• Sonuç bulunamadı

3. AFRİKA’DA DİRENİŞ VE ÇATIŞMA

3.1 AFRİKA KITASI HAKKINDA GENEL BİLGİLER

3.1.6. Afrika’da Kimlik ve Kıta Milliyetçiliği

Afrika halkları dil, din ve kabile-etnisite olarak çeşitlilik göstermektedir. Bu sebeple sömürüye ve renk ayrımcılığına maruz kalmak Afrikalıları birleştiren iki temel unsur olmuştur. Bağımsızlık sürecinde de sömürgeci devletler tarafından çizilen sınırlar kabileleri böldüğünden ve sınırlar oluşturulurken ortak dil, kültür gibi etkenler dikkate alınmadığından dolayı yeni kurulan bu devletlerin vatandaşı olmak, o devletin halklarını birleştirici bir işlev görmemiştir. Sosyo-ekonomik açıdan geri kalmışlık ve sömürüye tabi tutulma sömürgeci güçlere karşı direnişi tetikleyen bir diğer faktör olmuştur. Afrika ülkelerindeki Avrupalı yerleşimcilerin bulunduğu bölgelerle Afrika’nın gerçek sahiplerinin yaşadığı mahalleler arasındaki mukayese, iletişim araçları ve seyahat imkanlarının gelişmesiyle sömürgeci Avrupalı devletlerin refah içindeki yaşamlarını gözlemleme olanağı Afrikalıların kendi yaşam standartlarının Avrupa ile eşitlenmesi gerektiği fikri, Afrika milliyetçiliğini etkilemiştir. Afrika milliyetçiğini kıta halklarının sosyo-psikolojik durumlarını da şekillendirmiştir. Yıllarca sömürülme ve gayrı insani muamele görme Afrika halklarında derin izler bırakmıştır. Bu durumun sadece ekonomik gelişmişlik ile telafi edilebilmesi mümkün değildir. Afrikalılar kimlik inşasında bilim, kültür ve sanat alanlarında en az beyaz adam kadar başarılı olabileceklerini ispatlama isteği duymaktadırlar. Bu sebeplerden ötürü, Afrika halklarının milliyetçiliği yalnızca vatandaşları oldukları ülkelerin bağımsızlığını kapsamaz. Sömürgeciliğe maruz kalmış, sosyo-ekonomik açıdan geride bırakılmış ve ten rengi sebebiyle ayrımcılığa tabi tutulmuş tüm kıta halklarının özgürleştirilmesini, kalkınmasını, sanatta ve bilimde ilerlemesini savunur ve öncelikle kıtayı işgalci Avrupalılardan müdafaa etmeyi amaçlar. Sömürgeciliğe karşı başlatılan direniş hareketleri sadece post- kolonyal Afrika ülkelerini ayrı ayrı bağımsızlığa kavuşturmak, etnisite bazlı

41

milliyetçilik refleksi göstermek yerine kıta genelinin sömürgecilerden temizlenmesini hedefler. Kıta genelini kapsayan Afrika milliyetçiliği, bahsedilen sebeplerden ötürü farklı etnisitelerden müteşekkil ülkeler arasında bir çatışma unsuru olmamıştır (Oran, 1997).

Afrika milliyetçiliğini şekillendiren ve direniş hareketlerin yönünü tayin eden bir diğer husus da Avrupalı yerleşimcileri Afrika ülkelerindeki varlığı ve etkinliğidir. İngiliz Batı Afrikası gibi iklimin nispeten elverişsiz olduğu bölgelerde Avrupa devletleri beyazların ikamet edeceği yerleşimler, kolonlar kurmamışlardır. Bu tür bölgelerde direniş hareketlerinin önlenmesi daha güç olmuştur ve Avrupa ülkeleri direniş sebebiyle Afrika ülkelerine bağımsızlık verip bu ülkelerde temsilciler bırakarak ülkelerin siyasetini yönlendirme yoluna gitmişlerdir. Öte taraftan, Avrupalı yerleşimcilerin olduğu ülkelerde Afrikalıların bağımsızlık direnişine Avrupalı yerleşimciler karşı direniş göstermişler ve bu da sömürgeci devletlerin ülkelerin bağımsızlığına göz yummasının önüne geçmiştir. Beyazlar Afrika ülkelerindeki yerleşimlerini garanti altına almak adına kendilerinin siyahlardan üstün olduğu yönünde propagandalara başladılar. Bunun üzerine sömürgeci yönetim, hükümete, güvenlik güçlerine ve beyazlara yöneltilen eleştirileri önleyecek yasalar çıkardı. Bu yasalar protesto ve boykot gibi pasif direniş yöntemlerini de yasaklamış oldu. Afrika milliyetçiliğini bastırma adına sömürgeci yönetim hapis, işkence ve hakları kısıtlama gibi uygulamalar kullandı. Hatta baskılar bir ileri boyuta taşınarak siyahi halka silahlı kuvvetler ile mukabele edilmiştir ve Kenya ile Cezayir bu tür müdahalelerin yaşandığı ülkelerin başında gelmektedir. Avrupalı yerleşimciler, Afrikalı halkları bastırma adına bağımsızlığı savunan siyahileri işten çıkarmışlar, üretim ve eğitim alanlarına hakim olarak yerel halkların eğitim, çalışma gibi bir takım hak ve özgürlüklerini kısıtlamışlardır. Avrupalı yerleşimcilerin bağımsızlık direnişini bastırmak amacıyla başvurdukları bu yöntemler Kenya’da Mau Mau ayaklanmasında olduğu gibi daha büyük isyanlara yol açmıştır (Oran, 1997).

