• Sonuç bulunamadı

Alacağın Temliki

Belgede İslâm Hukukunda deyn (sayfa 64-68)

B. Sağlar Arasında İntikâli

1. Alacağın Temliki

Alacağın temliki, alacağın borçluya veya üçüncü bir kişiye satımı veya hibe edilmesidir. Her iki durumda da alacak ya peşin ya da vadeli olarak mübâdele edilir.

Eğer taraflar alacağın temlikinin peşin değil belirli bir vakit sonra gerçekleşmesi üzerine anlaşırlarsa bu, deynin deyn ile mübâdelesi olur ki Hz. Peygamber bu muâmeleyi yasaklamıştır.149

Deynin deyn ile mübâdelesi ister borçlu ister üçüncü bir kişiyle yapılsın hüküm aynıdır. Örneğin bir kişinin başkasına “bedellerin bir ay sonra kabzedilmesi şartıyla senden bir ölçek buğdayı bir dinara aldım” demesi veya yine bir kişinin başkasına “filanın bana borcu olan bir ölçek

146 Bk. Mecelle, md. 306. 147

Bk. İbn Rüşd, Bidâyetu‟l-müctehid, IV, 1888.

148 Bk. Zuhaylî, el-Fıkhu‟l-İslâmî, V, 3382; Akıntürk, Borçlar Kanunu, s. 189.

149 Bu anlamdaki hadis ئلاكلاب ئلاكلا عٌب نع ملسو هٌلع الله ىلص ًبنلا ىهن ‟dir. Bk. Dârekutnî, es-Sünen, IV,

buğdayı bana bir ay sonra teslim etmen şartıyla bir dinara sana sattım” demesi gibi.150

Alacağın borçluya peşin olarak temliki borcun, alacaklı tarafından borçluya satımı veya hibe edilmesidir. Dört mezhep fakihlerinin çoğunluğuna göre faize imkân vermemek şartıyla caizdir. Aynı zamanda borcun istibdâli de denilen bu işlem, günümüz hukuk dilinde îfâ yerine edim tabiriyle ifade edilir.151

Alacağın borçluya temlikinin bir diğer şekli ise alacağın borçluya bağışlanması veya borçlunun ibrâ edilmesidir. Bu iki durum da şartları yerine geldikten sonra geçerlidir ve câiz olduğunda fakihler arasında bir çekişme yoktur.152

Borçlunun ibrâ edilmesini ileride “deynin sona ermesi” başlığı altında inceleyeceğiz.

Alacağın borçludan başkasına hibe veya satım yoluyla intikali ise Mâlikîler dışında kalan fakîhlere göre kural olarak bâtıl ve geçersizdir. Çünkü akidlerde akdin konusunu teşkil eden unsurun mevcut ve teslimi mümkün olması gerekir. Üç mezhebin bu işlemi bâtıl saymaları, deynin ödenmeden başkasına teslimi mümkün olmadığındandır. Alacağın borçluya satımı veya hibe edilmesi ise teslime ihtiyaç duyulmadığı için bu yasağın altına girmez.153

150 Zuhaylî, el-Fıkhu‟l-İslâmî, V, 3404.

151 Kâsânî, Bedâiu‟s-sanâi„, V, 148; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 120; bk. Akıntürk, Borçlar

Hukuku, s. 107.

152 Mahmesânî, en-Nazariyyetu‟l-âmme, II, 596. 153

Şâfiîler ve Hanefîler bazı durumları bu kuraldan istisna etmişlerdir. Şâfiîler deyn-i müstakarın154 hem borçluya hem de üçüncü bir kişiye kabzdan önce satımının câiz olduğunu söylemişlerdir.155

Hanefîler asıldan birkaç durumu istisnâ etmiş olmalarıyla birlikte onlara göre bu durumun en önemli istisnâsı havâletu‟l-hak yani alacağın havâlesidir. Alacağın havâlesi, borçluya nazaran alacaklının değişmesidir. Borcun nakli demek olan borcun havâlesinde alacaklıya nazaran borçlunun değiştiği gibi. Onlara göre satıcı sattığı malın bedelini teslim almadan önce alacaklısına olan borcuna havâle edebilir.156

Hanefîlere göre bir diğer istisnâî durum, alacaklının üçüncü bir kişiye alacağını vasiyyet etmesi veya üçüncü kişiyi kabza vekil kılmakla bereber alacağını bu kişiye hibe etmesidir. Vekil olan şahıs alacaklı adına borcu tahsil ettikten sonra kendi adına hibe yoluyla o meblağa sahip olmuş olur.157

Malikîler ise kural olarak alacağın temlikini geçersiz saymamış, belirli şartlara uyulduğu takdirde câiz görmüşlerdir. Onlara göre alacağın borçludan başkasına hibesi, hibe edildiğine dair şâhit bulundurmak, hibe edilenin bunu kabul etmesi ve borçlunun da bunu bilip akid meclisinde hazır bulunması şartlarıyla geçerlidir. Yine onlara göre alacağın borçludan başkasına satım yoluyla intikâli de satımın şer„î bir yasağa götürmemesi, borçlunun hazır bulunması ve borcu ikrar etmesi, mebîin gıda

154 Deyn-i müstakar, sahibinin mülkiyetine derhal giren, mülkiyetinden düşmesi için hiçbir

ihtimalin bulunmadığı deyndir. Telef edilen bir eşyanın kıymeti gibi. Bk. Zuhaylî, el-Fıkhu‟l-İslâmî, V, 3406.

