• Sonuç bulunamadı

Şifâ-i Kulûb‟de Kerâmet Ġle Ġlgili Meseleler

Tasavvufi eserlerde ve Ġslâmi kaynaklarda, genel olarak nitelik ve nicelik bakımından benzer olan fakat sahiplerinin konum ve özelliklerine göre farklı isimlendirilen hârikulade olaylarla sahibinin dinî konumu arasında doğru bir iliĢki kurulmuĢtur. Seyyidî de eserinde bu çeĢitli harikulade olaylar ve kerâmetle ilgili konular üzerinde durarak, bazı açıklamar yapmaktadır. Bu açıklamaları yaparken bazen bunların tanımlarını ortaya koymuĢ bazen de eleĢtirilerini dile getirmiĢtir. ġimdi eserinde yapmıĢ olduğu tanım ve yorumları ayrıntılı bir Ģekilde ele alarak onları açıklamaya, daha sonra da bu eleĢtirilerinin değerlendirmesini yapmaya çalıĢacağız. Çünkü salih müminlerden zuhur ettiği kabul edilen bazı olağanüstü olayların, onların velayet mevkiinde olduklarını göstermesi ve bu özelliklere sahip olan kimselere saygı duyup, hürmet gösterilmesi ve sözlerine itimat edilmesi gerektiği için bu olayların Ġslâmî çerçevede değerlendirilmesi önemlidir.

Seyyidî ilk olarak eserinde, çeĢitli garip-acayip hallerin açıklanması Ģeklinde ayrı bir baĢlık açmıĢtır ve bu bölümde normalde âdetten olan Ģeylere karĢı, muhalif olan sekiz durumun varlığından bahsetmiĢtir. Bunların da dördünün ahbabda, dördünün düĢmanda olduğunu belirtir. Bunlardan ilki “sihir”dir ve uzunca bu durumu açıklar. Ġkincisinin ise, “istidrâc” olduğunu söyler ve onu açıklar: o emr-i

255 Ali b. Osman el-Cüllâbî el-Hucvîrî, Keşfü’l-Mahcûb (Hakikat Bilgisi), haz. Süleyman Uludağ, 1.

178 harikadır ki onu iddia edenin isteği ve garazı üzere gerçekleĢtiğini, fakat bu olayın gerçekleĢmesinde imâna ve salih amele gerek olmadığını belirtir. Eserinde açıkladığı üçüncü olağanüstü hâl, ”ihânet”tir ve onuda Ģu Ģekilde açıklar: o emr-i harikadır ki iman ve salih amelle birlikte olduğunu fakat bunların dava edenin muradı üzre olmadığını belirtir.256

Olağanüstü hâlleri açıklarken; yalancı ve gaibden haber vericilerin, çeĢitli falcıların ve büyücülerin pîrlerinin Ahmed bin A‟sam olduğunu bildirir. Eserinde Rasûlü Ekrem (a.s.)‟e on bir düğümle, kuyunun içindeki taĢın altına koyarak yapmıĢ oldukları büyüden bahseder. Bu durumun da Hz. Ali (r.a.)‟ye iki melek tarafından rüyasında bildirildiğini ve bu olay üzerine muavvizeteyn surelerinin nuzûl olduğunu, böylece bu olayın da def edildiğini anlatır. Böyle bir durumdan korkanların da muavvizeteyn surelerine baĢvurmalarını tavsiye eder. Bunların kâfirlerin, münafıkların ve zâlimlerin isteklerine göre zuhûr ettiğini bu sebep ile onların ma‟rûr olup kendilerinin iyilikte olduklarını zannetmelerine sebep olduğunu, bu yüzden de selefin neden Rabbü‟l-Âleminden çok fazla kerâmet istemediklerini açıklar. Asrımızda diye bahseredek döneminde kerâmet davasında bulunanların hallerinin yakında zikir olunacağını ve bunların ne olduğunu açıklayacağını söyler ve Hz. Mehdî‟nin onlardan Ģer-i Ģerifin intikamını alacağını söyler.257

