• Sonuç bulunamadı

2.5. Öfke İle İlgili Kuramlar

2.5.3. Akılcı Duygusal Davranışçı Kuram

Akılcı Duygusal Davranış Terapisi Albert Ellis tarafından 1955 yılında ele alınan, önceleri Akılcı Terapi olarak adlandırılan, daha sonra 1961 yılında Akılcı Duyuşsal Terapi (ADT) ve son olarak 1993 yılında Akılcı Duygusal Davranışçı Terapi (ADDT) olarak günümüze kadar gelen bir kuramdır. Özgün adının kısaltması REBT (Rational Emotive Behavioral Therapy) olarak belirtilmektedir (Önem, 2010: 9).

Froggatt (2005), bu kuram hakkında bilgi verirken insanı bir bütün olarak ele aldığını ve insanın psikolojik, biyolojik, sosyal faktörlerle beraber duygu ve davranışlardan da oluştuğunu belirtmektedir. Bu kurama göre varsayımların, düşünce ve inançların, insanların duygu ve davranışları üzerinde etkisi olduğu belirtilir. Ayrıca yaşanan olayların, durumların duygulara veya davranışlara neden olmadığı, onun yerine olaylara ilişkin bireyin olumlu ya da olumsuz inançları, düşünce yapısının duygulara neden olduğunu belirtilmektedir. (Bir sınavdan başarısız olunduğunda yaşanılan üzüntü duygusunun nedeni başarısızlıkla değil bu olay hakkındaki inançlarla ilgilidir.) (Murdock, 2013: 313). Dolayısıyla duygular (özellikle öfke) direk uyarıcı sonucu ortaya çıkmaz. Öfke bireyin uyarıcıya yüklediği anlam sonucu ortaya çıkar (Öztürk, 2012: 12).

Bu yaklaşıma göre bireylerin öncelikli olarak yapması gereken, öfke ile ilgili akılcı olmayan düşünce ve inançlarını belirleyerek daha akılcı bir düşünme biçimi edinmek ve akılcı olmayan düşünceleri yerine, akılcı düşünme tarzını koyarak sağlıklı düşünmeyi içselleştirmektir (Hackney ve Cormier, 2008: 183).

Akılcı duygusal davranışçı terapi uygulamalarının temel taşı ‘ABCDE’ uygulamalarıdır. Öfke kavramı üzerinden bu kuramı açıklarsak; öncelikle ‘ABC’ çerçevesindeki ‘A’ öfkeyi tetikleyen olay ya da durumları içerir; reddedilme, tartışma, alkol veya kaygı duyguları, mükemmeliyetçi davranışlar gibi. ‘C’ ise öfke ile ilgili yaşadıkları duygusal, davranışsal ve fiziksel sonuçları içerir. Gerilim ve uyarılmanın fiziksel sonuçları; anksiyete, mide ağrısı, kas gerginliği, terleme veya titreme, hızlı veya yavaş nefes alıp verme, baş ağrısı, sırt ağrısı, davranışlar ise suçlamak, iğnelemek,

depresyon, geri çekilme, pasif saldırganlık, şiddet, yeme bozukluklarıdır (Froggatt, 2006; Cully ve Teren, 2008: 20; Dobson ve Dozois 2010: 12; Miller, 2012; 5-6). ‘B’nin açılımı ise inançlardır. Bu inançlar bilişlerde değerlendirilir, esnek veya katı olabilirler. İnançlar esnek (istekler, arzular, tercihler şeklinde) olduğunda buna akılcı rasyonel inançlar denir ancak katı, değişmez ve kesin diye nitelendirilen inançlar akılcı olmayan inançlardır ve bireye zarar verir (Cully ve Teren, 2008: 20; Dobson ve Dozois, 2010: 12; Miller, 2012: 5-6). ‘D’ (Müdahale/ Disputing Intervention), akılcı olmayan inançların tartışılması ve ‘E’ (Etki/ Effect) ise yapıcı duygusal ve davranışsal etkileri içerir.

Tablo 1: Öfke ve Kendi - Kendine ABCDE Analizi ve Düzeltme Formu

A- (Action-Olay) Başlatan Olay (Tatsız olay veya durum, bu meydana gelmesi

beklenen olayda olabilir)

B- (Blief-İnanç) İnançlar ve İç Konuşma Sözleri (Akla aykırı inançlarımız ve iç

konuşma sözlerimiz)

C- (Consequence-Sonuç) Duygusal ve Davranışsal Sonuçlar (Tatsız, duygusuz ve

uyumsuz davranışımız) Duygular, davranışlar veya tasarlanan davranışlar

D- (Disputing Intervention - Müdahale) İrdeleme ve Tartışma (Akla aykırı

inançlarımız ve iç konuşmalarımızı irdelemek)

