• Sonuç bulunamadı

1.5. Güvencesizliğin Oluşumunu Açıklamaya Yönelik Kuramsal Çabalar

1.5.3. Akışkan Zamanlarda Güvencesiz Çalışanlar

Akışkan zamanlar, modern sonrası dönemde yaşanan belirsizlik, istikrarsızlık, güven(ce)sizlik, eğretilik ve risk gibi durumların iç içe geçtiği bir zaman dilimidir. Man (2013: 231)’a göre ‘akışkanlık’, modern kurumlardaki çözülmeye/ayrışmaya ya da ‘sıvılaşmaya’, şekilsizliğe dikkat çekerek günümüzdeki sosyo-ekonomik dönüşüme vurgu yapmaktadır.

Modern öncesi dönemde ‘çalışma etiği’ açısından çalışma ilişkileri usta ile işi arasındaki sevgi dolayımında şekillenmekteydi. Bu sevginin bitişini haber veren şey ise fabrikaların inşa edilmesidir. Kitlesel üretimin kutsal mekânları haline dönüşen fabrikalar ‘insanları işe koşmak’ için muazzam politikalar hayata geçirerek gerek ekonomik yaşamı gerekse de sosyo-kültürel yaşamı yeniden yapılandırmıştır. Modern dönemde çalışmaya atfedilen önem çerçevesinde ‘çalışmazsan mahvolursun’ düşüncesi çalışan kesimlere benimsetilerek toplumsal kontrol/denetim sağlanmıştır. Bu çerçevede üretim ilişkilerine giren kesimlerin çalışarak yeniden üretimleri sağlanmıştır. Çalışmanın ana yönlendirme noktası haline getirilmesi, yaşamın diğer tüm alanlarının buna göre planlanıp düzenlenmesini beraberinde getirmiştir. Çalışmanın toplumsal düzeni kurma rolüyle bağlantılı olarak işyeri, sosyal bütünleşmenin başlıca alanı kabul edilmiştir. Burada kurallara itaat, disiplin gibi asıl alışkanlıkların öğretilebileceği varsayılan ‘sosyal karakter’ oluşturulmaktaydı. Kısacası modern dönemin fabrikaları toplumun başlıca ‘panoptikal kurum’uydu. Çalışmayan insanlar efendisiz, denetim dışı, gözetlenemeyen, izlenemeyen, cezalarla desteklenemeyen düzenli rutine eklemlenemeyen bireyler olarak görülmekteydi (Bauman, 1999: 13-38).

Modern sonrası dönemde çalışmanın kolektif sorumluluktan arındırılması, sonuçların bireysel icracıların sırtına yüklenmesi yani işlerin “ihale edilmesi”, “taşerona verilmesi”, yatay olarak “fasonlaştırılması” ve patron-çalışan ilişkisinin ortadan

kaldırılarak alıcı-satıcı ilişkisine dönüştürülmesi, çalışanı hem kişilik olarak hem de uyanık olduğu tüm zamanı çalıştığı yere verebilmesi (Bauman ve Lyon, 2013: 64) noktasında insanları çalışma ile ‘göbekten bağlı’ hale getirmektedir.

Bu durum akışkan modern dönemde yeni bir çalışan/işçi tipinin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Yeni dönem çalışanı/işçisi, iskambildeki oğlan/vale kağıdına benzer: uzmanlaşmış ve spesifik bir eğitim almış olmaktan çok her türlü işi yapabilen çalışan/işçidir. Bir işten diğerine geçmek için firmasından kolayca ayrılabilen yani ‘sıfır sürtünmeye’ sahip çalışan herhangi bir işletmeye kendini bağlı/ait hissetmemektedir (Man, 2013: 234).

