• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2. TÜRKİYE'DEN ALMANYA'YA İŞGÜCÜ GÖÇÜNÜN TARİHSEL

2.2. Almanya'ya Göçte Kullanılan Yöntemler

Türkiye'den giden göçmen ve mülteciler Almanya'ya girerken 5 ana metot kullanmıştır. Bunlar resmi kayıt, öncü göçmenlerin yakınlarının isimlerini Alman işverenlere vermeleri, yasal olmayan giriş ve statünün yasallaştırılması, aile birleşmeleri ve evlilik göçleri ile sığınmalardır (Faist, 2003a:239).

2.2.1. Resmi Göçmen Kaydı

Türk işçi arayan Alman işverenler ihtiyaç duydukları işçi sayısını ve türünü belirterek Alman İş Bürosu'na (Bundesanstalt für Arbeit) başvurmaktaydılar. Ayrıcalıklı işçi, yani Almanya ve AB ülkelerinin yurttaşları olan işçilerin bulunamaması halinde BA işverenlerin taleplerini Türkiye İİBK'ye iletmekteydi. İİBK İstanbul, Ankara, İzmir gibi

şehirlerde BA temsilcileri için tuttuğu yurt dışına çıkmak isteyenlerin listesini aracısız olarak yetkililere sunmaktaydı.

İİBK (İş-Kur) ülkenin az gelişmiş bölgelerinden gelenleri, Köy Kalkınma Kooperatiflerine üye olanları ve resmi olarak felaket bölgesi gösterilmiş yerlerden gelenleri tercih etme kararı almıştı. Sosyo-ekonomik kalkınmışlık açısından az gelişmiş, gelişmekte olan ve gelişmiş bölgeler olarak üçe ayrılmaktaydı. Az gelişmiş bölgelerden olan kişilerin bekleme listelerinde öncelikleri vardı. Bunun dışında rotasyon sistemi her yıl başka bir bölgeye öncelik tanınacağına garanti veriyordu (Faist, 2003a:241).

2.2.2. İşçilerin İsmen Çağrılması

Alman hükümeti rotasyon prensibini kaldırınca işverenler ortaya çıkan boşluğu doldurmak için belirli sayıda işçi talep etmek yerine belirlediği Türk işçilerini ismen çağırmayı uygun gördü. İsmen çağrılan işçilere İİBK öncelik tanıyacağından Alman işverenler, yanlarında çalıştırdıkları Türk işçiler tarafından yakınlarına istekte bulunmaları konusunda ikna edildiler. 1965-75 yılları arasında İİBK kayıtlarına göre isme çağrıda bulunularak yurtdışına giden işçi sayısı 238.255'tir. Bu miktar aynı dönemdeki göçmen işçi sayısının %33,8'idir. Bu üçte birlik yüksek oran akraba, komşu ve hemşeri bağına dayalı olarak gelişen zincirleme göç yönteminin göçün yapısında ne denli etkili olduğunu göstermektedir(Abadan; 2002:123).

2.2.3. Turist Vizesi ve Yasal Düzenleme

İİBK'nin bekleme listesinde 1965 yılında 500.000 olan yurt dışına çıkmak isteyen kişi sayısı 1970 yılında 1.000.000 kişiye ulaşmıştır. Bu tarihte İİBK ancak 130.000 kişiyi yurt dışına göndermiştir. Yurt dışına gitme kararından dönmek istemeyen bir kısım yurttaş turist pasaportu ile başta Almanya olmak üzere Avrupa'ya gitmeye başladılar. Sistem şöyle işlemekteydi. Potansiyel Türk göçmenler turist pasaportu alarak iş aramak amacıyla yurt dışına çıkmışlar ve daha sonra statülerini yasallaştırmışlar ya da izinsiz olarak çalışmışlardır. Bu yasal olmayan süreci akraba ve yakınların kendilerine sağladıkları olanaklardan istifade ederek geçirmişlerdir. Hemen ardından Alman makamları oturma ve çalışma izni olmayan Türklerin ülkelerine geri dönmeleri, uygun çalışma ve ikamet belgelerini almaları ve bundan sonra Almanya'ya yeniden giriş yapmaları konusunda yasal çalışmaları yapmıştır. Uzmanların tahminlerine göre Almanya'daki sözleşmeli işçilerin %20-%40'ı Almanya'ya bu yolla gelmiştir. Alman makamları da mevcut Türk göçmenlerin üçte ikisinin resmi himaye ile geldiğini bildirmektedir (Martin, 1991:29; Faist, 2003a:190-234-243).

