• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: AB’NİN KURUMSAL YAPISI VE SİYASAL İLİŞKİLERİ

2.1. AB İLE SİYASAL İLİŞKİLERDE KURUMSAL ALT YAPI

AB bir ülkeler konfederasyonu olmasının ötesinde kendine has bir yapıya sahip olsa da federal bir devlet niteliği taşımamaktadır. Bu türden geleneksel yasal kategorilere girmeyen bu oluşum son yarım yüzyılda sürekli gelişmekte ve değişmekte olan politik bir sistemi temsil etmektedir (Fontaine, 2007: 17). “AB siyasal bir varlıktır ve son derece tedrici bir biçimde oluşturulmuş, sınıflandırılamayan bir hukuk sistemidir” (Mathieu, 2006: 37).

AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin zeminini görebilmek için AB kurumlarını yakından tanımak gerekir. Çünkü AB üyesi devletler ancak kısmi bir egemenlikten yararlanabilirler; egemenliklerinin bir bölümünü AB’ye aktarmışlardır.

Bu nedenle AB’nin üye devletler için farklı düzeylerde üstlendiği sorumluluklar ve bunların işleyişini incelemek aynı zamanda AB’nin siyasi ilişkilerini anlamada temel oluşturabilir.

Fontaine (2007) AB’de, yasama ve yürütme gücünü elinde bulunduran üç siyasi kurumu kısaca şöyle tanıtmaktadır: Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi (ABBK), AB’nin ana karar alma organıdır. Devlet başkanı ya da Hükümet düzeyinde toplandığı zaman, önemli konularda AB’ye politik güç sağlama rolü olan Avrupa Birliği Konseyi olur.

Avrupa Parlamentosu (AP) ise halkı temsil etmektedir. Yasama ile birlikte bütçe gücünü Avrupa Birliği konseyi ile birlikte paylaşmaktadır. AB’nin ortak çıkarlarını temsil eden Avrupa Komisyonu (AK) ana yönetim organıdır. Mevzuat önerileri yapma hakkı vardır ve AB politikalarının doğru olarak uygulanmasını sağlamakla yükümlüdür.

Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi (ABBK): Bakanlar konseyi olarak da bilinen Avrupa Birliği Konseyi, 1950’lerde kurucu anlaşmalarla kurulmuş olan AB’nin merkezi organıdır. Üye devletlerin devlet ya da hükümet başkanlarını ve komisyon başkanını bir araya getirir. Bunlar üye devletlerin dış işleri bakanları ve Komisyonun bir üyesi yardımcı olur (Mathieu, 2006: 46-47). Hangi bakanın hangi toplantıda hazır bulunacağı gündemdeki konulara bağlıdır. Örneğin Konsey tarım konusunu tartışıyorsa toplantı her üye ülkenin tarım bakanlarının katılımı ile yapılır ve Tarım Konseyi olarak adlandırılır (EUROPA).

Merkezi Brüksel’de olan ve ABBK hem ulusüstü hem de hükümetler arası niteliktedir (Bozkurt, 2001: 95; Palabıyık ve Yıldız, 2009: 44). Üye ülkeler altı aylık süre ile alfabetik sıraya göre Konsey’in başkanlığını yürütürler (EUROPA).

AB antlaşmalarında Birliğin belirlemiş olduğu faaliyetler Konsey’inde faaliyet alanlarını meydana getirir: Topluluk faaliyetleri, ortak dış politika ve

Topluluk çerçevesi içinde Konsey kararları oybirliği ile ya da konsey üyelerinin çoğunluğuyla veya nitelikli çoğunlukla alınır (Mathieu, 2006: 51; Özer, 2003: 73). Her ne kadar en stratejik ve en hassas konular halen daha oybirliği sürecine bağlı ise de karar alma süreçlerini kolaylaştırmak için nitelikli çoğunluk oyunun kullanıldığı alanlar artmaktadır. Her bir AB ülkesine tahsis edilen oy sayısı, kabaca o ülkenin nüfus hacmini yansıtmaktadır.