Bu çerçevede çalışan büyük bir kesim muazzam bir şekilde çalışma aracılığıyla denetim altında tutulmaktadır. Yeni dönemde çalışan büyük nüfus kitlelerinin eski fabrikalardaki panoptik gözetlemelerden farklı bir durumla karşı karşıya kaldığını ileri süren Bauman ve Lyon (2013: 65) ‘a göre, “nasıl ki salyangozlar evlerini sırtlarında taşıyorsa, aynı şekilde, cesur yeni akışkan modern dünyanın çalışanları da kendi kişisel panoptikonlarını kendi bedenleri üzerinde büyütmek ve taşımak zorundadır. Çalışanlar ve çeşitli şekillerde tabi durumda olan tüm diğer insanlar, kendilerini iyi durumda tutmaktan ve kesintisiz bir biçimde işlemeye devam etmeyi garantiye almaktan, tümüyle ve koşulsuz bir biçimde sorumludur.”

Bu durum yeni çalışma ilişkileriyle belirsizleşen, gevşeyen işgücü/istihdam güvenliğinin altının oyulması, standartdışılaştırılması süreçleriyle yakından ilişkilidir. Artık belirli bir iş yerinde, aynı/belirli bir işi yapmak eski bir uygulama olarak kabul görmektedir. Çalışanlardan birden fazla nitelikte iş yapabilmeleri, değişen çalışma şartlarını hemen benimsemeleri istenmektedir. Böylece çalışanlar iş/çalışma hayatında istikrar sorunuyla daha yoğun karşılaşabilmektedir.

“…Günümüzün ‘sıvılaşmış’, ’akışkan’, dağılmış, saçılmış ve düzensizleşmiş modernite versiyonu, boşanmaya ve iletişimde nihai bir kopuşa değil, sermaye ile emek arasında bir bağlanmama durumuna işaret etmektedir. Bu vahim durumun evliliği bırakıp bütün sonuçlarıyla ‘birlikte yaşama’ya geçişi kopya ettiği söylenebilir.” ifadeleriyle bireyselleşen çalışma ilişkilerine yoğunlaşan Bauman, akışkan zamanlarda çalışma ilişkilerinde yaşanan dönüşümü vadeler ve güven bağlamında ele alarak kullanışlı metaforlardan biri olan “evlilik” ve “birlikte yaşama” ilişkisinin dönemin etkileşimsel karakteristiğini önemli derecede yansıttığını belirtmektedir (2011: 33-37).

Ağırmodern dönemin temel çalışma ilişkileri ve emek-sermaye arasındaki ilişki evlilik ilişkisine benzetilmektedir. Bu niteleme ilişkinin uzun vadeliliği temelinde betimlenmektedir. Dönemin evlilik ilişkileri “bir ömür boyu birlikte yaşama” üzerine inşa edilirdi. Ancak akışkan modern toplumlarda bu ilişki şekli dönüşmektedir. Artık arzular tükendiğinde taraflar rahatlıkla ayrılabilmekte ya da birlikte yaşama ilişkileri ortaya çıkabilmektedir. İşte günümüzde çalışma ilişkilerinde de sermaye sahipleri veya işverenler katı, saplantılı bir ilişki tercih etmemektedirler. Aynı şekilde mekânsal anlamda da fabrika ağır modern dönemin temel çalışma yeri iken akışkan modern dönemde ise işyerleri kısa süreli bir birliktelik oluşturan ve sonra terkedilen kamp alanlarına dönüşmektedir (Man, 2013: 235).

Akışkan zamanlarda iş dünyasının esnek çalışma ilişkileri üzerinden maruz kaldığı dönüşümler çalışan kesimlerin toplumsal denetimi noktasında araçsal bir öneme sahiptir. Eskiden işverene/sermaye sahibine belirli bir maliyet çerçevesinde şekillenen gözetim teknikleri günümüzde bireyselleştitilmiş ve sermaye lehine dönüştürülmüştür. Çalışanlar artık kendilerini çalıştıkları işyerine ait olarak görmemekte ve bu seyyaliyet kendi kendinin girişimcisi olma, kendi kendini kontrol etme noktasında çalışan bireylerin öz denetimlerini kapitalist sistemin emrine sunmaktadır.