• Sonuç bulunamadı

Miûn ( نوئلدا ): Arapça „yüz‟ lafzından türemiĢ olan bu tâbir, âyet sayıları yüze yaklaĢan veya biraz geçen sûrelere verilen isimdir.

Belgede Kur'an-ı Kerim (sayfa 52-62)

KUR‟AN-TECVĠD ĠLĠġKĠSĠ

11) Miûn ( نوئلدا ): Arapça „yüz‟ lafzından türemiĢ olan bu tâbir, âyet sayıları yüze yaklaĢan veya biraz geçen sûrelere verilen isimdir.

12) Müsebbihât (

تاحبسلدا

): Hadîd (57), HaĢr (59), Saff (61), Cuma (62), Tegâbün

(64) ve A‟lâ (87) sûrelerine verilen isimdir.

13) es-Seb‟u‟t-Tivâl (

لاوطلا عبسلا

): Mushaf‟ta, Fâtiha sûresinden sonra gelen yedi

uzun sûreye verilen isimdir. Bunlar, Bakara, Âl-i Ġmrân, Nîsâ, Mâide, En‟âm, A‟râf ve Enfâl sûreleridir.

14) Selâsûn (

نوثلاثلا

): Kelime anlamı, „otuzlar‟ demektir. Terim olarak, Kur‟ân‟da âyet sayısı otuz civarında olan sûreleri ifade eder.

15) Tavâsîm (

ميساوطلا

): „Tâ, sîn, mîm‟ ile baĢlayan ġu‟arâ ve Kasas sûrelerine

verilen ortak isimdir.

16) Tavâsîn (

ينساوطلا

): „Tâ, sîn, mîm‟ ile baĢlayan ġu‟arâ ve Kasas sûreleriyle „Tâ,

sîn‟ ile baĢlayan Neml sûrelerine verilen ortak isimdir.

17) Tivâl (

لاوطلا

): Bkz. „es-Seb‟û‟t-Tıvâl‟ md.

18) Tivâl-ı Kisâr(

راصق لاوط

): Mushafın son kısmında yer alan Zilzâl sûresinden Nâs

sûresine kadar olan kısa sûrelere verilen ortak isim.

19) Tivâl-ı Mufassal (

لّصفلدا لاوطلا

): Mevcut tertibine göre mushafın son kısmında

yer alan ve „el-Mufassal‟ olarak isimlendirilen kısa sûrelerin Kaf (50)- Bürûc (85) arasında yer alan nisbeten uzun olanlarına verilen isimdir.

20) Tivâl-ı Muvassat(

طّسوم لاوط

): Mushafın son kısmında yer alan Tarık sûresinden

Beyyine sûresine kadar olan sûrelere verilen ortak isim.

Kur'an-ı Kerim'de metni bölen kuĢaklar da vardır. Bunlar, ilk olarak iki sureyi birbirinden ayırmaya, daha sonra da sure hakkında kısa bilgiler vermeye yaramaktadır. Kur‟an-ı Kerim, 605 sayfa, 30 cüz, 120 hizb, 14 secde ayeti, farklı sayımlar polmakla beraber daha ziyade 6236 ayet, 114 suredir. Ancak halk arasında kolay söylensin diye ayet sayısı 6666 olarak ifade edilmektedir. Aslında ayet sayısının 6666 Ģeklinde söylenmesi, büyük müfessir ZemahĢeri‟ye nispet edilmektedir.

Secde ayetleri ise Ģunlardır: A‟raf 7/206; Ra‟d 13/15; Nahl 16/49; Ġsra 17/107; Meryem 19/58; Hac 22/18; Furkan 25/60; Neml 27/25; Secde 32/15; Sad 38/24; Fussilet 41/38; Necm 53/62; ĠnĢikak84/21 ve Alak 96/19. Bu ayetlerin tamamı Mekki surelerde yer almaktadır.

Dikkat edilirse secde ayetlerinin geçtiği tüm sureler Mekke‟de inen surelerdendir. Bu ayetlerde geçen secde kelimelerinin bir kısmında “secde ediniz” Ģeklinde emir kelimesi geçer, bir kısmında geçmez. Bundan dolayı zaman zaman emir Ģeklinde geçtiğinde secde etmek gerektiği ifade edilirken, emir Ģeklinde geçmeyenlerde ise, secde edilip edilmeyeceği tartıĢmalıdır. Ama Ģunu vurgulamak gerekir: Mekke‟de inen surelerin özelliği olarak Allah‟ın birliği, sadece ona ibadet etme, yalnız ondan yardım isteme ve Allah‟ın insana Ģah damarından yakın olduğu vurgulanarak aslında sadece ona boyun eğileceği ve sadece O‟nun huzurunda secde edileceği vurgulanmaktadır.

