• Sonuç bulunamadı

2. ŞER C İYYE SİCİLLERİNİN TÜRK KÜLTÜRÜ AÇISINDAN ÖNEMİ

2.2. Şer’iyye Sicillerinin Kültür Tarihimiz ve Folklorümüz Açisindan Genel Bir

1. Şer’iyye sicillerine suret olarak geçmiş bulunan çeşitli fermanlar, beratlar, mektuplar, divan tezkireleri gibi diğer resmi kayıtlar, eski nizamların iç yüzlerini ortaya koyan en müspet belgelerdir. 59

2. Şer’iyye sicillerinde pek çok devlet adamı, müderris, alim, şair, sanatkâr ve mimar adları geçer. Her ne kadar bu kalburüstü kimselerin biyografisine dair kayıtlarda geniş açıklamalar bulunmuyorsa da, bunların hal tercümelerini yazmak veya yazılmış kişiler hakkındaki bilgilerin doğruluk derecesini kontrol etmekte, bu kayıtlar bize en sağlam ipuçları verebilir.

3. Şer’iyye sicilleri mimari tarihimizin aydınlatılması açısından da çok büyük bir öneme haizdir. Nitekim bunlar ister günümüze ulaşsınlar isterse ulaşmasınlar sanat

56 M.T.G. a.g.e., s.112. 57

Kütükoğlu, M., . a.g.e., s.295.

58 Develioğlu, F., “ilm ü haber” Osmanlıca- Türkçe Aansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi, Ankara, 2002.

s.430.

kitabesiz abidelerimizin yapılış ve tamir tarihlerini de bazen saptayabilmekteyiz.

4. Sicillerde geçen kişi adları, kasaba, köy, mahalle, semt adları büyük bir yekün teşkil etmektedir. Bunlardan kadın, erkek adlarıyla unvan ve lakaplar dil bakımından incelenmeye değer konulardır. Eskiden oturulan veya oturulamayan yerler, köy, kasaba, mahalle, semt, mezra ve özellikle aşiret ve cemaat adlarını ihtiva eden resmi kayıtlar iskân tarihimiz açısından oldukça önemlidirler.

5. Şer’iyye sicilleri tıp tarihi ve halk tebabeti açısında da incelenmeye değer kaynaklardır. Ayrıca bu defterlerde geçen Türkçe terimler, imla özellikleri de dil ve folklor yönlerinden ayrı bir incelenme konusu teşkil eder. 60

6. Şer’iyye sicilleri; hukuk tarihi, askeri tarih, iktisat tarihimiz açısından oldukça önemli belgelerdir. Bu açıdan bunları ek alırsak;

2.2.1. Hukuk Tarihimiz Açısından Önemi

Şer’iyye sicillerinin araştırılıp ortaya konulması hukuk tarihimiz açısından elzem bir öneme haizdir. Nitekim pek çok konuda olduğu gibi, eski hukukumuz hakkında da birbirini tutmayan çelişkiyi görüşler vardır. Bu çelişkili görüşler arasından doğruyu tespit edecek yine şer’iyye sicilleridir. Şer’iyye sicillerinde hukukun bütün dallarıyla ilgili şeriata uygun verilmiş pek çok mahkeme kararı mevcuttur.

Şer’iyye sicillerinden çıkarılan sonuçlar itibariyle biz şer’iyye sicillerinin hukuk tarihimiz açısından iki yönden inceleyeceğiz. Bunların birincisi, Özel Hukuk açısından önemidir. Bunun içerisinde şunlar vardır;

1- Şahsın Hukuku ile ilgili kararlardan, Osmanlı hukukunda gerçek ve tüzel kişilerin bilindiğini, ehliyet, gaiplik, şahsi haklar vb. Konulara dair şer’i hükümlerin aynen uygulandığını anlamaktayız.

