• Sonuç bulunamadı

Ḥikāyet (Şeyh Harkani'nin ölüm anındaki isteği)

A. Hayatı

2. Eserde Yer Alan bölümler ve Hikâyeler

2.2. Der-Münāẓara-i Hüdhüd (Eser başlangıcı Hüdhüd'ün

2.16.5. Ḥikāyet (Şeyh Harkani'nin ölüm anındaki isteği)

Şeyh Harkânî, son demlerinde: “Keşke göğsümü yarıp kebap olmuş ciğerimi sökseler de halka gösterselerdi. Ne kadar müşkil içinde olduğumu halka anlatsalardı. Halk da sırları bilen Allah'a karşı puta tapmanın doğru bir şey olmadığını anlasaydı.”der. Kulluk düşkünlüktür. Kendini düşür, Hak'a köle kesil, hürmete de dikkat edip himmet sahibi ol. Ancak hürmet gösterirsen rahmete erersin. (2641-2650)

2.16.6. Ḥikāyet

Padişah bir kula elbise hediye eder. Kul da elbiseyi alıp yola koyulur. Elbise yolda tozlanır, adam çırpar. Biri bunu padişaha haber verir. Padişah da bu hürmetsizliği kötü bulup zavallıyı astırır.

2.17.1. Maḳāle-i Çehārdehum ḫer-Ḳanā‘at ü Pāk-Bāzī

Başka bir kuş da Hak yolunda temizliğin nasıl olduğunu, neyi var, neyi yoksa saçıp döktüğünü, eline geçeni kaybettiğini, eline aldığı her şeyinse akrep kesildiğini anlatır. Elinde ne varsa hepsini sarf ettiğinden şikâyet eder. Bulunduğu yere temizlenip gideyim de belki bu temizlikle yüzünü görürüm, der. (2656-2660)

2.17.2. Cevāb-ı Hüdhüd

Hüthüt, bu yolun herkesin gideceği bir yol olmadığını, yol için temiz girişin yeteceğini anlatır. Ne var ne yok hepsini elden çıkaran yol alır, temizlikle huzura erer. Bu uğurda her şeyini yakan; yok eden kurtulur. Böyle yapmayan üzülür. Varlıktan vazgeç, yoksa bu dehlizde nasıl adım atabilir, yol alabilirsin? Kendinden el çek, yola düş sonra yola çık. Önceden temizlik olmazsa bu sefere çıkman uygun olmaz.(2661-2671)

2.17.3. Ḥikāyet

Türkistan pîri halinden haber verir ve en fazla iki şeyi sevdiğini söyler. Atı ve oğlunu. Oğlunun ölümü haberini getirene müjde olarak atı bağışlayacağını çünkü bu iki şeyin canına put gibi göründüğünü söyler.

“Mum gibi yanmadıkça kimseye temizlikten bahsetme.” (2672-2678) 2.17.4. Ḥikāyet

Şeyh Harkanî bir zamanlar patlıcana pek düşkündür. Annesi ısrarından bıkıp yarım patlıcan verir. Şeyh o yarım patlıcanı yer yemez oğlunun başını keserler. Geceleyin çocuğun başını kapısının eşiğine gizlice koyarlar. Şeyh, “Ben size bin kere söylemedim mi? Ne zaman bu kul bir arzusunu yerine getirse canından vurulmasın.”der.

“Her an bir kervan gelmekte; her kervanla imtihanlar yapılmaktadır.” (2679-2693)

2.17.5. Ḥikāyet

Zünnûn çölde Allah’a dayanmış azıksız ilerlerken hepsi de aynı yerde can vermiş kırk derviş görür. Aklı karışır, canına bir ateş düşer. “Ey Allah’ım, bu ulular niçin elsiz, ayaksız yatmakta, bu iş nedir?” diye sorar. O zaman hatiften bir ses işitir.

“Bu işin hikmetini biz biliriz, biz öldürür, diyetlerini de yine biz veririz!” Ne vakte dek öldürüp duracağını sorduğumda da, diyet vermeye kudreti oldukça sabah, akşam bu işi yapacağını, parçaları dağılıp topraklaştı mı, güneş gibi yüzü gösterip ona kendi güzelliğinden ihsan edeceğini söyler.

