• Sonuç bulunamadı

2. KONU ĠLE ĠLGĠLĠ GENEL BĠLGĠLER

2.2. Adolesan Dönemde Beslenmenin Önemi

Adolesanlık insan gelişiminde en zorlayıcı dönemlerden biridir. Meydana gelen psikolojik ve fiziksel değişimlerin büyüklüğü nedeniyle ergenin iyi beslenmesini etkileyen bazı önemli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Gelişim süreçlerinin bilinmesi bu yaşam döneminin beslenme yönünden anlaşılması için bir ön gerekliliktir. Adolesanların beslenme ve fiziksel aktivite ihtiyaçlarının anlaşılması, bu bireylerin gelecekteki sağlıklarını etkileyebilecek sorunların çözümü için çok önemlidir.

Adolesan döneminde gerekli olan besin ögeleri için yapılmış, yeterli deneysel çalışma çok azdır. Referans besin öğesi miktarları (DRIs), sağlıklı insanlar için tavsiye edilen, alınması gereken besin öğesi miktarlarıdır.

Büyüme serbestliği, artan sosyal hayat katılımı ve çoğunlukla adolesanların hareketliliği yeme alışkanlıklarını etkiler. Adolesanlar genellikle sıklıkla hızlı hazır yiyecekler ve ev dışında yerler. Zamanla kendi kendilerine yemek satın almaya ve yemek hazırlamaya başlarlar. Araştırmalar adolesanların bir yılda hazır gıda restoranlarında doğrudan 5.4 milyar dolardan fazla ve marketlerde de 9.6 milyar dolardan fazla para harcadığını göstermektedir. Otomatik makinelerden gıda satın alma ergenlerin beslenmelerinin % 3‟üne karşılık gelmektedir ve her yıl adolesanlar tarafından otomatik makinelerden 736 milyon dolar harcama yapılır. Ne yazık ki, otomatik makine satışlarının %78‟i okullarda gerçekleşir. Adolesanların öğün düzeni genellikle kaotiktir. Ergenler büyüdükçe evdeki öğünleri özellikle kahvaltı ve öğle yemeğini daha fazla kaçırırlar. Kızlar erkeklerden daha fazla öğün atlarlar (Spear 2002).

Adolesanların atıştırma alışkanlığı konusunda kaygılanılmasına karşın, yiyeceklerinin büyük bir bölümünü geleneksel yemeklerin dışındaki yiyecekler oluşturmaktadır. Böylece, besinlerin seçimi nerede ve ne zaman tüketildiğinden daha önemlidir. Enerji ve protein içeriği yüksek gıdalarla birlikte, taze meyve-sebze ve tahıllı gıdaların alınması gerekliliği vurgulanmalıdır. Hızlı gelişimin en üst düzeyinde adolesanlar genellikle sık sık ve bol yeme ihtiyacı duyarlar. Enerji yoğunluğu yüksek besinler tüketebilirler ama hızlı gelişim yavaşladığında yeme sıklığına ve miktarına daha fazla dikkat etmeleri gerekir. Hareketli adolesanlarda özellikle hazır gıdalar ve atıştırmalıklar yaygındır. Hazır gıdalar, otomatik makineler, self servis restoranlar, hazır gıda marketleri ve zincir restoranlardan alınan gıdaları içerir. Hazır gıdaların demir, kalsiyum, riboflavin ve A vitamini seviyeleri genelde düşüktür ve çok az folik asit kaynağı vardır. Beraberinde meyve veya meyve suyu tüketilmediği takdirde hazır gıdaların C vitamini içeriği de düşüktür. Birçok yerde sağlıklı yiyeceklerin de sunulmasına karşın yiyeceklerin çoğunun sağladıkları enerjinin %50‟sinden fazlası yağlardan sağlanır. Adolesanlara bu tür yerlerden

yemek yedikleri takdirde nasıl akılcı davranıp sağlıklı seçimler yapacakları öğütlenmelidir (Spear 2002).

Televizyon ve dergiler adolesanların yeme alışkanlıkları üzerinde muhtemelen diğer tüm medya organlarından daha fazla etkiye sahiptir. Yiyecek reklâmlarının % 65‟inden fazlası içecek (özellikle alkol) ve tatlıların tüketimini özendirir. Okuldaki sağlık ve bilim eğitimi sayesinde adolesanlar ne yemeleri ve ne yememeleri gerektiğini biliyor gözükmektedir. Ama bildikleri doğrultuda hareket etmelerinin önündeki engeller kaygı vericidir. Ergenler sağlıklı beslenmenin önündeki en büyük engelin zaman olduğunu belirtmektedir. Genellikle kendilerini gıdalar, beslenme, öğün planlama ve doğru beslenme hakkında düşünmek için çok meşgul olarak görmektedirler. Ayrıca, adolesanlar eğlenceli aktivitelerini (arkadaşlarla birlikte olmak, alışveriş merkezine gitmek gibi) abur cuburla ve sıkıcı aktiviteleri (evde oturmak, aileyle birlikte olmak gibi) ise sağlıklı yiyeceklerle ilişkilendirirler. Adolesanların yeme alışkanlıklarını daha iyiye çevirmek için yapılacak tavsiyeler sağlıklı beslenmeyi uygun zamanla eşleştirmeye ve sağlıklı yiyeceklerin seçimini kolaylaştırmaya odaklanmalıdır (Spear 2002).

