• Sonuç bulunamadı

Amerika’nın Afganistan’daki Partilere Taliban’ı Yok Etmek İçin

4. BUGÜNKÜ AFGANİSTAN’IN ETNİK VE COĞRAFİ YAPISI

2.1. TALİBAN’IN ZAYIFLAMA SEBEPLERİ

2.1.2. Amerika’nın Afganistan’daki Partilere Taliban’ı Yok Etmek İçin

Artık Amerika karar vermiş, ne olursa olsun Usame b. Ladin’i ölü ya da diri ele geçirecekti. Bunu bir kez daha önce denemişti ancak başarılı olmamıştı. ABD eski başkanı Clinton, Afrika’daki ABD Büyükelçilikleri’nin patlatılması üzerine, 1998 yılında b. Ladin ve onun işbirlikçilerine ait olduğu belirlenen eğitim kaplarının bombalandığını ancak b. Ladin ve yardımcılarının bu saldırıdan kurtulduğunu açıklamıştı. ABD’nin bu kez uyarıları ciddiydi. Bundan sonra Afganistan’daki bütün ulema bir araya gelerek ABD’nin b. Ladini teslim et çağrısına karşı ret cevabı vererek, ABD’nin saldırması halinde cihad ilan etme kararı çıktı. Nitekim Ulema’nın cihad kararı Taliban lideri Molla Muhammed Ömer tarafından, harekâtın başlamasıyla birlikte duyurulacaktı. ABD Başkanı George W. Bush, 11 Eylül’deki terörist saldırıların ardından her an gerçekleşmesi beklenen Afganistan’a askeri operasyon emrini, 7 Ekim 2001’de verdi. ABD Başkanı Bush, Beyaz Saray’dan yaptığı ve televizyonlardan canlı yayınlanan açıklamasında, “operasyon emrini verdim” dedi ve Afganistan’a askeri operasyonun başladığına işaret etti. Başkan Bush, saldırıların arkasında olduğuna inanılan Suudi asıllı terörün beyni Usame Bin Ladin ve terör örgütü El Kaide’nin yanı sıra Taliban’ın askeri imkânlarının da hedeflendiğini bildirdi.167

ABD Başkanı bir konuşmasında ise, “Taliban Usame Bin Ladin’i bize teslim etse de Afganistan’da el Kaide kamplarının kapatılması anlamına gelmiyor, aynı zaman da bizim derdimiz çok büyüktür, milletimiz de aşırı derecede korkmuştur. Bundan dolayı biz Afganistan’daki el Kaide şebekelerinin kökünden sökmeliyiz” dedi. Başkan Bush, “Bu talepler yerine gelmedi. Şimdi Taliban, bunun bedelini ödeyecek” diye konuştu. Operasyonun çok kapsamlı olacağını açıklayan Bush, “Amerika, Afgan halkının çoktan beri samimi olarak belirlenen dostudur. Afganistan’da askeri hedefleri bombalarken, Afganlılara hiçbir zararın gelmeyeceğini belirtmiş bununla birlikte Afgan halkına yiyecek ve içecek yardımı yapıldığını söylemişti. Amerika, başka milletlerin

düşmanı değil sadece ve sadece teröristlerin düşmanıdır” dedi. George W. Bush, “Bu savaşı, sabırla başarılarımızı biriktirerek kazanacağız” derken, savaşın Afganistan’daki hedeflerin vurulmasıyla sınırlı olmadığını ve daha geniş bir savaş olacağına işaret etmiştir. Terörün olduğu bir ülkede barış ve huzurun olmayacağını belirten Bush: “Aslında biz böyle bir savaşın ortaya çıkacağını ve böyle bir savaşa da girmeyi asla istemezdik ama bu bizim görevimizdir ve bu görevi yerine getirmemiz gerekir” dedi. Bush Amerikan halkının, harekât sonrası korku içinde olabileceğini, ancak ülkedeki eyaletlerin valileri ile koordinasyonlu bir şekilde, başta havaalanları olmak üzere güvenlik önlemlerinin artırıldığını bildirdi. İngiltere Başkanı Tony Blair, ABD tarafından Afganistan’a yönelik saldırıdan sonra askeri harekâta İngiliz güçlerinin de katılacağını resmen ilan etti.168