Kur‟an ve Güzel Sanatlar ĠliĢkisi

Tehzib ve hat sanatı, Kur'an-ı Kerim'e nasıl yansımıĢtır konusuna da dikkat çekmek gerekir. Kur‟an-ı Kerim‟in nazil olmasıyla birlikte, Müslümanların sadece

inanç dünyalarında değil, hayatlarının her alanında olumlu değiĢiklikler meydana gelmiĢtir. Bunlardan biri de güzel sanatlardır. Müslümanlar, kendilerini hidayete ulaĢtıran Yüce Kitab‟a karĢı gerekli özen ve itinayı onun görsel boyutuyla ilgili olarak da göstermiĢlerdir. Kur‟an-ı Kerim bir yandan Arap yazısının geliĢimine katkı sağlarken, bir yandan da rehberlik ettiği insanların ruhen incelmelerine yol göstermiĢtir. Harflerde baĢlayan değiĢim ve geliĢmeye, zaman içerisinde, ilahi sözlerin yazıldığı kağıda akseden süslemeler de katılmıĢtır. Bu, hem metne hem de metni bir arada tutan kapaklara yansımıĢtır.

“Yazmak, çizmek, kazmak, alamet ve iĢaret koymak anlamlarındaki Arapça hatt masdarından türeyen ve „yazı, çizgi, yol‟ gibi manalara gelen hat (çoğulu hutut, ahtat) kelimesi, terim olarak „Arap yazısını estetik ölçülere bağlı kalıp güzel bir Ģekilde

yazma sanatı” hüsn-i hat anlamında kullanılmıĢtır. Kaynaklarda genellikle „cismani

aletlerle meydana getirilen ruhani bir hendesedir‟ Ģeklinde tarif edilen hat sanatı, bu tarife uygun bir estetik anlayıĢ çevresinde yüzyıllar boyunca geliĢerek süregelmiĢtir. Emevi, Abbasi, Fatımi, Eyyubi, Memlük, Selçuklu, Ġlhanlı, Timuri, Safevi, Akkoyunlu ve Osmanlı gibi devletler ve hanedanlar devrinde daima ilgi çekici bir sanat olarak görülen hüsn-i hat, hükümdar veya devlet büyüklerinin himaye ve ilgisiyle yükseliĢini sürdürmüĢtür. Ġstanbul‟un fethinden sonra, hat sanatının liderliğini alarak bunu beĢ asra yakın devam ettiren Osmanlı Devleti‟nin hükümdarları arasında II. Beyazıd, IV. Murad, II. Mustafa, III. Ahmed, II. Mahmud, Sultan Abdülmecid ve Sultan ReĢad fiilen hat sanatı ile meĢgul olmuĢlardır. Ġstanbul‟un hat sanatındaki müstesna yeri Ġslam âleminde, „Kur‟an-ı Kerim Hicaz‟da nazil oldu, Mısır‟da okundu, İstanbul‟da yazıldı‟ ifadesiyle tescil edilmiĢtir.” (M. Uğur Derman. Hat, VĠA, XVI, 427, 431)

Kur‟ân‟ın etkisi hat sanatını Ġslâmî kültürün en önemli sanat formu haline getirmiĢtir. Etkisi ve önemi Ġslâm dünyasının her yöresinde, Ġslâm tarihinin her yüzyılında, estetik üretim ve medyanın her dalında ve tasavvur edilebilen her sanat eseri çeĢidinde görülebilir. Ġslâm sanatının bütün kategorilerinde hat sanatı en yaygın, en önemli, en çok beğenilen ve Müslümanların en çok takdir gösterdiği türdür.” (Ġ. R. Fârûkî, L. L. Fârûkî, Ġslam Kültür Atlası, Ġstanbul 1999, s. 387)

Yazı hatları olarak Kufî, eğik kufi, Sülüs, Nesih, Rika gibi yazı türleri ve hat sanatları göze çarpmaktadır.