E- (Effect-Etki) İrdelemenin yeni duygular ve davranışlar biçiminde etkileri

Kaynak: Altuntaş, 2003: 112

Ellis, akılcı olmayan inançlar ve büyülü sihirli düşüncelerin bireyde kendini kınama, öfke ve hayal kırıklıklarından düşük toleransa kadar pek çok soruna neden olabileceğini varsayar. Bu nedenle onun temel müdahale stratejileri, akılcı olmayan inançları, öğretim yöntemleri ve sözel iknayı tartışmayı içerir (Corey, 2008: 301; Helman, 2010). Terapinin hedefinde ise duygusal rahatsızlıkların kökenindeki akılcı olmayan inançlara meydan okuma ve tespit etme vardır. Bu kuram bireylerin düşünme ve mantıksız davranışlarla ilgili doğuştan ve sonradan kazanılan eğilimlere sahip olduğunu varsaymıştır. Bu nedenle duygusal sağlığı korumak için, bireyler basit inanç sistemlerine meydan okumak ve sürekli izlemek zorundadırlar (Dobson ve Dozois, 2010: 12).

Ellis, insanların hepsinde temel mantıksızlıkların bulunduğuna ve bunun kültür ve eğitim düzeyine bağlı olmadığına inanmaktadır (Gündüz, 2006: 77). Zorunluluk ifade eden sözleri kullanarak (…‘meli’ eki takılmış fiiller; yapmalıyım, olmalı, gitmelisin, değişmeli gibi) kendilerine veya başkalarına yönelttikleri katı inançları ve kesin istekleri vardır. Bu katı inanç ve istekler yıkıcı, akla aykırı inançlar ve iç konuşma sözleridir ve bireyi olumsuz yönde etkilemektedirler (Leahy, 2010: 2). Bunlar:

1. Berbat olarak niteleyen sözler, “Ne berbat bir gün, güneş ne zaman yüzünü gösterecek”,

2. Dayanılmazlık anlamına gelen sözler, “Bir ömür boyu ben bu hastalığı çekemem”

3. Suçlayıcı ve lanetleyici sözler: “Allah belalarını versin, her zaman böyle yapıyorlar beni sinir ediyorlar” gibi.

4. Kendini değersiz sayan sözler,“Ben işe yaramaz aptalın biriyim, benden bir baltaya sap olmaz”

5. Her zaman, hiçbir zaman veya asla anlamına gelen sözler, “Hiçbir zaman benim için iyi şeyler söylemeyecek” gibi (Linn, 2005; Akt. Özkan, 2008: 22).

ADDT’nin en belirgin özelliği duygularımızı şekillendiren zihinsel süreçler ve düşüncelerimizi irdelemesidir. Mantıksız ya da olumsuz düşünce yapımız çoğu zaman büyük çarpıtmalar içerdiğinden bireyin duygusal çöküntü ve öfke duygusu yaşaması kaçınılmazdır (Özkan, 2008: 22).

Daha genel ifadelerle duygusal sıkıntıya neden olabilecek birkaç akla aykırı inanç;

- Önem verdiğim herkes tarafından sevilmek, beğenilmek benim için ciddi bir zorunluluktur.

- Başkalarının gözünde değerim olması için, her bakımdan yetkin, yeterli ve becerikli olmalıyım.

- Her şey olmasını istediğim gibi olmadığı zaman, durum korkunç derecede berbat demektir.

- Depresyonum, öfkem, bunaltım, mutsuzluğum konusunda yapabileceğim fazla bir şey yok, çünkü bunların nedeni başıma gelenlerdir.

- Hemen hemen her sorunun doğru ve mükemmel bir çözümü vardır.

- Başkalarına çok muhtacım, dayanmak için kendimden daha güçlü birine gereksinim duyuyorum, gibi (Altuntaş, 2003: 93).

Bir birey öfkeye tepki verirken onu kışkırtan şey, uyaran olayın kendisi değil, kişinin bu olaya karşı bilişsel işlemleme (akılcı ya da akılcı olmayan düşünce ve inançlar) süreci olduğu belirtilmişti. Bilişsel işlemlemenin aşamalarını etiketleme, atıflar, problem olayların algılanması oluşturmaktadır (Lochman, Palardy, McElroy, Phillips ve Holmes., t.y.: 47; Sülün, 2013: 36). Öfkenin akılcı olmayan inançlardan kaynaklandığını ileri süren bu yaklaşım, insanların tüm işlevsel olmayan düşünce ve davranışlara olduğu gibi saldırgan olmaya yönelik de potansiyellerinin olduğunu, öfke ve saldırganlığın giderilmesinde akılcı olmayan inançların akılcı hale dönüştürülmesi gerektiği ifade edilmektedir (Gültekin, 2008: 33-34). Ancak bireylerin akılcı olmayan düşüncelerinin değişmesi çok kolay olmadığından önemli ve kalıcı değişiklikler için güçlü müdahale yöntemleri gerekir (Dobson ve Dozois, 2010: 12) ve bilişsel yaklaşımın öfke kontrolü ve yönetimindeki rolü büyüktür (Öztürk, 2012: 12).

Benzer Belgeler