• Sonuç bulunamadı

Sağlığından başlayarak, Y. Kemal için bir çoktnceleme,tenkid ve araştırma yazısı yayımlandı. Ancak sanatçının şiirlerinde ele aldığı zaman kavramı, zamanın tezahürü olan diğer unsurlar derinlemesine tahlil ve tasnif edilmedi. Y. Kemal’in şiirlerinin ağırlık noktasını zaman mefhumu meydana getirmektedir. Onun için de şiirlerini anla­ manın ve onlardan zevk almanın yolu sanatçının zamanı yorumlayış tarzını öğrenmeye bağlıdır, o , birbirinden farklı zaman dilimleri ve coğrafya parçalarını birleştirerek yeni bir senteze gitmiştir. Bu sentez kendisinden sonra gelen bir çok sanatçıya tesir ettiği gibi bundan sonra da etmeye devam edecektir.

Y. Kemal'de zamanı başlıca iki ana grup halinde toplamak ve değerlendirmek la­ zımdır. Bunlardan birisi estetik ve felsefi seviyeli olan, İkincisi tarihi ve kültürel zaman.. Estetik ve felsefi seviyede bir zaman kavramı hemen hemen bütün dünya şiirinin ve şâirlerinin problemidir. Sanatçıda bu tarz zaman kavramının bir olgunlaşma süresi ge- çirdiğini görüyoruz. Tanzimat’tan sonra eser veren bütün yazarlarımızda olduğu gibi Y. Kemal de de kesif bir Fransız şiiri tesiri görülür. Paris'te olduğu yıllarda sırasıyla Baudlaire, Mallarme, Verlaine, Valery gibi şâirleri okumuş ve tanımıştır.

Bıi şâirlerin dünyaya bakış mantığını meydana getiren empresyonizm ve sembo­ lizmin, temelinde ise bir zaman meselesi yatmaktadır. Bunu tabiatta her an var olan akışı duymak, duyurmak veya bunlardan şâirce bir huzursuzluk hissetmek şeklinde özetleyebiliriz.

Y. Kemal bilhassa Fransız şiirinde görülen bu temayüllerden yola çıkarak yem bir zaman fikrine doğru açılır. O, şiirlerinde âdeta zamanın başlangıç ve bitiş noktalarını kavrayacak kadar geniş bir perspektifi anlatmayı dener. Bu yüzden de şiirlerinde kozmik bir zaman kavramından yola çıkarak metafizik kaygı ve problemlere çözüm arar. Sanatçıya göre zaman, hayâli ve tabiattaki akışı kavrayan bir ummandır. Deniz türküsü isimli şiirinde, ufuk çizgisine doğru yol alan yelkenli tablosunun şiirden taşma­ sı işte bu zamanın sınırlarını zorlamaya örnek verilebilir. Aynı şiirde insan, hayat ve za­ man sembolik unsurlar olarak yer almıştır. Zamanın geçişinden duyduğu şâirce melali ise şöyle dile getirir:

ömrün geçtiği sahilden uzaklaştıkça, Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça Dalga kıvrımları ardında büyür tenhalık, Başka bir çevredir, git gide dünya artık..

Zamanın insanı çaresiz ve kârşı konulmaz bir sona doğru sürükleyişi Baudlaire • de nasıl bir isyan ve karamsarlık dünyası yaratmışsa, O'nu okuyup beğenen Y. Kemal'­ de de böyle bir karamsarlık yaratmıştır. Esasen belirli bir kültür seviyesine gelen her in­ sanda bu bağlayıcı ve sürükleyici akış rahatsızlık uyandırır. Bu insan için önceden plan­ lanmış bir kaderdir:

Hiç şaşmayan saat gibi işler durur kader. Bir gün saat çalar., çok uzaktan gelir haber..

