• Sonuç bulunamadı

2.6. Mehmet Zekâi Dede Efendi’nin Bestelerinde Kullandığı Makâmların

2.6.1. Acem Makâmı

Hızır bin Abdullah, makâmın Irâk makâmını gösterip dügâhta karar ettiğini söylemektedir. Seydî ve Lâdikli’de de aynı tarif mevcuttur. Tirevî ise segâh hânesini hüseyni hânesine yaklaştırarak, acem perdesinin elde edileceğini belirtmektedir (Çelik, 2001, s. 79).

Kantemiroğlu’na göre Acem makâmı;

“Seyrine dügâh perdesinden başlamaktadır. Makâm tam perdelerle hüseyniye dek çıkıp, oradan kendi perdesine (acem perdesine) geçerek kendini ortaya koyar. Kendi perdesinden, evç perdesini atlayıp, gerdâniye perdesine gider. Oradan tiz hüseyniye dek çıkar ve gene aynı yoldan geri dönüp, dügâha gelir ve durur. Dügâhtan daha aşağıya inmek isterse, yegâha dek inebilir. Oradan gene tam perdelerle, yukarı doğru çıkar ve dügâh perdesinde karar kılar” (Tura,

2001, s. 75-76).

Tanbûrî Küçük Artin’de Acem makamının seyrini gösteren perdeler şu şekilde sıralanmaktadır: “Bir mızrap acem, muhayyer, gerdâniye, acem, hüseyni, nevâ, çargâh,

nevâ, hüseyni, acem, hüseyni, nevâ, çargâh, segâh, çargâh, acem, hüseyni, nevâ, çargâh, segâh, dügâh” (Judetz, 2002, s. 40). Bu seyir tarifinde dikkat çeken unsur,

seyrin acem perdesinden başlamış olmasıdır.

Hızır Ağa’da Acem makâmı; “Acem oldur ki, dügâh gösterip ve gerdâniye ve

nevâ ve hüseyni nim acemden inip, hüseyni ve nevâ ve çargâh ve segâhı aşikâr ve dügâh karar itibar eder” (Kutluğ, 2000, s. 354), şeklinde tarif edilmiştir.

Abdülbâki Nâsır Dede’de Acem makâmı; “Gerdâniye perdesinden Nihavend

yapmaya başlayıp çargâh perdesine gelince dönüp Uşşâk karar verir. Bu bileşimin bizden öncekilerin buluşu olduğu düşünülebilir” (Tura, 2006, s. 46), şeklinde

tanımlanmıştır.

Hâşim Bey’e göre Acem makâmı; “İbtida hüseyni, acem, muhayyer, gerdâniye,

acem, hüseyni, nevâ’ya kadar inip, bâ’dehu çargâh, nevâ, hüseyni, acem, gerdâniyeye kadar çıkıp ve Bayâti çeşnisi gibi karar eder” (Tırışkan, 2000, s.28).

Kâzım Uz’a göre Acem makâmı; “Evvelâ hüseyni, acem başlayıp sonra perde

perde hüseyni, nevâ, çargâh, segâh, dügâha inerek tekrar çargâh ile Uşşâk makâmı gibi karar eder” (Oransay, 1964, s. 7).

Muallim İsmâil Hakkı Bey’e göre Acem makâmı; “Bayâti makâmının acem

perdesinden girmesiyle aynı seyir ile dügâh perdesinde karar eder” (Kaygusuz, 2006, s.

76).

Suphi Zühtü Ezgi’de (1933) Acem makâmı tarifi şöyledir:

“Acem makâmı Uşşâk dizisi ile onun altıncı sesinden itibaren tize doğru mevzu Acemaşîrân dizisinin birbirine karıştırılmasından doğmuştur” (s. 155).

