• Sonuç bulunamadı

Abdestin Müstehabları ve Müvâlâtın Hükmü

A. Abdest

2. Abdestin Müstehabları ve Müvâlâtın Hükmü

Sözlükte sevilen, beğenilen ve hoşa giden anlamlarına gelen müstehab, ıstılahta Hz. Peygamber’in (s.a.) bazen yapıp bazen terk ettiği fiillere verilen isimdir.257 Müstehab olan ameller işlendiğinde sevap kazanılırken, terki cezayı gerektirmez. Zaman zaman sünnet-i gayrı müekkede yerine de kullanılan müstehab karşılığında mendûb,258 nafile, tatavvu’, edeb, mergûbün fîh, fazilet gibi kavramlar da kullanılmaktadır.

252 İbn Melek, Şerhu Mecmai’l-bahreyn, I, 139.

253İbn Nüceym, el-Bahrü’r-râik, I, 34 .هب تفلما ححصلما هيلإ عوجرلما ركذو هنع عوجرلما ركذ في نوتلما باحصأ نم بجعلاو

254 Aynî, Remzü’l-hakâik, I, 8.

255 Nesefî, el-Kâfî, vr. 2b. Ayrıca bk. Nesefî, el-Musaffâ, II, 545. 256 İbn Âbidîn, Minhatü’l-Hâlik, I, 34.

257 Abdülaziz el-Buhârî, Keşfü’l-esrâr, II, 303.

258 Mendûbun müstehabdan daha umumi olduğunu söyleyenler de vardır. Bk. Ebüssuûd, Fethullahi’l-muîn alâ şerhi’l-Kenz li Molla Miskîn, I, 39.

Gerek sünnetler gerekse müstehablar, elde edildikleri kaynak açısından ortaktırlar. Hal böyle olunca birbirine yakın bu iki hükmün tespitinde mezhepler, benimsedikleri usûllerin farklılığı nispetinde ayrılığa düşmüşler, aynı fiillere farklı hükümler verebilmişlerdir. Örneğin, Hz. Peygamber (s.a.) sağdan başlamak anlamına gelen teyâmüne sadece abdestte değil bütün davranışlarında riayet etmiştir. Devamlı yapılmasına nazaran abdest konusunda da sünnet hükmü verilmesi beklenen teyâmün, fakihlerin bir kısmı tarafından müstehab olarak değerlendirilmiştir. Burada hüküm farklılığının oluşmasındaki ana etken Allah Resûlü’nün bir davranışı sürekli yapması yanında bu davranışın yapılış keyfiyeti ve vasfıdır. Nitekim Sadrüşşerîa, “Hz. Peygamber’in abdest uzuvlarını soldan başlayarak yıkadığına dair herhangi bir rivayet olmamasına rağmen nasıl oluyor da teyâmün sünnet olmuyor?” sorusunu, “Sünnet, Hz. Peygamber’in (s.a.) bazen terk etse de devamlı yaptığı şeylerdir. Eğer bu devamlılık, ibadet şeklinde olursa sünen-i hüdâ; elbise giymek, sağ elle yemek, girerken sağ ayakla girmek… gibi adet/alışkanlık türü davranışlardan olursa sünen-i zevâiddir. Resûlullah’ın teyâmüne devamlılığı da ikinci türdendir.” şeklinde cevaplamıştır.259

Abdestin altmış civarında müstehabı olduğu ifade edilmektedir.260 Edep ve fazilet türü davranışların da aynı kategoride değerlendirildiği dikkate alındığında bu sayı makul kabul edilebilir. Ancak muhtasar metinler, meseleleri bütün boyutlarıyla ele almayı amaçlamadıklarından bu müstehablardan sadece birkaç tanesini zikretmekle iktifa etmişlerdir. Söz gelimi Kudûrî’nin Muhtasar’ında261 bunlardan iki tanesine, Muhtâr’da ise dört tanesine temas edilmiştir. Sünnet ve müstehabın kaynağının bir olmasının sonuçlarından birisi de açıkça tasrih etmedikleri sürece erken dönem Hanefî fakihlerinin sözlerinden bir fiil için hangi hükmü verdiklerini anlama güçlüğüdür. Hatta Gaznevî (ö. 593/1197) gibi bazı âlimlerin müstehaba sünnet de denildiğini söylemesi262 dikkate alındığında fakihlerin bu meseledeki kanaatlerini tam

259 Sadrüşşerîa, Şerhu’l-Vikâye, I, 24-25. 260 Nânûtevî, Hâşiyetü Kenzi’d-dekâik, I, 16. 261 Kudûrî, el-Muhtasar, 10.

olarak tespit etmek daha da zorlaşmaktadır. Hâlbuki bu iki kavram arasında farklılık vardır.263

