• Sonuç bulunamadı

Allah’ın sıfatları konusu da bir diğer tartışmalı konudur. Bu sıfatların varlığında ittifak edenlerin olmasıyla birlikte, sıfatların bir kısmını kabul etmeyenler ya da farklı sınıflandırmaya tabi tutanlar da olmuştur. Şimdi bu konudaki görüşlere yer vereceğiz.

“İlm-i Kelam Bilginleri, Allah’ın sıfatlarını; zati, subuti, fiili, selbi ve haberi olmak üzere beş başlık altında toplamışlardır:

1. Zati sıfatları; vücud, kıdem, beka, vahdaniyet, muhalefetün lil havadis, kıyam bi nefsihi. Bu sıfatlar, Allah’ın zatını ortaya koyan sıfatlardır. Zati sıfatların karşıtı Allah’a isnat edilemez, bu sebeple eksiklik, sonluluk ve kısıtlılık ifade eden özelliklerden uzak olduğu, dolayısıyla Onun bu tür niteliklerden tenzih edilmesi gerektiği için bu sıfatlara tenzihi/selbi sıfatlar da denilmiştir.168

2. Subuti sıfatları; hayat(diri, yaşıyor olması), ilim(her şeyi bilen olması), semi’(her şeyi işiten olması), basar(her şeyi gören olması), irade(dileyen olması), kudret(her şeye gücü yeten olması), kelam(konuşan olması), tekvin(her şeyi yaratan, var eden olması). Bu sıfatlar, Allah’ın zatına delalet eden, Onun yetkinliğini,

167 Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, Söz Basım Yayım, İstanbul 2006, s. 578 168

57

aşkınlığını ve kemalini ifade eden sıfatlardır. Pozitif- olumlu taraflarını anlattığı için bu sıfatlar subuti sıfatlar adını almışlardır. Bu sıfatların zıddı, Allah hakkında düşünülemez. Bu sıfatlar öncesi ve sonrası olmayan, bizlerin ve tüm varlıkların sıfatları gibi sonradan meydana gelmemiştir.169

3. Fiili sıfatlar; tahlik(yaratma), terzik(rızık verme), İnşa(yok iken var etme), ibda’(eşsiz mükemmel yaratma), sun’(yapma, icat etme), ifna(yok etme), imate(öldürme), ihya(diriltme), inbat(bitirme), inma(büyütme, üretme), tasvir(şekil verme) gibi Allah’ın iş, fiil ve tasarrufları ile ilgili sıfatlar. Bunlar, Allah’ın insan ve kâinat ile olan ilişkisini, kâinatı yaratış ve idare edişini ifade eden sıfatlardır. Hanefi- Maturidi bilginler bu sıfatları kadim saymışlar ve bu sıfatların tamamını ‘yapmak,

yaratmak ve oluşturmak’ manasına gelen ‘Tekvin’ kelimesiyle belirtmişlerdir. Eşari

bilginlerse bu sıfatları ilim, kudret ve irade sıfatlarının fonksiyonları olarak kabul etmişlerdir.”170

Karagöz’e göre bu sıfatların dışında da sıfatlar vardır. Bunlar: “Selbi/Tenzihi sıfatlar; Allah’ı noksan sıfatlardan ve şirk şaibelerinden tenzih eden, ondan nefyedilmesi gereken ve onun hakkında asla düşünülmeyen ve caiz olmayan sıfatlardır. Eşi, ortağı, oğlu, kızı bulunmaması, aciz, güçsüz, bilgisiz, zalim, cahil cevher, araz, fani, yaratılmış ve muhtaç olmaması; mekânı ve yönü bulunmaması, bölünme ve birleşme, renk tat ve koku olmaması, bir şeye hulul etmemesi gibi nitelikler selbi sıfatlardır. Bu tür sıfatların Allaha isnadı caiz değildir. Zati sıfatların zıtları Allah hakkında düşünülmediği ve onun her türlü eksiklik ve acizlikten tenzih edilmesi gerektiğinden bu sıfatlara aynı zamanda tenzihi/selbi sıfatlar denilmiştir.”171

Haberi/Müteşabih Sıfatlar; nefs, yed(el), ricl(ayak), vech(yüz), ayn(göz), zat, yemin(sağı) fevk (üstte olması), inde(bir şeyin yanında/katında olması), maa(birşeyle, bir kimse ile beraber), cenb(yanı), ısba’(parmak), sak(bacak), zıra’(dirsek), nüzul(inmesi), meci’(gelmesi) ve arşa istivası gibi Allaha nispet edilen

169 Karagöz, a.g.e., 74

170 Bekir Topaloğlu, “Allah”, II, 492 171

58

ancak zahir anlamıyla aşkın varlığa nispet edilmesi mümkün olmayan, mahiyetini ve nasıl olduğunu insanların tam olarak kavrayamadığı sıfatlardır.”172

