• Sonuç bulunamadı

17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi Uluslararası Konferansı, 2-5 Aralık 1999 tarihleri arasında

17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi Uluslararası

Konferansı, 2-5 Aralık 1999 tarihleri arasında

İstan-bul’da gerçekleştirildi. 16 ülkeden 60’ın üzerinde

bilim adamının katıldığı konferans, Türkiye ve

dünyadaki uzmanları bir araya getirerek; yeniden

yapılanma konusunda, deprem bölgesinde kalıcı

konutların yapımından önce, bilimsel verilerin ortaya

konması ve gelecekteki yapılaşmanın nitelikleriyle

ilgili öneriler sunma amacını taşıyordu.

değerlendirmesiyse, genel olarak en az iki parçadan oluştuğu yönünde.

İTÜ Maden Fakültesi Dekanı Pof.

Dr. Naci Görür de sunduğu bildiri-sinde, Marmara Denizi’nin oluşumu-nu ve yaklaşık 15 milyon yıl önce meydana gelen KAF’ın bu oluşum içindeki yerini anlattı. Aral Okay, Emin Demirbağ, Ayşe Kaşlılar, Ay-sun Boztepe, Hülya Kurt, Nilgün Okay ve İsmail Kuşçu’nun birlikte hazırladıkları, "Marmara Denizi Al-tındaki Kuzey Anadolu Fay Sistemi"

adlı bildiride de, TPAO’nun sismik verileriyle MTA Sismik-1 gemisinin topladığı sismik verilerin kimi böller için benzer olduğu ve fayın ge-ometrisiyle ilgili önemli bilgiler sun-duğu belirtilerek, bölge için en kötü olasılığın, fayın tek bir parça boyun-ca kırılmasıyla ortaya çıkabileceği üzerinde duruldu. Taymaz’ın bildiri-sindeyse, Marmara Bölgesi’nin sis-motektoniğiyle, 1999 Gölcük-Sapan-ca-Düzce depremlerinin kaynak özellikleri anlatıldı. Emin Demir-bağ’ın sunduğu ve A. M. Celal Şen-gör, Emin Demirbağ, Okan Tüysüz, Hülya Kurt, Naci Görür ve İsmail Kuşçu’nun hazırladıkları bildiride, MTA Sismik-1 gemisinin İzmit Kör-fezi’nde topladığı verilerin yorum-lanmasıyla KAF’ın bu bölgedeki ge-ometrisi anlatıldı.

Konferansın en çok ilgi toplayan bildirileri bunlar olmasına karşın, üç günde sunulan 40’a yakın bildiriyle, yaşadığımız son iki depremin ışığın-da, genel olarak ülkemizin ve

Mar-mara Bölgesi’nin depremselliği tüm yönleriyle irdelenmeye çalışıldı.

Deprem bölgeleri için İTÜ tarafın-dan hazırlanan "Urban-M3" adlı yeni bir yerleşim projesinin de tanıtıldığı konferans, üçüncü gün öğleden son-ra gerçekleştirilen bir panelle sona erdi. Konferansın ardından İTÜ Rektörü Prof. Dr. Gülsün Sağlamer ve IAHS Başkanı Prof. Dr. Oktay Ural tarafından imzalanan bir dekla-rasyonla da coğrafyamızın deprem-selliği ve bu konuda yapılması gere-kenler duyuruldu.

“Türkiye, deprem riski yüksek bir bölgede yer almaktadır. Mevcut bilimsel araştırmalar ve sahip oldu-ğumuz teknoloji, depremin ne za-man ve nerede olacağını önceden

tahmin etmemize olanak vermemek-tedir. Bununla beraber, günümüzde ulaşılan bilimsel seviye, olası bir depremin özelliklerini belirlememizi sağlamaktadır.

Yakın zamanda meydana gelen iki büyük yıkıcı deprem ve Marmara Bölgesi'nde meydana gelmesi bekle-nen depremi göz önünde bulundura-rak, zaman kaybetmeden şehirleri-mizi ve Marmara Bölgesi’ni depreme dayanıklı bir şekilde yeniden yapı-landırmalı ve mevcut yapıları güç-lendirmeliyiz.

