• Sonuç bulunamadı

Allah İnancı Öğretimi

İnsanoğlu, gelişmesini tamamlayamamış bir varlık olarak dünyaya gelmektedir. Bununla birlikte gizli pek çok yeteneklere sahiptir. Gelişmesini tamamlayabilmesi için uzun bir sürece ihtiyacı vardır. İnsanın potansiyel yeteneklerini en geniş ölçüde kullanabilmesi ve sağlam bir imana ulaşması için onun eğitilmesi gerekmektedir.

İnanma isteği, insanda fıtrî olarak vardır. Bu husus ayetle belirtilmekte, hadisle desteklenmektedir. “Ey Hatibim! Sen yüzünü hanîf (birleyici) olarak dine, Allah

insanları hangi fıtrat itere yaratmış ise ana çevir. Allah'ın yaratımda bir değişme

yoktur. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler” (En'am,6/125)

ayetinde fıtratta var olan bir özellik olarak dinden bahsedilmekte yaratılışta bir değişme olmadığı belirtilerek bunun tüm insanlarda ortak olduğu bildirilmektedir. Fakat bunun kendiliğinden ortaya çıkacağı söylenmemekte, aksine Rasulullah'a “yüzünü ona çevir” denmekle bu fıtratın işlenmesi gerektiğine işaret edilmektedir. Öyle ise bu fıtrat bir potansiyel güç, bir enerji. bir kuvve halindedir. Her potansiyel güç gibi fiile dönüşmesi için eğitime ihtiyacı vardır.

Ayrıca “Her çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra onu anası babası Yahudi, Hıristiyan veya

Mecusî yapar” (Buhari,Cenaiz,192) hâdisinde de din duygusunun fıtrî olduğuna işaret

edildiği gibi onun eğitime olan ihtiyacına da temas edilmekte, eğitimle onun çeşitli dinlere götürülebileceği haber verilmektedir.

Allah'ı hiçbir zaman gördüğümüz bir eşyayı bildiğimiz gibi bilemeyiz. Çünkü O, duyuların sınırını aşan bir varlıktır. Bilimsel metodlarla ve deney yoluyla ulaşılan bir bilgi objesi değildir. Böyle olmasına rağmen insanoğlu onu hep birbirine öğrete gelmiştir. Allah her ne kadar bilimsel metodlarla ulaşılan bir bilgi objesi değilse de, tamamen bilinmez de değildir. Evren onun varlığına işaret eden delillerle doludur. Bilginin ifadeleriyle : “ne zaman tek tek şeylerle, ayrıntılarla değil de, bütünle mana ile ilgili bir soru sorulsa, insan nedir? Hayat nedir? Hayatın anlamı nedir? Nereye gidiyoruz? Gibi karşımıza Allah çıkmaktadır. Demek biz onu bilmiyor değiliz. O, bilinen ile bilinmez arasında sürekli bizi meşgul etmektedir. Sanki unuttuğumuz bir tecrübedir de hatırlamaya çalışıyoruz, sanki dikimizin ucundadır da söylemek istiyoruz fakat hatırlayamıyoruz, söyleyemiyoruz. İşte böyle bir limit noktada inanma imdadımıza yetişiyor da, biliyoruz diyemeyince, inanıyoruz diyoruz. Çünkü sanki biliyoruz bizi öylesine kavrıyor, kuşatıyor” (Bilgin,1986:30).

Çocuğa; neyi, ne zaman, nasıl öğretileceği' sorusu, eskiden beri anne, babaları ve eğitimcileri meşgul etmiştir. Anlatılacak hususlar, imana dair konular olunca, bu soru daha önemli hale gelmektedir.

Çocuklar hangi yaşta olurlarsa olsunlar dini düşüncelerinin merkezini "Allah" kavramı oluşturur. Allah kavramı insan gelişiminin çeşitli dönemlerinde farklı özellik ve motifler ihtiva eden tasavvurlara konu olur. Bununla birlikte gerek iman gerekse Allah'ın varlığı soyut konulardır. Çocukta soyut işlemler yapmaya başlamadan bunları bizim istediğimiz bir biçimde algılaması mümkün değildir. Ama bu demek değil ki Allah'tan hiç bahsedilmeyecek. Zira “çocuk dünyaya gözlerini açtığından itibaren kendini bir etkileşim yumağı içinde bulur. Artık onun için her türlü etkinin bir eğitim değeri vardır. Anne- baba ile başlayıp gittikçe genişleyen çevrede çocuğun zihinsel ve fiziksel fonksiyonlarının gelişmesine paralel olarak duygulan, inançları ve karakterleri şekillenir”(Yavuz,1983:251).