AB’ne üye ülkelerin Birlik nezdindeki Büyükelçileri’nden oluşan Daimi Temsilciler Komitesi (COREPER) -Committee of Parmenent Representatives, Konseyin alacağı kararlardaki teknik hazırlıkları yapar; gerektiğinde belli hazırlıkların yapılmasında yardımcı olacak özel komitelerin kurulması konusundaki talimatlarını yerine getirir (EUROPA). COREPER, 1965 yılında birleşme Antlaşması ile birlikte oluşturulmuştur.

ABBK’nın altı ana sorumluluğu vardır. Bunlar: 1. Yasama, 2. Üye ülkelerin politikalarını koordine etme, 3. Uluslararası antlaşmalar yapmak, 4. AB bütçesini onaylama, 5. Ortak dış ve güvenlik politikası, 6. Özgürlük, güvenlik ve adalet (EUROPA).

ABBK (The Council of the European Union) Avrupa Konseyi (The European Council) ile karıştırılmamalıdır. Avrupa Konseyi ayrıca Avrupa Devlet Başkanları Zirvesi olarak da bilinir. AET’yi kuran Roma Antlaşması’nda Avrupa Başkanları Zirvesi hakkında herhangi bir düzenleme yapılmamış olmakla birlikte, 1974'ten bu yana her yıl iki defa Zirve’de AB ülkeleri devlet başkanları toplanırlar (Bozkurt, 2001: 94).

Bu zirvede formel kararların alınması ve uygulanması söz konusu olmasa da Maastricht Antlaşması ile Birliğin önemli politikalarının resmi öncüsü haline gelmiş, ABBK’nın anlaşmaya varamadığı konuların çözüme kavuşturulması hususunda ise yetkilendirilmiştir (EUROPA). Avrupa Konseyi aynı zamanda ortak dış ve güvenlik

politikası aracılığıyla uluslararası meselelerde baskı yaparak AB’nin diplomatik konularda tek sesle konuşmasına katkı sağlar.

Avrupa Parlamentosu (AP): Avrupa Parlamentosu AB’nin bir diğer ulusüstü kuruluşudur. Tıpkı ulusal parlamentolarda olduğu gibi AP’nin de temel görevi yasamadır. Ancak farklı olarak bu yetkisini ABBK ile paylaşmaktadır. AKÇT Ortak Meclisi (General Assembly) AP’nin öncü kuruluşudur. 1958 yılında Roma Antlaşması ile AET’nin üç meclisi tek bir meclis altında birleştirilmiş (Single Assembly) ve 1962 yılında ise AP adını almıştır (Palabıyık ve Yıldız, 2009: 41; Dinan, 2009).

1979’dan beri AP üyelerini doğrudan AB vatandaşları aracılığı ile seçmektedir. Tek dereceli genel oyla seçilen AP’nin milletvekilleri, politik yönelimlerine göre gruplar oluştururlar. Başka bir deyişle AP, AB vatandaşlarını temsil eden seçilmiş bir organdır. AB’nin etkinlikleri üzerinde politik gözlemde bulunarak yasama görevini sürdürür (Canbolat, 2002: 146; Fontaine, 2007: 18).

1987 yılında yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi, Toplulukların kurucu antlaşmalarında değişiklik yapan ilk önemli belgedir. Avrupa bütünleşmesi açısından son derece önemli olan Maastricht Antlaşmasıyla da Parlamento’ya yeni yetkiler tanınmıştır (Corbett ve Diğerleri, 2005: 4-12). Ayrıca her genişleme döneminde de AP’de yapısal değişikliklere gidilmiş; Nice Antlaşması’nın ardından 29 Ekim 2004 tarihinde Roma’da imzalanan AB Antlaşması’nın da üye ülkelerin sandalye dağılımı konusunda değişikliklere gidilmiştir. AB Anayasası’ndaki hükümleri de içeren ve 2007 yılında imzalanan Lizbon Antlaşması ile AP’nin AB yasama sürecinde ABBK ile eşit yetkide olması yolunda önemli bir gelişme kaydedilmiştir.