Burada güzel sanatların Kur'an-ı Kerim'le iliĢkisinden de kısaca söz etmek gerekir. Teclit ve tezhib sanatı Kur‟an‟da en yüksek maharetini göstermiĢtir. Altınlı yazılı, altın yaldızlı Mushafların olduğu bilinmektedir. Duraklar pek süslüdür. BaĢlıklar, hizib ve aĢır iĢaretleri, nice sanat tenevvüüne makes olmuĢtur. NakıĢlı nefis hatla yazılmıĢ Mushaflar, tezhib sanatının bütün nefaseti burada parlar. Selef, Kur‟an‟ı her Ģeyden tecrid ederken Gazali gibi bir alim, Kur‟an‟ın böyle nakıĢlı ve yaldızlı yazılmasında bir beis görmediğini söylemiĢtir. Hatta tezyin ve tezhibde tazim olduğundan böyle yazmanın müstahsen olduğunu demiĢtir. Güzel sanatlar aĢıklarının hayran hayran seyrettikleri nice süslü cilt içindeki eĢsiz yazılar, müze ve kütüphane

salonlarını süslemektedir.

Kur‟an-ı Kerim‟i Okuma ġekilleri

Kur'an kıraatinde arz ve sema usulü ile okuma biçimleri üzerinde durmak gerekir.

Arz: Lügatte, bir Ģeyi bir kimseye göstermek, ibraz ve izhar etmek anlamlarına

gelir Kıraat ıstılahında talebenin hocasına, kıraatten takip ettiği rivayet veya tariki okuması demektir. Bu usul, Hz. Peygamber'in her ramazan ayında Kur'an'ı Cebrail‟e arzetmesine dayandırılır ki bu konuda Ebu Hureyre Hz. Peygamber'in vefat ettiği yıl Kur'an'ı Cebrail'e iki defa arzettiğini rivayet etmektedir.

Sema: Lügatte iĢitmek ve dinlemek anlamlarına gelir Kıraat ıstılahında

hocanın okuyup talebenin dinleme Ģeklindeki talime denir. Suyuti kıraati hocadan dinlemenin üzerinde durulmasına değer bir husus olduğunu kaydeder ve Ģöyle der: “Çünkü sahabe Kur'an'ı Hz. Peygamber'den bizzat bu yolla almıĢtır. Fakat kurradan hiçbiri Hz. Peygamber'den kıraat almamıĢtır”. Aslında bu gayet doğaldır. Ama Suyuti'nin 'kurradan hiçbiri Hz. Peygamber'den kıraat almamıĢtır' Ģeklindeki açıklamasına katılmak mümkün değildir. Zira bu zaten imkânsızdır. Fakat Suyuti bu sözü ile Ģayet sahabe içerisinde kıraat imamlarının okuduğu gibi Kur'an'ı okuyanların bulunmadığına dikkat çekmek istiyorsa bu doğru bir tespit değildir. Çünkü bizzat Hz. Peygamber'in bazı sahabelere Kur'an okutup dinlediğini yukarıda kaydetmiĢtik. Sema ile arz usulleri kısacı Ģöyle değerlendirilmektedir: “Sema ile arz usulleri hakkında hangisi daha evladır Ģeklinde bir takım sualler akla gelmiĢtir. Aliyyu'l-Kari “hıfza daha yakın olduğundan (imkan verdiğinden) arz yolunun daha evla olduğunu” zikrediyor. Bu tespitin yerinde olduğu kanaatindeyiz. Çünkü talimde esas olan talebeye kıraati öğretmektir. Bu da talebenin derse hazırlanması ve onun doğrusunu- yanlıĢını tespit edip, düzeltecek olan hocasına sunmasıyla olacaktır”.

Tertil: Sözlükte bir Ģeyi açıklamak, bir Ģeyin uygunluğu, sözü güzel ve doğru

söylemek, ahenk ve intizam, bir Ģeyin düzgün, düzenli, güzel ve muntazam olması; sözü güzel, yerinde ve itinalı söylemek, bir Ģeyi düzenlemek ve sıralamak demektir. Istılahta ise Kur‟ân‟ı yavaĢ yavaĢ, anlamını düĢünerek, harflerin mahreçlerine ve tecvid kurallarına dikkat ederek, anlama göre sesini yükseltip alçaltarak ve itina ile okumak anlamına gelir. Veya tertili, “her harfin hakkını vermek, belli etmek ve acele etmemek suretiyle okumaktır” veya “bir Ģeyi güzel tensik ve tertip ile kusursuz olarak açık açık hakkını ifa ederek tebyin eylemektir...” Ģeklinde tanımlanmaktadır. Kur'an'ın tertili de böyle her harfinin, edasının, nazmının, manasının hakkını doyura doyura vererek okunmasıdır Ģeklinde veya her harfin hakkını vermek belli etmek ve acele etmemek suretiyle okumaktır diye de tanımlanmaktadır.