155 Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 262; Nevevî, el-Mecmû„, IX, 272. 156 Bk. Mecelle, md. 252; Zuhaylî, a.g.e. VI, 4197.

157

maddesi olmaması, bu işlemle açıktan borçluya zarar verme kasdı bulunmaması gibi şartlarla câiz görmüşlerdir.158

Zâhirîler‟e göre alacağın borçlusuna da üçüncü bir kişiye de temliki esas olarak câiz değildir.159

Faktoring

Özellikle son yıllarda önemli bir fon sağlama aracı olarak görülen faktoring, orta ve büyük ölçekli işletmelerin genellikle kısa vadeli satışlardan doğan alacak haklarının, faktörlere satılmasıyla işletmelere fon sağlama olanağı veren bir finansman yöntemidir. Faktoring işlemini yapan kuruluşa faktör denilir. Alacaklı işletme, faktörle yaptığı bu anlaşma ile, üçüncü kişiler üzerindeki alacaklarının tamamını veya bir bölümünü faktöre devretmeyi ve bu işlemi borçlularına bildirmeyi kabul eder. Buna karşılık faktör, alacakları tahsil etmeyi, ödenmeme riskini üstlenmeyi, alacak tutarlarını anlaşılan zamanda ödemeyi taahhüt eder. Ayrıca tahsil edememe riskini azaltmak için faktör, alacakları sigorta ettirme yoluna da çokça başvurmaktadır.

Faktoring şirketi, alacaklı işletmenin yaptığı kredili satışlarla ilgili her türlü muhasebe kayıtlarının tutulması, borçluya ihtarda bulunulması, alacağın tahsili ve gerektiğinde cebrî icra yoluyla elde edilmesi gibi hizmetleri, potansiyel ve mevcut müşterilerin mâlî durumları hakkında bilgi toplanması, satışların artırılması için piyasa araştırmaları yapılması gibi fonksiyonlar da üstlenmektedir. Buna karşılık satıcı firma, üstlendiği riskin ve yapılan çeşitli harcamaların karşılığı olarak faktoring şirketine, gerçekleştirilen kredili satış miktarının belirli bir oranı kadar ücret ve komisyon ödemektedir.

158

Sahnûn, el-Müdevvene, XV, 126; İbn Rüşd, Bidâyetu‟l-müctehid, II, 646; Zuhaylî, el-Fıkhu‟l-

İslâmî, V, 3408.

159

İşletmenin ödediği komisyon, faktörün, alıcı hakkında araştırma ve istihbarat yapma, satış kayıtlarını tutma, borçları tahsil etme masrafları ile riski kabul etmesi karşılığında aldığı ücrettir. Ayrıca alacaklı işletmenin, alacaklarını vadesinden önce faktörden tahsil etmek üzere anlaşması durumunda faktör, devraldığı alacakları belirli bir faiz oranında iskonto ederek ödemede bulunmaktadır. Taraflar, finansman fonksiyonu bulunmayan, faktörün sadece tahsilat işlemini gerçekleştirdiği, vadede ödemeli faktoring sözleşmesi de düzenleyebilmektedirler. Bu durumda faktör katlandığı maliyetler için işletmeden sadece komisyon almaktadır.

Uygulama yönüyle birbirinden farklı faktoring çeşitleri vardır. Bunlar içinde faktörün, borçlu ödeme yapmadığında alacaklı işletmeye rucû edemediği faktoring türü olduğu gibi, belirli bir sürede ödeme gerçekleşmediğinde alacaklı işletmeye rucû edebildiği türü de vardır. Ülkemiz işletmelerinin en yaygın ve gelişmiş olarak kullandıkları tür, ihracat faktoringidir. İhracat faktoringi, işletmelerin yurt dışı satışlarından kaynaklanan alacaklarını faktörlere devretme işlemidir.160

Faktoring sözleşmesi, alacağın borçlusundan başkasına temlik edilme işlemidir. İslâm hukukçularının bu konuya bakışını yukarıda ele almıştık. Sayılan özelliklerine bakıldığında faktörün, alacağın tahsili için katlandığı maliyetler karşılığında işletmeden ücret alması İslâm hukuku açısından meşrû görülebilir. Zira burada faktör, alacaklı işletmeye hizmet satışı gerçekleştirmiş ve ücreti hak etmiştir. Ancak alacaklı işletme alacağını vadesinde değil de vadesinden önce tahsil etmeyi talep ederse buna karşılık faktörün işletmeden aldığı faiz meşrû görülemez.

Belgede İslâm Hukukunda deyn (sayfa 64-68)

Benzer Belgeler