2.2.4. Aile Yeniden Birleşmeleri ve Evlilik Göçleri

Aile yeniden birleşmeleri işçi kaydının son bulmasıyla göçün son aşamalarında hızlanmıştır. 1980'lerin ortalarında aile yeniden birleşmeleri büyük ölçüde tamamlanmış ve yeni göç şekli evlilik göçü önemli hale gelmiştir. İlk nesil göçmenler özellikle kız çocuklarının Türkiye'den evlilik yapmalarını tercih etmektedir. Aynı tercihi Türkiye'deki akrabalar için de söz konusudur. İşçi kaydının son bulması göçe olan talebi 1980'li yıllarda da düşürmemiş ve Avrupa'da yaşamak ve çalışmak isteyen kişi için bir göçmenin çocuğuyla evlenmek en çekici yollardan biri olmuştur. Ailelerin yeniden birleşmesi daha eski ulusaşırı göçlerde karşılık bulurken, Türkiye'den Almanya'ya yapılan evlilik göçü Türkiye ile sürdürülen sembolik ve toplumsal bağların bir sonucu olarak örnek bir göç haline gelmiştir (Faist, 2003a:251). Ancak bu göçte, ikinci nesilden itibaren Almanya'daki Türk kökenli göçmenlerin eşlerini ortak yaşam alanlarından tercih etmeye başlamaları ama daha çok 2005 yılında yürürlüğe giren Göç Yasasının evlilik göçünü sınırlandırıcı sıkı yasal prosedürler içermesi nedeniyle azalma eğilimi göstermektedir.

2.2.5. Sığınmacılar

Türkiye'den Almanya'ya göç, süreç içinde gönüllülükten bir mecburiyete dönüşmüştür. Buradaki isteklilik potansiyel göçmenlerin göç etmek veya anayurtta kalmak konusunda büyük ölçüde karar verme özgürlüğüne sahip olmaları anlamındadır. İnsanların karar verme özgürlüğünün görece az olduğu siyasi sığınmalar 1975'ten sonra Almanya'ya göçün niteliğinin belirleyicilerinden olmuştur.

Tablo 1. Almanya'ya Gelen Türk Sığınmacıların Yıllar İtibariyle Dağılımı

Yıl Sayı Yıl Sayı

1980 57.913 1989 20.020

1984 4.180 1991 22.082

1986 8.693 1992 23.877

1987 11.426 1996 23.814

1988 14.873 1997 16.840

Kaynak: Faist; 2003a: 54

1970'in başlarında çok düşük seyreden sığınma talepleri, öğrenci olayları ve politik kamplaşmalar nedeniyle 1980'de toplam sığınmacıların %53.7'sini oluşturarak en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Bu mülteciler Almanya'da uzun yıllar işçi olarak çalışmış yakın akraba ve arkadaşlarına sıklıkla bel bağlamışlardır. İltica taleplerinin en fazla Almanya'ya yönelmesinde Almanya'nın sığınmacılara sağladığı kolaylıklar etkili olmuştur. İşgücü göçündeki işçilerin ucuz ve kolay idare edilebilir olmaları gittikleri ülke ekonomisine olumlu katkıları olmaktadır. Genç, bekar ve sağlıklı olmaları refah devletine olan maliyetlerini düşürmektedir. Ancak sığınma talep eden kişiler ise geldikleri andan itibaren çalışma izinleri olmadıkları için refah devletinin sunacağı hizmetlere bağımlı yaşarlar. Refah devletinin hazinesine maliyetleri ilk baştan itibaren belirgindir. Sosyal yardım (sozialhilfe) alan yabancılar içinde en büyük payı sığınmacılar oluşturmaktadır (Faist, 2003b:256). 1992 yılında Almanya'ya iltica edenlerin sayısının 438.000'e çıkması Alman makamlarını tedbir almaya yönelik bir takım düzenlemeler yapmaya itmiştir. Sığınma şartlarının zorlaştırılmasının ardından 2000 yılında Almanya'ya sığınanların sayısı 78.600'e gerilemiştir (Toksöz, 2006:119).