soğuk veya sıcaklığın fazla olması ya da nem veya kuruluğun aşırı olması salgın hastalıkları üretir. Bu yüzden bataklık veya nemli yerlerde yaşayanlar öksürük ve göz enfeksiyonu gibi hastalıklar çekerken diğer taraftan sıcak iklimlerin sakinleri havanın ateşiyle kurur. Yine de ateş diğer tüm

elementlerden599 daha fazla insana etki ederek ölmesine sebep olur.

Yunanistan’daki bir savaş zamanında bir yabancı, kraliyet çiftini ayırmayı deneyerek suç işlemiş ve ceza olarak Apollo’nun mızrağı olarak kabul edilen, güneşle öldürülmüştür. Aynı şekilde Thucydides’in bize anlattığı gibi Peloponnesian savaşının başlangıcında Afrika bölgesinden gelen aşırı sıcaklık Attika üzerinde tutununca salgın hastalığın çok kötü bir türü insanları bezdirdi. Diğerleri havanın aşırı ısınmaya başladığı zaman suların, cesetlerin pisliğiyle kirlendiğini ve bunun insanların sağlığını bozduğuna inanır. Şimdi, salgın hastalığın ilk türü fazla kuru havası olan yerlerde sık görülen ateşlenmelerdi. İkinci salgın türü; aşırı nemle gelir ve yılın her mevsiminde başlayan salgın hastalıktır ki gözlerin görüşünün sönükleşmesiyle başlar. Üçüncü salgın türü periyodik olarak görünen "Loemodes"tir ki bu salgın çok hızlı ve yaygın şekilde ölüm getirir. Şehir sakinleri, aşırı sıcaklığa teslim olduktan sonra

598

Amm. Marc. XIX.4.1–8.

599

Antik Yunan’dan gelen bir yaklaşım olarak Hava, Su, Ateş ve Toprak element olarak nitelenmektedir.

100

bu yok edici salgın hastalıkla tükenirken, salgının başlamasının onuncu gününde gelen hafif yağmurla insanların vücutlarının sağlığını tekrar elde ettikleri göründü.”

Amida: Ammianus Marcellinus - Rerum Gestarum Libri Quae Supersunt600 “Amida’nın surlarına saldırılar düzenlenirken bir diğer taraftan da bir

kaçağın liderliğinde yeraltında dehlizler601 açılırken düşman şehri

kuşatmaya devam ediyordu. Kuleler inşa ederek, (saldırı mevzisini) yükseltmeye başladılar, demir kapıların önlerine birer mancınık yerleştirerek şehir savunucularını (surların üzerindeki) siperlerinden

sökmeyi amaçlıyorlardı. Bizim, (Benim dediğim gibi602) Galya

Seferi’nden kalan, iki lejyonumuz vardı, bu adamlar cesur, aktif ve açık alanlarda savaşabilen askerlerdi. Ama savaşın türüne çok da uygun değillerdi603, gerçekte bir ayak bağı oluyorlardı, onlar surların yeniden inşa ve güçlendirme çalışmalarına katılmıyordu hatta yardım dahi etmiyorlardı. Sonuçta demir parmaklıklarla dikkatli bir şekilde güvene alınmış olan kapılara; onların subaylarının yaklaşması ve ileri gitmesi yasaklanmıştı. Onlar vahşi hayvanlar gibi dişlerini gıcırdattı fakat takip

eden günlerde (Benim anlatacak olduğum gibi604) savaşa bariz etkileri

olacaktı. Şehir surlarının bir bölümünü oluşturan güney duvarının kenarından akan Dicle’ye bakan oldukça yüksek ve sarp kayaların üzerine kurulmuş bir kule vardı. Bu kule o kadar yüksekteydi ki buradan aşağıya, başınız dönmeden ve içiniz titremeden bakamazdınız. Bu kayalara gizlice ve büyük bir beceriyle yeraltından açılan kemerli kanallarla şehrin bulunduğu yere kadar nehrin suları getirilmişti. Bu karanlık pasajların dikliğine ve ulaşılmazlığına güvenildiğinden dolayı korumasız bırakılmıştı. Düşmana sığınmış olan bir kaçak, ok atmada yetenekli ve cesaretli olan yetmiş kral muhafızını gece yarısının

600

Amm. Marc. XIX.5.1–8.

601

Surları çökertmek için surların altına açılan lağım veya kanallar.

602

Yazarın eki.

603

Bu askerler ağır zırhlı piyadeler olup kuşatma tarzı savaşlar için uygun değillerdi.

