• Sonuç bulunamadı

ŞİİRLERİ BU TASAVVURU ANLATIR

Belgede ARALIK 2021 ISSN PARLAMENTER (sayfa 79-82)

üzerinde mutabık

kaldığı, Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen “Zülkifl” ve

“Elyasa” Peygamberlerin kabirlerinin yanında, yakınında bulunan bir yerleşim yeridir. Ergani’de Zülkifl Peygamberin, ibadet ettiği, inzivaya çekildiği

“Makam Dağı” Zülkifl Peygamberin adını taşır. Kabri de yakındaki Eğil (Angel, Melekler Şehri) dedir. Orada doğdu ve doğduğu yere, topraklara ait “ Yaz”

şiirinde şöyle der:

“Kara incir ve nar,

Pîran ülkesinde bir pınar, Suyunun derin sülüklerden, Örülmüş saçları var.”

Sezai Karakoç bir mefkûre adamıydı, diriliş düşüncesi ve bunun tasavvurunu kuran bir mütefekkir ve eylem adamıydı.

Sezai Karakoç, Türk edebiyatında, Türk şiirinde “İkinci Yeni” diye adlandırılan akımın en önemli köşe taşlarından Yeni Şiir akımını başlatan yolu açan öncülerdendi. Sezai Karakoç’la birlikte

çok yakın arkadaşı Cemal Süreya, o yolu birlikte açtılar. Ve Cemal Süreya ona o kadar yakın ve onun şiirine o kadar değer veriyor ki- şöyle dediğini biliyoruz: “Sezai, bana bir mısra borç verir misin?”.

Düşünce ve tefekkür bakımından İkinci Yeni Akımı Şairleri ile çok geçmeden yollarını ayırdı. Çünkü onların çoğu Varoluşçu bir anlayışa sahipti. Oysa Sezai Kararoç’un bütün şiiri İslam Medeniyeti tasavvurunun şiiridir. Bütün hayatı ve bütün şiirleri bu tasavvuru anlatır. 13 sağanak hâlinde yazmıştır şiirlerini. Sağnakların ilki “Gül”

Sağnağıdır” 1951-1955 dönemini kapsayan ilk dönem şiirlerini kapsar. Son sağanak da “Kış Sağnağıdır” ve “çark bir daha döner ve ondan sonra 13’üncü sağanak da” diriliş der.

Cemal Süreya, İkinci Yeni Şiirine örnek olarak “Balkon’u” gösterir. Modern Türk şiirinin köşe taşı şiirlerinden olan,

edebiyat eleştirmenleri ve edebiyat tarihçileri tarafından önemli bir yere yerleştirilen bu şiirde yeni anlayışın yansıması olarak, imge ve çağrışım yüklüdür. Orada ölüm düşüncesini, ölüm tasavvurunu

“ balkon” kavramıyla, imgesiyle ifade eder şair.

BALKON

“Çocuk düşerse ölür çünkü balkon Ölümün cesur körfezidir e vlerde.

Yüzünde son gülümseme kaybolurken

çocukların

Anneler anneler elleri balkonların demirinde.

İçimde ve e vlerde balkon Bir tabut kadar yer tutar.

Çamaşırlarınızı asarsanız hazır kefen

Şezlongunuza uzanın ölü.

Gelecek zamanlarda

Ölüleri balkonlara gömecekler.

İnsan rahat etme yecek Öldükten sonra da.

B ana sormayın böyle nere ye Koşa koşa gidiyorum.

Alnından öpme ye gidiyorum Evleri balkonsuz yapan mimarların.”

İkinci Yeni Şairleri ile yollarını ayırdıktan sonra kendi sanat anlayışı ve estetik kurgusu ile geliştirdiği şiirini müstakil olarak inşa etmeye devam eder. Sesler, Körfez ve Şahdamardan sonra Taha’nın Kitabı, Gül Muştusu, Zamana Adanmış Sözler, Hızırla Kırk Saat, Ayinler ve Çeşmeler, Leyla ile Mecnun, Alınyazısı Saati hep aynı

tasavvuru İslam Medeniyet Tasavvuru ile Diriliş Düşüncesini şiirleştirir.

