• Sonuç bulunamadı

B. YÜKSEKÖĞRETİM KAVRAMI VE AMAÇLARI

3. Amaçları

Yükseköğretimin amaçları ve yükseköğretim stratejisi bir ulusun geleceğini görebilmesi ve şekillendirebilmesi için çok önemli hususlardır. Özellikle bilginin öneminin her geçen gün daha da arttığı günümüzde, çağın ve piyasanın ihtiyaçlarını karşılayabilecek niteliklerle donatılmış bireylerin yetiştirilmesi çok büyük önem arz etmektedir. Yükseköğretim kurumlarının nitelikleri ve kapasitelerinin yeterlilikleri, bireylerin yetiştirilmesinde önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. 2000’li yıllarda teknolojide olduğu gibi bilginin paylaşımında da hızlı ve büyük gelişmeler olmuştur. Bu gelişmeler üniversiteler arasında rekabeti zorunlu kılmıştır. Günümüzde üniversitelerden sadece kendi öğrencilerine değil, geniş topluluklara da hizmet vermesi beklenmektedir. Çünkü değişen bilgi gibi bu bilgiye ulaşmak isteyenler de örgün eğitim öğrencisinden farklılaşmıştır. Artık her yaşta ve nitelikte öğrenci, farklı mekânlarda bulunan uzmanlara ve ders konularına ulaşmak istemektedir.

Bu isteğe yönelik olarak tanımı yapılabilecek olan uzaktan eğitim; en kısa anlamı ile zaman ve mekândan bağımsız olarak ve bilişim teknolojileri kullanılarak yapılan ekonomik ve etkileşimli bir eğitim şeklidir. Ülkemizde uzaktan eğitimin yükseköğretimde uygulanmasının ilk girişimi 1974 yılında gerçekleşmiştir. Kalkınmanın gerektirdiği insan gücü gereksinimini karşılamak, yükseköğretim önündeki yığılmaları ortadan kaldırmak, iletişim teknolojisinden yararlanmak, büyük kitlelere eğitim hizmeti sağlamak ve eğitimin etkililiğini artırmak gibi gerekçelerle 1974 yılında “Mektupla Yüksek Öğretim Merkezi” kurulmuştur. Çağdaş bir uzaktan eğitim sistemi geliştirmek amacı ile “Eğitim Teknolojisi Strateji ve Yöntem Komitesi” oluşturulmuş ve bu kurumun çalışmalarına pilot olacak bir “Deneme Yüksek Öğretmen Okulu” kurulmuştur. Bu girişim başarılı olamamış ve 15 ay sonra, yerini Yaygın Yükseköğretim Kurumu’na (YAYKUR) bırakmıştır. Ancak ikinci

45YÖK; Yükseköğretim, (Erişim:http://www.yok.gov.tr/content/view/544/230/lang,tr_TR/,

girişim de başarılı olamamıştır. Yükseköğretimde uzaktan eğitim sisteminin geliştirilmesine yönelik bir başka girişim 1978 yılında olmuştur. MEB tarafından her türlü hak ve yetkileri ile bir “Açık Üniversite” kurulması önerilmiş; ancak bu yasa tasarısı hayata geçirilememiştir. Daha sonra, 1981 yılında yürürlüğe giren 2547 sayılı yasa ile Anadolu Üniversitesi bünyesinde bir “Açıköğretim Fakültesi”nin yer alması sağlanmıştır. YÖK de 14 Aralık 1999’da hazırladığı "Üniversitelerarası İletişim ve Bilgi Teknolojilerine Dayalı Uzaktan Eğitim Yönetmeliği” ile uzaktan eğitim konusunda önemli bir adım atmıştır. Ülkemizde Anadolu Üniversitesi, 20 yılı aşkın süredir, uzaktan eğitim programı ile öğrenci yetiştirmektedir. Bunun dışında çeşitli üniversiteler de çeşitli alanlarda uzaktan eğitim programları ile hizmet vermektedir46. Türkiye’de hükümetler sürekli olarak halktan gelen yükseköğretimde kapasite artırılması isteğinin baskısını hissetmişlerdir. Bu isteği karşılamak, büyük yatırımların yapılmasını gerektirdiğinden hükümetler büyük yatırımlara gitmeden kapasite artışını sağlayacak çözüm yolları arayışı içinde olmuşlar ve iki temel sonuca ulaşmışlardır. Bunlardan birincisi mektupla eğitimin ardından hayata geçirilen açık öğretimin geliştirilmesi olmuştur. Açık öğretim Türkiye’deki yükseköğrenim öğrencilerinin % 35’i gibi çok yüksek bir oranına hizmet vermektedir. Bulunan ikinci çözüm yolu “İkinci Öğretim”i geliştirmek olmuştur. Bu yaklaşım bir yükseköğretim sisteminin öğrenci kapasitesini artırarak yapılması gereken yatırımlardan tasarruf edilmesi esasına dayanmaktadır47.