Savaş emrini veren kişiler olarak büyük heyecan duyduklarını belirten Blair, harekâtın birtakım riskleri bulunduğunu, ancak bu riskin 11 Eylül’deki büyük terör saldırısını geçekleştirenlere karşı mücadele başlatma kararının önüne geçmeyeceğini bildirmiştir. 11 Eylül saldırısının el Kaide tarafından gerçekleştiğini ve el Kaide’nin de lideri olarak Usame b. Ladin olduğunun kanıtlandığını da belirten Blair, Afganistan’daki Taliban yönetiminin de bu örgütü kurduğu ve barındırdığından kuşku bulunmadığına işaret etti. Terörle mücadele için başlatılan harekâtın üç önemli cephesi bulunduğunu, bunların askeri, diplomatik ve insanî cepheler olduğunu belirten başbakan Blair, askeri olarak El Kaide‘ye yönelik savaşın başladığını, diplomatik çabaların sürdüğünü ve insani yardıma da büyük bir özen gösterdiğini ifade etti. George W. Bush, da Blair gibi her zaman “Bizim amacımız insanlara yardım etmek, hakkını savunmak ve teröristlerin elinden kurtarmaktır, aynı zamanda bizler ne İslâm ne Müslümanlar ve ne de Arapların düşmanıyız” diyordu. Ama ne yazık ki Bush bu sözlerinin hiç birine sadık kalmadı.169

Blair, ABD’nin Afganistan’a saldırma mücadelesine girerken İngiltere’den yardım istediğini, kendisinin de Bush’a karşı sonuna kadar destek sözü verdiğini hatırlatırken, İngiltere hükümetinin elinde bulunan her türlü füzelerin de onun hizmetine

168 Demirel, Paylaşılmayan Ülke, s. 178 169 El-Kuşî, Yazde-i Septimber, s. 26

verdiğini belirtikten sonra, harekâtın ağırlığının ABD’nin üzerinde olduğunu, Kanada ve Fransa gibi diğer bazı ülkelerin de destek söz verdiklerini açıkladı. Aynı zamanda Blair, Afganlılara ve Afganistan’ı terk ederek komşu ülkelere sığınan mültecilere yardım sözünü tekrarladığı bir konuşmasında, İngiltere halkına, “Bu harekât çok önemli, çünkü 11 Eylül saldırısı İngiltere’nin tarihinde en çok vatandaşını kaybettiği terörist saldırı olmuştur. Kaldı ki bu böyle olmasaydı yine ABD’nin yanında olurduk çünkü ABD, bizim en yakın eski müttefik dostlarımızdandır ve her zaman sıkıntılı bir iş ortaya çıktığı anda birbirimize danışmışızdır” diye seslendi. 11 Eylül saldırısının üzerinden 26 gün geçmişti ki, beklenen harekât başladı. 7 Ekim 2001 tarihinde Sonsuz özgürlük adı verilen operasyon da ilk saldırılar Türkiye’nin yerel saatiyle 19.27’de Kabil, Kandahar ve Celalabad’da gerçekleşti. Uman Denizi’nde bulunan ABD savaş gemilerinden fırlatılan füzeler, uçak gemilerinden havalanan savaş uçakları da harekâta katılmıştı. Bu savaşta ilk önceleri sadece ABD kendi füze ve uçaklarıyla saldırmaya başlamıştı. Amerika kendi düşüncesine göre, Kuzey İttifakın yardımı olmaksızın uçak ve füze vasıtasıyla Taliban ve El Kaide’yi Afganistan’dan temizleyeceğini sanmıştı. Hâlbuki durum hiç de öyle olmadı. Zor durumda kaldığının farkına vardıktan sonra, Kuzey İttifak güçleriyle birlikte hareket eden ABD, ilk günlerinde kara savaşına girişmeyip kayıp vermekten çekiniyordu. Bunun için Afgan muhalif güçlerini öne sürmeyi tercih etmişti. Geçekten de Kuzey İttifak güçleri Amerika’nın Afganistan’a Taliban’ı etkisiz hâle getirmesi için büyük bir rol oynadı.170