“Güçlü acem karargâh dügâhtır. Makâm bazen karargâhtan başlar ve Uşşâk dörtlüsü veya her iki dizide müşterek seslerden istifade ederek Uşşâk dizisinde gezinir ve arada acem sesi üzerinde Çargâh dörtlüsünü gösterir. Bazen de acem perdesinden başlayârak onun etrafında Acemaşîrân makâmını tize doğru icra ile ya acem veya nevâ ve sonra çargâhta muvakkat kaldıktan sonra Uşşâk dörtlü veya dizisi ile durakta karar eder” (Ezgi, 1933, s. 155).

Hüseyin Sadettin Arel’e göre Acem makâmı; “Acem perdesindeki Çargâh

makâmı dizisinden bir beşlinin Bayâti makâmına eklenmesiyle hâsıl olmuştur.

Bayâti makâmıyla yâhut acem perdesindeki Çargâh makâmının beşlisi ile başlanılarak bunda gezinildikten sonra ötekine geçilir ve Bayâti makâmı ile karar verilir. Arada başka geçkiler yapılmasına mani yoktur” (Akdoğu, 1993, s. 206).

Ekrem Karadeniz’e (1983) göre Acem makâmı;

“Çoğunlukla hüseyni ve acem perdelerinden terennüme başlayıp ıskaladaki perdelerle tize doğru seyrettikten sonra aynı şekilde acem perdesine iner ve bu perde üzerinde ısrarlı duruşlar yapar. Bundan sonra iniş ıskalasındaki perdelerle karara doğru giderken çargâh ve nevâ perdeleri üzerinde de kısa duruşlar yaptıktan sonra hüseyni, nevâ, çargâh ve uşşâk perdelerini kullanarak dügâh perdesinde karar verir. Makâmın hususi çeşnisi başlangıçta acem perdesi üzerinde ısrarlı duruşlar, bundan sonra çargâh ve karara doğru nevâ perdesi üzerinde kısa duruşlar yapmak suretiyle meydana getirilir. Bazı bestekârlar karara doğru evç ve hisâr perdelerini de kullanmışlarsa da bu şekil makâmın çeşnisinin ana şartlarından değildir” (s. 97).

2.6.2. Acemaşîrân Makâmı

Acemaşîrân makâmı seyrinde önemli bir yer tutan Acem makâmı ile ilgili nazarî anlatımlar, Acem makâmı bölümünde verildiği için bu bölümde ayrıca gösterilmemiştir. Acemaşîrân makâmının en eski tarifine, XV. yüzyıl sonunda Kadızâde’nin Mûsikî Risâlesi’nde rastlanmıştır. Buna göre Acemaşîrân makâmı; “Acem temâm âğâz

idüb Uşşâk karâr idersin” (Küçükgökçe, 2010, s. 77).

Kantemiroğlu’na göre Acemaşîrân makâmı; “Acem makâmının terkîbidir. Gerek

ince sesli, gerek kalın sesli perdelerde Acem makâmı gibi hareket edip acemaşîrân perdesinde karar kılar” (Tura, 2001, s. 105).

Tanbûrî Küçük Artin’de Acemaşîrân makâmının seyrini gösteren perdeler şu şekilde sıralanmaktadır: “Acemaşîrân oldur ki bir mızrap acem, muhayyer, gerdâniye,

acem, hüseyni, nevâ, çargâh, dügâh, nevâ, dügâh, rast, acemaşîrân, yegâh, aşîrân, acemaşîrân” (Judetz, 2002, s. 42).

Abdülbâki Nâsır Dede’ye göre Acemaşîrân makâmı; “Acem yapmaya başlayıp

dügâh perdesine gelindiğinde rast perdesine inip ırak perdesine uğramadan acemaşîrân perdesini gösterir ve orada karar verir” (Tura, 2006, s. 47).

şim Bey’de Acemaşîrân makâmı; “İbtidâ hüseyni, acem gösterip üslûp Acem

üzere ağâze ederek kendi mukabili olan aşîrânda karar eder” (Tırışkan, 2000, s. 37),

şeklinde tarif edilmiştir.