Çalışmanın bu kısmında Türk yükseköğretim sisteminin amaçları ve yükseköğretim stratejisi üzerinde durulacaktır. Amaçlardan bahsederken araştırma konumuz gereği olarak özellikle eğitimin istihdama yönelik amaçları üzerinde durulacaktır.

46 Asiye TOKER GÖKÇE; “Küreselleşme Sürecinde Uzaktan Eğitim”, Dicle Üniversitesi Ziya

Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 11, Yıl 2008, s. 2,

(Erişim:www.dicle.edu.tr/suryayin/zgegitimder/.../11pdf/11_01_Toker.pdf, 11.03.2010 23:36).

47 Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK); Türkiye’ nin Yükseköğretim Stratejisi

a. Dünya’da Eğitim ve Yükseköğretimin Amaçları ve Farklı Görüşler

Yüzyıllardır süregelen insanlık tarihi içinde eğitimin ve dolayısıyla da yükseköğretimin amaçları, eğitilmiş mükemmel bir şahsiyetten beklenen temel özellikler ve insandan istenen beceri ve üstün başarılar devamlı olarak değişmiştir. Amaçlar ve beklentiler toplumdan topluma, bölgeden bölgeye değişmektedir. Toplumların tarihî ve kültürel geçmişi, o zaman kesiti içindeki gelişmişlik durumu ve ihtiyaçları, gelecekteki çıkarları ve hedefleri kişiden beklenen özelliklere, dolayısıyla sosyalleşmeye ve eğitim düzenine doğrudan etki etmektedir. Her toplum, kendi toplumsal kurumları olan eğitim-öğretim sistemi ve okullarıyla kendisini o andaki durumuna ve gelecekteki amaçlarına uygun bireyler yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Yetiştirilecek kişilerde hangi özelliklerin bulunacağının tespit ve karar yeri; bir yandan toplumsal düzeni en yüksek noktadan belirlemekte olan Anayasa ve diğer yasalar, diğer taraftan bir toplumda güçlü ve ağırlıklı olan toplumsal gerçekler, politik güçler ve makamlardır48.

Yükseköğretime yönelik olarak dünya genelinde üzerinde tartışılan amaçları ele alırken, yükseköğretimin eğitim sisteminin bir parçası olması nedeni ile eğitimin amaçlarına da değinmek faydalı olacaktır. Çok eski çağlardan beri eğitim sistemi sorgulanmış, bu anlamda çeşitli düşünürler, eğitim bilimciler ve eğitim sosyologları eğitim ve yükseköğretimin amaçları ile ilgili olarak çeşitli görüşler bildirmiştir. Eğitimin, toplumun genelini etkileyen bir sistem olması nedeniyle ilk aşamada sosyologların eğitim ve yükseköğretimin amaçlarına yönelik olarak düşüncelerine değinmek faydalı olacaktır.

PARSONS ve MERTON' a göre toplumsal sistem, belirli statülerdeki kişilerin rollerine uygun karşılıklı etkileşimleri sayesinde kurulmakta; bu ilişkiler kalıplaşınca toplumsal yapı oluşmaktadır. Bu anlamda okullar, hem toplum kültürünü çocuklara ve gençlere öğretmek, benimsetmek hem de bireyleri ilgi ve yeteneklerine göre belirli görevlere yerleştirmekle görevli kuruluşlardır49.