Kıta milliyetçiliği ve kimlik inşası, bağımsızlık hareketleri ve sonrasında post- kolonyal devletlerde yaşanan yeni direniş hareketleri ile çatışmaların oluşum biçimlerini ve yöntemlerini şekillendirmiştir. Kıta milliyetçiliğine yön veren Avrupalı yerleşimcilerin varlığının yanında Afrika milliyetçiliği, Avrupa kültürlerine maruz kalma derecesi, sömürgeci devletlerin politika farklılıkları ile kabile

42

yapılarındaki çeşitlilik gibi faktörlerden etkilenmiştir (Oran, 1997; Larmer, 2015). Afrika milliyetçiliğini oluşturan husus, kıta ülkelerinin politika, inanç ve halklarının birbirileriyle kurdukları ilişkiler gibi ülkelerin iç dinamiklerinden ileri gelmemekte; aksine emperyalizme karşı geliştirilen tepkiler neticesinde zuhur etmektedir. Bu sebeple Avrupa kültürüne en fazla maruz kalan bölgeler milliyetçiliğin ve direnişin en şiddetli geliştiği bölgeler olmuştur. Avrupa etkisine en açık bölgeler ise ticaret ve ulaşım için en elverişli olan kıyı bölgeleri olmuştur. Bu yüzden Senegal, Gine, Gana ve Nijerya’da milliyetçilik yoğun biçimde tecrübe edilirken Orta Afrika ülkelerinde direniş ve milliyetçilik aynı yoğunlukta gerçekleşmemiştir. Avrupalıların sömürge süresi haliyle Avrupa kültürüne maruz kalma derecesini ve dolayısıyla direnişin şiddetini de etkilemiştir. Fransa’nın 1848’den beri sömürdüğü Senegal ile İngiltere’nin ilk sömürgelerinden olan Nijerya ve Gana, milliyetçiliğin modern, organize ve daha şiddetli yaşandığı ülkeler arasındadır. Afrika halklarının köklü kültür ve inançlarına sahip çıkma oranları Avrupa kültüründen etkilenme seviyelerinin de farklılık göstermesine neden oldu. Avrupa kültürüne doğrudan maruz kalan ve dönüşüme uğrayan kabileler, Avrupa etkisini azaltmayı başarabilen ve kendi kültürlerini büyük oranda koruyabilen kabilelere kıyasla daha milliyetçi bir tutum izleyerek şiddet içeren direniş metotlarına daha çok rağbet ettikleri söylenebilir. Örneğin Nijerya’da Müslüman kimliklerini koruyabilen Hausalar, önceleri animist olan ve sömürgecilik ile Hristiyanlaşmaya başlayan İbolara nazaran milliyetçiliğe daha mesafeli yaklaşmışlardır (Oran, 1997).