Kâzım Uz’a göre Acemaşîrân makâmı;

“Acem makâmı gibi başlayıp sonradan segâh yerine kürdî kullanarak Aşîrân makâmı gibi acemaşîrân perdesinde karar eden makâmdır. Makâm evvelâ çargâh, nevâ, hüseyni perdelerinden Acem makâmı gibi âgâz eder, sonra Nihâvend kürdîsi ile acemaşîrân perdesinde karar eder” (Oransay, 1964, s. 7).

Tanbûrî Cemil Bey’in Acemaşîrân tarifine göre; “Acemaşîrân makâmının

hüseyni, gerdâniye, acem perdelerinde başlayan zemini; Tiz çargâh- segâh arasındaki perdelerde, meyân Şevkefzâda olduğu gibi Sabâ halinde ve yâhut Ferahfezânın nevâ-tiz nevâ oktavında, kararı dahî acem- yegâh perdeleri arasında icrâ olunur” (Cevher,

1992, s. 42).

Muallim İsmâil Hakkı Bey’e göre Acemaşîrân makâmı; “Evvelâ Acem

makâmını icra edip dügâh perdesine geldikte nevâ, çargâh, nihâvend, dügâh, rast, acemaşîrân, hüseyniaşîrân perdeleri ile acemaşîrân perdesinde karar eder” (Oransay,

1964, s. 132).

Rauf Yektâ Bey’e göre Acemaşîrân makâmı; “Çargâh makâmının acemaşîrân

perdesi üzerine göçürülmüş bir şeddinden ibarettir” (Kutluğ, 2000, s. 436). Rauf Yektâ,

Acemaşîrân makâmının dizisini şöyle göstermektedir (Nasuhioğlu, 1986, s. 71):

Arel sisteminde, Çargâh makâmı dizisi acemaşîrân perdesine göçürülmüştür. Arel, Çargâh makâmının şedlerini verdiği tabloda, acemaşîrân perdesindeki şeddin, Acemaşîrân makâmı olduğunu açıklamaktadır.

Dr. Suphi Ezgi de aynı tabloyu vererek, Acemaşîrân makâmını Çargâh

Dr. Suphi Ezgi de aynı tabloyu vererek Acemaşîrân makâmını Çargâh makâmının acemaşîrân perdesindeki şeddi olarak göstermiştir (Kutluğ, 2000, s. 436).

Ekrem Karadeniz’e (1983) göre Acemaşîrân makâmı;

“Çoğunlukla hüseyni, acem ven çargâh perdelerinden terennüme başlayıp gerdâniye, muhayyer ve yerine göre nim sünbüle perdesi kullanıldıktan sonra aynı şekilde acem perdesine inilir. Burada acem ve çargâh perdeleri üzerinde duruşlar yapılarak makâmın kendine mahsûs çeşnisi meydana getirilir. Bundan sonra nim kürdî, dügâh, rast perdeleriyle acem aşîrân perdesinde karar verilir. Karara doğru hüseyni yerine bazen nim hisâr perdesinin kullanıldığı ve karar esnasında hüseyni aşîrân perdesinin de gösterildiği olur. Makâmın asıl şartlarından olmayan bu nağmeler seyre ayrı bir revnâk verir” (s. 81).

2.6.3. Acemkürdî Makâmı

Acemkürdî makâmı seyrinde önemli bir yer tutan Acem makâmı ile ilgili nazarî anlatımlar, Acem makâmı bölümünde verildiği için bu bölümde ayrıca gösterilmemiştir. Tanbûrî Küçük Artin’de Acemkürdî makâmının seyrini gösteren perdeler şu şekilde sıralanmaktadır: “Bir mızrap acem, muhayyer, gerdâniye, acem, hüseyni, nevâ,

çargâh, nevâ, hüseyni, acem, hüseyni, nevâ, çargâh, kürdî, dügâh, kürdî, çargâh, nevâ, çargâh, kürdî, dügâh, rast, dügâh” (Judetz, 2002, s. 41).