Çocukta Allah'a iman öğretimine üç göstergeye bağlı olarak başlanmalıdır. Bunlar:

göstergesi, merakların ortaya çıkmasıdır. Çocuk meraklarım soru sorma yolu ile ortaya koyar. Eğer çocuk çevresi ile ilgili olarak sebep-sonuç ilişkilerini soruyorsa, ona Allah-alem ilişkisi konusunda bilgiler verilmeye başlanabilir. Soru sormanın bir başka boyutu ise konuşulanı anlaması, anlatmak istediğini tam olarak anlaşılacak şekilde anlatmasıdır (Dodurgalı, 1998:139).

Çocuk kendi varlığını, çevresini tabiat olaylarım sorgulamakta onların nasıl ve niçin var olduğunu, nasıl işlediklerini, geliştiklerin ve değiştiklerini görmekte ve düşünmektedir. Yani eşyadaki değişimi görüp değiştireni sormaktadır (Yavuz, 1983:128). Kelam ilmindeki “hudüs” delilinin, tasavvuftaki “eserden müessire ulaşmak” metodunun çocuk dünyasına bir yansıması olan bu durum, çocuğu çeşitli sorular sormaya yöneltecektir. İşte bu noktada çocukların sordukları sorulara onların gelişimine, uygun şekilde cevap verilip duygusal yönüne hitap edilerek, onlara bütün güzellikleri verenin Allah olduğu belirtilip, sevgiye dayalı bir Allah tasavvuru oluşturulmaya çalışılmalıdır. Bu çağda çocuğun egosantrik duygularının uyanışını esas alan kalbine hitap eden faaliyetler yolu ile Allah sevgisi oluşturulması yeterlidir.

2- Sebepliği Kavraması: Çocuğa Allah'a iman öğretimine başlanabileceğinin bir diğer göstergesi, onun çevresindeki eşya ve olayları, aralarındaki sebep-sonuç ilişkilerini kurabildiğini ortaya koymasıdır. Olayların sebeplerini ve sonuçlarını basit de olsa anlayabilmesi, aralarında münasebetler kurması, zihinsel gelişimin önemli bir aşamasını oluşturmaktadır. Bu gösterge, ona verilecek dinî bilgileri de idrak edebileceğinin somut bir ifadesi olmaktadır.

3. İstekli olması: Duygusal gelişimin dinî bilgileri öğrenmeye uygun olduğunun göstergesi ise istektir. Çocuğun hareketleri, davranışları, ibadetlere, dinî törenlere katılmasındaki duygusal göstergeler, onun istekli davranıp davranmadığım ölçmemizi sağlar. Eğer bunlardan olumlu sonuç alırsak, çocukta isteğin gerçekleştiğine karar verebiliriz, istek dinî konuların öğrenilmesinde güçlü bir motivasyondur (Dodurgalı,1998:200).

İsteğin oluşması ise ihtiyaç ve heves duymaya bağlıdır, ihtiyaç, giderek amaç haline dönüşür. Bu da isteği ortaya çıkarır, isteğin varlığı, öğrenmeyi kolaylaştırır. İstek ile haz duygusu, sebep-sonuç ilişkisi içindedir. Çocuğun dinî bilgileri öğrenmesi onda bulunan haz duygusunun harekete geçirilmesine bağlıdır, istek bu duyguyu harekete geçirir. Çünkü isteğin varlığı, ihtiyaçtan doğan amacın gerçekleşmeğim sağlar. Bu haz tadılmazsa, yapılan çalışmanın acıya ve ızdıraba dönüşmesi kaçınılmaz olur. Bu durum da giderek dinden uzaklaşmayı doğurur. Bunun son noktası da nefret duygularının oluşmasıdır, ilginin ortaya çıkmasında karşılığı olmanın önemli bir yeri vardır. Bu da ancak eğitimle var edilir.

2.1.1.Allah İnancı Öğretiminin İlkeleri

Allah'a imanın öğretiminin etkili olabilmesi bazı ilkelere riayet edilmesi gereklidir. Özellikle ilköğretimin ilk kademsinde bu prensiplere riayet ederek Allah'a iman öğretiminin zorluğu hafifleyecek, etkinliği artacaktır.

2.1.1.1. Bağlanma Duygusu İyi Kullanılmalı

İnsandaki duyguları ve bunların nasıl geliştiğini inceleyen psikanaliz, insanda en temel iki du ygunun sevgi ve bağlanma du ygusu olduğunu ileri sürmektedir(Günçe, 1973:221). İman duygusu sevgi ve korkudan kaynaklanarak, sonradan bağlanma ve hayranlık duygularına dönüşmektedir (Özbaydar, 1970:7).