Bir yandan olası deprem riskini doğru tahmin etmek amacıyla yapı-lan bilimsel çalışmalara hız verirken, diğer yandan da kısa, orta ve uzun vadeli afet yönetimi planlarını geliş-tirmemiz gerekmektedir. Ayrıca, mevcut yerleşimlerin deprem riski belirlenmeli ve yeni yerleşimlerle il-gili derinlemesine araştırmalar yapıl-malıdır.

Bu konferansa katılan delegeler;

gelecekteki depremlerin yıkıcı ve yok edici etkisinden insanların ve sa-hip oldukları değerlerin korunması amacıyla, aşağıda belirtilen hususla-rın Türk Hükümeti'ne, Birleşmiş Milletler'e, Avrupa Birliği'ne, Dünya Bankası'na ve diğer ilgili kurumlara bildirilmesine karar vermiştir.

• Marmara Bölgesi’nde, hızla ye-terli sayıda sismik ölçüm istasyonları kurulmalıdır. Bu istasyonların sürekli çalışır halde tutulması sağlanmalıdır.

• Deprem bölgelerinde geniş kapsamlı jeolojik, jeofizik, sismik ve

Ocak 2000

A.Barka’nın son iki depremin ardından, KAF’ın bölgedeki geometrisiyle ilgili haritası.

Marmara Denizi çevresinde Kuzey Anadolu Fayına ait fay segmentleri ve bu segmentler üzerinde meydana gelen yıkıcı depremler. Çizgili elipsler 18. ve 19. yüzyılda, kırmızı hat-lar bu yüzyılda meydana gelen depremleri göstermektedir. 12 Kasım 1999 Düzce depre-mi, 17 Ağustos 1999 depreminin doğusunda meydana gelmiştir.

Le Pichon, Taymaz ve Şengör’ün modeline göre, KAF’ın Marmara Denizi içindeki durumu.

Numaralı çizgiler fayı ortaya koyan sismik yansıma profillerinin alındığı yerleri gösteriyor.

Karadeniz

zemin araştırmaları yapılmalı ve bu konulara yönelik mühendislik harita-ları hazırlanmalıdır.

• Fay hatlarındaki aktiviteleri iz-lemek amacıyla, Marmara Denizi’n-de geniş kapsamlı sismik ve jeofizik araştırmalar yapılmalı, aygın ve sü-rekli bir GPS (Global Positioning System) ağı oluşturulmalıdır.

• Aktif faylara komşu olan nehir deltalarında ve deniz doldurularak kazanılan alanlar üzerinde inşaat ya-pılmasına izin verilmemelidir. Dep-rem bölgelerinde yeni yapılacak in-şaatlar için sıvılaşma ve zemin bü-yütmesi etkilerini de içeren geniş kapsamlı zemin araştırmaları yapıl-malıdır.

• İnşaat mühendisliğiyle ilgili yö-netmelikler düzenlenirken mevcut ve güncelleştirilmiş fay haritaları göz önünde bulundurulmalıdır.

• Birinci derecede öneme sahip binalar ile tarihi yapılar süratle güç-lendirilmelidir.

• İnşaatla ilgili bütün yönetme-likler ve iş etiği eksiksiz uygulanma-lı ve yönetmelikleri uygulamakla gö-revli kurumlar kanun önünde sorum-lu olmalıdır.

• Depremde hasar gören veya görmeyen binaların güçlendirilmesi, konunun uzmanları tarafından yapıl-malıdır.

• Bütün inşaatlarda uygulama projesine eksiksiz uyulmalıdır.

• Yeni binalara finans kaynağı sağlamak üzere, dış ülkelerde yaygın olarak uygulanan bina kredisi sistemi zaman geçirmeden başlatılmalıdır.

• Ulusal afetleri önleme ve afet sonrası yönetim merkezi kurulmalı, bu merkeze yeterli finans kaynağı sağlanmalıdır.