Şekil 2.6. Hüseyin Sadettin Arel’de Acemaşîrân makâmı dizisi

Tanbûrî Cemil Bey’e göre Acemkürdî makâmı; “Medhâl ve zemininde Bayâti7

karârındadır. Notada Bayâti makâmı gibi yazılır” (Cevher, 1992, s. 64).

Muallim İsmâil Hakkı Bey’e göre Acemkürdî makâmı; “Evvelâ Acem makâmını

icrâ edip, bâ’de Kürdî makâmının karar seyri ile dügâh perdesinde karar eder”

(Oransay, 1964, s. 111).

Suphi Zühtü Ezgi’ye (1933) göre; “Acemkürdî makâmı, Acem makâmını husûle

getiren Acemaşîrân ve Uşşâk dizilerinin nihayetine bir Kürdî dörtlüsünün katılmasından ibarettir” (s. 229)

“Makâm Acem makâmını yapar, sonra Kürdî dörtlüsü ile karar eder. Bazen ibare arasında da Kürdî dörtlüsü gösterilir. Acemkürdînin Kürdî makâmından farkı pek azdır. O da iptidâda Çargâh dörtlüsünün çokça icrasıdır. Acemkürdîyi donanımda Acem makâmında olduğu gibi Uşşâk dizisinin işaretleriyle gösteririz. Acemaşîrân dizisinin dördüncü sesi olan sünbüle ile Kürdî dörtlüsünün ikinci sesi olan kürdî perdesinin değiştirme işaretlerini ibare arasında o seslere ilave ederiz” (Ezgi, 1933, s. 229).

Ekrem Karadeniz’e (1983) göre Acemkürdî makâmı; “Önce Acem makâmının

seyrini icra edip çargâh perdesi üzerinde kısa bir duruştan sonra kürdî, çargâh, nevâ, hisâr perdeleri kullanarak Kürdî makâmına geçer ve dügâh perdesinde karar verir. Hisâr perdesi kullanılmadan da Kürdî makâmına geçildiği görülmüştür” (s. 144).

7 Bkz. Cevher, a.g.e., s. 55.

2.6.4. Bayâti Makâmı

Abdülkadir Merâgi’de yirmidört şûbe içerisinde yer alan Bayâti makamı, şûbe olarak beş sesten meydana gelmektedir. Bu beş ses şöyle gösterilmiştir:

YH Yh YC YB Y H

Merâgi, bu beş sesten üçüncü ve dördüncü sesler arasına bir başka “tali” ses yerleştirildiğini ve bu nedenle beş sesin altı ses olarak göründüğünü belirtmiştir. Bu seslerin günümüzdeki karşılığı şu şekildedir: Nevâ, çargâh, segâh ve kürdî, zengüle, rast (Bardakçı, 1986, s. 73). İlâve edilen bu sese Abdülbâki Nâsır Dede hicâz, Kantemiroğlu ise evç demektedir (Kutluğ, 2000, s. 191). Bu perdeler nevâ üzerine göçürüldüğü zaman, Bayâti dizisinde tiz beşliyi Hicâz beşlisinin oluşturduğu görülmektedir.

Merâgi’de beş sesten oluşan bu şûbe, Lâdikli’de Nevrûz-ı Bayâti olarak gösterilmiştir (Tekin, 1999, s. 165).

Kantemiroğlu Bayâti makâmını şu şekilde tanımlamaktadır:

“Nevâ ile hüseyninin arasındaki yârım perdeye “Bayâti” denir. Bayâti makâmının seslendiriliş hareketine dügâh perdesinden başlanır. Oradan nevâ yüzünden (nevâ cinsiyle) segâh, çargâh ve nevâya çıkılıp, nevâ perdesinde biraz durulur ve bayâti perdesi titretilir. Oradan, hüseyni perdesi atlanarak, evç perdesine geçilir. Eviçten daha yukarı çıkılmak istenirse, tam perdeler üzerinden, tiz bayâtiye ve tiz hüseyniye dek çıkmak mümkündür. Makâm, ince sesli perdelerden kalın seslilere doğru inmek isterse, gene aynı yoldan geçip hüseyni perdesini aşarak ve kendi perdesini okşayıp nevâ perdesine güzelce basarak kendini ortaya koyâr. Nevâdan yegâha dek iner ve gene aynı yoldan dönüp dügâh perdesinde durur ve kararını verir” (Tura, 2001, s. 74).

