• Sonuç bulunamadı

2.5. ARAP DİLİ VE BELÂGATINE DAYANMASI

2.5.3. Şiir ile İstişhâd Etmesi

Arap edebiyatın bel kemiğini oluşturan şiir, Arap toplumu arasında öteden beri önemli bir yer edinmiştir. Bu önemin bir göstergesi olarak yapılan panayır ve eğlencelerde başköşe şairlere ayrılmış ve toplum onları ilgiyle dinleyip onlara tevecüh etmiştir. Bazı şairlerin şiirlerine kutsalık atfedlimiş ve Kâbe duvarına asılmıştır. Hz. Peygamber’in (s.a.s) şiire olumlu bakması hatta bazı şairlerin onun huzurda şiir okuması şiire olan ilginin artmasını sağlamıştır. Hz. Ebûbekir’in kızı Esmâ’dan rivâyet edildiği kadarıyla Zübeyr b. ‘Avvâm, sahabelerin toplandığı bir meclisin yanından geçerken Hassan b. Sâbit’in şiir okuduğunu ama hiç kimsenin onu dinlemediğini görünce, size ne oluyorda sizi bu halde görüyorum, neden İbn Kurey’a’nın şiirlerini dinlemiyorsunuz? Hâlbuki Peygamber efendimiz onu dinler ve o şiir okuduğu sırada başka bir şeyle meşgul olmazdı. Hz. Ali’den rivâyet edilen, şiir sözün ölçüsüdür, cümlesi ve İbn Abbâs’a dayandırılan şu söz: “Allah’ın Kelamında bir şey okuyup anlamadığınız zaman onu Arapların şiirlerinde arayınız! Çünkü şiir Arapların

340Âyetin anlamı: ...Sonra Allah onkarın yapmakta olduklarına da şahittir. 341Âyetin anlamı: Sonra onu açıklamak da bize aittir.

342 Âyetin anlamı: Savaştan geri kalan üç kişinin de tevbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün genişliğine

rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmış, böylece Allah (ın azabından) yine ona sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra dönsünler diye, onların tövbelerini de kabul etti. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir.

divanıdır” bu konuya örneklik teşkil etmektedir.344 Bunun farkında olan müffesirler, çoğu zaman şiirlerden yararlanmış Kur’ân’ı tefsir ederken bazı mübhem sözlerin teybini ve işkallerin halli için şiire başvurmuştur. Zamanla tefsir ilminin yanında diğer ilimlerde de Arap şiiri kullanılmaya başlanmış, akatarılanların desteklemesi için onunla istişhâd edilmiştir. Müellifimiz, çoğunu giriş bölümlerinde olmak üzere şiirle istişhâd yöntemine müracat etmiş ve bu alandaki başarısını gözler önüne sermiştir.

Giriş bölümünde şiire müracaat etmesi: Çeşitli alanlarda yetenekli olan müellif şiir ile ilgilenmiş, bu ve diğer eserlerinde şiir ile delillendirme yöntemini kullanmıştır. Cahiliye dönemi şairlerinden, hicri üçüncü asra kadar yaşamış olan şairlerin ve âlimlerin şiirlerini nakletmiştir. Çok sayıda şiir nakleden müellif kimi zaman şiir beyitlerinin bir bölümünü eksik aktarmıştır. Genel olarak şiirden önce şairin ismini veren müellif azda olsa şair adı belirtmeden (اوﺪﺸﻧاو , ﺪﺸﻧاو), sözcüklerini kullanıp şiiri nakletmiştir. Bu bölümde şiirlerin kullanılmasının temel amacı lüğavi tahlillerin sağlam bir zemine oturtulamsını sağlamak ve ele alınan harflerin cümleye kattığı değişik anlamları ifade etemektir. Aktardığı şiirlere kısa açıklamalar yapıp istişhad ettiği noktayı belirlemeye çalışan müellif, kimi zaman bir konu hakkında birden fazla şiir kullanmıştır.

Örnek: :ﺮﯿھز لﺎﻗ ﺎﮭﺑاﻮﺑا :ءﺎﻤﺴﻟا بﺎﺒﺳاو...

ﻢﻠﺴﺑ ءﺎﻤﺴﻟا بﺎﺒﺳا لﺎﻧ ﻮﻟو ﺎھﺎﻘﻠﯾ ﺔﯿﻨﻤﻟا بﺎﺒﺳا بﺎھ ﻦﻣو

...