48

Mustafa ERGÜN; Eğitim Sosyolojisi, (Erişim: www.egitim.aku.edu.tr/egsos.pdf (e-kitap), 22.09.2009 23:38), s. 32.

Ünlü düşünür ROUSSEAU' nun görüşlerini devam ettiren bazı sosyologlar ve bilim adamları mevcuttur. Örnek olarak CONDORCET, KANT, HUMBOLDT, MARX, FREUD, REICH, MARCUSE, HABERMAS’ ı vermek mümkündür. Bunlar eğitimden, insanın kendini gerçekleştirmesi ve haklarını elde etmesi yolunda ona yardım etmesini istemekte ve genellikle radikal ütopyalar şeklinde, daha iyi ve çocuklara uygun bir toplum kurulmasını hayal etmektedirler. Bunlara göre toplumsal statüler, çocukların kimin çocuğu olarak doğduklarına veya ailelerin servetlerine bakılmaksızın, şans eşitliğine dayalı bir eğitim sistemi içinde yetişecek çocukların yükselebilecekleri yerlere göre verilmelidir. Yani eğitim, bir taraftan çocukları ve gençleri toplumsal ve geleneksel bağlardan kurtardığı gibi, öte yandan da toplumsal yapı, eğitim tarafından belirlenmiş olmaktadır. Toplumun eğitimi veya eğitimin toplumu belirlediği şeklindeki diyalektik görüşlere gerçekçi bir yaklaşımla bakıldığında bunların aslında iç-içe oldukları, birbirlerini karşılıklı etkiledikleri ortaya çıkmaktadır50.

PARSONS, bir sosyal kurum olarak okulun en önemli görevleri arasında sosyalleştirme ve seçme elemeyi saymaktadır. Okul sistemi, kendisine bir hammadde olarak sunulan öğrencileri bazı temel eğitim aşamalarından sonra çeşitli değerlendirme yöntemleriyle bir seçme ve ayıklamaya tabi tutarak herkesi, ilgi, yetenek ve çalışma temposuna uygun bir işe yerleştirmesi gerekmektedir. Okulun, kendisine verilen öğrencileri belirli bilgi ve meslek dallarında yetiştirmesi, toplumun ekonomik yapısının canlı ve güçlü tutulması için şarttır. Ama okullarda meslek derslerinin ve bilgilerinin dışında ve üstünde bazı dersler, bilgi ve yönlendirmeler de verilmelidir; meselâ dil, sosyal normlar, meşhur ve örnek bazı kişilerin çeşitli toplumsal rolleri yorumlama örnekleri, toplumdaki sosyal ve politik ilişkiler v.s.. Ayrıca PARSONS, okulun en önemli görevlerinden biri olarak "üretim görevi" de denilebilecek eğitme ve kalifiye eleman yetiştirme görevini saymakta, okullara ya da bir başka anlamda konumuz itibariyle yükseköğretim kurumlarına bu görevi yüklemektedir. Özellikle, İkinci Dünya Savaşından sonra işgücü, hammadde ve sermayenin yanı sıra eğitim de ekonomik gelişmede önemli bir faktör olarak kabul edilmiştir. Çünkü ekonomik rekabete ve uluslararası diğer rekabet alanlarına

girebilmek için, ülkenin bütün yetenek rezervlerinin tam olarak değerlendirilmesi, en yüksek düzeyde eğitilmesi gerekmektedir51. Bir zamanlar ilkokul, ortaokul mezunu olmak pek çok işe girişte önemli bir avantaj iken, bugün lise mezunu olmak, yakın gelecekte üniversite mezunu olmak, eğer belli bir dalda uzmanlaşma yok ise, meslek hayatına atılmada hiç bir avantaj sağlamayacaktır.