Tanbûri Küçük Artin, Bayâti makâmı ilgili gezinimi şu şekilde göstermektedir:

“Bir mızrap segâh, çargâh, nevâ, acem, hüseyni, nevâ, hüseyni, nevâ, çargâh, segâh, çargâh, nevâ, hüseyni, acem, hüseyni, nevâ, çargâh, dügâh, segâh, nevâ, çargâh, segâh, dügâh” (Judetz, 2002, s. 43).

Hızır Ağa’da Bayâti makâmının perdeleri Artin ile aynıdır ve seyri o da dügâh perdesinden başlatmaktadır (Tekin, 2003, s. 138).

Abdülbâki Nâsır Dede’ye göre Bayâti makâmı; “Nevâ ile Uşşâkın bileşimidir

ama nevâdaki hicâz perdesinin iyice azaltılması ve nevâ perdesine de sık sık bayâti perdesinin eklenmesi kuralları arasındadır. Nevâ yapmaya başlayıp Uşşâk karar verir. Bu bileşim sonrakilerin buluşudur” (Tura, 2006, s. 58).

şim Bey’e göre Bayâti makâmı; “İbtida çargâh, nevâ, hüseyni, acem,

gerdâniye perdeleriyle yine nevâya kadar inip bâ’dehu nevâdan çargâh, segâh, dügâh açarak bir rast gösterip tekrar gerdâniye, acem, hüseyni, nevâ, çargâh, segâh okşayârak dügâhta karar eder“ (Tırışkan, 2000, s. 26).

Kâzım Uz’a göre Bayâti makâmı; “Evvelâ çargâh, nevâ başlar. Sonra segâh,

çargâh, nevâ perdeleri ile hem hüseyni hem acem göstererek tekrar hüseyni, nevâ, çargâh, segâh ile rast göstermeksizin dügâhta karar eder” (Oransay, 1964, s. 12).

Tanbûrî Cemil Bey’e göre Bayâti makâmı; “Nevâ, hüseyni perdeleri ile başlar,

zemîni; Muhayyer-dügâh, meyânı; Nevâ- tiz nevâ fâsılalarında, karârı dahî; Tiz çargâh ile dügâh arasındadır” (Cevher, 1992, s. 55).

Muallim İsmâil Hakkı Bey’e göre Bayâti makâmı; “Evvelâ çargâh perdesinden

bade’ ile nevâ, hüseyni, acem, gerdâniye, muhayyer perdeleriyle dönüp nevâ ve çargâh perdelerinde şûri8 perdesi ile asma karardan sonra gerdâniye, acem, nevruz9, hüseyni,

nevâ, çargâh perdeleri ile dügâh perdesinde karar eder” (Kaygusuz, 2006, s. 62).

8Eskinin “bayâti” olarak adlandırdığı bu perde nevâ perdesi ile hisâr perdesi arasında bulunan bir nim

perdedir. “Bayâti” perdesi bugün şuri ile hisâr arasındaki perdeye denilmektedir. Bkz. Kaygusuz, a.g.e., s. 68

Suphi Zühtü Ezgi’ye (1933) göre; “Bayâti, Uşşâk dizisinin inici bir tarzda

istimalinden başka bir şey değildir, bu Uşşâk demektir” (s. 212).

Hüseyin Sadettin Arel’e göre Bayâti makâmı; “Uşşâk makâmının inici-çıkıcı bir

şekli vardır ki güçlüden başlar ve dizinin tiz tarafındaki Bûselik kısmında dolaştıktan sonra tıpkı Uşşâk gibi inerek dügâh perdesinde kalır. Bu makâma ‘Bayâti’ adı verilmiştir” (Akdoğu, 1993, s. 44).