Zaman kavram olarak bir hareket noktası kabul edilirse, şiirde onu tamamlayan bazı unsurları da beraberinde getirir. Sanatçının şiirlerinde ilk anda göze çarpmayan zaman kavramının aslında şiirlerinin özünü meydana getirdiğini görürüz. Zamanın bağ­ layıcılığına karşı insan ruhunda uyanan isyanın ismi olan hürriyet, buna gösterilecek ilk örneklerden sayılır. Şâirin Açık Deniz, Deniz Türküsü, Vuslat v.b. şiirlerindeki taşma ve açılma hislerinde hep bu zamanın mahkum edici esaretinin izi vardır. Bu yüzden o insana:

Duy tabiatte sen de biraz ilâh olduğunu

diyerek ona cesaret verir ve hürriyetin tadını duyurmak ister. Hatta bu yüzden ruhu herhangi bir kanuna tâbi olmadığı için bedeninden daha çok sever:

Ufkunda bir dakika göriinmeksizin kara, Hür gökte, hür denizde uçar, hür ufuklara

Y. Kemal’de zaman fikrine bağlı olarak gelişen bir başka estetik düşünce unsuru da sonsuzluktur. Bu sonsuzluk fikri bazen topyekün bütün zamanları kuşatırken, bazen de insanın hayâl ve emellerini dile getirir:

Bu emel gurbetinin yoktur ucu Daima yollar uzar, kalp üzülür; ömrü oldukça yürür her yolcu Varmadan menzile bir yerde ölür.

Kelimelerin taşıdığı mecâzi manalara dayalı bir reel dünya burada başarıyla sem­ bolize edilmiştir. Bu reel dünyadan sık sık kaçan Y. Kemal, rüya ve hayâle sığınır. Dünyanın bağlayıcı ve sınırlayıcı kanunlarından bedenen kurtulmak mümkün olmayın­ ca, kendisine zamanı, hazzı tükenmezbir gece sayarak vuslatı düşünür:

Bir uykuyu cânânla beraber uyuyanlar, Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar, Dünyayı unutmuş bulunurken o sularda, —Zalim saat ihmal edilen vakti çalar da— Bir an uyanırlarsa leziz uykularından Baştan başa her yer kesilir kapkara zindan

Ancak onun da sonu mutlaka karanlıktır. Bu karanlıkla ölim arasında da hiç bir fark olamaz.

Yahya Kemal'in şiirlerinde zaman mefhumuna bağlı olarak işlenilen bir başka un­ sur ise ölümdür. Esasen ölüm, zaman fikrinin evocation yoluyla şiire soktuğu bir kav­ ramdır. Sanatçıda ölüm fikri başlangıçta Fransız şiirinin ateist karamsarlığı içinde işle­ nir. 0 , daha sonra hayat ve ölümün bir devri daim içinde birbirini yenilediği fikrine u- laşınca klâsik şiirimizin ölüm karşısındaki tavrını benimser :

Derler bilir hakikati yüzlerce feylesof; Bir kısmı şek ve şüphede, bir kısmı hayli kof; Aksetmiyor çoğunda fikirler ayan beyan Hayyam imiş hakikati az çok fısıldayan.

Rindlerin ölümü’nde söylediği gibi ölüm asude bir bahar ülkesi, sessizlik ve hiçliktir, hayattan öiim e ise:

İnsan duyar yerin dile gelmiş sükutunu: Bir başka musikiye geçiş farzeder bunu; bir nâme değişikliği kadar rahat ve kolayca geçer.

Yahya Kemâl’de zaman fikri, bazan tamamen fizik ötesi bir tezahür halinde de kendisini gösterir. Bu çağdaşı olan Fransız şairlerinin de anlayışıdır. Mohaç Türkü s i n ­ de şehitlerle birlikte fizik ötesi bir koşuya katılır, cinlerle ruhlarla iç içe yaşar. Hatta kozmik zamandan sıyrılarak bir anda cennete uzun bir yolculuk yapar.

Sanatçının şiirlerinde gördüğümüz zaman unsurlarından bir başkası ise, bir anlık tabiat manzaralarıdır. Bunların hemen hepsi empresyonist tablolardır. Fakat asla bu hal de kalmazlar. Bir iki mısra sonra ya sembolik bir duygulanma halinin ipucudurlar; ya da fizik ötesi bir heyecanın kırıntıları.