AP’nin üç ana rolü bulunmaktadır. Bunlar (EUROPA):

1. Birçok politika alanında Konsey ile beraber Avrupa yasalarını onaylamakla yükümlüdür. Bazı alanlarda (tarım, ekonomi politikası, vizeler ve göç gibi)

AB’ye yeni ülkelerin katılması gibi bazı önemli konularda AP’nin onayı gerekmektedir. AP ayrıca AK’nin yıllık programını inceler, hangi yeni yasanın uygun olacağını değerlendirir ve AK’nin görüş sunmasını ister. 2. AP diğer AB kurumları üzerinde, örneğin AK üzerinde demokratik gözetim

uygular: Komisyon üyeliği adaylarını reddetme ya da onaylama ve Komisyonu bütünüyle feshetme yetkisine sahiptir. Yeni komisyon göreve başladığında üyeler AB ülkelerinin hükümetlerince aday gösterilir fakat atamalar AP’nin onayı ile gerçekleşir. AP, AK tarafından gönderilen raporları inceler. AP, ABBK’ni de denetler; AP üyelerinin soruları konsey başkanınca katıldığı AP genel oturumlarında cevaplanır. AP doğrudan vatandaşlardan gelen dilekçeleri inceler ve demokratik kontrol görevini uygular. AP’nin bir diğer rolü de Avrupa Konseyine (Zirve toplantıları) katkı sağlamaktır. AP Başkanı Konsey’in gündemindeki madde ve konular hakkında görüşlerini sunar.

3. AP, AB’nin yıllık bütçesini ABBK ile birlikte belirleme görevini üstlenmiştir. AP bütçeyi iki oturumda tartışır ve gerektiğinde bütçeyi bütün olarak kabul edebilir ya da reddedebilir. Bütçe AP Başkanı’nın onayı ve imzası ile yürürlüğe girer. AP Bütçe kontrolü komitesi bütçenin nasıl harcandığını kontrol eder. Ayrıca AP her yıl AK’nin bütçe idaresini onaylayıp onaylamadığına da karar verir.

Güngör (2009), AP’nin kurumsallaşmasını incelediği çalışmasında 30 yıllık süreç içerisinde AP’nin gitgide gerçek bir parlamentoya dönüşerek geniş yasama yetkisini ve bütçesel gücü bünyesinde topladığını vurgulamaktadır.

Parlamento’nun kurumsallaşması ve böylesi bir gücü elinde bulundurması elbette AB’nin diğer tüm kurumları ve gelişimi ile ilintilidir. AB’nin değerlendirmeleri sonucunda salt çoğunlukla olumlu bir karara varmaması halinde yeni üye kabulünün mümkün olmaması, Birliğe aday bir ülke olarak Türkiye için Parlamento’yu daha da önemli kılmaktadır.

AP’nin Brüksel (Belçika), Lüksemburg ve Strazburg (Fransa) olmak üzere üç çalışma yeri bulunmaktadır. AP’deki üye ülkeler nüfuslarının büyüklüğü oranında temsil edilmektedirler. “Ancak AP üyeleri, ülkelere göre değil siyasal görüşlerine göre oluştururlar” (Bozkurt, 2001: 92).

AKÇT Ortak Meclisi üyeleri ilk olarak 1953 yılında, dönemin geleneksel siyasî eğilimleri yansıtan Hıristiyan Demokratlar, Sosyalistler ve Liberaller olmak üzere üç siyasî grup oluşturmuşlardı. Bugün ise 736 sandalyeli Parlamento bünyesinde yedi siyasî grup bulunmaktadır.

2009 seçimlerinin sonucunda Politik Gruplara göre koltuk sayısı TABLO 3’de; üye ülkelere göre koltuk sayısı dağılımı ise TABLO 4’de verilmektedir.