Ekrem Karadeniz’e (1983) göre Bayâti makâmının iki türlü seyri vardır ve şöyle tanımlanmıştır;

“1. Çargâh ve nevâ perdelerinden terennüme başlayıp seyir esnasında ıskaladaki10 perdelerden nevâ ve acem perdeleri üzerinde kısa duruşlar

yaptıktan ve karara doğru hisâr ve evç perdeleri kullandıktan sonra tekrar iniş ıskalasındaki acem, hüseyni, nevâ perdelerine avdet eder. Bundan sonra çargâh ve uşşâk perdelerini kullanarak dügâh perdesinde karar verir.

2. Yine çargâh ve nevâ perdelerinden terennüme başlayıp nevâ perdesi üzerinde duruşlar yaparak Nevâ makâmının çeşnisini ve acem perdesi üzerinde de Acem makâmının çeşnisini hafifçe gösterir. Bundan sonraki seyrinde hisâr ve evç perdeleri kullanmadan çargâh ve uşşâk perdeleriyle dügâh perdesinde karar verir” (s. 94).

9 A.A. Konuk’un dik acem perdesine verdiği ad. Bkz. Yılmaz Öztuna, Türk Mûsikîsi Kavram ve

Terimleri Ansiklopedisi, AKMB Yayınları, Ankara, 2000, s. 298.

10Bu makam çıkış ve inişte aynen Uşşâk makamının kullandığı ıskalaları kullanır. Bkz. Karadeniz, a.g.e.,

s. 93.

2.6.5. Bayâtibûselik Makâmı

Bayâtibûselik makâmı seyrinde önemli bir yer tutan Bayâti makâmı ile ilgili nazarî anlatımlar, Bayâti makâmı bölümünde verildiği için bu bölümde ayrıca gösterilmemiştir.

Kâzım Uz’a göre Bayâtibûselik makâmı; “Bayâti makâmı gibi başlayıp

sonradan Bûselik makâmı gibi segâh yerine bûselik kullanarak dügâhta karar eden makâm” (Oransay, 1964, s. 12).

Muallim İsmâil Hakkı Bey’e göre Bayâtibûselik makâmı; “Evvelâ Bayâti

makâmını icra edip bâ’de Bûselik makâmının karar seyri ile dügâh perdesinde karar eder” (Kaygusuz, 2006, s. 98).

Hüseyin Sadettin Arel’in makâm sınıflandırmasında bu makâm, Bûselik makâmının eklenmesiyle mürekkepleşen veya mürekkepliği artan makâmların arasında yer almaktadır. Buna göre; “Bu makâmın seyrinde ilk olarak asıl makâmın dizisinde

gezinilir, sonra Bûselik dizisine geçilip dügâhta karar verilir” (Akdoğu, 1993, s. 236).

Ekrem Karadeniz’e (1983) göre;

“Bu makâm Bayâti ve Bûselik makâmlarının birleşmesinden meydana gelmiştir. Önce evç ve hisâr perdeleri kullanmadan Bayâti makâmının seyrini icrâ edip nevâ perdesinde hafif bir duruş yapar ve buradan uygun nağmelerle Bûselik makâmına geçerek bu makâmın seyrini de kısaca icra ettikten sonra karar esnasında zengüle perdesi kullanmak suretiyle dügâh perdesinde karar verir”

(s. 150).