Şâir bu tarz mısralarında bir akşam vakti, denizin ışık ve renk cümbüşünden hür­ riyet ve sonsuzluk fikrine yükselir. "Ses” şiirinde ise akşam güneşinin Bebek sırtların­ daki akislerinden yalnız şâirlerin işitebildiği bir sese dönüşür.

Yahya Kemâl'de tarihi ve kültürel bir zaman fikri çok geniş bir yer tutar. Denile­ bilir ki şiirlerinin ve şiir dünyasının büyük bir kısmına bu fikir hakimdir. Tarihi ve kül­ türel zamandan kastımız hiç şüphesiz ki mazinin bu güne gelen bütün değerleridir.

Sanatçı Osmanlı Devleti'nin karanlık devirlerinde devamlı ona kurtuluş reçetesi arayan aydınlarımız gibidir. Yani o da memleketin meselelerine bigâne kalmamıştır. Onda milli heyecanı ayakta tutan bir milli tarih fikri memleket meselelerine bigâne kal­ mama endişesinden kaynaklanır. Yahya Kemâl'in yalnız Mallarme, Buadiaire, Verla- ine ve Valery gibi şiir yazmaktan vazgeçiren nedir? Dikkatle incelenmesi gereken husus işte bu nokta olmalıdır. Çünkü şair zamanın derinliklerine çeken''ses'' ona devrine ka­ dar bir türKi yapamadığımız bir sentezi yaptırmıştır.

Hatıralarından öğrendiğimize göre Yahya Kemâl Albert Sorel'in siyasi tarih ders­ lerine büyük bir hevesle devam etmiştir. Eski Yunan ve Latin medeniyetlerine duydu­ ğu sevginin kaynağı da öyle sanıyoruz ki bu yüzdendir. Şair İstanbul'a döndükten sonra ise milli hafızamız demek olan milli tarihimize dikkatini çevirmiş, o zamana

YAHYA KEMAL'DE TARİHİ VE KÜLTÜREL BİR ZAMAN FİKRİ ÇOK GENİŞ BİR YER TUTAR. DENİLEBİLİR Kİ ŞİİRLERİNİN VE ŞİİR DÜNYASININ BÜYÜK BİR KISMINA BU FİKİR HAKİMDİR

kadar çok azımızın dikkatini çeken bir çok güzelliği bulup meydana çıkarmıştır. Devrin en kuvvetli ve dinamik cemiyeti haline gelen Fransa'da fikir adamlarının bir milli Fransız tarihi fikri üzerine çalışmaları, şâirin yaşadığımız zamandan maziye dön­ mesine sebep olmuştur. Nitekim husus sohbetlerinde Michelet'nin "Fransız Toprağı on asırda Fransız milletini yarattı” sözünü sık sık tekrar etmesi bunu gösterir. Miche­ let'nin Fransız İhtilâli Tarihi isimli eseri bütün Osmanlı aydınlan gibi Yahya Kemâl ta­ rafından da hayranlıkla okunmuş ve faydalanılmıştır.

Michelet "Tarih tam bir dirilme olmalıdır” derken tarihi hazırlayan heyecan ve ru­ hun yaşatılması ve kollektif bir duygu bütünlüğüne kavuşmayı kastetmiştir. Yahya Ke­ mal'de bu fikir yepyeni bir ufuk açar. Millet olmanın önemli unsurlarından biri olan vatan fikri üzerinde düşünen şâir, bin yıldır üzerinde oturduğumuz topraklarda ortaya çıkan yeni bir medeniyet sentezinin özü olan heyecanı kavramıştır.