TABLO 3: AP'deki Politik Gruplara Ait Koltuk Sayısı (14.07.2009 Seçimi)

Politik Grup Kısaltma Koltuk

Sayısı Avrupa Halkları Partisi/ Hıristiyan Demokratlar Grubu-

(Group of the European People's Party) EPP 265

Avrupa Sosyalistler ve Demokratlar İlerisi İttifakı Grubu

(Group of the Progressive Alliance of Socialists and Democrats in the

European Parliament)

S&D 184 Avrupa İçin Liberaller ve Demokratlar İttifakı Grubu-

(Group of the Alliance of Liberals and Democrats for Europe) ALDE 84

Yeşiller/ Avrupa Bağımsızlar İttifakı Grubu-

(Group of the Greens/European Free Alliance) Greens/EFA 55

Avrupa Muhafazakârlar ve Reformcular Grubu- (European

Conservatives and Reformists Group) ECR 55

Avrupa Birleşik Solu/ Kuzey Yeşil Solu Konfederasyon Grubu-

(Confederal Group of the European United Left - Nordic Green Left)

GUE/ NGL 35 Avrupa Özgürlük ve Demokrasi Grubu-

(Europe of Freedom and Democracy Group) EFD 32

Bağımsız Üyeler-

(Non-attached) NA 26

TOPLAM 736

TABLO 3'de görülebileceği gibi AB'ye üye 27 ülke genelinde gerçekleştirilen Avrupa Parlamentosu seçimlerinden, merkez sağın temsilcisi "Avrupa Halkları Partisi -Avrupalı Demokratlar" koalisyonu (EPP-ED) tarihindeki en yüksek sandalye sayısını elde ederek galip çıkmıştır. Çatalkaya (2009), AP'deki son sandalye dağılımı göz önünde bulundurulduğunda, Avrupa'da merkez sağın bir yandan yükselişe geçerken bir yandan da kendi içinde bir bölünmeye uğradığını aktarmaktadır. Seçimlerden sonra, AP bünyesindeki "EPP-ED" koalisyonunu fazla "Avrupa Birlikçi" bularak bu gruptan ayrılan 8 üye ülkeden 55 parlamenterin oluşturduğu "Avrupa Muhafazakârlar ve Reformcular Grubu" (ECR), AP'de Yeşiller'i de geride bırakarak muhafazakârlar, sosyalistler ve liberallerin ardından 4. büyük güç olmuştur.

Böylece son seçimlerde sosyal demokratlar güç kaybına uğrarken aşırı sağ yükselmiştir. Bu durum, radikalleşmenin artmasına ve uzun vadede Avrupa bütünleşmesinin geleceğini de risk altına girmesine neden olabilecek bir gelişmedir. Bu durum Türkiye'nin üyeliği açısından değerlendirildiğinde ise; aşırı sağ grupların, müslüman ve Türk bir ülkenin AB üyeliği konusundaki olumsuz bakışları son derece nettir ve Türkiye karşıtı güçlü bir lobinin oluşması bu durumda beklenen bir durumdur.

TABLO 4: Üye Ülkelere Göre Koltuk Sayısı (2009-2014 meclis dönemi).

Avusturya 17 Letonya 8

Belçika 22 Litvanya 12

Bulgaristan 17 Lüksemburg 6

Kıbrıs 6 Malta 5

Çek Cumhuriyeti 22 Hollanda 25

Danimarka 13 Polonya 50 Estonya 6 Portekiz 22 Finlandiya 13 Romanya 33 Fransa 72 Slovakya 13 Almanya 99 Slovenya 7 Yunanistan 22 İspanya 50 Macaristan 22 İsveç 18 İrlanda 12 İngiltere 72 İtalya 72 TOPLAM 736