2.6.6. Dilkeşhâverân Makâmı

Hızır bin Abdullah Kitâb-ı Mûsikîsi’nde, Bedr-i Dilşâd da Edvâr-ı Makâmat isimli manzum eserinde Dilkeşhâverân makâmını aynı şekilde tarif etmişlerdir. Hızır bin Abdullah’da Dilkeşhâverân makâmı; “Hüseyni âgâz ide ırâk evinde karar ide” (Çelik, 2001, s. 52), şeklinde tarif edilmiştir. El Seydi mahlaslı yazarın El Matlağ adlı Mûsikî risalesinde Zirkeşhâverân olarak geçen Dilkeşhâverânın, “Hüseyniden çık, ırâka

gel” diye nazım yolu bir tarifi verilmektedir. Tanburi Hızır Ağa da Zirkeşhâverân adı

altında bu tariflere uygun ifadede bulunmaktadır (Kutluğ, 2000, s. 261).

Tanbûri Küçük Artin, Dilkeşhâverân makâmının seyri ile ilgili gezinimi şu şekilde göstermektedir: “Bir mızrap arâk (ırâk), rast, dügâh, rast, dügâh, rast, dügâh,

segâh, bûselik, segâh, dügâh, rast, arâk, aşîrân, yegâh, bûselik, segâh, dügâh, segâh, dügâh, rast, arâk” (Judetz, 2002, s. 55).

Abdülbâki Nâsır Dede’ye göre Dilkeşhâverân makâmı; “Hüseyni yapmaya

başlayıp Irâk (şeklinde) karar verir. Bu bileşimin bizden öncekilerin gecikenleri tarafından yapılmış olması daha uygun görülmüştür” (Tura, 2006, s. 59).

Hâşim Bey’de Dilkeşhâverân makâmı; “Bu dahi Hüseyni makâmı gibi âğâze

edip dügâh karar verdikten sonra Irâk makâmı icrasıyla ırâkta karar eder” (Tırışkan,

2000, s. 35).

Kâzım Uz’a göre Dilkeşhâverân makâmı; “Evvelâ Hüseyni başlar, sonra

çargâh, segâh, dügâh perdelerini açarak andan ırâk perdesinde karar eder” (Oransay,

1964, s. 19).

Tanbûrî Cemil Bey’e göre; “Dilkeşhâverân makâmının medhâl ve zemîni

Hüseyni, karârı dahî, Evç makâmlarından terekküb eder” (Cevher, 1992, s. 65).

Muallim İsmâil Hakkı Bey’e göre Dilkeşhâverân makâmı; “Evvelâ Hüseyni

makâmını icrâ edip dügâh perdesine geldikte Irâk makâmının karar seyri ile ırâk perdesinde karar eder” (Kaygusuz, 2006, s. 124).

Suphi Zühtü Ezgi’ye (1933) göre;

“Dilkeşhaveran makâmı, Hüseyni ve Irâk makâmları dizilerinin karışığıdır.

Makâm, güçlü perdesi olan hüseyniden veya Hüseyni dizisinin durağından başlar. Hüseyni dizisinde gezinir; hüseyni, nevâ, dügâh seslerinde muvakkaten durur ve sonra her iki dizide müşterek seslerden istifade ederek Irâk dizisi ile karargâhta kalır”

(Ezgi, 1933, s. 163).

Hüseyin Sadettin Arel’e göre Dilkeşhâverân makâmı; “Hüseyni ve Irâk

makâmlarının birbirine eklenmesiyle yapılmıştır ve inicidir.

Hüseyni dizisinde gezinildikten sonra ortak sesler vasıtası ile Irâk dizisine geçilerek ırâk perdesinde karar verilir” (Akdoğu, 1993, s. 170).

Ekrem Karadeniz’e (1983) göre; “Bu makâm Hüseyni ve Irâk makâmlarının

birleşmesinden meydana gelmiştir. Nevâ ve hüseyni perdesinden terennüme başlar, Hüseyni makâmını icrâ ettikten sonra rast perdesine inip buradan Irâk makâmına geçer ve kısaca bu makâmın da seyrini icrâ edip ırâk perdesinde karar verir” (s. 125)

Şekil 2.12. Suphi Ezgi’de Dilkeşhâverân makâmı dizileri

2.6.7. Evç Makâmı

Abdülkâdir Merâgi’de Evç makâmı, yirmidört şûbe içerisinde yer almaktadır ve sekiz sesten oluşan bir dizi olarak gösterilmektedir (Bardakçı, 1986, s. 74). Bu sesler şöyledir:

Bu dizi, karar perdesi olan ırâk perdesine göçürüldüğü zaman, bir makâm ve âğâze niteliğinde olmadığı görülmektedir (Kutluğ, 2000, s. 271).