Çocuk ve adolesanlarda zihinsel ve fiziksel gelişim uygun bir beslenme ile ilişkilidir. Bireylerin adolesan dönemindeki beslenmeleri onların sağlıklarını ve gelecekteki çalışma kapasitelerini de etkilemektedir. Beslenme esas olarak, kişinin ağırlığı, kütlesi, boyu ve deri yapısı değerlendirilmesi ile daha güvenilir olarak anlaşılabilir. Kişinin BKI düzeyi ile hafif şişmanlık ve obezlik ile ilgili kritik durumlar daha rahat anlaşılabilir (Jusupoviç ve ark. 2004).

Çocukluktan adolesan dönemine geçişteki bir gencin iyi beslenmesine potansiyel olarak engel olan, iştahsızlık ile doymama gibi beslenme bozukluklarının ortaya çıkmasıdır. İştahsızlık nevrozu, şiddetli kilo kaybı ile karakterize edilen ve kilo alma korkusu, düşük özgüven, adet bozukluğu gibi kaynağı benzer olan fizyolojik ve psikolojik komplikasyonlarla dayanmaktadır. Benzer olarak aşırı yeme isteği olarak ortaya çıkan çok yeme nevrozunu, ki telafi edici davranışlar olarak kusma, diyet haplarını kötüye kullanma ve aşırı egzersiz, teşhisi zor olsa da fiziksel

ve duygusal olarak adolesan dönemdeki birey için tahrip edici sonuçlara neden olabilir. Her iki bozuklukla da en iyi şekilde tıp, psikoloji ve beslenme uzmanlarından oluşan bir grup tarafından çok disiplinli bir yöntemle mücadele edilebilir (Seidenfeld ve ark. 2004).

Bireyin geçmişteki yeme alışkanlıkları ve adolesan döneminde edindiği yeme alışkanlıkları adolesanın sağlığını etkilemekte ve onun kronik hastalık riskini arttırmaktadır. Bunların başında obezite ve kalp-damar rahatsızlıkları gelmektedir (Nancy ve ark. 2005).

Çocuklarda beslenme alışkanlıklarının değişmesi ve kalp rahatsızlığı riskinin artması nedeni ile Amerika Kalp Sağlığı Örgütü, çocuk ve adolesanlar için beslenme önerileri hazırlamıştır. Doymuş yağ ve kolesterol alımının azalmasına rağmen aşırı kiloluluk oranı artmaktadır. Çocukların kalp hastalığı riskini ve sağlıklı beslenme tarzlarını incelemek için yapılmış ulusal çalışma sonuçlarına bakmak daha faydalı olacaktır. Ayrıca, çocuğun erken yaşlarında beslenmenin önemi ile ilgili de çalışmalar yapılmış, bu noktaya dikkat çekilmiştir. Kalp sağlığı ile ilgili bu araştırmaların, çok erken yaşlardan itibaren kalp hastalıklarını önlemede yardımcı olacağı bildirilmiştir (Gidding ve ark. 2005).

Obezite, tüm dünyada bilinen çok önemli bir problemdir. Dünya Sağlık Örgütünün bilgilerine göre, 1 milyar kişi aşırı kilolu, 300 milyon kişi ise obezdir. Epidemiyolojik bilgilere bakıldığında ise, bu oranlar sadece gelişmiş ülkelerde değil, gelişmekte olan ülkelerde de özellikle de toplumdaki adolesanlar arasında artmaktadır (Turconi ve ark. 2006).

Merrick ve ark. (2004) göre gençlerde obezite son 30–40 yıldır belirgin biçimde artmıştır. Yakın tarihli uluslararası (13 Avrupa ülkesi, İsrail ve ABD) bir karşılaştırma araştırmasına göre gençler arasında en yüksek obezite oranı ABD‟de (13 yaşındaki erkeklerde %12.6 kızlarda %10.8, 15 yaşındaki erkeklerde %13.9 ve kızlarda ise %15.1), en düşük oran ise Litvanya‟dadır. Gençlerdeki bu obezite oranundaki artış bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınmaktadır, çünkü obez gençlerin

çoğu bu rahatsızlıklarını yetişkinliklerinde de kronik hastalık riskleriyle birlikte devam ettirmektedirler. Bu sebeple, daha sağlıklı yaşam tarzı ve fiziksel aktivite alışkanlıklarının arttırılmasına yönelik koruma programlarına yoğunlaşılması önerilmiştir.