TABLO 4 incelendiğinde; AP içerisinde en çok oy hakkına 99 koltukla Almanya, her biri 72 koltukla ise İngiltere, Fransa ve İtalya sahip bulunmaktadır. Bu ülkeleri 50'şer koltukla ise İspanya ve Polonya takip etmektedirler. Türkiye üye olduğu takdirde, AB'nin beş büyük ülkesinden biri olacak, Parlamentoda güçlü bir şekilde temsil edilecek ve Konseydeki ağırlıklı oyu Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya ile eşit düzeyde olacaktır. Ancak, gözden kaçırılmaması gereken husus, artık genel usul haline gelen nitelikli çoğunluk usulüyle bir kararın alınabilmesi için, üye ülkelerin yaklaşık dörtte üçlük bir çoğunluğunun gerekli olmasıdır. Söz konusu çoğunluğun oluşabilmesi için toplam 736 oyun en az 552'sinin olumlu olması gerekmektedir. Dolayısıyla, Türkiye'nin, mevcut karar alma usulleri çerçevesinde tek başına etkili olması mümkün görünmemektedir.

Avrupa Komisyonu (AK): AB kurucu antlaşmaları ile 1950’lerde kurulan Avrupa Birliği Komisyonu, topluluk çıkarlarını temsil eder.

Son gelişme sürecinin tamamlanmasına kadar AK 20 üyeden oluşmaktaydı: İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya’nın ikişer diğer ülkelerin ise birer üyesi bulunmaktaydı. Bu üyelerden biri başkan ve diğer ikisi de başkan yardımcılığı için seçilmekteydiler. Ancak Nice Antlaşması ile AB’ye yeni giren ülkelerden de birer üye dahil edilmiş, 1 Ocak 2005’ten itibaren ise AK’ye her ülkeden bir komisyon üyesi tahsis edilmesi prensibi ile üye sayısı 25 ile sınırlandırılmıştır. Fakat genişleme sürecine rağmen komisyon üye sayısı 27’den az olacak biçimde sınırlandırılmış, bazı ülkelerin Komisyon üyeliği makamını paylaşarak kullanmaları öngörülmüştür (Palabıyık ve Yıldız, 2009: 38).

Her beş yılda bir, AP seçimlerinden sonra altı ay içinde yeni bir komisyon atanır. Komisyon Başkanı üye devletler tarafından, parlamentonun görüşü alındıktan sonra atanır. Komisyonun merkezi Brüksel olmakla birlikte, idari personelin bir bölümü Lüksemburg’da görev yapmaktadır (Özer, 2003: 76).

Komisyon üyelerinin seçimi uzun ve zorlu bir süreci gerektirir. ABBK’nın önerdiği başkan AP tarafından onaylanıp atandıktan sonra üye devletler Başkan adayı ile temasa geçerek kendi komisyon üyesi adaylarını belirlerler. Başkan, komisyon üyelerinin arasındaki eş güdümü sağlamakla ve AK’nin yıllık programını hazırlayıp AP’ye sunmakla görevlidir. Ancak Amsterdam Antlaşması (1997) ile yetkileri genişleyen Komisyon Başkanı, Nice Antlaşması (2000) ile ayrıca Komisyon’un içyapısını yeni şartlara göre düzenleyebilmekte ve başkan yardımcılarını da bizzat atama hakkını elde etmiştir (Palabıyık ve Yıldız, 2009: 38- 39).

Özetle AK’nin temelde dört ana görevi bulunmaktadır (EUROPA):

1. AP’ye ve ABBK’ya yasa teklifinde bulunmak: AK bu açıdan entegrasyon sürecinin itici gücü konumundadır (Canbolat, 2002: 155). Başka bir deyişle AK’nin temel görevlerinden ilki yasama görevidir.

2. AB Politikalarının ve bütçenin idaresi ve uygulanması: AK aynı zamanda AB’nin yürütme koludur; AP ve ABBK’nin kararlarının uygulanmasından; yani politikaların uygulanması, programların yürütülmesi ve fonların harcanması gibi günlük işlerin idaresinden sorumludur. Örneğin ABBK’nın Ortak Tarım Politikası gibi aldığı kararları uygulamaya koyar (Fontaine, 2007: 20). Ancak AK, yürütme görevini yerine getirirken üye devletlerden uzmanların oluşturduğu komitelerin görüşlerine başvurur ve diğer uluslararası örgütlerden farklı olarak Komisyon mali bir özerkliğe sahiptir, ayrıca kararlarını uygulamada tam bir bağımsızlığı vardır (Özer, 2003: 77).