2- Aile hukuku ile ilgili kararlar ve sicil kayıtlardan eski Türk aile yapısını, nişanlama, evlenme vb. müesseselerin nasıl işlediğini, tamamen erkeğe ait gibi sayılan boşanma hakkının kadın tarafında da nasıl kullanıldığını şiddetli geçimsizliğin kadına evlenmeyi sona erdirme hakkını verdiğini, karı-koca arasındaki mal ayrılığı rejimini, karı – kocanın çocuklar üzerindeki hak ve vazifelerini mehir olarak hangi eşyaların verildiğini ve tarihin muhtelif devirlerinde bir Türk ailesinde hangi şeylerin önem arz ettiğini öğrenebiliriz.

ve tereke taksimleri teşkil etmektedir.

4- Eşya, borçlar ve ticaret hukukuna ait kararlar iç içedir. Eşya hukuku ile ilgili kararlardan mülkiyet hakkının, din, dil ve ırk farkı göstermeksizin tüm fertlere belli şartlar altında tanınmıştır. Borçlar hukuku ile ilgili kararlardan faiz muamelesine benzeyen muamelelerin kabul edilmediğini ve akitlerde karşılıklı rıza beyanının esas kabul edildiğini görmekteyiz.

5- Devlet hususi hukuku alanında ahval-i şahsiye ve ibadet konuları dışında zımmilere de kendi rızalarıyla İslam hukukun esaslarının uygulandığını, hatta aile ve miras hukuku olmak üzere kendi dinleri gereği olan konularda kendi hukuklarının tatbik edildiğini, mesela evlenme akdini icrası, boşanma ve terekenin taksimi gibi hususlarda tamamen din serbestliği bulunduğunu görüyoruz. İçki içme gibi hususi olan bazı konular dışında ceza hukuku alanında, eşya, borçlar ve ticaret hukuku sahalarında Müslüman gayri mislim ayrımı yapılmadığını görüyoruz.

Hukuk tarihimiz açısından ikinci önemli alanı da şer’iyye sicillerinin kamu hukuk alanıdır. Zaten şer’iyye sicillerinin hukuk tarihi açısından asıl önemi de kamu hukuku alanıdır. Bunun muhtevasında;

1- Ceza hukuku ile ilgili kararlardan Osmanlı Devleti’nin bu konuda İslam hukukunun hükümlerini aynen uygulandığını anlıyoruz. Bilindiği üzere İslam hukukunda suç ve cezalar üç ana gruba ayrılmaktadır. Birincisi: Kur’an ve hadiste açık olarak miktarı ve vasıfları tayin edilen had cezalarıdır. Bunlar iffete, iftira, hırsızlık, yol kesme, zina içki içme suç ve cezalarıdır. Şartlar oluştuğu hallerde Osmanlı Devleti’nin bu suçlara dair cezaları aynen uygulandığını şer’iyye sicilleri göstermektedir. İkincisi: Şahsa karşı işlenen cürümlerdir. Bunlar hakkında şer’i hükümlerin ön gördüğü kısas, 470 yıllık zaman dilimi içinde hiç aksatılmadan aynen uygulandığını ve katilin veya maktulün dinine, diline ve ırkına itibar edilmediğini yine şer’iyye sicillerinden öğreniyoruz. Üçüncüsü; zikredilenlerin dışında kalan suçlar ve bunların cezalarıdır. İslam ve Osmanlı hukukunda bunlara tazir ve siyaset cezaları denmektedir.

Şer’iyye sicillerinde tıpkı İslam hukukunda olduğu gibi en çok müracaat edilen ispat vasıtası şahitlik veya davalının ikrarıdır. Yine şer’iyye sicillerinden Osmanlı hukukunda, ceza ve hukuk usulü ayrımı yapılmadığını, ancak ceza davalarında genel esaslar dışında bazı farklı usullerin uygulandığını görüyoruz. Örneğin şüpheden sanığın yararlanması veya şahitlerin bazı davalarda çok sıkı soruşturulması ve sayılarını iki

hukuk hakkında hatta bir yerde İslam hukuku hakkında yapılan her araştırma eksik olur. Burada şer’iyye sicilleri örfi hukuk açısından da değerli bir kaynaktır.