Abdestin müstehabları arasında Muhtâr metninde teyâmün, boynu mesh etmek, niyet ve tertip; Vikâye264 ve Kenzü'd-dekâik’te teyâmün ve boynu mesh etmek;

Mecmau’l-bahreyn’de ise yalnızca teyâmün zikredilmektedir. Muhtâr’da müstehablar

arasında yer verilen niyet ve tertip, Vikâye ve Kenzü'd-dekâik’te abdestin sünnetleri arasında yer almaktadır.265 Ancak Mevsılî’nin İhtiyâr’daki beyanı, niyet ve tertip konusunda onun da önceki iki metin müellifi ile müttefik olduğunu göstermektedir.266 Bununla birlikte farklı olarak o, müvâlâtı İhtiyâr’da abdestin müstehabları arasında saymaktadır.267 Buna göre Mevsılî ile diğerleri arasında müvâlâtın hükmü konusunda ihtilaf bulunduğu anlaşılmaktadır.

Müvâlât/vilâ, abdest sırasında başka bir şeyle meşgul olmaksızın uzuvları peş peşe yıkamak268 veya -normal hava şartlarında- bir uzvu diğeri kurumadan hemen yıkamak şeklinde tarif edilmiştir.269 İmam Mâlik’in Hz. Peygamber’in devamlı yapmasından dolayı farz olarak telakki ettiği vilâ, Hanefî mezhebinde böyle değerlendirilmemiştir. Hanefîlere göre kitapta emredilen ilave şartlar aranmaksızın abdest alınmasıdır. Kitapta zikredilmeyen bir şeyin farz olduğunu söylemek ise nassa ziyade olup nesih kapsamındadır.270 Hz. Peygamber’in bir fiili sürekli yapması ise sünnete delalet eder.271

Serahsî, Alâeddin es-Semerkandî, Kâsânî, Kâdîhân, Burhâneddin el-Buhârî (ö. 616/1219), Tuhfetü’l-mülûk’ün müellifi Muhammed b. Ebî Bekir er-Râzî (ö.

263 Leknevî, müstehabın sünnetten daha umumi olduğu yönündeki açıklamayı, bunların

birbirinin mukabili olduğunu söyleyerek reddeder. Bk. Leknevî, Şerhu’l-Hidâye, I, 103.

264 Hidâye’de bu mevzuya temas edilmemiştir.

265 Burhânüşşerîa, Vikâye, 38; Mevsılî, Muhtâr, 14; İbnü’s-Sââtî, Mecmau’l-bahreyn, 71;

Nesefî, Kenzü’d-dekâik, 139.

266 Kudûrî ve Semerkandî, niyet ve müvâlâtın müstehab olarak kabul etmektedir. Bk. Kudûrî, el-Muhtasar, 10; Ebü'l-Kâsım Semerkandî, el-Fıkhu’n-nâfi’, I, 84-88.

267 Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 48.

268 Semerkandî, Tuhfetü’l-fukahâ, I, 13. Buna göre bir kişi ayağını yıkamadan önce yüzünü ya

da kollarını kurulasa müvâlâtı terk etmiş kabul edilir.

269 Bu tarifi Kâsânî, temrîz sigasıyla (kîle) zikretmektedir. Bk. Bedâiu’s-sanâi’, I, 211;

Sadrüşşerîa, Şerhu’l-Vikâye, I, 24.

270 Nesefî, el-Kâfî, vr. 3a.

271 Bir fiilin sürekli yapılması vücûba da delalet edebilir. Ancak burada sünnet olması vücûba

666/1268’den sonra), Kaşgârî (ö. 705/1305), Zeylaî, Sadrüşşerîa, Kâkî, Haddâd, Şeyh Bedreddin, Aynî, Molla Miskîn, Molla Hüsrev, Trablusî, Amâsî, Halebî, İbn Nüceym, Timurtâşî, Ali el-Kârî, Şürünbülâlî, Haskefî, İzmîrî, İbn Âbidîn ve Leknevî gibi önde gelen pek çok fakih de müvâlâtın sünnet olduğu kanaatindedir.272

İsmi zikredilen fakihlerin tercihlerinden de anlaşılacağı üzere mezhep içerisinde genel kanaat, müvâlâtın sünnet olduğu yönündedir. Müvâlâtı müstehab olarak kabul ederek diğer üç metne muhalefet eden Mevsılî’den önce Hanefîlerden Ebü’l-Leys es-Semerkandî ile Gaznevî müstehab olduğunu söylemiştir.273 Ancak daha sonra bu konuda onları takip eden bir fakih bilmiyoruz.