Eğitimin en önemli işlevlerinden bir tanesinin, kişileri bilgili, becerikli ve üretken yapmak olduğunu söylemek mümkündür. Üretkenlik kavramının ekonomi açısından önemi, ilk önce bireyin, daha sonra ise toplumun gelişmesine olan katkısından gelmektedir. Aynı zamanda yoksulluğa, hastalıklara ve cehalete karşı çare arama gereği duyan ülkeler52 ilk etapta eğitim ile bunların üstesinden gelmeye çalışmaktadır.

BILLINGTON, eğitim sözcüğünün öğreneni özel bir beceriyle donatmak için talim ettirmek anlamında kullanılması gerektiğini savunmaktadır. Bu anlamda söz konusu talimin daha çok belirli bir meslek ya da üretim alanıyla ilgili olması gerekmektedir. Yükseköğretim de bu amaçları taşımalıdır. Görüldüğü üzere genel olarak kapitalizmin yükseköğretim ve eğitim anlayışı, büyük ölçüde bu açıklamayla örtüşmektedir53.

Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan çalışmalarla pekiştirilen yeni Marksçı görüşe göre okul, baskıcı kapitalist düzenin çıkarlarına hizmet etmektedir. Gelişmiş kapitalist sistemlerde temel ideolojik devlet aygıtı eğitimdir. Çünkü eğitim, çocuğu, en uygun olduğu zayıf çağında ve zorunlu olarak ele geçirir ve etkiler. Çocuğa gelecekteki mesleği için gerekli beceri ve teknikleri öğreterek gelecekteki ekonomik rolüne uyan iyi davranış kurallarını aktarmaktadır. Bu kurallar, işçilerce tevazu, boyun eğme, hakkına ve durumuna razı olmaktır54.

51 ERGÜN; s. 76. 52

HARBISON, MYERS; s. 5.

53 Gürkan ABALI; Eğitim Bilimleri Lisansüstü Öğrencilerinin ve Öğretim Elemanlarının

Küreselleşme ve Yükseköğretime Etkileri Konusundaki Görüşlerinin Belirlenmesi, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı eğitim Ekonomisi ve Planlaması Programı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2005, s. 16-17.

54 Mahmut TEZCAN; Eğitim Sosyolojisinde Çağdaş Kuramlar ve Türkiye, Ankara Üniversitesi

COLLINS, ileri sanayi toplumlarında eğitimin ekonomik sisteme katkısının abartıldığını savunmaktadır. COLLINS’ e göre mesleksel beceriler, iş başında öğrenilir. Özel bir öğrenimin gerektirdiği durumlarda, firmalar kendi çıraklık sistemlerini işletir ve önlemlerini alırlar. Tıp, mühendislik, hukuk gibi özel mesleklerde, yükseköğretim gerekli görülebilir. Bununla birlikte, iş idaresi okulları gibi yükseköğretim dallarında meslekileşme girişimi görülmektedir. Burada eğitim, mesleğin statüsünü yükseltmekte rol oynamaktadır. Yoksa, mesleğin, icrası için gerekli bilgi ve becerileri aktarmak bakımından rol oynamamaktadır55.

Şu ana kadar bazı düşünürler, bilim adamları ve sosyologların eğitim ve yükseköğretime yönelik düşüncelerine yer vermiş bulunmaktayız. Belirtilen bu görüşlerin devamında, Bologna sürecinde yükseköğretimin amaçlarına yönelik olarak oluşturulan görüşe de yer vermek faydalı olacaktır. Özellikle Avrupa Birliğine girmek için uzun yıllardır çeşitli düzenlemeler yapan ve uyumlaştırma politikaları uygulayan ülkemizde de Bologna süreci önem arz etmektedir. Aslında sadece ülkemiz için değil Avrupa Birliği üye ve aday ülkeleri için de Bologna süreci ayrı bir yere sahiptir.