Taliban’ın hala bir sır olan çok hızlı gelişi gibi; gidişi de hızlı oldu. Bunun tek sebebi de ABD’nin füzeleri, bombaları ve Kuzey İttifakın operasyonları değildi. Taliban hareketi dolaylı yollarla yıllarca ABD tarafından desteklenmiş ve her türlü finans sağlanmıştı. Bu kaynaklar Taliban’ın ABD ile arası açıldıktan sonra kesildi ve Taliban yönetimi Amerika tarafından düşman olarak kabul edildi. Öte yandan Taliban, 5 yıllık süre içinde toplum üzerindeki gerekli organik yapılanmayı oluşturmaya ihtiyaç hissetmemiş, hatta baskıcı bir politika izlemesi, dahası unutulması mümkün olmayan zulmü ile yerel halk desteğini de kaybetmişti. Taliban ülkeye hâkim olduğu süre içinde düzenli bir ordu oluşturmada da geç kalmıştı. Pakistan’ın ilk günlerden beri Taliban’a verdiği askerî, stratejik desteğin ABD’nin baskısıyla kesilmesi de Taliban’ın

gerilemesinde önemli bir etkendi. Pakistan’ın hava sahasını ABD’ye açması, sınırdaki giriş ve çıkışları önlemesi, Taliban’ı her tarafı kuşatılmış bir konuma getirmişti. Artık Suudi Arabistan ve körfez ülkelerinden de para gelmiyordu. Taliban bu destekler olmadan uzun bir süre ayakta kalamazdı. Kalamadı da. Dışarıdan parayla satın alınan komutanlar, köy ağaları ve aşiret reisleri Taliban’ın maddi kaynakları kuruyunca kuvvetleriyle beraber birer birer ayrıldılar. Kimileri savaşmayı bıraktı, kimileri İttifak güçlerine katıldı. Bu arada ise Kuzey İttifakı da Taliban’ın yıkılması için çok önemli roller oynadı. Bu güçlerin yarısı Afganistan’ın batı tarafından ve yarısı ise kuzeyinden Talibanlara karşı operasyon yapmaya başladı.171

“Terörizme karşı” adı altında masum halka devlet terörünü uygulamakla başlayan Amerika, dünya jandarmalığında üslûp değişikliğine gitmişti. Çıkarı için desteklediği örgütlere de artık ihtiyaç duymuyordu. Bu operasyon, bir bakıma, bundan sonra Müslümanlara karşı acımasız olacağının da bir göstergesiydi. Bundan önce İngilizler yapıyı bozmuştu. Sonra kralların zorbalığından komünist idareye, komünizmden Sovyetlerin vahşetine, Sovyetler kovulduktan sonra mücahitlerin akıttığı kana ve en son Taliban’ın akıl almaz baskısına maruz kalan Afgan insanı, şimdi de Amerikalıların zulmünü yaşıyordu. Aslında ABD’nin Afganistan’a Taliban’a karşı saldırısı, Kuzey İttifakı için de iyi bir fırsat doğurmuştu. Bu saldırıda ABD’nin (B 52) savaş uçakları Özbekistan ve Pakistan’ın askeri havaalanından ve bir kısmı da Hint denizinde bulunan uçak gemilerinden kalkarak Taliban’ın bulunduğu yerleri bombalamıştı. Bu saldırıda ABD’nin kimyasal bombaların bile kullandığı bazıları tarafından söylenmektedir. Neticede yüzlerce masum ve günahsız Afgan halkı bu acımasız saldırıda canlarını ve mallarını kaybetmişlerdi. Bu saldırıda ise Pakistan’ın savaş uçakları da ABD’nin talimatıyla Afganistan’ın çeşitli bölgelerini bombalayarak, diğer bazı uçakları ise İSİ’ ye mensup askerleri Pakistan’a naklediyordu.172