3. AB yasalarını yürürlüğe koymak (Adalet Divanı ile): Komisyon AB’yi kuran antlaşmaların koruyucusu konumundadır. Herhangi bir üye devletin antlaşma hükümlerine aykırı davranışı karşısında AK bu devleti Avrupa Adalet Divanı’na şikâyet etme hakkına sahiptir (Özer, 2003: 77).

4. Uluslararası sahada AB’yi temsil etmek, örneğin AB ve diğer ülkeler arasındaki anlaşmaları müzakere etmek: “Komisyon AB adına, topluluğun uluslararası ilişkilerinin bütün alanlarında diplomatik bir işlevi yerine getirir” (Mathieu, 2006: 49). Çeşitli ülkelerdeki temsilcilikleri ile uluslararası örgütlerin toplantılarına katılım gösterir, AB ve üçüncü ülkeler arasında ticaret ve kalkınma gibi ekonomik konularda antlaşmalar yapar, genişleme konusunda ise geniş yetkilere sahiptir (Palabıyık ve Yıldız, 2009: 40). Örneğin Dünya Ticaret Örgütü-World Trade Organization (DTÖ) gibi uluslararası forumlarda, uluslararası iklim değişikliği antlaşması Kyoto Protokolü ile müzakerelerde ve Cotonou Antlaşması ile AB’nin Afrika, Karayipler ve Pasifik’teki gelişmekte olan ülkelerle arasındaki yardım ve ticaret ortaklıklarında AB adına yer alır (EUROPA).

Yukarıda kısaca verilen bu kurumsal üçgen AB’nin karar alma mekanizmalarının temelini oluşturur. Prensipte yeni yasaları öneren AK’dir fakat bunu kabul eden AP ve ABBK’dır. Akabinde AK ve üye ülkeler bu yasaları uygularlar ve Komisyon da yasaları yürürlüğe koyar. Adalet Divanı, Avrupa hukuku konusunda son tahkim merkezidir. Sayıştay ile AB faaliyetlerinin finansmanını kontrol eder.

AB’nin işleyişindeki diğer önemli kurumlar ise; örgütlü sivil toplumun ekonomik ve sosyal unsurlarını temsil eden Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi (ESK); bölgesel ve yerel yönetimleri temsil eden Bölgeler Komitesi; AB’nin içinde ve dışındaki kalkınma projelerinin yatırımlarının finansmanından sorumlu ve Avrupa Yatırım Fonu aracılığı ile küçük işletmelere yardımcı olan Avrupa Yatırım Bankası; AB’nin para politikalarından sorumlu olan Avrupa Merkez Bankası’dır (Fontaine, 2007: 20-21).

AB kurumları ve organları hakkındaki şikâyetleri soruşturan Avrupa Ombudsmanı ve kişisel verilerin mahremiyetini koruyan Avrupa Veri Koruma Denetmeni ile birlikte çeşitli uzman kuruluşlar belli teknik, bilimsel veya idari

AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin kurumsal yapısında ise, ortaklık organları bulunmaktadır. AB'nin üçüncü ülkelerle yapmış olduğu anlaşmalarda, bu anlaşmalara taraf olan üçüncü ülke hükümetinin temsilcileri ile ABBK temsilcilerinden oluşan “karar alma yetkisine” sahip ortak organlara yer verilmektedir. Üye ülke temsilcilerinin yanında ABBK’ne teknik danışmanlık yapmak üzere Komisyon da, oluşturulan bu organ toplantılarına katılmaktadır. Bu tür organların, özellikle ortaklık anlaşmalarının uygulanmasında önemli görev üstlenmelerinin nedeni, ortaklık anlaşmalarının genellikle, bir çerçeve anlaşma niteliğinde bulunmasıdır.