Çocuk Allah'a inanmakla, bağlanmakla kendini güçlenmiş ve ona yakınlaşmış hissedecektir. Allah'ın kendisini her zaman koruyacağına ve suçlarını affedeceğine inanmak çocuğa büyük bir huzur verecektir. Böylece çocuk hayatı güzel ve yaşamaya değer bulacak ve o nispette yaşama gücü artacaktır (Yavuz, 1983:42).

Bu bağlamda çocuklara Allah'ı, her şeyin yaratıcısı, insanoğluna bütün güzellikleri veren, kötülüklerden koruyan, isteklerini kabul edip gerçekleştiren bir varlık olarak tanıtılmalıdır. Bu şekilde, telkinlerle çocuklara hem elemden kurtulmaları için hem de

arzu ettikleri şeylere ulaşmaları için Allah'a sığınmaları, Ona dua etmeleri gerektiği anlatılmalıdır. Çocuklar psikolojik yapıları gereği Allah'ı kendisini koruyan, affeden, isteklerini kabul eden bir varlık olarak tanıyıp, Onu sevecek ve bağlanacaklardır.

2.1.1.2. Allah Sevgisi Esas Alınmalı

Duygusal gelişimin temel unsurlarından biri olan sevgi, aynı zamanda dinin de temelini oluşturan duygulardandır. Allah sevgisi insanda yaratılıştı birlikte var olan bir duygudur (Atay, 1961:62). Allah sevgisi ve Allah korkusu Allah sevgisi iman öğretiminin temel taşı olmalıdır. Hökelekli’ye göre; “sevgiye dayalı iman, inanan kişide başka yolla mümkün olmayan bağlılığı devamlı ve zevkli bir hale getirecektir” (Hökelekli, 1993:166). İslam'ın Allah inancı hakkındaki eğitim anlayışı bir taraftan Allah korkusu üzerinde, diğer taraftan Allah'ın rahmeti ve insanın esas itibariyle iyi olduğu, bu sebeple Allah'ın rahmetine layık olduğu üzerinde ısrarla durmaktadır. Esas itibariyle iyi olarak, ya da iyi ve güzel olan davranışları benimsemeye hazır olarak dünyaya gelen insana rahmet, şefkat, sevgi yoluyla yardımcı olmak ve bu yolda rehberlik yapmak durumundayız.

Çocuk merkezli eğitim anlayışlarında çocuğun sevildiğini bilmesinin onda özgüvenin artmasına yardım edeceği ileri sürülmektedir. Bu itibarla, Allah inancını çocuklara sevgi ve bağlanma duygularını geliştirerek öğretmek ve telkin faaliyetine bu duygulardan hareket ederek başlamak doğru olacaktır. Sevgi gerçeğini pedagojik açıdan da değerlendirmek mümkündür. Hz. Peygamber (s.a.v) için her şeyin temel noktası olan sevgidir. İnsan, psikolojik olarak iyi muamele, yumuşak davranış güzel söz ve tatlı dilden hoşlanmaktadır (Önkal, 1984:161). Kuran'da yer alan , “ eğer sen kaba, katı

yürekli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılıp gitmişlerdi bile...”(Al-i İmran, 3/159)

ayeti sevgi gerçeğine dikkat çekmektedir. Aynı şekilde. “Rabbinin yoluna hikmet,

güzel öğüt ve güzel münakaşa ile davet et” (Nahl, 16/125) ayeti eğitimin temeline

sevgiyi yerleştirmektedir.

Çocuklara sevgiyle yaklaşmak ve Allah sevgisine dayalı bir öğretim metodu takip etmek iman öğretiminin etkinliği için zaruridir. Çünkü çocukta din ile ilgisi en çok olan

duygu sevgidir. Çocuk Allah'a sevgi ve ümit ile bağlanmak istemektedir. Allah sevgisine dayalı bir iman öğretimi, Çocuktaki temel duygu olan bağlanma duygusuyla birleşerek, kuvvetlenecek ve sağlam bir imanın temellerini oluşturacaktır. Günümüz din psikolojisi çalışmalarında çocuğun din eğitiminin sevgi üzerine kurulması ve Allah'ın azabından çok rahmetinden, esirgeyici ve bağışlayıcılığından bahsedilmesi gereğini vurgulayan ifadeleri bulmak mümkündür (Altıntaş, 1981:270).