Ebeveynleri obez veya kilolu olan çocuk ve adolesanların obeziteye, zayıf ebeveynlerin çocuklarından daha yakın oldukları bilinen bir gerçektir. Genetik bilimindeki çalışmalar, bize bireyin genetik faktörlerinin obezite konusunda ne kadar etkili olduğunu göstermektedir. Çocuklukta ve adolesan çağda obeziteyi belirlemek ve obeziteye yönelik daha etkili bir engelleme metodu oluşturmak için; hem genetik faktörler, hem çevresel faktörleri inceleyerek bir program hazırlanması gerekir. Fakat genetik ve çevresel faktörlerle ilgili bu konu aslında tartışmalı bir konudur. Çünkü ebeveynler çocuklara hem genetik hem de çevresel faktörleri sağlamaktadırlar. Araştırmalara göre, çocuklar ve adolesanlar perhiz yemeklerinden yediklerinde enerji alımları düzensiz olmakta, 24 saat içinde bu enerji alımı normale dönebilmektedir. Okul öncesi dönemde enerji alımı ile ilgili bireysel farklılıklar ortaya çıkabilir (Leann ve Fisher 1998, Merrick ve ark. 2004).

Adolesan ve çocukların yemeğe yatkınlığı onun beslenme alışkanlıklarını ve kilosunu etkiler. Buna göre, çocuğun yeme alışkanlıklarının onun enerji dengesini etkilediği söylenebilir. Yapılan pek çok çalışma, ebeveynlerin yeme konusunda katı bir tutum içinde olmalarının, çocukların yeme alışkanlıklarını, enerji alımlarını, yiyecek seçmemelerini de etkilediğini ortaya koymuştur. Bu durum, çoğunlukla, adolesanların ve çocuğun ne zaman, nerede nasıl yemek yiyeceği konusunda bireye çok az fırsat tanıyan ebeveynlerde görülmektedir (Leann ve Fisher 1998).

İstatistiklere gore çocuklukta obezite oranı 6-11 yaşları arasında %16 oranında olup %14,3„ü ise aşırı kilolu ve risk grubu altında olan kesimdir. Çocukların kiloları arttıkça tükettikleri hazır yiyecek ve içecek miktarları da artmaktır. 1977 yılı ile 1996 yılları arasında çocukların restoranlarda yiyecek yeme ve hazır yiyecek tüketme oranları % 300 artmıştır. Bu yıllar arasında aynı zamanda çocukların gazlı içecekleri tüketme oranı da yükselmiştir. Yeme alışkanlıklarındaki bu değişilikler, çocukluk

çağında obezitenin artış nedeni olarak açıklanabilir. Bunun dışında, çocuklukta aşırı kilolu veya obez olan çocukların bu problemleri, yetişkinlikte onlardan olumsuz etkilenmelerine neden olmaktadır. Kan basıncı, daha fazla insülin salgılanması ve kolesterol düzeyi aşırı kilolu çocuklarda normal kilolu çocuklara göre daha fazladır (St.Onge ve ark. 2003).

Adolesanlarda demir eksikliği anemisinin sebebi olarak görülürken, aynı

zamanda B12, E, A ve C vitamini, Folik asit eksikliği de aneminin sebepleri

arasındadır. A vitamini demir alımını olumlu yönde etkilemekte, vücutta kullanım

oranını arttırmakta ve hematolojik etkileri azaltmaktadır. Folik asit alımı ve B12

vitamini alımı megaloblastik anemi riskini azaltmaktadır. C vitamini, demirin emilimini arttırmaktadır. Fakat toplum temelli araştırmalarda demirin anemi riskini azaltması veya demirin etkililiği ile ilgili bilgiler kısıtlıdır. Küçük bebeklere verilen

E vitamini, onlardaki aneminin ciddiyetini azaltmamaktadır. B6 vitamini ise

sideroblastik anemiyi iyileştirmektedir. Multivitamin karışımları almak, kanda hemoglobin miktarını arttırmaktadır. Fakat bazı çalışmalarda, demirin hematolojik durumuna vitaminlerin çok az etkisinin bulunduğu ortaya konulmuştur. Genel olarak bakıldığında vitaminlerin anemiye olan etkisi net ve açık değildir. Bu etkinin aynı zamanda yaş, kültürel faktörler veya vitaminin türü veya dozajı ile ilgili bağlantısı da net değildir. Anemiyi önlemek için vitaminlerle anemi arasındaki ilişki ve etkinin daha ayrıntılı olarak çalışılması gereklidir (Fishman ve ark. 2000).

Adolesan döneminde kemiklerin gelişimi için de beslenme çok önemlidir. Geçmişte yapılan çalışmalar meyve sebze, süt ve süt ürünleri tüketimi ile kemik gelişimi arasındaki ilişkiyi incelemiş, fakat göreceli olarak çok az çalışmada bu ilişki hem kızlarda hem erkeklerde incelenmiş, kemik gelişiminin kızlarda erkeklere oranla geride kaldığı görülmüştür (Vatanparast ve ark. 2005). Amerika‟da sigara kullanımı, perhiz ve egzersiz yapmama en çok görülen, ancak engellenebilir ölüm sebebidir. Lise öğrencilerinin %23‟ü sigara içmekte, pek çok genç de 2010 yılına kadar sağlıklı insan statüsünde, spor yapan veya sağlıklı beslenen kişi tanımları içinde yer almamaktadır (Wilson ve ark. 2005).

Benzer Belgeler