Kitâbü’l-Elîf bölümünde ele aldığı 36. bâb olan (بﺎﺒﺳﻻا), sözcüğünün ve türevlerinin lüğavi tahlillerini yapan müellif, bu kelimenin (ءﺎﻤﺴﻟا بﺎﺒﺳاو), terkibinde göğün kapıları anlamını kazandığını belirterek aktardığı bu bilginin doğruluk derecesini yükseltmek için Mu’alâkât-ı Seb’a345yazarlarından olan Züheyr b. Ebî Selmâ’nın (?) şu beytiyle istişhâd etmiştir:

Ölüm kapısından çekinen kişi onunla karşılaşacaktır.

344 Ebu Ali el-Hasan b. Şerîk el-Ezdî, el-Umdetu fi Mehâsini’ş-Şiiri ve Âdâbihi ve Nakdihi, thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, Dârü’l-Ceyl, Suriye (1401/1981, beşinci baskı), I/28-30.

345Diğer adı, cahiliye şiiri olan Mu’alâkât-ı Seb’a İslamdan önceki arap şiirinin en eski örneklerindendir.

Ukâz panayırında düzenlenen müsabakalarda seçilerek, Kâbe duvarına asılan bu şiirlerde kahramanlık, kabile reislerine övgü, sevgi ve çöl hayatı gelişmiş bir dil kullanılarak anlatılmıştır. Rivayetlerin çoğunluğuna göre Mu’alâkât-ı Seb’a yazarları şunlardır: İmrü’l-Kays, Türfetü’l-Abid, Züheyr b. Ebî Selmâ, Lebîd b. Rabîa, Amr b. Gülsûm, Antere b. Şedâd, Hâris b. Halze. Bknz. Ebu Abdillah el-Hüseyin

Göğün kapılarına merdivenle ulaşsa da346

Bu şiir de “esbâb” lafzı kullanılmış ve bu sözcükten kast edilen kapdır.347

Örnek: ﺎﻗرو ﮫﺘﻤﯿﻗوا ارﺎﻨﯾد ﮫﻨﻣ ﺬﺧ : لﻮﻘﺗﺮﯿﺨﺘﻠﻟ دﺮﯾو. اﺮﻤﻋ وا اﺪﯾز ﺖﯿﺋر :لﻮﻘﺗ ﻚﺸﻠﻟ ﺪﯾﺮﯾ فﺮﺣوا . ﻰﻨﻌﻤﺑ دﺮﯾو ) ﻞﺑ ( ءاﺮﻔﻟا ﺪﺸﻧاو : ﺢﻠﻣا ﻦﯿﻌﻟا ﻰﻓ ﺖﻧا ﻞﺑ ﺎﮭﺗرﻮﺻو ﻰﺤﻀﻟا ﻖﻧور ﻰﻓ ﺲﻤﺸﻟا نﺮﻗ ﻞﺜﻣ تﺪﺑ ...

Müellif, Kitâbü’l-Elîf bölümünde geçen, 20. Bâb olan (وا) harfinin teredüt ve istediğini seçme anlamında kullanıldığını örnekleriyle birlikte aktardıktardıktan sonra (وا) harfinin, (ﻞﺑ) anlamında348 kullanıldığını belirtip, bunu Kufe ekolünün meşhur âlimlerinden olan el-Ferâ’nın şu beytiyle delillendirmiştir:

Kuşluk vaktinin parıltısında güneşin parçası gibi ortaya çıktı. Onun şekli değilde sen göze daha güzel görünüyorsun.349

İkinci (ana) bölümde şiire müracaat etmesi: Bu bölümde sade bir anlatımı benimseyen müellif, gerekmedikçe anlatımı çeşitlendirecek yöntemlere başvurmamıştır. Temel amacın vecihleri aktarmak olduğu bu bölümde şiir ile istişhâd yöntemine azda olsa yer vermiştir.350 Âyetlerin tefsirini yaparken bazı kelimelerin değişik anlamlarını vurgulamak, vechin başında verilen kelimenin doğruluğunu ispatlamak ve aktardığı bilginin aksine bir görüş bulunduğunda bu görüşü çürütmek için şiire müracaat etmiştir.

