• Sonuç bulunamadı

1.1.2. Disiplin

1.1.2.4. Ailede disiplin

Aile kavramı, genel geçerliliği olan sosyal grup ile aile bireyleri arasındaki ilişkileri içeren ve aynı zamanda adetleri, örfleri, görenekleri ile gelenekleri bulunan ve de bir sosyal kurum olan, kültür unsurlarını içinde taşıyan bir birimdir (Nirun, 1994: 17). Sosyal bir kurum olan aile, yüz yüze ve içten ilişkilerin en kuvvetli olduğu birincil gruplardandır. Bu yönüyle aile, bireyin tutum ve değerlerinin oluşumunda birincil etkileşimi sağlaması yönünden oldukça önemli bir yere sahiptir (Tezcan 1997: 142).

Aile, toplumun temel niteliklerini yansıtan en küçük birimdir. Çocuğun fiziksel ve psikolojik gelişiminde ailenin önemli bir rolü vardır. Eğitim, ailede başlar. Çocuğun sağlıklı bir benlik algısı geliştirerek özerkleşmesi ailenin tutumuna bağlıdır. Çocuk kendine yetmeyi, paylaşmayı, yaşama etkin bir biçimde katılmayı, barışçı ve uyumlu bir davranış örüntüsü geliştirmeyi ailede öğrenir (Ayhan, 2000: 22).

Ailenin en önemli işlevlerinden birisi sosyalleşmedir. Bir kavram olarak sosyalleşme, toplumsal ilişkilerin kurulması, yönlendirilmesi ve geliştirilmesi olduğuna göre bu ortam için en elverişli ortam ailedir (Bilhan, 1996: 151). Fidan ve Erden’e göre çocuğa toplumun temel kurallarını, hangi davranışlarının doğru hangi davranışların yanlış olduğunu öğreterek çocuğun kendine özgü kişiliğinin gelişmesine yardımcı olmak, toplumsallaşma sürecinde ailenin temel işlevidir. Aile, özellikle ilk çocukluk döneminde bireyin toplumsallaşmasını sağlayan en önemli kurumdur (Güçlü, 2004: 34). İnsan ilişkilerini düzenleyen anlaşma, uzlaşma, işbirliği gibi olumlu nitelikleri, çocuk, ailede kazanır. Anlaşmazlık, çekişme ve çatışma gibi olumsuz durumlarda takınacağı tutum ve davranışları da

evde öğrenir (Akar 2005: 64). Çocuk, sergilediği davranışlarla aile tarafından ilk defa ödüllendirilir veya cezalandırılır, böylece ilk davranış örneklerini aile içinde deneyimleyerek kendini keşfeder. Bütün bunlar çocuğun temel kişilik gelişimine yardım etmektedir (Tezcan, 1997: 142)

Disiplin kavramının öğrencilerde oluşmasında en önemli rolleri üstlenen kişiler okulda öğretmen ve yöneticiler, evde ise anne ve babadır (Kök, 2007: 9). Çocuk ya da ergenin anti sosyal davranışlarının ailece denetlenmesi de onun toplumsallaşmasını içerir. İlk beş yıldan sonra ailenin eğitim görevini üzerine alan okulda çok az öğretmen anne ve baba gibi çocuk üzerinde derin izler bırakır (Tezcan 1997: 142).

Ailede disiplin, aile üyelerinin belli bir düzene uygun yaşamasıdır (Gökhan, 2007: 25). Ailede makul ve gerçekçi bir davranış düzeni oluşturmak çocuklarda bir kontrol duygusu yaratır. Ailede beklenen ve kabul gören davranışlar tanımlandığında çocukların kendi kendilerini kontrol edebilme özellikleri de desteklenmiş olur (Yılmaz 2004: 47).

Anne-babanın ve ailenin diğer bireylerinin çocukla olan etkileşimi, çocuğun aile içindeki yerini belirlemektedir. Çocuğa yöneltilen davranış ve ona karşı takınılan tavır, ilk yaşantıların örülmesinde büyük önem taşımaktadır (Gökhan, 2007: 25).