Seyyidî birçok fasık ile fâcirin, kerâmet ve benzeri çeĢitli harikulade olaylara büründüklerini bildirir. Bizim kerâmeti inkar ettiğimiz gafillerin hatırına gelmesin ki bu bizim ezberlediğimiz beyitlerdendir der ve kerâmeti inkar etmediğini açıklamaya çalıĢır. Fakat bâtıl-ı fâsık ve fasidden meydana gelen kerâmeti inkar etmeyenler için münkir olursun der ve “kiĢi sevdiğiyle beraberdir”258

hadisini zikrederek de bunun nedenini açıklamaya çalıĢır. Sonra da Hz. ġiblî (v. 334/946)‟den bahseder.259

Seyyidî eserinde daha sonra, ashbabda bulunan dört harikulade olaydan bahseder. Bunların ilki de “irhasât”tır. Bunu da peygamberlere nübüvvet nuru gelmeden önce meydana gelen harikulade olaylar, Ģeklinde açıklar. Ġkinci olarak

256

Seyyidî, a.g.e. , vr. 55a.

257 Seyyidî, a.g.e. , vr. 55b.

258 Buhârî, Edeb, 96; Müslim, Birr, 165. 259 Seyyidî, a.g.e. , vr. 56a.

179 “nübüvvet mücizelerini” açıklar. Bu ikincisinin de meydana gelmesinin enbiya-i izâmın rıhletlerinden sonra muhâl olduğunu belirtir.260

Seyyidî eserinde, “Evliyâdan kerâmet enbiyaya mu‟cizdir.” demenin zâhiri manasından baĢka mananın verildiğini belirtir. Ahbabdan gerçekleĢen üçüncü olağanüstü hâl olarak da “Kerâmet”i açıklar ve âlimden da‟vasız ve nezî‟siz ortaya çıkan harikulade bir olay olduğunu belirtir. “Ġânât”ı izah ederken, kerâmet ehli âlimden farzları, vacipleri ve müstehab sünnetleri sakınarak öğrenen mü‟minlerin avamlarından sadır olan hareketler olduğunu ve buna itibar edilmediğini belirtir. Kerâmet ehlinde bulunmaması gereken özellikleri sayarken de bunlar arasında kıbleye karĢı tükürmek ve mekân-ı eĢrafeye sol ile ehasseye sağ ile girmek gibi örnekler verir. Sonra ittifâkla kabul edilen büyük günahlardan iĢleyen ve devamlı olarak küçük günahlardan sakınmayan ve bunu yaptığı bilinen kiĢilerin evliyây-ı Ģeytan olmalarında Ģüphe yoktur der.261

Seyyidî bu yukarıda anlattığı sekiz harikulade olayı aynı Ģekilde beyit halinde de dile getirerek tek tek açıklar. Bu beyitlerde ayrıca, namaz kılmayı, hatta tahareti bilmeyen velilerin olduğunu ve bunların kerâmet iddiasında olduklarını bildirir. Bu güzel, harikulade olayların gerçek ilim sahibi kiĢilerden kalkarak, cahillere kalmasından Ģikayet eder. Bu hâllerin de kıyamet alâmetlerinden olduğunu söyler. Seyyidî eserinde bu sekiz hâlin açıklamasının tamam olduğunu bildirir. Bunlara karĢı alınacak önlemler arasında, cehaletten ve ahmaklıktan geri durularak insanın Rabbine karĢı itaat etmesi gerektiğini, bunlardan sakınılarak, tefekkürle doğrunun bulabileceğini ve bu duruma karĢı ısrar etmeyerek, tövbenin Ģart olduğunu belirtir.262

Böylece Seyyidî‟nin eserinde kerâmetle ilgili üzerinde durduğu noktaları incelemiĢ olduk. ġimdi ise çalıĢmamızda onun yapmıĢ olduğu eleĢtirilerin değerlendirmesini yapmaya çalıĢacağız.