• "Profesyonel Mühendis"" uygu-lamasına geçilmeli, bununlu ilgili hukuki ve eğitim düzenlemeleri ya-pılmalıdır.

• Afetlerin etkisini en aza indir-mek amacıyla, toplumsal eğitime

önem verilmelidir; her yılın ağustos ayı "Depreme Hazırlıklı Olma" ayı olarak resmen ilan edilmelidir. Her evde deprem çantası bulunmalıdır.

• Olası bir afet durumunda, top-lumu doğru bilgilendirmek amacıyla, Devlet, üniversite ve medyanın iş-birliği sağlanmalıdır.

• Afetlere hazırlanmak amacıyla, deprem mühendisliği alanında dene-yimli ülkelerle işbirliği yapılmalıdır.

• Depremde yıkılmış binalardan bazıları "yaşayan müzeler" olarak ko-runmalıdır. Bu müzede meydana ge-len tüm hasar tesbit edilip, eğitim ve araştırma için bilgi bankası kurulma-lıdır. Böylece gelecek kuşaklar, dep-remlerin yıkıcı etkisi ve depreme ha-zırlıklı olmanın önemi hakkında uya-rılmış olacaktır.

• Depremler nedeniyle meydana gelebilecek maddi hasarları en aza in-dirmek amacıyla, toplum, deprem si-gortası konusunda bilgilendirilmelidir.

• Gelecek kuşakların korunması ve güvenli yaşamı açısından gerekli önlemler alınmalıdır.

• Su, doğalgaz, elektrik gibi şehir şebekelerini olası depremlerin yıkıcı etkisinden korumak amacıyla yeni yönetmelikler hazırlanmalıdır.

• Depremlerin çevresel etkisini en aza indirmek amacıyla yeni yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Konferansa katılanlar adına eş-başkanlar tarafından imzalanmıştır.

Konferans Deklarasyonu, 4 Ara-lık 1999”

Murat Dirican

Bilim ve Teknik

E. Demirbağ’ın sunduğu ve A. M. C. Şengör, E. Demirbağ, O. Tüysüz, H. Kurt, N. Görür ve İ.

Kuşçu’nun hazırladıkları bildiride, MTA Sismik-1 gemisinin İzmit Körfezi’nde topladığı verile-rin yorumlanmasıyla KAF’ın bu bölgedeki geometrisi. 17 Ağustos depreminden sonra MTA Sismik-1 tarafından saptanan Körfez Fayları, İTÜ Maden Fakültesi, İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nce hazırlanmıştır.

T. Taymaz’ın bölgenin sismotektoniğini gösteren haritası. Marmara Denizi ve Çevre-sini etkileyen önemli depremlere ait Fay Düzlemi Çözümleri, Cisim Dalgaları Modelle-mesi sonuçları ve önbilgilere göre USGS-NEIC; Harvard-CMT çözümleri. İçleri renk-lendirilmiş büyük daireler günümüze değin (aletsel dönemde) bölgede oluşmuş ve yı-kımlara yol açmış depremlerin yerlerini, kırık zonlarıyla ilişkisini ve Fay Düzlemi Çözümle-ri’ni gösteriyor. Kırmızı renkli çözümler doğ-rultu-atımlı faylanmaları (yanal yönlü hare-ketler; 17 Ağustos Gölcük-İzmit depremin-deki gibi), koyu-mavi çözümler normal fay-lanmaları (açılma hareketleri; 1995 Dinar depremindeki gibi), bordo çözümler, bindir-me (sıkışma türü) faylanmaları (1988 Spitak-Ermenistan depremindeki gibi) ve turuncu çözümlerse Harvard-CMT çözümlerini gös-teriyor. Odak küreleri içindeki sayılar kırılma-nın gözlendiği yerküre içindeki odak derinli-ğini kilometre ölçeğinde gösterir. (*) ile işaretli olanların odak derinlikleri net olarak bilinmiyor ve fay düzlemi çözümleri McKenzie (1972)’den alınmış. Depremlerin tarihleri ve büyüklükleri küreler üzerinde verilmiş. Küçük mavi daireler Marmara Denizi ve çevresinin USGS-NEIC verile-rine göre 1973--1999 yılları arasındaki sismik etkinliğini (depremlerin dağılımları) gösteriyor.