Görüldüğü gibi tanımlar birbirine oldukça yakındır. Ayrıca bu manada bir de teressül kelimesi geçmektedir. Teressül yavaĢ yavaĢ dikkatle, harflerin mahreçlerine, medd ve kasra riayetle okumaktır.

Furkan 25/32. ve Müzzemmil 73/4. âyetlerde tertil kelimesi geçmektedir. Kur‟ân okumada tertil, acele etmeden aheste aheste, manalarını düĢüne düĢüne okumak; vakıf yerlerinde durmak; sesi alçaltmak ve kıraat esnasında mahzun olmaktır. Tertil ayrıca okurken teenni ile ve ağır ağır ilerlemek, harf ve harekelerin arasını tıpkı bir kimsenin diĢlerinin aralığı ve papatyanın yaprakları gibi açmak; aĢırıya kaçmadan kelimelerin arasını açmak; okuyuĢ esnasında yavaĢ yavaĢ sükûnetle ilerlemek; harfleri tek tek çıkartmak; Kur‟an‟ın lafızlarını vurgulayarak telaffuz etmek, Kur‟an‟ın bütününe nüfuz etmek için tefekkür ederek fasîh bir Ģekilde okumak ve harflerin güzelleĢtirilmesi, vakıfların bilinmesi gibi anlamları ifade eder.

Hz. Ali tertili Ģöyle tanımlamıĢtır: “Tertil, harfleri doğru çıkarmak (tecvîdu‟l- hurûf) ve okurken durulacak yerleri bilmektir (ve ma‟rifetu‟l-vukûf)”.

Tecvid nazarı dikkate alındığında diyebiliriz ki, tertil, Kur'an harflerinin en güzel bir Ģekilde okunması ve nerelerde durulup durulmayacağının bilinmesidir.

Tahkik: Bir Ģeyi eksiksiz ve ziyadesiz, hakkıyla yapmaktır. Kıraat ıstılahında

ise, her harfin hakkını vermek, hareke, izhar ve gunneleri çok titiz bir Ģekilde hassasiyet göstererek ve harflerin birbiri ile karıĢmamasına da dikkat ederek okumaktır. Çoğu zaman tertille eĢ değerde görülebilir ama tertilde, okunan ayetlerin anlamlarını da nazarı dikkate almak yani manasını da bilerek ve ona göre hareket ederek okumak gerekir.

Hadr: Bir Ģeyi süratle okumak demektir. Istılahta ise Kur' an-ı Kerim'i tecvid

kaidelerine uymak suretiyle, en hızlı bir Ģekilde okumaktır.

Süratle konuĢmak manasına da gelen bu kelimeyi, medd-i munfasılı ve medd-i arızı bir, medd-i muttasılı iki, meddi lazımı üç medd-i lini hiç uzatmadan veya bir elif miktarı medd ile okumak Ģeklinde tanımlayabiliriz. Burada Ģunu da belirtelim ki, bu tür okuyuĢta harflerin mahrecinden çıkartılmasına azami derecede dikkat edilmesi gerekir.

Tedvir: Bir Ģeyi çevirmek, döndürmek anlamına gelmektedir. Kıraat

ıstılahında ise tahkik ile hadr arasında orta bir okuyuĢtan ibarettir. Bu tür okuyuĢta meddi muttasıl ve meddi munfasıllar kısaltılarak üçer elif miktarı medd ile okunurlar. Medd-i lazım ile sükunu lazımlı olan meddi lin üçer, medd-i arız ise iki elif miktarı medd ile okunur.