Örenek: ﺎﮭﻨﻣ ﺮﮭظﺎﻣ ﺶﺣاﻮﻔﻟا ﻲﺑر مﺮﺣ ﺎﻤﻧا ﻞﻗ) : فاﺮﻋﻻا ﻰﻓ ﻰﻟﺎﻌﺗ ﮫﻟﻮﻗ ﮫﻨﻣو ﺮﻤﺨﻟا : سﺪﻠﺴﻟا ﻖﺤﻟاﺮﯿﻐﺑ ﻲﻐﺒﻟاو ﻢﺛﻻاو ﻦﻄﺑ ﺎﻣو ( , لﺎﻘﯾ ﺎﻤﻓ ﻢﺛﻻاو : ﻢھﺪﻨﻋ رﻮﮭﺸﻣ ﺮﻤﺨﻠﻟ ﻢﺳا . اوﺪﺸﻧاو :

346 Ali Hüseyin Fâûr, Dîvânü’z-Züheyr b. Ebî Selmâ, Dârü’l-Kütûbi’l-İlmiye, Beyrut-Lübnan (1408/1988, Birinci Bsk.), s. 111.

347İbnü’l-Cevzî, Nüzhetü’l-A’yuni’n-Nevâzir fî İlmi’l-Vücûhi ve’n-Nezâir, s. 134-135.

348 Bilindiği üzere (ﻞﺑ) edatı cümleye şu anlamları katar: Aksine, tersine, hatta bile, dahi, fakat, ama,

ancak, değil, lakin, bununla beraber. Müellif, bu harfin değişik anlamlarını göz ardı ederek direk (وا)

harfinin,(ﻞﺑ)yerine kullanıldığını belirtmiştir.

349İbnü’l-Cevzî, Nüzhetü’l-A’yuni’n-Nevâzir fî İlmi’l-Vücûhi ve’n-Nezâir, s. 108

350 Bu şiirler: 115. Bâb olan (فﻮﺨﻟا) ve 43. Bâb olan (ﻢﺛﻻا) , sözcüklerinin ikinci bölümülerinde yer almaktadır.

ﺣ ﻢﺛﻻا ﺖﺑﺮﺷ لﻮﻘﻌﻟﺎﺑ ﺐھﺬﯾ ﻢﺛﻻا كاﺬﻛ ﻰﻠﻘﻋ ﻞﺿ ﻰﺘ ﺎﻀﯾا اوﺪﺸﻧاو : ارﺎﻌﺘﺴﻣ ﺎﻨﻨﯿﺑ ﻚﺴﻤﻟا ىﺮﺗو ارﺎﮭﺟ سوﺆﻛﺎﺑ ﻢﺛﻻا بﺮﺸﺗ ... ﻧﻻا ﻦﺑا لﺎﻗو رﺎﺒ : ﺮﻤﺨﻟا ءﺎﻤﺳا ﻦﻣ ﻢﺛﻻا نا ﺔﻐﻠﻟا ﻞھا ﺪﻨﻋ ﺢﺼﯾ ﻻ . ..

Müellif, 43. Bâb olan (ﻢﺛﻻا), sözcüğünün vecihlerini aktardığı ikinci bölümün altıncı vechinde, bu kelimenin içki anlamını ifade edecek şekilde kullanıldığı belirtip ‘Arâf sûresinin 33. âyetinde351 geçen (ﻢﺛﻻا) lafzının içki anlamını içerdiğini aktarıp, bu sözcüğün onların (Arapların) meşhur bir içkisinin adı olduğunu belirtip şairin ismini zikretmeden şu şiiri nakletmiştir:

Aklımı yitirine (sarhoş olana) kadar içki içtim. İşte içki böyle akılları baştan alır.

Bir şiir ile yetinmeyen müellif ardından yine şair ismi vermeden şu şiir aktarmıştır:

İçkiyi açıkça bardaklarda içtiğinde

Kokunun aramızda yayıldığını göreceksin.

Müellifin bu iki şiiri delil olarak sunmaktaki amacı el-İsm lafzının içki anlamında kullanılmış olduğunu göstermektir. Bir de müellifin İbnü’l-Enbârî’nin ağzından352aktardığı gibi bu konuda farklı görüşler bulunmaktadır.353