İş dünyası ile öğretim dünyasını birleştiren bir tarzda, öğrencilerin işe girmek üzere çalışma hayatına hazırlanmalarının önemi büyüktür. Eğer mezunlar yükseköğretim bittikten sonra halen ne yapabileceklerini bilmezlerse, kendilerini işverenlere sunma hususunda da problem yaşamaları olasıdır. Bologna sürecinde yükseköğretimin dört ana amacı kapsaması gerektiği ve ülkelerin bu amaçlara katkıda bulunması yani mevzuatlarını ve eğitim politikalarını buna göre düzenlemelerinin gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Bu amaçlar56:

• İşgücü piyasası için hazırlık;

• Demokratik bir toplumdaki aktif vatandaşları olarak hayata hazırlanma;

• Kişisel gelişim;

• Geniş, ileri bilgi tabanının geliştirilmesi ve muhafaza edilmesi.

55 TEZCAN; s. 22-24. 56

Nitelikler Çerçevesi Üzerine Bologna Çalışma Grubu; “Avrupa Yüksek Öğretim Alanında Niteliklere Ait Bir Çerçeve - Avrupa Yüksek Öğretim Alanına Doğru

Yukarıda bahsedilen amaçlarla benzer şekilde işgücü piyasası ile işbirliği içerisine girilmesi gerekliliğine Avrupa Komisyonu 2006 yılında Brüksel’de gerçekleştirdiği toplantı sonucunda yayınladığı bildiride dikkat çekmiştir. Bildiride Avrupa yükseköğretim kurumlarının modernize edilmesi ile ilgili olarak bazı öneriler sunulmuştur. Bu önerilerden iki tanesi ise şu şekildedir57: İş dünyası ile işbirliğini artırmak için bu yönde teşvikler sağlamak ve işgücü piyasası tarafından talep edilen belirli bilgi ve beceri seviyesine sahip kişileri eğitmek. Buna yönelik olarak da yükseköğretimin amaçlarının saptanması gerekmektedir.

b. Türkiye’ de Yükseköğretimin Amaçları

(1) Türkiye’ de Yükseköğretimin Amaçları ve Yükseköğretim Stratejisi

Türkiye’nin yükseköğretim stratejisine değinmeden, öncelikle yükseköğretimin amaçları üzerinde durmak faydalı olacaktır. Çeşitli kanunlarda yükseköğretimin ve eğitimin amaçları yer almaktadır. 1973 yılında kabul edilen ve yürürlüğe giren 1739 sayılı Milli Eğitim Kanunu bunlardan bir tanesidir.

1739 sayılı Milli Eğitim Kanununun Türk Milli Eğitim Sistemi ile ilgili 14. maddesinde “milli eğitimin gelişmesi iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınma hedeflerine uygun olarak eğitim - işgücü - istihdam ilişkileri dikkate alınmak suretiyle, sanayileşme ve tarımda modernleşmede gerekli teknolojik gelişmeyi sağlayacak mesleki ve teknik eğitime ağırlık verecek biçimde planlanır ve gerçekleştirilir58” hükmü bulunmaktadır. Bu hükümle birlikte 40. maddede yaygın eğitimin kapsam, amaç ve görevleri kısmında ise yaygın eğitimin bir görevi olarak “kısa süreli ve kademeli eğitim uygulayarak ekonomimizin gelişmesi doğrultusunda ve istihdam politikasına uygun meslekleri edinmelerini sağlayıcı imkanlar hazırlamak59” hükmü yer almaktadır.

Yine aynı kanunun 35. maddesinde ise yükseköğretimin amaçlarına da yer verilmiş ve Yükseköğretimin amaç ve görevleri, milli eğitimin genel amaçlarına ve

57 Commission of the European Communities; “Delivering on the Modernisation Agenda for

Universities; Education, Research and Innovation”, Brüksel, 2006, s. 6.