Özet

Kur‟an-ı Kerim Hz. Peygamber‟e 23 yıl süre içinde indirilmiĢ Allah‟ın kelamıdır. Bu kelam Hz. Peygamber döneminde yazılmıĢ, okunmuĢ ve ezberlenmiĢtir. Bu gelenek bugüne kadar da devam ede gelmiĢtir. Kur‟an-ı Kerim Ġslam Dininin en önemli kaynağıdır. Bu münasebetle onun sadece okunması, ezberlenmesi ve yaĢam kitabı olmasının yanında güzel sanatlara da ilham kaynağı olmuĢ ve onun sahifeleri ve yazısı hakkında çok farklı iĢlemler tarih boyunca yapılmıĢtır. Ġlk ismi Mushaf‟tır. Ancak Mushaf kelimesini Kur‟an‟ın genel bütünlüğü içerisinde ele aldığımızda Hz. Ġbrahim ve Hz. Musa‟ya verilen sahifelerden bahsedilmesi daha dikkat çekicidir. Kur‟an-ı Kerim‟in indiği günden günümüze kadar tahrif edilmeden gelmesine özen gösterilmiĢtir. Hz. Peygamber‟in Kur‟an-ı Kerim‟i nasıl okuduğu, sahabenin bu iĢlevi nasıl yerine getirdiği kayıt altına alınmıĢtır.

Kur‟an-ı Kerim‟in Fatiha ile baĢlayıp Nass suresi ile bittiğini ancak elimizdeki Kur‟anlardaki bu tertibin Hz. Peygamber zamanında böyle olmadığını söyleyebiliriz. Surelerinin sayısının 114 olmasına karĢı ayetlerinin sayısının farklılık arz ettiğini söyleyebiliriz. 6236 ayet ile 6666 ayete kadar ayet sayısı söylenmektedir. Ancak bu rakamlar farklı olsa da olan biten elimizdeki bu Kur‟an‟dan çıkarma veya eklem suretiyle ayetlerin sayısı artırılmamakta veya eksiltilmemektedir.

Kur'an-ı Kerim, kendisini 'Arapça Bir Kitap' olarak nitelemektedir. Bunun anlamı Kitabın indiriliĢ gayesine uygun bir biçimde ilk muhatapları tarafından mesajın anlaĢılmasıdır. Zira alemlerin Rabbi tarafından indirilen bu Kitabın indiriliĢ amacı mesajının muhataplarını uyandırması olduğu ayet metninde açıkça vurgulanmaktadır. Diğer taraftan „açık dille‟ anlatılmak istenen muradın toplumun entelektüel bir kesiminden ziyade her kesimin kolayca anlayabileceği kitap olduğudur. Muhatapların Arap olmasından dolayı açık dil mantığıyla mesajın da Arapça olmasını gerektirmektedir.

Kur‟an-ı Kerim‟in güzel okunması ve doğru bir biçimde telaffuz edilmesi için tecvid ve kıraat konusu geliĢtirilmiĢ ve bu okuyuĢun temelleri ta Hz. Peygamber zamanına kadar götürülmeye gayret edilerek tarihi temel dayanakları bulunmaya çalıĢılmıĢtır. Ama gerçekten Kur‟an-ı Kerim‟in daha düzgün okunması için Müslümanların üzerine düĢenleri yaptığını söylemek mubalağa olmasa gerek. Zira Müslümanlar çok titiz bir biçimde Kur‟an-ı Kerim‟in okunmasına, yazılmasına ve ona karĢı elinden gelen her türlü saygıyı gösterme noktasında bazen de aĢırıya kaçtığı da olmuĢtur. Ama bu durum onun Kur‟an‟a olan saygılarından kaynaklanmaktadır.

sağlamak için baĢta hareke ve noktalar olmak üzere çeĢitli iĢaretler belirlemiĢler ve bunları zaman içinde geliĢtirilmiĢlerdir.

Kur‟an okuma biçimleri de tespit edilmeye çalıĢılmıĢtır. Arz ve sema usulü ile okuma biçimlerinden tahkik, tedvir ve hadr daima dikkat çeken kavramlar arasındadır.

Sorular

1. AĢağıda verilen seçeneklerden hangisi Kur‟an‟ın tanımında yer almaz.

A) Ġnmeye baĢladığı günden günümüze kadar değiĢmeden hem yazı hem de okum yolu ile gelen

B) Tevatüren nakledilen

C) Okunması ile ibadet edilen,

D) Kolay okunabilmesi için çeĢitli iĢaretleri taĢıyan, E) Fatiha ile baĢlayıp Nass suresi ile biten,

2. Suhuf kelimesi Arapça olup Türkçemizde kullandığımız sayfa kelimenin çoğuludur. AĢağıdaki seçeneklerden hangisi suhuf kelimesinin anlam alanına doğrudan girmemektedir.

