• Sonuç bulunamadı

2. MARDİN TASAVVUF TARİHİNE GENEL BAKIŞ

1.2. SEYDÂÎ KOLU MUTASAVVIFLARI

1.2.4. Şeyh Musa Gundigî (1925-1991)

Mardin’e bağlı Yayla köyünden olan Şeyh Musa Gundigi, 12. Yüzyılda yaşayan Şeyh Musa ez-Zulî’nin soyundandır. O zamanki âdete göre her sene Şeyh Musa ez-Zulî’nin zürriyetinden olan bir aile Sultan köyünde bulunan Şeyh Musa ez- Zuli’nin türbesinde türbedarlık yapardı. Şeyh Musa Gundıgî, türbedarlık sırasının babasında olduğu senede Sultan köyünde 1925 yılında doğmuştur. Doğduğunda annesinin yaşı altmışa yakındır.204

İlk tahsiline Kur’an-ı Kerim ile başlamış ve daha sonra ilim tahsili için Suriye’ye Hazret olarak bilinen Şeyh Muhammed Diyauddin’in (v.1923) halîfelerinden Şeyh Mahmud’un yanına gitmiştir. 1947 yılı Ramazan ayında Ahmet Bey köyüne Ramazan ayı imamlığı205 yapmak için gitmiştir. Fakat Ramazan ayından

203 Necmeddin Şahiner, Şahitlerin Dilinden Bediüzzaman, Timaş Yayınları, İstanbul 1997, ss. 52- 53.

204 Şeyh Musa el-Gundıgî, Mecmu‛atun Min Erba‛ti Kütüb, Nûbihar Yayınları, 2012, (Naşirin Girişi)

205 Ramazan imâmlığı doğu medreselerinde Ramazan ayında medrese talebesinin imâmı olmayan köye; halkın fıkhî meselelerini çözme, terâvih namazı kıldırma ve irşâd için gidip imamlık

56

sonra burada kalmaya devam etmiştir. Şeyh Musa’nın buraya yerleşmesi ile köy, halk içinde Şeyh Musa köyü olarak anılmıştır.206

İlim tahsili yarıda kaldığı için yanında bulunan köyün imamlığına ilim icâzeti almış bir zatın imam olması için çaba sarf etmiş ve onların yanında ilim tahsiline devam etmiştir.207

1948’de hac vazifesini ifa ettikten sonra mürşid arayışına giren Şeyh Musa; Şeyh Seydâ’nın adını duyunca ona karşı derin bir iştiyak hisseder. Bunun üzerine hiç vakit kaybetmeden Cizre’ye gider ve Şeyh Seydâ’ya kendisini tanıttıktan sonra tarîkata girmek istediğini söyler. Şeyh Seydâ onun Sultan Şeyhmus’un zürriyetinden olduğunu öğrenince ona: “Sultanın zürriyetinden birinin müntesiplerimiz arasında olmasını çok arzuluyordum o da sen olacaksın inşallah.” der. Tarîkata girmek için de teslimiyetin şart olduğunu söyler ve “teslim oldun mu?” diye de üç kere sorar. Üçünde de Şeyh Musa olumlu cevap verince Şeyh Seydâ, ona medrese talebelerinin arasında kalmasını ister.208

Onun medresede olduğu sırada aynı zamanda Şeyh Halil Serdefî de medresede tahsil görmektedir. Şeyh Musa, burada Riyâzü’s-Sâlihîn derslerini bizzat Şeyh Seydâ’dan almıştır. Bu şekilde altı ay on gün geçtikten sonra Şeyh Seydâ kendisini çağırmış, kendisine aslında burada bir süre daha kalmasını arzuladıklarını ama Sultan Şeyhmus’un akşam rüyasında “bizden biri senin yanındadır. Onu artık bırak.” dediğini ve sultanın emrini yerine getirmesi gerektiği için artık gidebileceğini söylemiştir.209

Şeyh Musa, köye döndükten bir süre sonra tekrar Cizre’ye gitmiş, Şeyh Seydâ ona ilim tahsiline devam etmesi gerektiğini söylemiştir. Orada bulunanlardan birinin Şeyh Musa’nın bakması gereken ev halkının olduğunu bundan dolayı ilim

yapmasıdır. Köy halkıda talebeye bu hizmeti için maddi yardımda bulunurdu. (Nezir Demircan,

Halil Gönenç Hoca Hayat ve Hatıratı, Beyan Yayınları 2004, s. 65-66.).