Bu doğrultuda, Türkiye-AT Ortaklık İlişkisi Çerçevesinde aşağıdaki organlar oluşturulmuştur (ABGS):

1. Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu 2. Ortaklık Konseyi

3. Ortaklık Komitesi

4. Gümrük İşbirliği Komitesi

Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin ana çerçevesini belirleyen Ankara Antlaşmasının (ABGS-Ankara Antlaşması) 6. maddesi, ortaklık ilişkisinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesine olanak sağlamak üzere bir “Ortaklık Konseyi” teşkil edilmesi öngörülmüştür. Amacı, siyasi, ekonomik ve ticari konularda Ortaklık Antlaşması’nın uygulanması ve geliştirilmesini sağlamaktır. Konsey, yılda iki kez bakanlar düzeyinde toplanır. Kararlar oybirliği ile alınır. Türkiye ve Topluluk tarafının birer oyu vardır (ABGS).

Antlaşmanın 24. maddesinde ise, Ortaklık Konseyinin “… görevlerinde kendisine yardım edebilecek her komiteyi ve özellikle Anlaşmanın iyi yürütülmesi için gerekli işbirliği devamlılığını sağlayacak bir Komite kurmaya..” karar verebileceğini hükme bağlamıştır (ABGS-Ankara Antlaşması). Bu çerçevede,

Türkiye AET Ortaklık Konseyi’nin 3/64 sayılı kararı ile bir yardımcı organ niteliği taşıyan “Ortaklık Komitesi” oluşturulmuştur.

Ayrıca, Anlaşma’nın 27. maddesi (ABGS-Ankara Antlaşması) Ortaklık Konseyinin AP ve ESK ile Türkiye Büyük Millet Meclisi ve ESK muadili kuruluşlar arasında işbirliği ve diyalogu sağlayacak diğer organların oluşturulması görevini vermiştir. Bu çerçevede, 17 Eylül 1965 tarihinde “Karma Parlamento Komisyonu” oluşturulmuştur. Karma Parlamento Komisyonu, Türkiye-AB ortaklığının denetim organıdır. Görevi, Ortaklık Konseyi’nin kendisine sunduğu yıllık faaliyet raporlarını incelemek ve Türkiye-AB ortaklığına ilişkin konularda tavsiyelerde bulunmaktır. TBMM ve Avrupa Parlamentosu’ndan seçilen 18’er üyeden oluşur. Yılda 2 kez toplanır (ABGS).

Hazırlık döneminden sonra oluşturulması öngörülen ESK ile Türkiye’deki muadil kuruluş arasındaki diyalog sağlayacak yapılanma, 1995 yılı Aralık ayında “Türkiye-AT Karma İstişare Komitesi” (KİK) adıyla oluşturulmuş ve 1996 yılında çalışmalarına başlamıştır. 18 Türk ve 18 AB üyesi temsilcisi, toplam 36 üyesi olan KİK, biri Türk grubundan ve biri de AB grubundan seçilen iki eş başkana sahiptir (ABGS).

Bunlara ek olarak, GB'nin tesisine ve daha sonra da sağlıklı işleyişine olanak sağlamak amacıyla, 1969 yılında “Gümrük İşbirliği Komitesi”, 1993 yılında “Yönlendirme Komitesi”, 1995 yılında “AT Türkiye Gümrük Birliği Ortak Komitesi” (GBOK) ve 11 Nisan 2000 tarihinde gerçekleştirilen 39. Ortaklık Konseyi toplantısıyla da, Türkiye – AT Ortaklık Komitesine bağlı olarak faaliyet göstermek üzere 9 adet “ Ortaklık Komitesi Alt Komiteleri” oluşturulmuştur.

GBOK’un ana görevi, Türkiye-AB arasındaki gümrük birliğinin işleyişiyle doğrudan ilgili alanlarda öngörülen mevzuat uyumunu gerçekleştirmektir. Bu hedefe ulaşmak için bir danışma süreci oluşturarak, bu konularda bilgi ve görüş alışverişini yönlendirir; Ortaklık Konseyi’ne tavsiyelerde bulunur. Ayda bir düzenli olarak

Benzer Belgeler