• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: AB’NİN KURUMSAL YAPISI VE SİYASAL İLİŞKİLERİ

2.2. AB İLE SİYASAL İLİŞKİLERDE HUKUKİ ALT YAPI

Avrupa Birliği, hukukun üstünlüğü ve demokrasi üzerine oturmaktadır. Avrupa Birliği, mevcut ülkelerin yerini alacak bir devlet değildir. Sahip olduğu uluslar üstü yapı nedeniyle, diğer uluslararası kuruluşlardan da farklıdır.

"AB siyasal bir varlıktır ve son derece tedrici bir biçimde oluşturulmuş, sınıflandırılamayan bir hukuk devletidir" (Mathieu, 2006: 37). AB hukuku, AB üye devletlerinin yasal sistemlerinin yanında onları etkileyen anlaşmaların, hukukun ve mahkeme kararlarının bir bütünüdür. AB üye ülkeleri üzerinde direk bir etkisi vardır ve anlaşmazlıkların görüldüğü durumlarda ulusal hukuklara üstünlüğü söz konusudur (Craig & De Burca, 2003).

AB Hukuku'nun kaynakları TABLO 5’te izlenebilir. AB Hukuku’nun birincil kaynağı AB Anlaşmalarıdır. AB Hukukunun dayandığı temel anlaşmalar tarihsel seyri çerçevesinde aşağıda verilmektedir.

TABLO 5: AB Hukuku’nun Kaynakları

1. BİRİNCİL MEVZUAT

Avrupa Birliği Anlaşmaları- Hukukun Genel Prensipleri 2. AB’nin ULUSLARARASI ANLAŞMALARI

3. İKİNCİL MEVZUAT Kanunlar (Legislative Acts) Tüzükler-Yönetmelikler- Hükümler

Yasamayla İlgili Olmayan Kanunlar (Non-Legislative Acts) Kanun Hükmünde Kararnameler-Uygulama Yasaları

Diğer Yasalar

Tavsiyeler ve Fikirler- Kurumlar arası Anlaşmalar Önergeler, Beyannameler ve Eylem Programları

4. HUKUKUN GENEL İLKELERİ

5. ÜYE ÜLKELER ARASINDAKİ ANLAŞMALAR COREPER Hükümleri- Uluslararası Anlaşmalar Kaynak: (Borchardt, 2010: 80).

Fransa, Almanya, İtalya, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda, 1951’de imzaladıkları Paris Antlaşması'yla AKÇT’yi kurmuşlardır. Aynı altı ülke 1957’de kömür ve çeliğin yanı sıra diğer sektörlerde de ekonomik birliği oluşturmak amacıyla Roma Antlaşması’nı imzalayarak AET’yi kurmuşlardır (Borchardt, 2010: 11-12; Dinan, 2009: 107).

İç Pazar'ın oluşturulmasıyla ilgili en önemli belge, 1986 yılında imzalanan ve Temmuz 1987 tarihinde yürürlüğe giren “Avrupa Tek Senedi”dir. Tek Senet ile Ortak Pazar hedefi yeniden tanımlanmış, AP’nin yetkileri artırılmış ve nitelikli oy çokluğu ile karar alma mekanizması getirilmiştir (Canbolat, 2002: 238; Bozkurt, 2001:148).

1993 yılında yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması'yla Avrupa Topluluğu, Avrupa Birliği (AB) adını almış ve AET kısaltması AT olarak değiştirilmiştir (Borchardt, 2010: 12). Bu antlaşmayla, Ekonomik ve Parasal Birlik, Ortak Güvenlik ve Dış Politika ile İçişleri ve Hukuk alanında işbirliği başlıklarında yeni bir yapı tanımlanmaktadır (Bozkurt, 2001: 149).

1 Mayıs 1999’da yürürlüğe giren Amsterdam Antlaşması’yla Avrupa vatandaşlığı tekrar vurgulanarak AB vatandaşlığının ulusal vatandaşlığı engellemeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca AP karar alma mekanizmaları; yasama ve ortak karar alma prosedüründe yapılan değişikliklerle daha güçlü hale getirilmiştir (Palabıyık ve Yıldız, 2009: 30-31).

26 Şubat 2001’de imzalanan Nice Antlaşması Şubat 2003’te yürürlüğe girmiştir. Bu antlaşmayla ABBK, AP’deki üye ülkelerin oy dağılımları ve AK üye sayıları yeni katılacak ülkeleri de kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmiştir (Craig & De Burca, 2003: 44-45).

AB taslak Anayasa Antlaşması Ekim 2004’te imzalansa da tüm AB ülkelerinin parlamentoları tarafından onaylanmadığı için yürürlüğe girmemiştir. 25

Fransa’da (% 69.34 katılım ve % 54.68 karşı oy) ve Hollanda’da ( % 63 katılım ve & 61.7 % karşı oy) reddedilmiştir (Borchardt, 2010: 13).