206 Bu bilgiler, Şeyh Musa’nın oğlu Şeyh Hikmet Atan ile 13.05.2017 tarihinde yapılan görüşmeden alınmıştır.

207 Bu bilgiler, Şeyh Musa’nın oğlu Şeyh Hikmet Atan ile 13.05.2017 tarihinde yapılan görüşmeden alınmıştır.

208 Bu bilgiler, Şeyh Musa’nın oğlu Şeyh Hikmet Atan ile 13.05.2017 tarihinde yapılan görüşmeden alınmıştır

209 Bu bilgiler, Şeyh Musa’nın oğlu Şeyh Hikmet Atan ile 13.05.2017 tarihinde yapılan görüşmeden alınmıştır.

57

tahsili yapmasının zor olduğunu söylerse de Şeyh Seydâ: “gerekirse yorganını sat ama ilim tahsilini bırakma.” demiştir. Köye döndükten sonra köye ev halkıyla beraber tüm masraflarını karşıladığı bir müderris getirmiş ve bu şekilde ilim tahsiline devam etmiştir. Cizre’ye ziyaret ettiği sırada Şeyh Seydâ ona hem Kadirî hem Nakşibendî icâzeti vermiş ve Mehmet Emin Er Hoca’nın yanında tahsiline devam etmesini istemiştr. Cizre’den geldikten sonra vakit kaybetmeden oğlu Şeyh Hikmet ile beraber Mehmet Emin Er Hoca’nın yanına ilim tahsili için gitmişlerdir. Altı aylık bir tahsilin ardından Mehmet Emin Er Hoca’dan ilim icâzetini almıştır.210

Müteakibinde Şeyh Musa, Kızıltepe’de kendi adıyla bir cami inşa etmiş ve burada hem talebe yetiştirmiş hem de müntesipleriyle ilgilenmiştir. Aynı zamanda Van bölgesinden halkın kendilerine mürşid göndermesini istemesi üzerine Şeyh Seydâ, Şeyh Musa’yı zikredilen bölgeye de göndermiştir. Buraya yılda bir iki kez gidip halkın sorunlarıyla ilgilenmiş ve orada vaazlar vermiştir.211

Şeyh Musa, Şeyh Seydâ’nın diğer bir halîfesi olan Şeyh Beşir ile beraber Said Nursî’yi ziyaret için izin almış ve Şeyh Musa onu ziyaret etmiştir. Said Nursî, onun Şeyh Seydâ’nın halîfesi olduğunu öğrenince kendisine iltifatta bulunmuş ve Şeyh Seydâ ile kardeş sayıldıklarını belirtmiştir.212

Şeyh Seydâ’nın kendisine gönderdiği mektuplar bu zatın şahsiyeti hakkında biz önemli ipuçları vermektedir. Bu mektupların bir tanesinde hacdan dönüşünden dolayı Şeyh Seydâ, kendisini tebrik etmekte ve hacın kabulü içi dua etmektedir. Bu mektuba başlarken de Şeyh Musa hakkında şöyle demektedir: “Çok yardımsever, halîfeliğini mükemmel bir şekilde yapan, asla unutamayacağım saygı değer Şeyh Musa.” Bir başka mektupta “kendisinden ıstırap ve sıkıntı görmediğimiz kerem sahibi sıddîk, sâdık vefalı kardeşim Şeyh Musa.” diye bahstmektedir.”213