58 1739 sayılı Milli Eğitim Kanunu; 24.06.1973 – 14574 sayılı Resmi Gazete, md. 14. 59 1739 sayılı Milli Eğitim Kanunu; md. 40.

temel ilkelerine uygun olarak60; “Öğrencileri ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda yurdumuzun bilim politikasına ve toplumun yüksek seviyede ve çeşitli kademelerdeki işgücü ihtiyaçlarına göre yetiştirmek” şeklinde ifade edilmiştir.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 4. maddesinde yükseköğretimin amaçları sıralanmıştır. Özetle ATATÜRKÇÜ düşünceye sahip ve iyi bir vatandaş olacak şekilde genç nesili yetiştirmek, başlıca amaçlar arasında yer almaktadır. Bununla birlikte istihdama yönelik olarak da şu ibarelere yer verilmiştir61:

“Öğrencileri, ilgi ve yetenekleri yönünde yurt kalkınmasına ve ihtiyaçlarına cevap verecek, aynı zamanda kendi geçim ve mutluluğunu sağlayacak bir mesleğin bilgi, beceri, davranış ve genel kültürüne sahip, vatandaşlar olarak yetiştirmek”

Yükseköğretimin amaçlarının yer aldığı 4. maddeden de açıkça görüldüğü üzere öğrencileri ilgi ve yetenekleri doğrultusunda, mutlu olarak çalışacakları mesleklere yönlendirmek ve bu mesleğe ilişkin bilgi, beceri ve davranış kazanmalarını sağlamak esastır. Buna göre “Öğrenci Seçme ve Yerleştirme” sistematiğinin oluşturulması, kişilerin mutlu olarak çalışacağı mesleklere yönlendirilmesinin şu anda ülkemizde ne kadar uygulanabildiği başlı başına bir tartışma konusudur.

İlgili kanunun 5. maddesinde yükseköğretimin hangi “ana ilkeler” doğrultusunda planlanıp, programlanıp, düzenleneceği üzerinde durulmaktadır. 5. maddenin “h” bendinde “….. üretim - işgücü - eğitim unsurları arasında dengenin sağlanması, yükseköğretime ayrılan kaynakların ve ihtisas gücünün dağılımı, milli eğitim politikası ve kalkınma planları ilke ve hedefleri doğrultusunda ülke, çevre ve uygulama alanı ihtiyaçlarının karşılanması, örgün, yaygın, sürekli ve açık eğitim - öğretimi de kapsayacak şekilde planlanır ve gerçekleştirilir” ibaresi yer almaktadır62. Önemli bir hususa bu ibare ile parmak basılmış bulunmaktadır. “üretim - işgücü - eğitim unsurları arasında dengenin sağlanması” ifadesinden öğrencilere yönelik olarak işgücü piyasasının ihtiyaçları doğrultusunda nitelik, bilgi ve beceri

60

1739 sayılı Milli Eğitim Kanunu; md. 35.

61 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu; 06.11.1981 – 17506 sayılı Resmi Gazete, md. 4. 62 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu; md. 5/h.

kazandıracak programlar hazırlanması ve uygulanması gerekliliği yorumunu çıkarmak da mümkündür.

Yükseköğretim kurumlarının görevlerine değinilen 12. maddede ise “Kendi ihtisas gücü ve maddi kaynaklarını rasyonel, verimli ve ekonomik şekilde kullanarak, milli eğitim politikası ve kalkınma planları ilke ve hedefleri ile Yükseköğretim Kurulu tarafından yapılan plan ve programlar doğrultusunda, ülkenin ihtiyacı olan dallarda ve sayıda işgücü yetiştirmek” şeklinde bir ifade yer almaktadır63. Bunun için de kuşkusuz sanayi – üniversite işbirliği sağlanmalı ve programlar bu çerçevede

şekillendirilmelidir. İşsizliğin her geçen gün çığ gibi büyüdüğü şu günlerde işverenler üniversiteden gerekli bilgi, beceri, yetkinlik ve hatta deneyime sahip olarak mezun olmuş adayları işe alımlarda tercih etmektedir. Yine 12. maddenin “g” bendinde “Yörelerindeki tarım ve sanayinin gelişmesine ve ihtiyaçlarına uygun meslek elemanlarının yetişmesine ve bilgilerinin gelişmesine katkıda bulunmak, sanayi, tarım ve sağlık hizmetleri ile diğer hizmetlerde modernleşmeyi, üretimde artışı sağlayacak çalışma ve programlar yapmak, uygulamak ve yapılanlara katılmak, bununla ilgili kurumlarla işbirliği yapmak ve çevre sorunlarına çözüm getirici önerilerde bulunmak” ibaresi yer almaktadır64. Yükseköğretimin işgücü piyasasına yönelik olarak eleman yetiştirme gibi bir amacının olduğunu bu maddelerden çıkarmak mümkündür.

