• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM: ŞUHLUK VE ŞUHÂNE TARZ KAVRAMLARI Şûhluk ve Şûhâne Tarzın Anlam Çerçevesi

1.2. Şuhane Tarzın Şuh Sevgilisi

Sevgilinin eziyet edici yönlerini törpüleyen şuhâne tarz, pek çok klasik şairin elinde beşerî aşkı temeline almıştır. Bu ele alış, şuh nitelikte de olmuştur.

Böyle bir nitelik sevgiliyi cumba ve kapı arkalarından koparmş önce âşığının tenha viranesi ya da hanesine misafir etmiş, kaçamak buluşmaların eksenine yerleştirmiştir. Sonra sevgili, cismanî niteliğini de sergilemiş, âşığına kur yapmış, âşığıyla gezmiş, kaçamak buluşmaları alenî seyre dönüştürmüş, âşığının hanesine teklifsiz gelerek onunla içmiş, eğlenmiş, onun göğsüne mihman olup giysilerinden tecrit olabilmiş, bakışları doyuran güzelliği yanına şuh yakınlaşmayı ve afrodizyak arzuları da koyarak kendisini âşığına bırakmıştır.

Bu tarz tahayyüllerin şiirsel söylemlerini şuh tarzda bulmak mümkündür.

Böylece klasik şiir, Dehhânî ile başlayan süreçte şuhluğu aşama aşama geliştirmiş, pek çok şairin katkılarıyla somut ve beşerî karakteriyle beliren

26

sevgiliyi şuh duygularla betimleyerek aşkın maddi zevklerinden bahseden şuhâne tarzı yakalamıştır. Bu tarz şiirlerde sevinç ve çoşkunluğun kadın güzelliğine şuh bir üslupla yayıldığını görmekteyiz. Bu tarzın klasik şiirin gelişim sürecinde en önemli temsilcisi elbette Nedîm olmuştur. Ancak Nedîm bu tarzın zirvesi olmuş 13-18. yüzyıllar arası birçok şair, şuh beyitleriyle ya da gazelleriyle bu tarzı aşama aşama olgunlaştırmışlardır. Birçok divan bu tarz beyitlerin sevgili bağlamında şuh manalarıyla doludur. Bu şuhluğun öncüsü olan Nedîm “şuhâne bir gazel tarzı oluşturarak hayatı bütün zevk ve nimetleriyle yaşamayı gaye edinmiş bir şair niteliğiyle duygularını serbestçe ifade etmiştir.

Somut güzellere karşı aşk hislerini samimiyetle söylemiş, aşkın her türlü heyecanlarını ve çapkınlıklarını açık bir şekilde söylemekten çekinmemiştir.

Bunları söylerken güzellikle, zekice söylemlerle, bayağılığa düşmeden ilerlemiştir. Nedîm’in incelikle başardığı bu tarz, onu takip edenlerin üsluplarında nezaketten uzaklaşmaya başlar ve kimi zaman da hiciv, alay, argo ve müstehcen ifadelerle yüklü bir şekle dönüşür (Toprak, 2017: 33). Bu doğrultuda Nedîm’e ve takipçilerine ulaşan çizgide zengin birikimi ile şuhâne tarzın klasik şiirimizdeki görünümlerine beyitler üzerinden değinmek ve şairlerin bu tarza tasvir ettikleri şuh sevgili bağlamında ne tür katkılar yaptıklarını belirlemek gerekmektedir.

Sevgiliyi şuh sayılabilecek özellikleriyle ve beşerî nitelikleriyle işleyen klasik şairlerden ilki Dehhânî olmuştur. Şair; sevgiliyi, hayat ve şiir felsefesi bağlamında tasvir etmiş, bu tasvire hazzı ve neşeyi, işretin mevsimi enfes bir bahar tablosunu, bu tablonun esriklik/sarhoşluk aracı kadehi ve hayatın ana değer veren güzel ve güzelliklerle yaşanmasını öngören zihniyetini eklemiştir.

