• Sonuç bulunamadı

2.1 ADALET VE KALKINMA PARTİSİNİN 2007 SEÇİM KAMPANYAS

2.1.4. AKP Propagandasının Amacı, İdeolojisi ve Hedef Kitles

AK Partinin propagandasındaki başlıca amaç -her siyasi partinin asli hedefi olduğu gibi- elbette ki siyasi iktidarı ele geçirmektir. Bir önceki seçimlerden farklı olarak 2007 seçimlerinde amaç genişlemiş ve somutlaşmıştır. Bir nevi AK Parti kitlesine zemin hazırlandı şartlar oturdu şimdi daha güçlü gelmeliyiz ki erken sonuç alalım dercesine propaganda çizgisini somutlaştırmıştır. Tabi böylelikle AK Partide sabırla bekleyen seçmen kitlesine somut adımlar atma cesaretine girmiş oldu. Velhasıl aynı yıl içerisinde İspanya gezisinde başörtüsü ile ilgili açıklaması somut hareket için ilk adım sayılır. AK Partinin öncelikli olarak acil eylem planı içerisinde başörtüsünün birinci sırada olması ilk adım olarak bu konuyla ilgili atılmış olmasıdır. AK Partinin tali hedeflerinin başında AB üyeliği ve ekonomik refah gelmektedir. Yukarıda da bahsettiğim üzere belli bir ideolojik yapısı bulunmayan parti bazı yazarlara göre türban meselesinden dolayı AK Partiyi ideolojik bir yapıya

sahip olduğunu savunuyor. Radikal yazarı Bülent Kahraman düşüncesini şu şekilde ifade ediyor116

“AKP'nin siyasal varlığı geniş ölçüde türban olgusuna bağlıdır. Bu, türbanın ideolojik dokusundan kaynaklanıyor. O nedenle AKP ideolojik içerikli bir partidir. Fakat bu, AKP'nin modernleşmeyle belli ve özgül bir ilişki içinde olmadığı anlamına gelmez. Ne var ki, bu koşul türbanın modernleşmeyi belirleyen tek unsur olarak tanımlanmasını da gerektirmez. Bu açıdan bakılırsa AKP, yakın tarih içinde daima nötr bir kavram olarak ele alınan modernleşmeyi ilk kez ideolojik bir içerikle buluşturmayı başarmış bir siyasal harekettir. Çünkü, bugüne dek, modernleşme ideoloji ötesi bir gerçeklik olarak topluma sunuluyordu. Modernleşme daha çok bir teknolojizm olarak ifade ediliyordu. Kalkınma, büyüme, zenginleşme olarak tanımlanıyordu. İlk kez DP'nin başlattığı, daha sonra özellikle AP'nin geliştirdiği bu anlayışın İslami bir içerikle bütünleşmesi, fakat o İslam'ın da milliyetçi bir ruh taşıması 'Milli Görüş' hareketiyle ortaya çıktı. Burada ilginç bir çelişki var. Bu hareketlerin hiçbirisi Cumhuriyet yönetiminin getirdiği temel önermelere sırtını çevirmedi. Her ne kadar milliyetçi-mukaddesatçı çizgi Batı konusuna çekinerek yaklaştıysa da bu hareketler teknoloji ve diğer temel değerler etrafında Batı'yı benimsemekten vazgeçmedi. Amaç ve arayış onu yerli değerlerle bütünleştirmekti. Batılılaşmayı bir yabancılaşma olmaktan çıkarmaktı. Bunu doğal karşılamak gerekir. Çünkü, genellikle çevreye atfedilen İslami hareket merkezin vurguladığı ve tekelinde tuttuğu bir meşruluk sorunuyla karşı karşıya bulunuyordu. Bu sorunu aşmak ve tutunabilmek için milliyetçi mukaddesatçı hareketin yapması gereken çok yoğunlaştırılmış bir ekonomik ve teknolojik programı uygulamaya koymaktı. Eğer bu araçlar sayesinde bir halk desteği sağlanabilirse bu merkeze karşı çevrenin kendisini koruyabilmesi için son derece de uygun bir kalkan olacaktı. Bu sürecin başını çeken DP'nin ve AP'nin büyüme eksenli politikalarının altında yatan en önemli olgu buydu.