14 Aralık 2007’de AB dönem başkanlığını yürüten Portekiz'in başkenti Lizbon'da toplanan AB devlet ve hükümet başkanları Lizbon Antlaşması'nı imzalamışlardır. 27 Üye Ülke’nin liderlerinin anlaşmayı imzalamasıyla, Lizbon Antlaşması, 29 Ekim 2004’de imzalanan ancak onaylanmayan “Avrupa için bir Anayasa Oluşturan Anlaşma”nın yerini almıştır. Borchardt (2010: 14) üye ülkelerin zorlu onay sürecine vurgu yapmaktadır (İrlanda başta olmak üzere Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nin gecikmeli onayları) ve 1 Aralık 2009 tarihi itibarıyla tüm üye ülkelerin onay prosedürünü tamamlamasıyla Anlaşma’nın yürürlüğe girdiğini aktarmaktadır.

Daha önce de vurgulandığı gibi Antlaşmalar AB Hukuku için birincil mevzuatı oluşturmaktadırlar. AB Kanunları ise tüzük ve yönetmelikler şeklinde düzenlenmiştir. Tüzüklerin uygulanmasına ilişkin ulusal otoritelerin herhangi ek bir düzenleme yapmalarına gerek yoktur: AB vatandaşlarına ulusal yasalarda olduğu şekilde hak ve yükümlülükler getirirler (Bozkurt, 2001: 101).

Yönergelerin yaptırım gücü de tüzükler gibidir; yönergeler yetkiyi ulusal kurumlara bırakarak, yöneldiği devleti varılacak sonuçlar bakımından bağlarlar. Ancak bu durumda ülkenin iç hukukundaki düzenlemeler uygulamaya konur (Craig & De Burca, 2003: 115).

Bu doğrultuda, Türkiye-AB ilişkilerinin hukuki altyapısında da yapılan antlaşmalar, protokoller ve ortaklık konseyi kararları yer almaktadır (ABGS). 1963 yılında imzalana Ankara Antlaşması (ABGS-Ankara Antlaşması) ile Türkiye AET’ye üyelik başvurusunda bulunmuştur. Bu anlaşma Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin hukuki temelini oluşturmaktadır.

Ankara Antlaşması’nın 28. maddesinde, ortaklığın nihai hedefi Türkiye’nin üyeliği olarak belirlenmiştir. GB'nin 1 Ocak 1996’da tamamlanmasının ardından "TC

ve AKÇT Arasında Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu Kuran Antlaşmanın Yetki Alanına Giren Ürünlerin Ticareti ile İlgili Anlaşma” (ABGS- Türkiye - AKÇT Serbest Ticaret Anlaşması) 25 Temmuz 1996 tarihinde Brüksel’de imzalanmış ve 1 Ağustos 1996 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Böylece Türkiye, mevzuatını AB’nin gümrük ve ticaret politikalarının yanı sıra rekabet ve fikri sınaî mülkiyet haklarına ilişkin politikalarının da dâhil olduğu kapsamlı bir alanda uyumlaştırma yükümlülüğünü üstlenmiştir.

Anlaşmaların yanı sıra, Türkiye ile AB arasındaki ilişkileri tesis eden diğer hukuki belgeler ise 1970 tarihli Katma Protokol (ABGS-Katma Protokol) ve 2005’te imzalanan Ek Protokol’dür (ABGS-Ek Protokol).

Gümrük Birliği esasına dayandırılmış bulunan ve 64 maddeden meydana gelen Katma Protokol, malların serbest dolaşımını gerçekleştirecek usul, sıra ve süreler de dâhil olmak üzere, kişilerin, hizmetlerin, sermayenin serbest dolaşımı; ulaştırma, rekabet, vergileme ve mevzuatın yakınlaştırılması; ekonomi ve ticaret politikalarının uyumlu hale getirilmesi konularını hükme bağlamıştır.

Katma Protokol'ün ekonomik, sosyal ve siyasi niteliği Ankara Antlaşması ile paralellik göstermekte ve Protokol, Ankara Antlaşması'nın ekini oluşturmaktadır. Ankara Antlaşması'nın 4., Geçici Protokol’ün 1. maddesine dayanılarak hazırlanan Katma Protokol, bir "Uygulama Anlaşması"dır. Zira Ankara Antlaşması’nın belirlediği genel çerçeve, Katma Protokol ile doldurulmuş ve uygulamaya geçilmiştir. Katma Protokol, doktrinde "Geçici Anlaşma" (interim agreement) olarak ifade edilmektedir. Bu çerçevede, söz konusu Protokol’ün tam üyelik öncesi dönemi düzenleyen bir anlaşma olduğu kabul edilmektedir.

Türkiye – AT Ortaklık Konseyi Kararları da hukuki olarak önemli belgeler arasında yer almaktadır. Ortaklık Konseyi, Ankara Antlaşması ve Katma Protokolde belirlenen hedeflere ulaşılması için gerekli kararları almakla görevlidir. Bu doğrultuda 1 Aralık 1964 tarihinde yaptığı toplantısında ilk kararını alan AT-Türkiye Ortaklık Konseyi, yıllar içinde ortaklığın çeşitli boyutlarına ilişkin kararlar almıştır (DPT, 2001).

Benzer Belgeler