Özetleyecek olursak, her iki yasa birlikte ele alındığında, yükseköğretimin istihdama yönelik olarak amaçlarını aşağıdaki gibi kısaca belirtmek mümkündür65:

- Öğrencileri ilgi, gizilgüç ve yetenekleri doğrultusunda toplumun yüksek seviyede ve çeşitli kademelerdeki işgücü ihtiyaçlarına göre yetiştirmek;

- Öğrencileri ilgi ve yetenekleri yönünde yurt kalkınmasına ve ihtiyaçlarına cevap verecek, aynı zamanda kendi geçim ve mutluluğunu sağlayacak bir mesleğin bilgi, beceri, davranış ve genel kültürüne sahip yurttaşlar olarak yetiştirmek.

63 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu; md. 12. 64

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu; md. 12.

65 European Commission; “Eurybase The Information Database on Education Systems in

Yukarıda bahsedilen amaçlarla benzer şekilde işgücü piyasası ile işbirliği içerisine girilmesi gerekliliğine Avrupa Komisyonu, 2006 yılında Brüksel’de gerçekleştirdiği toplantı sonucunda yayınladığı bildiride dikkat çekmiştir. Bildiride Avrupa yükseköğretim kurumlarının modernize edilmesi ile ilgili olarak bazı öneriler sunulmuştur. Daha önceden de üzerinde durulduğu üzere, bu önerilerden iki tanesi şu

şekildedir66: İş dünyası ile işbirliğini artırmak için bu yönde teşvikler sağlamak ve işgücü piyasası tarafından talep edilen belirli bilgi ve beceri seviyesine sahip kişileri eğitmek.

Strateji, kelime olarak, önceden belirlenmiş bir amaca ulaşmak için izlenen yol anlamında kullanılmaktadır. Bilindiği üzere Yükseköğretim Kurulu, tüm üniversitelerin bir bütünlük oluşturmalarında önemli organlardan biridir. YÖK 2006 yılında taslağını, 2007 yılında ise tam metnini yayınladığı “Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi” isimli raporda, yükseköğretimin amaçları, bu amaçlara yönelik olarak yapılması gerekenler, yükseköğretim sisteminin özerkliğinin artırılması ve benzer konular üzerinde durmuştur. Yayınlanan raporda dünyada yükseköğretim sistemlerinde yeni eğilimlerin neler olduğu, Avrupa Yükseköğretim Alanı ve Bologna süreci ile ilgili bilgiler ve Türkiye’nin yükseköğretim sisteminden beklentilerinin nasıl geliştiği konuları üzerinde durulmaktadır.

Raporda bilgi toplumuna ve ekonomisine geçiş sürecinde değişik toplum kesimlerinin üniversiteden artan beklentileri üzerinde de durulmuş ve beklentiler şu

şekilde özetlenmiştir67;

1. Daha fazla öğrenciye ve daha geniş bir yaş grubuna eğitim vermek, yani yığınlaşmak,

2. Hızla üretilen yeni bilgilerin ve oluşan yeni bilgi alanlarının tümünü kapsayacak şekilde programlarını genişletmek,

3. Eğitimde, mezunların iş bulabilmesi, araştırmada ise bilginin yanı sıra uygulamaya yönelmek,

66

Commission of the European Communities; s. 6.

67 YÖK; “Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi”, YÖK Yayınları Yayın No: 2007 – 1, Ankara,

4. Toplumla güçlü köprüler kurarak, bölgesel ve ulusal kalkınmaya daha fazla katkıda bulunmak,

5. Paydaşlarına hesap verebilen, açık ve saydam yönetişim modelleri geliştirmek,

6. Tüm bu beklentileri, giderek göreli olarak azalan kamusal kaynaklar ile karşılayabilmek olarak şekillenmiştir denilebilir. Bir taraftan artan beklentiler, diğer