Hususi sohbetlerinde söylediği "medeniyetimizin esası mesnevi ve pilavdır ” sözün­ den de sanırız yukardaki fikirler kastedilir. 1071'i Türkiye tarihinin başlangıcı sayması­ nın sebebini izah ederken de bu muharebeden çok kısa bir süre sonra Türk atlılarının Üsküdar'a kadir gelişini örnek gösterir. Buna rağmen asıl dağılma noktası olarak Sakar­

ya'yı yani Söğüt'ü gösterir:

Geldikdi bir zaman Sarı Saltıkla Asya’dan Bir bir Diyâr-ı Ruma dağıldık Sakarya'dan mısralarında bunu açıkça görmek mümkündür.

Yahya Kemâl'in şiirlerinde zaman kavramının bir başka nirengi noktası ise Anado­ lu'da gelişen Türk-lslâm sanatlarının güzelliği ve çekiciliğine doğru yaptığı yolculuk­ tur. Şâir, Türk milletini topyekun ayakta tutacak ona ruh verecek unsurlar arasında bu güzellikleri gördüğü için kozmik zamandan maziye yöneür. Bu yönelişte bize göre iki

sebep vardır. Bunlardan birincisi o zaman yaygın bir fikir olan "Şarkın sadece sanatta yaşadığı" anlayışıdır. Gerek Fransa'da, gerek Türkiye'de şarkın hemen her sahada öldüğü fikri yaygındı. Yahya Kemâl’in mazideki sanat değerlerimize dönmesinde bu yaygın fikirlerin tesiri aranmalıdır. Nitekim Itri için yazdığı şiirinde hemen dikkati ç e ­ ken son bölüm buna örnek gösterilebilir. Burada sanatçının Itri nin bestelerini gemile­ rin geçmediği bir ummanda çaldırması dikkat çekicidir. Gemiler geçmeyen bir umman la her zamanın geri dönmemesi fikri verilmek istenirken, hem de ülkemizdeki yeni zevk arayışlarını vurgulamak istemiştir.

Yahya Kemal'in maziye, mazinin güzelliklerine dönmesinde şuuraltını hazırlayan çocukluk günlerinin de önemli tesiri vardır. Çocukluğu, Balkanlarda meydana gelen ye­ ni Türk medeniyetinin proto-tipi sayabileceğimiz üsküp’te geçmiştir, üsküp'teki Türk aileleri geleneklerine ve devlete bir aşk ölçüsünde bağlıdırlar. Sanatçı hususi sohbetle­ rinde annesinin kendisine sık stkşu öğüdü verdiğini anlatır; Bir peygamberimizi, bir de Sultan Mahmudu sev" Burada şuurlu bir bilgi değil, insiyâki ve ruhi bir seziş söz konusudur. Bu sezişi ise cemiyeti meydana getiren manevi değerler oluşturur. Şairin de bu mânevi havanın tesirinden çıkabilmesi sanırız biraz zordur. Hayatının İstanbul'­ da geçen kısımlarında ne kadar bohem ve batılı bir hayat tarzı içinde yaşadığını hepi­ miz biliyoruz. Buna rağmen maziyi en iyi terennüm eden şiirlerini bu zamanlarda yaz­ mıştır. ...

Sanatçı çocukluk günlerinde ezan sesiyle dolu Üsküp sokaklarının büyuaınu her ve­ sile ile dile getirirken, tekke ve tasavvuf heyecanının da ruhuna ilk perçinlenişinin bu çocukluk devresinde olduğunu söyler. Nitekim yine hatıralarında Rıfai tarikatının ayin lerine katılışını önemli bir hadise olarak anlatır.

Yahya Kemal'in tarihi ve kültürel zaman kavramıyla ilgili tavrını en iyi Tanpmar değerlendirmiştir: _

"Hakikâtte bütün milli hayatı bir sentez olarak görebiliyordu. Bu sentez coğraf­ yanın ve tarihin mahsulüydü ve tabiatıyle her ikisinin miraslarını içine alıyordu, l ah- ya Kemal'i gerçek manâda büyük yapan da işte bu sentezden yola çıkarak milletimizin başkasının hayatını yaşamasını isteyenlerin aksine kendi gök kubbem iz altında geçen zamana ve geçecek zamana değer vermesidir.

Benzer Belgeler