“İnsan kendisinde fani olur, varlığını Hak'a bırakırsa bundan daha üstün bir devlet olmaz.” (2694-2712)

2.17.6. Ḥikāyet

Firavun’un büyücülerinin eriştikleri devlete kimse erişmemiştir. İmana geldikleri zaman bir solukta öldürüldüler. Bir ayaklarını dine attılar öbürünü de candan atıp Hak'ın izzetine mazhar oldular. (2713-2717)

2.18.1. Maḳāle-i Pānzdehüm Der-Himmet

Bir başka kuş da görünüşte çok zayıf fakat gayet himmet sahibi olduğunu söyler. İbadeti pek olmasa da iyi bir himmete sahip olduğundan bahseder. (2718- 2720)

2.18.2. Cevāb-ı Hüdhüd

Hüthüt, “Elest âşıkların mıknatısı, her ne varsa himmetledir. Himmet, zorları kolay kılar, insanı da sultan eder. Kimin yüce bir himmeti varsa ne dilerse açıkça bulur. Bir zerre hikmet sahibi güneşi ve âlemi yanında aşığılatır. Cihan mülkünün merkezi, can kuşunun kanadı himmettir.”der. (2721-2725)

2.18.3. Ḥikāyet

Rivayete göre Yusuf'u satarlarken Mısırlıların ciğerleri yanar. Müşteriler çok olunca satanlar kendi ağırlığınca misk isterler. O sırada gönlü kanlara bulanmış bir kocakarı da birkaç iplik yumağıyla kalabalığın ortasına gelip coşarak “Yusuf’u bana satın, iştiyakında kendimi kaybettim, bu ipliklerle ona alıcıyım, yumaklarımı al, onu bana sat, elini elime ver.”der. Tellal: “A saf kadın, o sana layık değildir. Değeri yüz hazine dolusu altın, sen nerede, ipliğinle onu almak nerede…”diyerek bu işin mümkün olmadığını söyler. Kocakarı da bu çocuğun bu pahaya olmayacağını bildiğini ancak dost, düşman görenlerin “Bu kadın da alıcı olmuş.”demelerinin yeterli olduğunu söyler.

“Yüce bir himmete sahip olan, sonsuz bir devlete erişir.” (2726-2740) 2.18.4. Ḥikāyet

Yoksulluğundan yüz binlerce feryad eden birine İbrahim Edhem, “Oğul, galiba sen yoksulluğu ucuza almışsın” der. Adam, “Böyle de söz mü olur, hiç kimse yoksulluğu kabul eder mi?” diyerek kızar. İbrahim Edhem de “Ben canla başla yoksulluğu seçtim, kabul ettim, âlem padişahlığını verdim de aldım. Bunun kıymetini bilen benim.” diyerek himmetli kişilerin dünyadan geçip Hak'a ulaştıklarını ve bu nimetin herkese nasip olmadığını söyler. (2741-2750)

2.18.5. Ḥikāyet

Şeyh Gavri, külle ulaşan o zat bir gün meczuplarla beraber bir köprünün altından geçmektedirler. Tesadüf, bir padişah da debdebesiyle oradan geçip “Köprünün altındakiler kimler?” diye sorar. Şeyh, “Hepimiz de başsız, ayaksızız; senin için de iki hal var. Bize dost olursan seni dünyadan vazgeçiririz, düşman olursan seni dininden ederiz. Bir an köprü altına gelirsen bu hevâ ve hevesten kurtuluverirsin.” der. Padişah, “Ben sizin adamınız değilim; sizi ne severim, ne kınarım. Size ne dost, ne düşmanım. Sizinle ne övünür, ne arlanırım. İyinizle, kötünüzle de işim yok. Harmanım yanmasın da vazgeçtim sizden.” diyerek padişahlığı seçtiğini söyler.

“Himmet her kula nasip olmayan yüce bir değerdir.” (2751-2762) 2.18.6. Ḥikāyet

Bir gece yarısı bir meczup ağlamakta ve şunları söylemekteydi:

“Bu âlem nedir, söyleyeyim.” Başımız üstüne konulmuş bir kutu. Bilgisizliğimizden ona sevdalanmışız. Fakat ecel kutunun kapağını açtı mı ta ezelden belâ dolu olduğu görülür. Kim ki belaya dalmazsa kutunun ortasında kalakalır. Himmet kuşunu kanatlandırır, akla gönül, cana hal ver, devlete eriş. Bu kutunun kapağı açılmadan kuşa yol ver, ona kanat tak. (2763-2769)

2.19.1. Maḳāle-i Şānzdehüm Der-İnṣāf ü Vefā

Başka bir kuş da “Hak yanında insaf ve vefa nicedir? Hak bana bir hayli insaf vermiş üstelik vefasızlıktan da bende eser yok. Bu sıfatları kendinde toplayan kişinin bilgi âleminde rütbesi nasıldır?” diye sorar. (2770-2772)

2.19.2. Cevāb-ı Hüdhüd

Hüthüt, insaf sahibi olman ömrünce secde etmenden üstündür. İki cihanda da insaftan daha üstün bir erlik, cömertlik yoktur. Erler insafı kimseden almadılar. Kendilerinden insafa geldiler. (2773-2777)

2.19.3. Ḥikāyet

Ahmed-i Hanbel, asrın ulusudur ve faziletlerini saymaya imkan yoktur. İlim sahibi o yüce adam gece gündüz Bişr-i Hâfi'ye varırdı. Onu Bişr’in yanında gören hünersiz biri kınayıp, “Senden daha bilgili biri yokken niçin ona gidiyorsun?” diye sorar. O da. “Biliyorum ben ilimde ondan daha iyiyim ama o da Hak'ı benden iyi biliyor.”der. (2778-2785)

2.19.4. Ḥikāyet

Bir adamın pek büyük bir sakalı vardır. Adam bir gün ansızın denize düşer. Karada bir adam onu görür, “Başındaki torbayı çıkar.” diye bağırır. Adam da “Bu torba değil sakalımdır, hatta şimdi başımın belasıdır.”der. Kıyıdaki “Beğendim doğrusu, sakalın buysa halin de bu, batıp öl öyleyse.” diyerek nefsine uyanın sonunun da kötü olacağını belirtir. Musa gibi varlıktan geç de Firavun’un sakalına yapış.