A) Yazılacak B) YazılmıĢ C) Yayılan D) Kitap

E) Üzerinde yazı yazılan Ģey. 3. “suhuf-u ula” ifadesinin anlamı nedir

A) Önemli sahifeler

B) Son sahifeler

C) Yüce sahifeler

D) Değersiz sahifeler

E) Ġlk sahifeler

4. Kur'an-ı Kerim'i farklı Ģekillerde okuma iĢine ne denir. A) Kıraat

B) Tecvid, C) Kurra, D) Yorum E) Sahih

5. Riayet ederek okunduğunda dinleyiciler üzerinde derin tesir bırakan Kur‟an‟ın güzel okunmasını sağlayan tecvidin kök anlamı aĢağıdaki seçeneklerden hangisinde doğru olarak verilmiĢtir.

A) Tefekkür etmek, B) Cömert olmak C) Okumak, D) Dinlemek,

Cevaplar:

6. D Cevabınız yanlıĢsa Kur‟an-ı Kerim‟in tanımı bahsini yeniden okuyunuz. 7. C Cevabınız yanlıĢsa Mushaf bahsini yeniden okuyunuz.

8. E Cevabınız yanlıĢsa Mushaf bahsini yeniden okuyunuz.

9. A Cevabınız yanlıĢsa Tecvid konusunu tekrara ve dikkatlice okuyunuz. 10. B Cevabınız yanlıĢsa Tecvid bahsini yeniden okuyunuz.

Kaynaklar

Beğavi, Mealimu‟t-Tenzil, Beyrut, trs.

Buhari, Muhammed b. Ġsmail, es-Sahih, Ġstanbul 1979 Çetin, Kur‟an Ġl. ve Kur‟an-ı Kerim Tarihi, Ġstanbul 1982. Ġbn Ġshak, Muhammed, es-Sire, Beyrut, thr.

Ġbn Kuteybe, Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dineveri, Te‟vilu MüĢkili‟l-Kur‟an

(nĢr. Es-Seyyid Ahmed Sakra), Kahire 1393/1973.

Ġbn'ul-Cezeri, en-NeĢr fi Kıraati‟l-AĢr, Kahire, thr. Ġsmail Raci Fârûkî, Ġslam Kültür Atlası, Ġstanbul 1999. Keskioğlu, Kur‟an-ı Kerim Bilgileri, Ankara.

Mevdudi, Ebu‟l-Ala, el-Mebadiü‟l-Esasiyye li Fehmi'l-Kur'an, Kuveyt 1391.

Muhammed Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, (Çev. Dr. Macit YaĢaroğlu), Ġstanbul 1965. Muhsin Demirci, Tefsir Terimleri Sözlüğü, Ġstanbul 2009.

Müslim, es-Sahih, Mısır 1955.

Necati Tetik, Kıraat Ġlminin Talimi, Ġstanbul, thr.

Nihat Temel, Kur‟an Kıraatında Vakf ve Ġbtida,Ġstanbul.

O. Zeki Pakalın: Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Ġstanbul Ömer Dumlu, Kur‟an Tefsirinde Yöntem, Ġzmir 1998

S. Mollaibrahimoğlu, Yazma Tefsirler, Ġstanbul 2002,

Salih Akdemir, Kur‟an‟ın Toplanması ve Kıraat Meselesi, I. Kur‟an Sempozyumu, Ankara 1994.

Süleyman AteĢ, Yüce Kur'an'ın ÇağdaĢ Tefsiri, Ġstanbul 1988.

ġevkani, Muhammed b. Ali b. Muhammed, Fethu'l-Kadir, Beyrut 1413/1993. Sıtkı Gülle, Tecvid Dersleri, Ġstanbul 2006.

Taberi, Ebu Ca‟fer Muhammed b. Cerir, Camiü‟l-Beyan an Te‟vli Ayi‟l-Kur‟an, Mısır 1373/1954.

ÜNĠTE 3

HARFLERĠN MAHREÇLERĠ VE

Belgede Kur'an-ı Kerim (sayfa 52-62)

Benzer Belgeler