604

101

sessizliğinden faydalanarak, oraya götürdü ve gecenin karanlığı onları sabah dek sakladı. Sabah savaşın başlayacağının sinyali olan kırmızı pelerin gösterilince okçular sadaklarındaki tüm okları boşaltmaya başladı. Az sonra bütün güçleriyle bu noktadan şehre daha hırslı ve öfkeli şekilde saldırdılar. Biz oldukça şaşırdık ve ilk aklımıza gelen duvarlara dayanmış olan merdivenlerin olup olmadığıydı ve mazgallı siperlerin tutulmasını istedik. Böylece aramızda iş bölümü yaptık, hafif mancınıklarını beşi hareket ettirilerek kuleye karşı yerleştirildi ve hızlı bir şekilde atıldığında iki adamı bile delebilecek olan tahta mızrakları (düşman askerlerinin üzerine) yağdırdık. Düşmanın bazıları düştü, bazıları yaralandı ve diğerleri makinelerimizin çıkarttığı homurtulardan ve gelen ölümden korkarak dağıldı. Bu mücadele çabuk ve kusursuz bir şekilde başarıldı ve savaş makinelerimiz kendi yerlerine geri taşındı ve askerlerimiz daha büyük bir özgüvenle surları savunmak için koştu. Kaçağın yaptığı bu aşağılık iş askerlerimizin gazabına uğradığı gibi düşmanlarımızı yere çarpmış gibi yendik. Onlar uğradıkları bu hezimetin karşısında öğle vakti olmadan dağıldılar ve pek çoğu ölümün üzüntüsünü unutmak için çadırlarına çekildi.”

Amida: Ammianus Marcellinus - Rerum Gestarum Libri Quae Supersunt605 “Galyalı lejyonlarının saldırısı düşmanımız için büyük bir yıkım oldu. Talih bizden yana olunca kendimizi emniyet içinde hissettik, bu gün bize hiçbir zarar gelmeyip düşmana da büyük bir felaket olduğundan günün geri kalanını vücutlarımızın dinlemesi için istirahata ayırdık. Fakat takip eden günün şafağında Ziata Hisarı’nın ele geçirilmesini izledik, hisardan çıkan sayısız kalabalık düşmanın kampına götürüldü, yaklaşık on stad genişliği kaplayan ve içerisinde her çeşit insan bulunan yığın rehin alındı. Takip eden günlerde diğer tahkimatlar da ele geçirildi ve yakıldı, binlerce erkek ve kadın köle olarak sürgüne gitti. Bunların içerisinde çok

605

102

yaşlı erkek ve kadınlar da vardı. Köle olanların büyük bir çoğunluğu yapacakları uzun yürüyüşlere katlanamayacaklardı ve hayatta kalma istekleri sönecekti. Galyalı askerler biçare hale gelen bu kalabalıkları görünce kendilerine daha önce düşmanla karşılaşmak fırsatı verilmesini talep ettiklerini hatırlattı ve kendilerine yasak koyan liderleri ve diğer yüksek rütbeli subayları ölümle tehdit ettiler, yasaklanmış olmasaydı onları koruyabilirlerdi. Kafeslerde yırtıcı hayvan gibi olan bu askerlerin, leş kokusu, azgınlıklarını arttı, çünkü (Benim yukarda dediğim gibi606) savaş umutları da artmıştı, eğer şehir yok edilecekse onlar sonunda ölüm olsa bile kendilerinden beklenen kahramanlığı yapmalıydı. Biz bu olayda zekamızı kullandık ve sahip olduğumuz tercihlerin en iyisini yaptık. Diğerleri (Şehirde bulunan yüksek rütbeli subaylar) gönülsüzce razı olsa bile onlar artık alıkonulamazdı ve düşmanın ok atım mesafesinden çok daha uzağa yerleştirilen ileri karakollarına saldırmalarına izin verildi. Görünüşe göre eğer onların isteği ilk başta kabul edilseydi büyük bir katliam engellenecekti. Üstelik piyadeler şehrin yakınlarında ve siperlerinin yanına iki yüksek yığın inşa ediyorlardı, bunlar bizim duvarlarımızın yüksekliğine eşit olacak böylece savaş şartlarını

eşitleyeceklerdi. Bu sırada onlar607 gecikmeden kılıçlar ve baltalarla

silahlanmaya başladılar. Açılan bir arka kapı boyunca sıralanmaya

Benzer Belgeler