Allah korkusunun yerinde kullanılması da iman öğretiminin etkinliği için gereklidir. 4. ve 5. sınıflara Allah imanın öğretiminde sevginin esas alınmasının yanında statü kaybına dayalı bir korkunun da verilmesiyle Allah inancı bir yandan sevgiye dayalıyken diğer taraftan korkuya dayanacak, seçilen ve gözetilen bir Allah inancı oluşumuna imkân tanınmış olacaktır. Bu bağlamda çocuklara Allah'ın hiç kimsenin göremediği yanlış davranışları, günahları da göreceğini ondan hiçbir şeyin saklanamayacağını, bu nedenle hangi durumda olursa olsun kötü şeylere yönelmemesi gerektiği, kötü işlere yönelenleri, günah işleyenleri Allah'ın sevmediği, korumadığı, yardım etmediği anlatılabilir. Bunları dinleyen çocuk Allah'ın sevgisini kaybetmekten çekinecektir.

2.1.1.3. Çocukların Dikkatleri Evrendeki İşleyişe Yöneltilmeli

Eğitimci ve din adamı olan Salzman, Allah'a iman etmesinde babasının sürekli kendisini kırlara getirmesinin ve bu gezilerde kendisine Allah'ın büyüklüğünden bahsetmesinin çok büyük etkisi olduğunu söyler (Selçuk, 1990:79).

Bu bağlamda, kâinattaki bütün güzelliklere, muhteşem işleyişe çocukların ilgisini çekmeliyiz. Bu şekilde çocuk bu eşsiz düzenin bir düzenleyeni bütün bu güzelliklerin bir yaratanı olduğuna kendisi ulaşabilecektir. Çocukların çevrelerindeki eşya ve olaylardan etkilenmeleri, yetişkinlere nazaran daha güçlüdür. Çünkü çocuklar zaten eşya ve doğanın gizliliklerinde bir takım sırlı güçlerin var olduğuna inanırlar. İşte onları bu sırlı olayların tek sahibinin Allah olduğuna yönlendirmemiz gerekir.

2.1.1.4. Aşamalı Eğitime Özen Gösterilmeli

Allah'a imanın öğretiminde uyulması gereken esaslardan biri de tedriciliktir. Akıl anlayış ve idrak olarak mütemadi bir gelişme içinde olan çocuğa Allah'a imanın öğretiminde onun kavrama durumunun göz önüne alınması elbette ki çok mühim bir gerçektir. Eğitim - öğretimde kolaydan zora doğru, azar azar, aşama aşama ilerlemenin önemi tartışılamaz. Bu metodun kuran ve sünnet'te de yeterli derecede örnekleri vardır.

Hz. Peygamber (s.a.v.), “İnsanlarla anlayabilecekleri seviyede konuşunuz” buyurmaktadır. Buna ilaveten, “kolaylaşırınız, zorlaştır mayınız; müjdeleyiniz, nefret

ettirmeyiniz” hadisi imanın öğretiminde de dikkat edilmesi gereken bu prensibi

vurgulamaktadır (Buhari,İlim,ll).

Peygamberimizde (s.a.v) bilgiyi insan zihnine bir göle taş atar gibi atar ve taşın meydana getirdiği dalgalanmasının dinmesini beklerdi, zihin o bilgiyi hazmedebiliyorsa ikinciyi bilgiyi verirdi (Bayraklı, 1989:213).

Bilgin; “din ile ilgili eğitim vermenin gıda vermeye benzediğini, bununda doğumdan itibaren başlayabileceğini, ancak dozunun iyi ayarlanması gerektiğini” belirtmektedir (Bilgin,1986:21–30).

İmanın öğretiminde öğretimin verimliliği için kolaydan zora doğru bir metot izleyerek, soyut kavramları çocuklara çeşitli misallerle iyice izah etmeli ve somuttan soyuta doğru emniyetle yürümelerini sağlamalıyız.

Allah'a imanın öğretiminde tedriciliği sağlamak için; öncelikle Allah sevgisine dayalı bir öğretimi tercih etmeli, Allah'ı koruyan, sığınılan, bütün güzellikleri yaran bir varlık olarak belletmeli daha sonra statü kaybına dayalı bir Allah korkusuyla sevgi- korku dengesini oluşturmalıyız. Allah'a imanı öncelikle Sevgiye daha sonra dengeli bir korkuya dayandırmalıyız.

Allah'a iman öğretiminde öncelikle Allah'ın varlığını ve birliğini kavratmaya çalışmalı daha sonra sıfatlarını, her şeyi bilmesini, görmesini, işitmesini, her yerde oluşunu, kavratmaya çalışmalıyız.