Sömürge devletlerinin Afrika ülkelerinde gerçekleştirdiği ekonomik faaliyetler direniş ve milliyetçiliği seyrini değiştirmiştir. Gelişmişlik oranı nispeten az olan ülkelerde işçi sınıfı genel olarak milliyetçi direnişe dahil olurken daha gelişmiş ülkelerde kentleşme ve sınıflaşma gibi toplumsal değişimlerin yaşanması milliyetçi direnişin organize bir biçimde sürdürülmesinin önüne geçmiştir. Örneğin Gana’daki kakao işçileri kitlesel olarak direnişe destek olurken, Belçika Kongo’sunda ekonomik gelişmeyle paralel ilerleyen kentleşme Afrika milliyetçisi direniş hareketlerinin aynı şiddette olmasını engellemiştir (Oran, 1997). Sömürge yönetiminde yerli halkların kamusal anlamda ne kadar özgür oldukları milliyetçiliğin yayılmasını biçimlendiren bir diğer husustur. Sivil toplum örgütleri ve dernekler kurabilen, kitle iletişim araçlarını kullanabilen ve seyahat kısıtlaması olmayan Afrikalılar, bulundukları

43

ülkelerde fikirlerini başkalarına aktarma imkânı bulmuşlar ve direnişi daha kurumsal ve organize bir şekilde uygulamışlardır. Örneğin, Avrupalı yerleşimcilerin olmadığı bazı İngiliz sömürgelerinde Afrikalılar, yerel yönetimlere dahil olabilmekteydi ve böyle ülkelerde milliyetçilik ve direniş, aynı imkanlardan yoksun Fransız ve Portekiz sömürgelerine nazaran daha sistematik bir biçimde gelişti (Oran, 1997). Hak ve özgürlükler noktasında nispeten daha iyi durumda olan ülkelerde direniş hareketleri genellikle reformist bir yapıda olmuştur. Mevcut sıkıntıların giderilmesi, sosyo- ekonomik durumun iyileştirilmesi ve ayrımcılıkların son bulması gibi sebeplerle başlatılan bu reformist hareketler daha spesifik konulara odaklanmış ve pasif direniş yöntemlerini kullanmıştır. Ancak baskı ve hak ihlallerinin yoğun olarak yaşandığı Angola ve Gine Bissau gibi Portekiz sömürgelerinde baskılar sebebiyle milliyetçi direniş hareketleri geç başlamıştır, fakat bu sebeple direniş hareketleri daha “kanlı ve devrimci” bir nitelikte gerçekleşmiştir (Oran, 1997).

Sömürgeci yönetimlerde eğitim imkanlarına ulaşım oranı da milliyetçiliğin hızlı ve organize bir şekilde gelişmesine yol açtı. Jomo Kenyatta, Kwame Nkrumah ve Julius Nyerere gibi isimler Avrupa ve Amerika’da eğitim aldıktan sonra ülkeleri Kenya, Gana ve Tanzanya’da direniş hareketlerinin liderliğini üstlendiler. Bağımsızlıktan sonra ise eski sömürgeci yönetimlerle iyi ilişkiler geliştirmişlerdir. Fakat bağımsızlığı elde ettiğinde ülkede üniversite mezunu olmayan Belçika Kongosu’nda milliyetçilik daha geç oluşurken ülkedeki direniş hareketi sistematik olmayan protestolarla sınırlı kaldı ve bu direnişin odağında yerel kültürün korunması vardı. Bağımsızlıktan sonraki süreçte de çeşitli nedenlerle protestolar sürdü ve eski sömürgeyle ilişkiler bahsedilen diğer ülkelerdeki gibi gelişemedi. Ayrıca sömürge politikalarındaki farklılıklar da milliyetçi direnişte belirleyici olmuştur. İngiltere’nin Afrikalıları yerel yönetimlerde görevlendirmesi, yerlileri kültürel alanda tamamen dönüştürmek yerine aralarından elit bir sınıf oluşturarak dolaylı bir biçimde ülkeyi yönetmek istemesi milliyetçiliğin daha erken ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Asimilasyon politikası güden Fransa’nın sömürdüğü ülkelerde ise milliyetçilik genele yayılan bir ideoloji olmamıştır. Bu ülkelerde aydınlar, beyaz adama karşı kendini kanıtlama veya Batıya hayranlık gibi çelişkili reaksiyonlar göstermişlerdir. Kabilelerin karakteristik özellikleri de direniş reflekslerine yön vermiştir. Örneğin Kenya’da Kikuyular siyasi ve askeri tecrübe açısından yaklaşık yedi yüz senelik bir

44

geçmişleri olduğundan Batının iktisadi ve kültürel etkisine diğer kabilelerden daha mesafeli yaklaşmışlardır. Bu sebeple sömürgeciliğe karşı daha sert ve güçlü şekilde direniş gösterdiler. Reformist protestolarla başlayan direniş hareketlerini Afrika milliyetçiliğine dönüştüren ve böylece Kenya’nın bağımsızlığına yol açan Mau Mau direnişi Kikuyular tarafından başlatılmıştır (Oran, 1997).

Benzer Belgeler