USGS-PDE Merkez Üsleri 01.01.1973-12.11.1999

Büyüklük Kuzey Anadolu

Fayı

Ülkemiz, Dünyanın önemli aktif deprem kuşaklarından biri olan Alp-Himalaya orojenik kuşağında yer alır.

Coğrafyamızda, karmaşık jeolojik ve jeodinamik yapısından dolayı çok sayı-da, önemli büyüklükte deprem oluş-turabilecek boyutlarda aktif kırık (fay) zonu bulunuyor. Özellikle, Marmara denizi ve çevresinin Neojen-Kuvater-ner dönemindeki yapısal ve paleocoğ-rafik evrimine ilişkin yapılan birçok araştırmada, bölgedeki paleocoğrafik değişimler genellikle Kuzey Anadolu Fayı (KAF)’nın yapısal evrimiyle öz-deşleştiriliyor.

17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Ka-sım 1999 Düzce depremleri, Bolu’nun batısında üç ana kola ayrılan Kuzey Anadolu Fay Zonu (KAFZ)’nun kuzey kolu üze-rinde oluşan ve son yüzyılda ülkemizde önemli can kayıp-larına ve ağır hasarlara neden olan büyük depremlerdendir (Şekil 1 ve 4). Bu depremler, nüfus ve sanayinin en yoğun olduğu Marmara bölgemizi et-kiledi; çok sayıda can kaybı ve

milyarlarca dolarlık ekonomik zarara yol açtı. Son depremler, Kuzey Anado-lu Fayı (KAF) üzerinde, 1939 yılında başlayan ve doğudan batıya doğru göç eden deprem etkinliğinin sürmekte olduğunu ortaya koydu. Yerbilimcilere göre bu bölgelerde oluşan depremler, sürpriz olarak değerlendirilmiyor. Bu nedenle, son depremler yazılı ve gör-sel yayın organlarında yapılan tartış-maların da etkisiyle, daha batıda olası yeni bir depremin habercisi olarak al-gılanmaya başlandı. Yeri ve geometrisi hakkında yeterli bilgi sahibi olmasak da KAF'ın Marmara Denizi’nden geç-tiği ve bundan sonraki olası depremle-rin bu fayın deniz içinde kalan

bölüm-lerinde gerçekleşeceği konusunda yer-bilimciler aynı düşüncede. Bu öngörü-nün Marmara bölgesi ve çevresinde ortaya koyduğu yüksek risk nedeniy-le, konu yerbilimcilerin yanı sıra ka-muoyunda da çok tartışılır oldu. Baş-langıçta konunun uzmanları arasında yapılan tartışmalar, medyanın da zorla-masıyla, uzmanlık alanı deprem sis-molojisi ve saha jeolojisi olmayan bir-çok bilim adamının da katılmasıyla alevlendi, giderek bilimsellikten uzaklaşan, kurgusal (spekülatif) yo-rumlara dönüştü.

Marmara denizinde olası deprem-lerin yeri ve faylanma mekanizmasının önceden kestirilebilmesi, öncelikle son depremlerin yüzey kırıkları ve sis-molojik parametrelerinin iyi tanımlan-masına bağlıdır. Bu sayede daha iyi tahminler yapılabilir. Son günlerde ya-pılan tartışmalardaki yorumlar, bu dep-remlerde meydana gelen yüzey kırık-larının özellikleri ve bunların bölgesel aktif tektonik yapı içindeki konumları-nın yeterince bilinmediği, buna bağlı olarak yapılan sismotektonik yorumla-rın da eksik olduğunu gösteriyor. Buna karşın, gelecekte de benzer büyüklük-teki depremlerin bölgede meydana ge-leceği bilimsel bir gerçektir.

Doğu Marmara

Benzer Belgeler