210 Bu bilgiler, Şeyh Musa’nın oğlu Şeyh Hikmet Atan ile 13.05.2017 tarihinde yapılan görüşmeden alınmıştır.

211 Bu bilgiler, Şeyh Musa’nın oğlu Şeyh Hikmet Atan ile 13.05.2017 tarihinde yapılan görüşmeden alınmıştır.

212 Bu bilgiler, Şeyh Musa’nın oğlu Şeyh Hikmet Atan ile 13.05.2017 tarihinde yapılan görüşmeden alınmıştır.

213 Şeyh Abdussamed el-Farkinî, el-Mecmau’l-Muannedü’l-Kamerî fî Tercemeti Şeyh

58

Şeyh Musa, tedavi için gittiği Diyarbakır’da 1991 yılının Aralık ayında Nebi Cami avlusunde vefat etmiştir. Mezarı kendisinin inşa ettirdiği camisinin hemen yanında Kızıltepe’de Tepebaşı Mahallesindedir. Şeyh Musa’nın on yedisi erkek on biri kız olmak üzere yirmi altı çocuğu vardır. Mürşidi Şeyh Seydâ’nın oğlu Şeyh Muhammed Baki, Şeyh Musa’nın kızı Nefise Hanım ile evlenmiştir.214

Şeyh Musa, dört eser kaleme almıştır. Bu dört eseri oğlu Şeyh Hikmet,

Mecmu‛etün Min Erbe‛ati Kütüb adıyla neşretmiştir. Eserlerinin ismi ise şu

şekildedir:

1. Sebilü’s-Selam fi ‛Akidet-il Enâm: Akaid ilmine dairdir. 2.Tuhfetü’l Ebrâr Şerhi Gayeti’l İhtisar: Fıkha dairdir.

3.el-Kelami’l Vafi fi’l Ahkami’s- Sûfî: Tasavvuf ilmine dairdir.

4. el-Mevâ’azi Devavi Limen Yehtacu İle’t-Tedavi: Müridleri için hazırladığı bir eserdir.

1.2.4.1. Şeyh Musa Gundigî’den Sonra Dergâhın Durumu

Şeyh Musa’nın vefatından sonra en büyük oğlu Şeyh Hikmet posta geçmiştir. Şeyh Hikmet, tahsiline babasının yanında başlamış daha sonra Mehmet Emin Er, Mola Mehmet Emin Zenganî’de215 tahsiline devam etmiştir. Tahsilinin büyük kısmını ise Cizre’de Şeyh Seydâ’nın yanında görmüştür. İcazet almasına bir hafta kala Şeyh Seydâ’nın vefatı üzerine ilim icâzetini Şeyh Muhammed Nurullah’tan almıştır. Babası Şeyh Musa, tahsilini mutasavvıf âlimlerin yanında almasına özellikle dikkat ettiğinden ilim icâzetini aldığında tasavvufta da belli merhaleyi kat etmiştir.

214 Şeyh Abdussamed el-Farkinî, el-Mecmau’l-Muannedü’l-Kamerî fî Tercemeti Şeyh

Muhammed Saîd Seydâ el-Cezerî- Mektûbâ, Mektubat, s. 53.

215 Şeyh Hikmet ile yaptığımız görüşmede bu hocasını bize şu şekilde tanıttı: “Seydâ, Şeyh Seydâ’ya

mensubiyeti olan tasavvuf ehli bir insandı. Biz onun yanındayken camide yatmamıza rağmen seydânın ne zaman camiye geldiğini görmezdik, sabah namazı için kalktığımızda kendisini mihrapta zikir ile meşgul hâlde bulurduk. Sabah namazından sonra mihrabta evrâdlarını okumaya devam eder kuşluk namazını kıldıktan sonra eve giderdi. Bir müddet sonra ise ders vermeye gelir ve öğlene kadar öğrencilerine ders verirdi. Şeyh Hikmet’in anlattığına göre yıllar sonra imamlık yapmak için Kızıltepe’nin bir köyüne imamlık yapmak üzere geldi ama gelirinin çok olmasından dolayı mal ile meşguliyetin kendisini taatten uzak tutacağını düşündüğünden orada sadece bir ay kaldı ve Zengan’a geri döndü.”

59

Babası kendisine tevbe verme ve hatme yapma vekâletini vermiştir. Babasının vefatından sonra ise Şeyh Ömer Faruk kendisine tekrar vekâlet vermiş bir müddet sonra da kendisine halîfelik vermiştir. Babasının adıyla anılan camide yıllarca resmi imamlık yapmanın yanında irşad faaliyetlerini sürdürmüştür. Şu anda aynı caminin yanındaki evin alt katında misafirlerini ağırlamaktadır. Her perşembe hatme yaptırmaktadır.216