Otrar (2004)’ın belirttiği gibi anne baba, çocuk için model etkiye sahiptirler, bu nedenle, çocuklar için önemli bir belirleyicidirler. Anne-baba davranışları ne kadar tutarlı, duyarlı ve nitelikli olursa, çocuk da o kadar olumlu davranışlar sergiler ( Kahraman, 2006: 27). Oktay (1997)’ın belirttiği gibi, çocuğun eğitiminde, anne ve babanın ona karşı geliştirdikleri tutum birliğinin önemi büyüktür. Çünkü, tutum birliği, çocuğun en temel ihtiyaçlarından biri olan güven ihtiyacının karşılanmasında önemli bir etkendir (Gökhan, 2007: 26). Anne babanın dengesiz ve kararsız tutumu da çocuğun kişilik gelişimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Erden (2001), anne babanın, çocuğun yanında, çocuk konusunda birbirlerini eleştirmelerinin, birinin olumlu yaklaşımına diğerinin

olumsuz tutumunun, çocuğun çelişkili, kararsız ve tutarsız bir kişilik geliştirmesine neden olabildiğini belirtmiştir (Kahraman, 2006: 27).

Çocuğa bakış açısı, çocukla ilgili beklentiler, anne-babanın kişilik özellikleri, kişisel deneyimleri, yakın çevre ve sosyo-kültürel özellikler, aile içinde uygulanan disiplin anlayışını ve yöntem seçimini etkileyen faktörlerdir (Yavuzer, 1992: 25). Vasta (1992), ailelerin kullandıkları disiplin tekniklerini güç kullanma, sevgi göstermeme ve sonuç çıkarma olarak incelemektedir (Sadık, 2006: 7). Güç kullanımına dayalı disiplin, çocuğu temel haklarından ve olanaklarından mahrum bırakma, fiziksel ceza uygulama, tehdit etme, korkutma ve alay etme gibi uygulamaları içermektedir. Bu anlayış genel olarak, çocuğa güç kullanımını ve istismarı öğreten bir disiplin anlayışı olarak değerlendirilir. Sevgi göstermeme ise, ailelerin öfkesini ve hoşnutsuzluğunu ifade eden, fiziksel olmayan tepkilerdir. Çocuğu önemsememe, kardeşlerinden ya da arkadaşlarından ayırma, hayal kırıklığını ifade etme, çocuğun kendini değersiz hissetmesini sağlama ve terk etme gibi cezaları içerir. Çocuktaki suç davranışının oluşumunda bu tip cezaların etkisi büyük olmaktadır. Çocuğun davranışını neden göstererek değiştirmeye çalışan aileler ise, çocuğa davranışının sonucunu göstermeye ve onu vazgeçme konusunda ikna etmeye yönelirler. Çocukların davranışlarını isteyerek değiştirmelerini ve bunu kabul etmelerini sağlayama çalışırlar (Sadık, 2006: 8). Crockenberg ve Litman (1990), bu tür davranışların çocukların sosyal kuralları ve başkalarının duygularını anlamasına yardım ettiğini, kendi davranışlarının sorumluluğunu almayı yani öz-denetimi geliştirdiğini belirtmektedirler (Gardner ve diğerleri, 1999). Katı ve baskı içeren davranışların egemen olduğu disiplin anlayışı kadar aşırı hoşgörü ve korumanın da yanlış ve tutarsız olduğunu vurgulayan Yavuzer (1992: 26), bu tür disiplin uygulamalarının anne-baba çocuk ilişkisini bozmakla kalmayıp, anti-sosyal davranışlara neden olabileceğini ifade etmektedir.

Baskıcı, otoriteye boyun eğen çocuk yetiştirme biçimi, yerini yavaş yavaş çocuğun kişiliğinin gelişmesine olanak sağlayacak daha serbest ve demokratik bir eğitim anlayışına bırakmıştır. Demokratik bir aile ortamında, çocukların haklarına saygı duyma, görüşlerine değer verme, kendileriyle ilgili kararlarda onları destekleme, onlara karşı açık ve dürüst davranma söz konusudur. Güven (2005)’

in belirttiği gibi, böyle bir tutum çocuğun kendine olan güvenini arttıracak, düşüncelerini ifade etmesini kolaylaştıracak ve onda kendisine değer verildiği duygusu yaratacaktır (Beşdok, 2007: 24). Erden (2001)’e göre demokratik eğitim anlayışıyla birlikte özellikle eğitim düzeyi yüksek aileler çocuklarına, özgür düşünme ve davranma alışkanlığı kazandırarak, kendi kararlarını kendi alabileceği, kendini rahatlıkla ifade edebileceği bir eğitim ortamı sunmaya çalışmaktadır (Beşdok, 2007: 24).