“Selef ulemasının Allah’ın sıfatlarıyla ilgili görüşleri şöyledir: Allah Teâlâ kendini Kur’an’da nasıl tanıtmışsa, tanıtırken kullandığı sıfatlarla neyi murat etmişse, öylece inanırız. Allah’ın sıfatları, eksiksiz hepsi, Allah’ın zatı ile birlikte ezelidir ve Allah sıfatıyla tüm kâinatı kuşatmıştır. Allah’ın sıfatları konusunda herhangi bir yorum yapılmamalıdır. Madde hadistir, yani sonradan yaratılmıştır. Kur’an’da Allah’a verilen, ‘el, yüz’ gibi sıfatlar, aynen Kuran’da geçtiği şekliyle, hiçbir yorum yapılmaksızın, fakat varlıklara da benzetilmeksizin kabul edilmelidir. Kuranda ve hadislerde zikredilen, fakat mahiyeti bilinmeyen sıfatlarla vahiy sahibi neyi murat etmişse, vahiy sahibinin muradı aynen kabul edilmeli ve sıfatların varlığına iman edilmelidir.”173

“Mutezile’nin sıfatlarla ilgili görüşüyse; Bir kısım mutezile imamları sıfatları tamamen kabul etmemiş; bir kısmı sıfatları Allah’ın zatının aynı olarak yorumlamış; bir kısmı da sıfatları ‘manalar ve haller’ olarak kabul etmiştir.”174

“Eş’ari mezhebi Mutezile’nin inkâr ettiği ‘hayat, ilim, semi, basar, irade,

kelam, kudret’ sıfatlarının varlığını ispatlamış ve Allah’ı tenzihte Selefe uymuştur.

Maturidi ise, Eş’arinin sıfatlarını kabul ederek Tekvin sıfatını da eklemiştir.”175

“El-Kindi, Allah’a hayat, semi, basar gibi subuti sıfat vermeyi, Allah’ı yaratıklara benzetmekle eş sayar ve Allah’ı bu benzeyişten uzak tutmak için subuti sıfatları inkâr eder. Zira ona göre bu sıfatlara insanlar sahiptir. Allah’ı insana benzetmek ise ‘Anthropomorphisme’dir.”176

172

Karagöz, a.g.e., 74-75

173 Süleyman Kösmene, Allah’ın Güzel İsimleri Risale-i Nur’da Esma-i Hüsna, Yeni Asya

Neşriyat, İstanbul 2004, s. 21

174 Kösmene, a.g.e., 23 175 Kösmene, a.g.e., 24-25 176

59

Maturîdi’nin Allah’ın sıfatlarıyla ilgili görüşü ise şöyledir: “Allah-u Teâlâ’yı, kadimdir, âlimdir, hayydır, kerimdir, cevvâddır diye vasfetmek ve bu isimleri Allah’a vermek haktır. Bu husus, aklî ve naklî delilin her ikisi ile sabittir.”177

Uludağ’a göre: “Sufiler, Allah’ın isim ve sıfatlarını ‘Celal’ ve ‘Cemal’ şeklinde iki gruba ayırır. Allah’ın kahır ve gazabına delalet eden sıfatlarına celal; Onun lütuf ve rızasına delalet eden sıfatlarına da cemal derler.178

Görüldüğü gibi Allah’ın sıfatlarıyla ilgili bir görüş birliği bulunmamaktadır. Görüş birliğinin olmaması gözümüzle göremediğimiz Yaratıcımızı, ancak sıfatları yardımıyla ve kendisini bize İlahi Kitabımızda tanıttığı şekilde biliyoruz. Bu durumun farklı yorumlara yol açması kaçınılmaz bir durumdur.

Kösmene’ye göre: “Farabi daha çok Allah’ın varlığının zorunlu oluşu üzerinde durmuştur. İbn-i Sina da Allah’a insanın sahip olduğu sıfatları vermekten kaçınmış, subuti sıfatları kabul etmemiştir. İbn-i Sina’ya göre Allah’ın sıfatları insanda bulunmayan selbi sıfatlardır. İbn-i Sina’ya göre Allah’ın sıfatları: Bir ve ortağı olmaması; zorunlu varlık olması; sabit, değişmez; ezeli ve ebedi olması; mutlak iyilik olması; zıttı olmaması; varlığı ve nitelikleri bütündür, parçalardan oluşmamıştır; ilktir, başlangıcı yoktur.”179

Turgut şöyle demiştir: “İbn-i Rüşd ise Allah’ın sıfatlarının varlığını zaman zaman müstakil olarak ele almış, bazen da kelamcıların takip ettiği usulün – zât-sıfat ayrımındaki yaklaşımlarının- yanlışlığını ortaya koymaya çalışmıştır. İbn-i Rüşd özellikle haberi sıfatları –el, yüz, oturma, cihet-te bulunma… gibi- te’vil etmeyerek literal bir okuma yolunu tercih etmiş gibi görünür. İbn-i Rüşd bu sıfatları te’vil etmemesinin sebebi olarak, Kur’an’ın veya dinin tamamen müevvel hale geleceğini iddia eder. Hâlbuki filozofun iddia ettiği gibi sıfatlar te’vil edilince dinin tamamı müevvel hale gelmez. Çünkü din sadece Allah’ın sıfatlarından ibaret değildir. İbn-i Rüşd’ün tercih ettiği sıfatları literal-zahiri okumayla daha karmaşık hale getirdiğini de burada ifade etmemiz gerekmektedir. İbn-i Rüşd’ün özellikle haberi sıfatlar

177 Maturîdî, a.g.e., 132

178 Süleyman Uludağ, “Celal”, DİA, TDV Yayınları, İstanbul 1993, VII, s. 240 179

60

konusunda Hanbelî-selefî metodu benimsemesi, bu hususta diğer Meşşâî filozoflarından farklı yerde durduğunu ortaya koymaktadır.”180