• Sonuç bulunamadı

2.1.  Okul Öncesi Çağdaki Çocukların Gelişim Özellikleri ve Dürüstlük 8 

2.1.2.  Ahlak Gelişimi 13 

Çocuklarda ahlak gelişimi konusuna farklı yaklaşımlarla karşılaşmak mümkündür. Bunlar arasında Freud’un Psikanalitik yaklaşımı, Piaget ve Kohlberg’in bilişsel gelişimsel yaklaşımları sayılabilir. Ahlak gelişiminin, kişilik gelişimi ile ilişkisi

nedeniyle psikoseksüel kuramın kurucusu Sigmund Freud’un fikirlerinden ahlak gelişimi ile ilgili çıkarımlar yapmak mümkündür.

Psikanalitik kuramda ebeveynlerin çocuk gelişimi üzerindeki etkisi önemli bir yer tutar (Çam, Çavdar, Seydooğulları ve Çok, 2012). Çocuklar ebeveynlerinin sevgisini koruyabilmek için süperego ya da vicdan geliştirirler. Freud; toplumun inandığı, doğru ve yanlış kararlarının kaynağını oluşturan kısma süperego adını verir (M. Yapıcı ve Yapıcı, 2005). Süperego ile ilişkili kavramlar arasında Oedipus karmaşası, bastırma ve özdeşim sayılabilir (Jones, 1966). Süperegonun gelişiminde korku ve kaygı gibi etkenler de etkili olmaktadır. (Berk, 2013; Çam ve diğerleri, 2012). Günümüzde araştırmacıların büyük çoğunluğu, vicdan gelişimi konusunda Freud’dan ayrılmaktadır (Berk, 2013). Ahlak gelişimi ile ilgili çalışan önemli teorisyenlerden olan Piaget ve Kohlberg, ahlak gelişimine bilişsel gelişimsel çerçeveden bakmıştır.

Piaget bilişsel gelişime bağlı olarak ahlak gelişimini "dışa bağımlı dönem (yaklaşık 5-10 yaş arası)" ve "özerk dönem (yaklaşık 10 yaş ve üzeri)" olarak iki evrede incelemiştir (Berk, 2013; M. Yapıcı ve Yapıcı, 2005). Dışa bağımlılık bireyin dışarıdan yönetilmesini; özerklik, bireyin kendini yönetmesini ifade eder (Kamii, 1984). Dışa bağlı dönemde çocuk; ebeveynler, öğretmenler gibi yetki taşıyan kimselerce konulmuş kuralları mutlak, sabit, değişmez ve katı itaat gerektiren ilkeler olarak kabul eder. Bu dönemde çocuklar eylemlerin yanlışlığını açtığı zarara, eylemin sonuçlarına ve eylemin cezalandırılıp cezalandırmayacağına bakarak değerlendirirler. Özerk dönemdeki birey, kuralların değişmez olmadığını ve durumsal gereksinimlere bağlı olarak değiştirilebileceğini anlar. Kuralları esnek, çoğunluk için değiştirilebilir ve üzerinde uzlaşılmış ilkeler olarak görürler. Davranışlar yargılanırken niyete önem verilir ve kendi iyiliklerini olduğu kadar başkalarının iyiliğini de düşünürler (Berk, 2013; M. Yapıcı ve Yapıcı, 2005).

Baldwin, Dewey, Piaget ve Vygotsky gibi bilişsel gelişim üzerine çalışan bilim insanlarının çalışmalarının okul öncesi eğitim üzerine çıkarımlarını da incelemiş (Kohlberg, 1968) bir bilim insanı olan Lawrence Kohlberg’in ahlak gelişimi üzerine ortaya attığı Bilişsel Gelişimsel Ahlak Gelişimi Kuramı, “Piaget’nin kuramının genişletilmesi” biçiminde yorumlanmıştır (Berk, 2013, s. 582; Ekşi, 2006).