Günlük Gazetelerde köşe yazıları yazar, gençliğinde Büyük Doğu Dergisinin Sanat Edebiyat sayfasını hazırlar.

1960tan itibaren 32 Yıl boyunca aralıklarla, biriktirdiği maddi, manevi birikimleri ile 396 sayı olarak “Diriliş”

Dergisini çıkarır. Diriliş aynı zamanda bir okul, bir üniversitedir.

Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Alaaddin Özdenören, Cahit Zarifoğlu,

Erdem Beyazıt, Şakir Diclehan, Abdullah Hacıtahiroğlu, Eşfak Berki ve daha bir çok şair ve Edebiyatçının içinde yaşadığı, yetiştiği yerdir.

Kuşkusuz Sezai Karakoç adından bahsederken “Monna Rosa”dan da söz etmek gerekir.

Sezai Karakoç’un 1952 Yılında henüz 19 Yaşında iken yazdığı bu “Çağdaş Leyla ile Mecnun” şiiri etrafında çok konuşuldu.

Kuşkusuz Sezai Karakoç adından bahsederken “Monna Rosa”dan da söz etmek gerekir.

İlk bölümü 1952 Yılında “Hisar Dergisinde”, 1953 Yılında ise diğer 3 Bölümle birlikte “Mülkiye Dergisin” de yayımlandı.

1952 Baharında yazılan ilk bölümü, aynı yılın ilk yazında

Ankara-Söğütözü’nde Mülkiye Öğrencilerinin katıldığı bir piknikte şairin kendisi tarafından okunuyor. İlk bölümündeki

“ beşeri aşk” son bölümde “ilahi aşk’a”

dönüşür.

Sezai Karakoç bu şiirde içinde

bulunduğu “şiir ve edebiyat” ortamında,

“reddedilen” ve “alay edilen” gül ve bülbül gibi geleneksel edebi motif ve sembolleri tekrar şiirin merkezine taşımıştır.

Bu bir meydan okumadır. “Rose - Gül’e”

“İncir Kuşlarına” yer verir Monna Rosa’da.

Hızırla Kırk Saat’te, Müslümanların yaşadığı sorunların Tarihsel bir şahsiyet olarak değil, hikmet ehli bir bilge ve

“aklın, hikmetin sesi olarak” Hızırla bir yolculuğa çıkar, tarihimizi ve günümüzü inceler, tahlil eder, yol gösterir. Bu bölüme kendisi “5 nci Sağnak: “Bir Milletin G eceleyin Ab-ı Hayat (Bengisu) Yolculuğu” başlığı koyar.

Sezai Karakoç; Şiir dışında Deneme, Düşünce, Hikaye, İnceleme, Çeviri Şiir dalında da çok sayıda eser vermiştir.

Sezai Karakoç’u üç ana başlık altında ifade edersek,

• Modern Türk Şiirinin büyük ustası,

• Mütefekkir ve Düşünür,

• Tutarlı bir Eylem Adamıdır.

Bu başlıklar altında tek cümleyle söylenecek şey; Örnek alınacak bir

“Ahlak Abidesi” olmasıdır.

İnandığı gibi yaşayarak, ilkeli ve tavizsiz bir duruş sergilemiştir.

“En Aziz Yalnızlıkları”, “ Yitik

Cennetleri”, “Aşkı Kurşun Gibi G öğüste Taşımayı”, “Altı Kardeşin Düştüğü Tuzaklara Düşmemenin Nasıl Mümkün Olduğunu”, “Gülün Muştusunu” ve

“Dirilişi” ondan öğrendik.

Bu büyük şair, dünya sürgününde

“Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine”

şiirinin son bölümündeki söylediği yakarışla aramızdan ayrıldı; kendisine rahmet diliyoruz.

Şöyle yakarıyor “En Sevgilisine”

"Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır?

Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır.

Aşk celladından ne çıkar, madem ki yar vardır.

Vardan da yoktan da ötede bir “Var”

vardır.

BÜYÜK ŞAİR, DÜNYA

Belgede ARALIK 2021 ISSN PARLAMENTER (sayfa 79-82)

Benzer Belgeler