:

116 Bülent Kahraman, http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=59506&tarih, 13/12/2002 (Erişim Tar:

Milli Görüş'ün büyümeci ve kalkınmacılığı bu zemin üstünde yükselir. Bu kervana son olarak katılan Özal'dı. Özal'ın konumu ötekilerden biraz farklıydı. Çünkü, Özal bir yandan yeni bir ekonomik modeli ortaya koyuyor öte yandan da ona devleti küçültmek gibi ideolojik bir içerik kazandırıyordu. Herhangi bir zıtlık yaratmamak için Özal'ın bulduğu yol ise siyasetini ideolojiler üstü bir anlayış olarak tanımlamaktı. AKP, bu çizgiden biraz daha uzak bir noktada işe başlıyor.

AKP, herhangi bir ekonomik programın ağırlık taşımadığı bir ortamda, özellikle türbanın simgesi olduğu siyasal-ideolojik bir radikalizmin yükselttiği, bunun modernleşme olarak nitelendirildiği bir yaklaşımın ürünü. Bu ne sonuç doğurur? Türkiye'de siyaset zaman zaman daha radikal yaklaşımları yükseltip öne çıkarmıştır. Eğer o aşamada uygulamaya koyulan önemli bir ekonomik program söz konusuysa iktidar uzun süre radikalizmini bunun ardına gizleyebilmiştir. Örneğin 1983'ün ANAP'ı buydu. Hayır, öyle bir programa sahip değilse o takdirde iktidarların yaptığı kendi tabanlarıyla ters düşme pahasına daha devletçi, konvansiyonel politikalarla uzlaşmaktı. Örneğin 1999'un MHP'si de bu yolu denemişti. Ne var ki, bu yola sapanların sonunda toplumda bir türlü gerilemeyen o radikalizm ihtiyacı yüzünden cezalandırıldığı da bir gerçektir.

AKP bugün tam da böyle bir kavşakta duruyor. Kendisini taşıyacak bir ekonomik model bulursa ne âlâ, değilse o da bir süre sonra devletle ve onun geleneğiyle özdeşleşecektir. Bu yalnız AKP'nin sıkıntısı değil, Türkiye'yi bir sonraki seçime de taşıyacak olan kavşaktır.”

2002 seçimlerden hemen sonra yazmış olduğu bu yazısıyla AK Partinin ideolojik yapıya sahip olduğunu vurgulamıştır.

Hedef kitlesinde geniş bir yelpaze ile karşımıza çıkan AK Parti kendi içinde pek de o kadar geniş bir yelpazeye sahip değildir. Üst düzey Ak Partili isimler ve

atama yaptığı isimler belli bir çizgiye sahiptir. AKP’nin gerek izlediği politik çizgi ve gerekse hedef kitlesi merkez sağ ve hatta biraz da merkez sol tabandır.

Diğer partiler mevcut taraftarlarını koruma anlayışı içinde olurlarken, AKP"nin taraftar toplamaya yönelik bir parti olduğu gözlemlenmektedir. Bu yüzden partinin, hem 22 Temmuz seçimlerinde aldığı galibiyeti, hem de diğer partilerden koparmayı başardığı taraftarları bu durumla açıklamak yerinde olacaktır. AKP"nin bütün ülkeyi hedef kitle olarak görmesi, bunun yanında her kitlenin farklı ve birbirleriyle kutup fikirlere sahip olabileceği gerçeği, partinin, bazı ilkelerinden taviz vermesine sebep olabilmektedir. Bunun yanında, diğer partilerin "bütün kitle anlayışı"na ters düştükleri, bu parti ile ancak kendi kitlelerine hitap edilebilirlik ölçüsünde uzlaşmaya çalıştıkları görülmektedir. Bu sebeple DTP Kürt, CHP laiklik, MHP ise milliyetçilik meseleleri ölçüsünde kalmışlardır. AKP ise, tüm bunlardan farklı olarak bunlara bir bütün olarak bakmayı tercih etmiş görünmektedir117

AKP'nin 2007 seçim kampanyasının içeriğini ağırlıklı olarak, Türkiye'nin ekonomik kalkınması ve buna bağlı olarak gelişen ekonomik büyüme konuları

.