Kohlberg’in kuramındaki ahlaki gelişim evrelerinin kimileri aşağıda özetlenmiştir:

Gelenek Öncesi Düzey

Bu seviyede çocuk kültürel kurallara ve iyi ve kötü, doğru ve yanlış gibi etiketlemelere karşı duyarlıdır ancak bu sınıflamaları, eylemin fiziksel ya da haz veren sonuçlarına (ceza, ödül, karşılıklı çıkar) göre ya da kuralları ve sınıflamaları belirten kişinin fiziksel gücüne göre değerlendirir. Bu seviye iki evrede incelenir (Kohlberg ve Hersh, 1977):

1. Evre: Ceza ve itaat yönelimi. Eylemin iyi ya da kötü oluşunu belirleyen şey onun fiziksel sonuçlarıdır, niyetin ya da insani değerinin bir önemi yoktur. Cezadan kaçınma ve güce koşulsuz bir itaat söz konusudur (s.54).

2. Evre: Yararcı-görelilik eğilimi. Doğru eylem, kendi ihtiyaçlarını, bazen de başkalarının ihtiyaçlarını yararlı bir biçimde karşılayandır. İnsan ilişkileri bir pazar yeri gibi görülür. Adalet, karşılıklılık, eşit paylaşım gibi ilkeler vardır ama sadece fiziksel ve yararcı biçimde değerlendirilir. Karşılıklılık; sadakat, minnettarlık ya da adalet anlamında değil, “sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini kaşıyayım” biçiminde düşünülür (s.55).

Geleneksel Düzey

Bu seviyede bireyin ait olduğu ailenin, grubunun ya da milletin kendinden beklentilerini karşılaması, davranışın doğrudan ve bariz sonuçlarından daha önemlidir. Bu seviye iki evrede incelenir (Kohlberg ve Hersh, 1977):

3. Evre: Kişiler arası uyum ve iyi çocuk eğilimi. Başkalarını memnun eden ya da başkalarına yardımı olan, başkalarınca onaylanan davranış, iyi davranıştır.

Davranışlar çoğunlukla niyete bakarak değerlendirilir, “niyeti iyiydi aslında” düşüncesi ilk kez bu evrede önemli hale gelir. Birey “iyi” olarak toplumdan onay alır.

Bundan sonraki evreler; 4. Evre: Kanun ve Düzen Eğilimi, 3. Düzey: Gelenek Ötesi, Otonom ve İlkeli Düzey, 5. Evre: Toplumsal Sözleşme Eğilimi ve son olarak 6. Evre: Evrensel Ahlak İlkesi Eğilimi olarak sıralanmıştır (Kohlberg, 1975).

Araştırmamızın konusunu göz önünde tutarak ahlak gelişimi başlığı altındaki bilgileri yorumlayacak olursak; Sigmund Freud’un görüşlerinden, öykünün içerisinde doğru davranış gösterince ebeveynin takdirinin kazanıldığının gösterildiği öykülerin, okul öncesi çağda çocuklar üzerinde etkili olabileceği yorumu yapılabilir. Ahlak gelişimine bilişsel gelişimsel perspektif ile yaklaşan Piaget ve Kohlberg’in görüşlerinden, dürüstlük gibi ahlaki bir konunun, okul öncesinde, özellikle 3-4 yaşlarındaki çocuklarla belirgin bir vurguyla ve özel bir çabayla ele alınması gereken bir konu olmadığı yorumu yapılabilir. Öyküler açısından değerlendirdiğimizde ise okul öncesi çağındaki çocukların, öykülerde geçen davranışları değerlendirirken davranışın sonuçlarını göz önünde tutuyor olabileceği, öykünün vereceği mesajın fazla karmaşık olmamasının faydalı olabileceği gibi sonuçlar çıkarılabilir. Gelişim alanları ayrı başlıklar altında ele alınsa da bu alanların, iç içe geçmiş halde ve birbirleriyle karşılıklı

ilişki içerisinde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Söz gelimi ahlaki gelişimi, bilişsel gelişimden ya da kişilik gelişiminden yalıtılmış halde düşünülemez. Dürüstlük konusunda çocuktan beklenecekleri düşünürken, kişilik gelişimini de göz önünde tutmak gerekmektedir.