“Din yolunda er olanın oyalanacak zamanı, sakalını tarayacak tarağı yoktur.” (2786-2800)

2.19.5. Ḥikāyet

Bir şeyhin yanına bir köpek varır. Şeyh ondan hiç korkmaz. Birisi, “Ey temiz kişi bu köpekten niçin çekinmiyorsun?” diye sorar. Şeyh der ki: “Bu köpeğin dışı pis, hâlbuki benim içimdeki pislik görünmüyor. Onun dışında bulunup görünen pislik bu yoksulun içindedir ve gizlidir. İçim köpeğin dışı gibi pis olduktan sonra niçin ondan kaçayım.”

“Hak yolunda yolunu kesen çöp de olsa dağ da olsa hepsi birdir.” (2801- 2807)

2.19.6. Ḥikāyet

Musa'nın zamanında gece gündüz ibadette bulunan birisi vardır. O kadar ibadet yaptığı halde gönlünde zerre kadar bir zevk, bir açıklık yoktur. Bu adamın gayet büyük bir sakalı vardı ve her zaman sakalını tarardı. Musa'ya varıp “Ey Musa Allah'a bir sor, niçin gönlümde bir zevk, bir açıklık hasıl olmaz.” Kelîm, Tur'a gelince Hak'a sorar. Hak da” O, bizim vuslatımızdan uzaktır çünkü daima sakalıyla meşgul olup duruyor.” buyurur. Musa bunu söyleyince adam hem sakalını kazır, hem de ağlar. Cebrail Musa’ya gelip “Şimdi de yine sakalıyla meşgul.”der. Sakalı süslese de kazısa da yine onunla meşgul, değişen bir şey yok.

“Ondan geri kaldıktan sonra ne yaptığın çok önemli değil.” (2808-2820) 2.19.7. Ḥikāyet

Hindûların ihtiyar bir şahı vardır. Sultan Mahmud'un askerlerine esir düşer. Onu padişahın yanına götürürler sonunda Müslüman olur. Halvete girer, sevdalara dalar, gece gündüz ağlar. Durumu sultan Mahmud'a haber verirler. Mahmud, onu huzuruna çağırır. “Mülkünün yüz katını vereyim, ağlamana sebep ne?” diye sorar. Hindu padişahı saltanat için ağlamadığını, Hak'ın kıyamette, “Mahmud atlılarıyla gelmeseydi sen beni anmayacaktın bile. Bu vefasızlık değil de nedir?” hitabını işitirse bu vefasızlığı nasıl örteceğini düşündüğünden böyle ağladığını söyler. (2821- 2841)

2.19.8. Ḥikāyet

Bir gazi namaz zamanı kâfirden namaz kılmak için mühlet ister. Kâfir mühlet verir, gazi de namaza durur. Namazdan sonra yine savaşa başlarlar. Kâfirin de kendine göre bir ibadeti vardır, o da gaziden mühlet ister. Korkuyla bir köşe seçer, putunu önüne koyup ibadetine başlar. Kâfirin başını yerde gören gazi fırsat bu fırsat diyerek kılıcını çekmeyi düşünürken hatif, “Ey sözünde durmayan, bırak da ahd ve vefa yerine gelsin; o, sana mühlet verdi; seni öldürmedi, şimdi sen onu kılıçlarsan cahillik edersin, o sana iyilik etti, sen ona kötülükte bulunma. Kâfir de bile vefa ve emniyet varken müminsen senin vefan nerede?” diyerek seslenir. Bu

sözleri duyan gazi titrer ve tepeden tırnağa terlere gark olur. Kâfir onu elinde kılıç ağlarken görünce niçin ağladığını sorar. Gazi de “Senin için bana vefasız dediler, senin yüzünden kahra uğrayıp azarlandım.”der. Kâfir bunu duyunca nara atar, ağlar. “Ayıplı bir düşmanı için sevgilisini, iman ederek vefa gösteren kulunu azarlayan bir Hak’la sorgu günü ne yapacağım.” diyen kâfir Müslüman olur.

“Ey hakikati aramayan, ey edepsiz adam. Senin asıl dileğin Hak'tır, ona karşı vefasızlıklarından vazgeç.” (2842-2865)

Benzer Belgeler