Lâdikli Mehmet Çelebi’de Evç makâmına ilişkin verdiği dizi ve perdeler, ebced notasıyla şemada gösterilmiştir. Bu perdeler, Merâgi’nin gösterdiği perdeler ile aynıdır (Tekin, 1999, s. 144).

Tanbûri Küçük Artin, Evç makâmının seyri ile ilgili gezinimi şu şekilde göstermektedir:

“Bir mızrap evç, muhayyer, gerdâniye, evç, hüseyni, nevâ, çargâh, nevâ, hüseyni, evç, gerdâniye, muhayyer, evç, gerdâniye, hüseyni, evç, hüseyni, evç, gerdâniye, evç, hüseyni, nevâ, çargâh, çargâh, segâh, dügâh, rast, hüseyni, evç, gerdâniye, muhayyer, gerdâniye, evç, hüseyni, nevâ, çargâh, çargâh, segâh, çargâh, segâh, dügâh, dügâh” (Judetz, 2002, s. 52).

Şekil 2.14. Abdülkâdir Merâgi’de Evç makâmı dizisi

Abdülbâki Nâsır Dede’ye göre Evç makâmı;

“Evç perdesinden başlayârak Mâhûr-ı sagîr11 (Küçük Mâhûr) yapmaya

başlayıp çargâh perdesine gelince, oradan inici şekilde Rast yapmaya başlayıp ırâkta karar verir. Nevâ perdesine hicâz perdesinin eklenmesi ve ara sıra hüseyni perdesi yerine acem perdesini alıp evç perdesinden acem perdesi ile nevâ perdesine inmesi de kuralları arasındadır” (Tura, 2006, s. 59).

Hâşim Bey’de Evç makâmı; “İbtida acem, evç, gerdâniye, muhayyer, tiz segâh,

tiz çargâh basarak bu üslup üzere yine nevâya kadar inip bâ’dehu çargâh, segâh, dügâh açarak ırâkta karar eder” (Tırışkan, 2000, s. 35).

Kâzım Uz’a göre Evç makâmı; “Evvelâ evç perdesinden başlayıp sonra icâbına

göre muhayyer, gerdâniye perdelerine kadar çıkar. Andan dahi perde perde çargâh, rast, dügâh göstererek ırâk perdesinde karar eder” (Oransay, 1964, s. 23).

Tanbûrî Cemil Bey’e göre; “Evç makâmının zemîn, meyân ve karârı, Ferahnâk12

seyrinde ise de, Evç’de çargâh, Ferahnâk’da hicâz perdelerinin ziyâde kullanılması bu iki makâm arasında hayli fark bulundurur” (Cevher, 1992, s. 45).

Muallim İsmâil Hakkı Bey’e göre Evç makâmı; “Evvelâ evç perdesi üzerinde

Segâh makâmını icrâ edip bâ’de Muhayyer makâmının kendi seyri ile dügâh perdesine geldikte Irâk makâmının karar seyri ile ırâk perdesinde karar eder” (Kaygusuz, 2006,

s. 125).

Suphi Zühtü Ezgi’de (1933) Evç makâmı, Segâh makâmının şedleri arasında yer almaktadır ve şöyle tarif edilmektedir: “Evç makâmı tiz duraktan başlar, dizisi ile üst

tarafındaki nazarî dizinin dörtlüsünde veya daha ziyade seslerinde gezinir. Tiz taraftaki

11Gerdâniye perdesinden Rast yapmaya başlayıp nevâ perdesine gelince çargâh perdesini gösterip orada

Benzer Belgeler