Bu nitelik onun gazellerinde daha belirgindir. O, gazellerinde dünyaya tutkun, mutlu, neşeli; şaraba ve güzellere meyyal bir şair kimliğiyle karşımıza çıkmakta, bu niteliklerini şuh sevgilinin şahsında biçimlendirmektedir:

Bir kadehle bizi sâki gamdan âzâd eyledi

Şâd olsun gönlü anın gönlümü şâd eyledi (Dehhânî, g.52/4)

27

Aşağıya aldığımız beytinde ise Dehhânî, haz ve arzuyu çağrıştıran dudağa şuh nitelikler vererek güzele ve güzelliğe olan tutkusunu izah etmiş, sevgilinin şahsında beytine ladinî bir çeşni katmıştır. Şair, beytinde sevgiliye ‘eğer İskender akik taşı gibi kırmızı dudaklarını emseydi, ölümsüzlük suyunu istemezdi’ şeklinde seslenerek sevgilinin dudakları ile âb-ı hayât arasında ilgi kurmaktadır. Bu ilgi, “em” sözcüğünün tevriyeli kullanımını bir nevi ortadan kaldırarak yerine dudağın lezzetini ikame etmekte, bu ikame âşıklara ölümsüzlük bahşeden dudaktan alınan hazzı ifade edercesine bir su gibi akıcılık kazanmaktadır. Bu akıcılığın şair ve sevgiliyi şuhâne bir tabloda buluşturduğunu görebilmekteyiz. Dehhânî, bu söylemlerinde pek çok klasik şair gibi, geleneğin öngördüğü mazmunları kullanmakta, dudakların “la’l” ve “âb-ı hayât”a olan benzerliğini, İskender-Hızır ilgisi içerisinde ifade etme yoluna gitmektedir:

Eğer emseyidi senün leb-i la’lünden İskender

Niderdi isteyüp bunca cihânda âb-ı hayvânı (Dehhânî, g.101/4)

Dehhânî, aşağıdaki beytinde ise ızdırabı cana minnet bilen pek çok klasik şairin şiirlerinde ödül olarak gördükleri sevgilinin eziyetini sorgulamakta, bunu tasvip etmediğini belirtmiş olmaktadır. Bu yönüyle Dehhânî, sanki sevgiliden gelen her şeye evet diyen, eziyetlere katlanmaktan hoşnutluk duyan pek çok klasik şairin söyleminin karşısında konumlanmakta, bu şiirsel söylemiyle sevgiliyi beşerî nitelikleri içerisinde tasvir etmektedir. Çünkü Dehhânî, eşsiz güzelliğiyle mağrur olan sevgiliye kemale ermiş güzelliğinin bir noksanı yok mu diye sorarken, aslında bu güzelliğin de eksiklikleri olduğunu, onunla övünmesinin yanlış olduğunu sevgiliye hatırlatmaktadır. Böylece şair, sevgilinin her şeyine katlanan bir âşık olmadığını da belirtmiş olmaktadır. Bu özelliğiyle şair, Fuzûlî tarzı bir platonik aşktan yana değil, dünyevî yönüyle tanıdığımız Nedîmâne tarzın, yani şuhâne tarzın taraftarı olduğunu göstermiş olur. Bu yönleriyle Dehhânî, şiirimizin dışa dönük beşerî yönünü ifade etmektedir:

Cemâl-i hüsnüne mağrûr olursın

Kemâl-i hüsnünün noksânı yok mı (Dehhânî, g.100/6)

28

Dehhânî, aşağıda verdiğimiz beyitlerinde ise sevgiliyi pek çok özellikleriyle betimleyerek bütüncül bir sevgili portresi vermektedir. Bu portede beşerî sevgilinin dişleri saflıkta inci gibi, mücevher gibi parlamaktadır. Klasik gelenekte de ifade edildiği gibi yüzü gül, saçı sümbül, boyu servi, dudağı şeker gibi olan sevgilinin nitelikleri, şuh özellikler taşımakta ve bu konuda estetik bir alan açmaktadır. Bu alanın şuh sevgili imajının bilinen ilk örnekleri olması kanımızca şairin şuhâne tarza olan katkısını ve öncülüğünü göstermesi yönüyle dikkat çekicidir:

Zihî gevher ki arulıkda güher-veşdür dişi lü’lü

Yüzin görüp urur yere özin her dem gül-i hod-rû (Dehhânî, g.103/1) Yüzi güldür saçı sünbül boyı serv ü lebi şekker

Melek-sîret hasen-sûret kaşı fettân gözi câzû (Dehhânî, g.103/2)

Böylece Dehhânî, sevgiliyi ilk kez dünyevi ve somut düzlemde ele almış onu şuh sayılabilecek özelliklerle anlatmıştır. Onun bu konudaki çabaları devrinde ve sonrasında pek çok klasik şairce devralınarak geliştirilip, zenginleştirilmiştir. Böylece şuhâne bir tarz oluşmuş, sevgili şuh nitelikleriyle de ön plana çıkmaya başlamış, bu nitelikler Nedîm tarafından tescillenerek, şuh sevgili tamamen görünür hâle getirilmiştir. Bu görünürlülük Nedîm takipçileri tarafından da sürdürülmüştür.