Bir gazetecinin haber verdiğine göre ABD’nin uçakları Usame Bin Ladini Tora Bura mağaralarının içinde olduğunu zannederek bombalamaya çalışırken, o anda Usame’nin Pakistan’ın bir hastanesinde olduğunu ve İSİ’nin bazı etkili adamlarıyla

171 Selim, Dostum, s. 250

172 Ayyej, Afganistan Ulguyi Demokrasi Amrikayi Az Tahmili Terörezim Ta Suduri Demokrasi, İdareyi

konuştuğunu ortaya koyuyor. Geçek şu ki ABD hiçbir zaman Usame’yi yakalamak istemiyor, eğer isterse Usame bir gün içinde yakalanacaktı. Zaten Usame Bin Ladin’in ve Taliban’ın arkasında başta ABD, olmak üzere Suudi Arabistan ve Pakistan bulunmaktadır. Bunu herkes çok net bir şekilde biliyor. Şunu söylemek gerekiyor Amerika Afganistan’da kendi siyasetine bağlı olan bir rejim istiyor, Taliban rejimi önceleri Amerika’nın menfaatine göre hareket ediyordu, fakat böyle bir durum fazla uzun sürmeyince Amerika hemen yön değiştirdi. Böylece dünkü dostu bugün ise bir numaralı düşmanı olmuştu. Buna rağmen ABD ve İSİ, Usame b. Ladin’in bütün sırrından, nerede olup olmadığından net bir şekilde haberdardı yine de onu yakalamak istemiyordu. Mesela Saddam Hüseyin her bakımdan Usame Bin Ladin’e göre yüzlerce mertebe daha güçlü ve daha kuvvetliydi, buna rağmen birkaç ayın içinde sanki kedi sıçanı deliğinin içinden zorla dışarı çıkarıp parçaladığı gibi, Müslümanların en kutsal günü olarak sayılan kurban bayramında onu idam etmişti. Ama işin garip tarafı şu ki, yurtsuz Usame’yi ne ABD ve nede Pakistan yakalayabiliyor.173

ABD’nin ilk günlerde geceleri süren saldırıları daha sonra gün boyu devam etmişti. ABD’nin amacı kara savaşına ihtiyaç bırakmadan ağır bombardımanla birlikte kuzey İttifakı’nın yolunu açmaktı. Ancak İslâm dünyasının tepkilerine neden olabileceği gerekçesiyle başlarda, yaklaşan ramazan ayı dikkate alınarak kutsal ay boyunca taarruzlara ara verilmesi istendi. Pervez Müşerref de bu talebi tekrarladı. Ancak Rumsfeld gibi etkili adamlar ve hatta Burhaneddin Rabbani ve takımı saldırıların ramazan ayında da sürmesini istediler. Elbette Taliban’ın 50 bin kişilik bir güçle 650 bin kilometre olan Afganistan toprağını kuvvetli bir bombardımana ve lojistik bir güçle takviye edilmiş muhaliflere karşı savunması zordu. Bundan dolayı 15 bin civarında oldukları tahmin edilen Kuzey İttifak birlikleri bombardımandan da azami bir şekilde yararlanarak yenilmesi çok zor olan Taliban güçleri karşısında kısa bir sürede zafer kazandı. Moral gücü yüksek oluşuyla da Kuzey İttifakı, kırılgan dengeyi kısa bir sürede kendi lehine çevirebilmeyi başardı.174

173 Ayyej, Afganistan Ulguyi Demokrasi, s. 133 174 Ahmetbeyğolu, Afganistan, s. 397

2.2. AFGANİSTAN’DAKİ MÜCAHİTLERİN OYNADIKLARI ROLLER