2.2.2. İktisat Tarihimiz Açısından Önemi

Her şer’iyye sicili bulunduğu yerin iktisadi hayatına dair orijinal tarihi vesikalarıdır. 15 ile 20. yüzyıl aralarında Türk halkının ve özellikle de Anadolu halkının hayat ve geçim tarzı, memlekete dışarıdan giren ve yine memleketten dışarı çıkan, yani ithalat ve ihracat konusu olan eşya, Anadolu halkının yetiştirdiği tarım ürünleri, imal ettiği sanayi ma’mulleri Anadolu’da mevcut olan san’at ve meslek çeşitleri, halkan toplanan vergiler, devletin memurlara ödediği tahsisatlar, hukuk ve ceza davalarındaki tazminatların miktarı ve cinsi, para arzı ve çeşitleri, enflasyon ve devalüasyon gerçek manada tarihi seyri ve kısaca hem makro hem de mikro iktisada dair bütün mevzular, doğru olarak ve yerli yerinde ancak şer’iyye sicillerindeki kaynaklardan öğrenilebilir.

Osmanlı tarihine bakılacak olursa eldeki kaynaklar da Osmanlı tarihindeki olaylar ile önemli rütbe ve memuriyetlerde bulunan kişilerin ön planda oldu görülür. Halbuki şer’iyye sicillerinde gerekli inceleme yapıldığı zaman Elazığ’ın herhangi bir köyündeki herhangi bir kişinin hayatına dair önemli ipuçları elde edilebilir. Böylece Osmanlı insanı ve devleti daha iyi anlaşılabilir kanaatindeyiz.

2.2.3. Askeri Tarihimiz Açısından Önemi

Şer’iyye sicilleri askeri açıdan önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Osmanlı devleti ordusu sefere çıktığı zaman hem Anadolu hem de Rumeli’de bulunan Beylerbeyi ve Sancakbeylerine yazılı emirler gönderir ve Ordunun ihtiyacı olan gıda maddeleri, gemi, at, kürekçi, araba, cephane, vb. ihtiyaçların karşılaması amacıyla kadılara da yazılı emirler gönderirdi. Gönderilen bu yazılı emirlerin içinde savaşın kime ve hangi sebeple aldığı izah edilir ve konuyla ilgili Şeyhü’l-İslam fetvası hatırlatılarak halkın savaşı zaruretine inanmaları temin edilirdi. Kısaca XV. Yüzyıldan sonraki harp tarihimizi, bütün tafsilatıyla şer’iyye sicillerinin genellikle sonlarında yer alan ve kadılara hitaben yazılan yazılı emirlerde bulmak mümkündür. Mesela III. Mehmed’in Macaristan ve Avusturya seferine çıkabilmek için Anadolu’dan nasıl asker topladığı ve Eflak isyanı ile zorlaşan bunalımlı dönemde savaşla ilgili olarak halka ne gibi yazılı emirler gönderdiği, Bursa şer’iyye sicilleri esas alınarak ortaya konabilir. Gerçekten şer’iyye sicilleri, askeri

bakımından vak’anüvislerde ve diğer kaynaklarda ispatlanma pek çok tafsilatlı bilgiyi içerir.

Şer’iyye sicillerinin hukuki açıdan genel bir değerlendirmesini yaparsak ki, bu konuyu şer’iyye sicilleri mahkemede delil olarak kullanılabilir mi? sorusuyla izah ederek açıklayabiliriz.

Meseleye eski ve yeni hukukumuz açısından bakacak olursak; eski hukukumuz olan İslam hukukunda, yazılı deliller kesin deliller olarak kabul edilemezdi. Mecelle’de bu konuda “yalnız hat ve hatam ile amel olunmaz” tabiriyle bunu göstermekteyiz. Bunun sebebi olarak da sahtekârlık ve belgelerde tahrifatlar olabileceği gösterilmiştir. Nitekim tarihte bu tür olayların yaşadığı vakidir.

Mecelleye göre kesin delillere misal olarak iki tane belge olabilir. Bunlardan birincisi padişah beratları ve tapu tahrir defterlerindeki kayıtlardır. Çünkü bunlar tahriften uzaktır. İkincisi ise; Şer’iyye Sicilleridir. Ancak bu konuda iki görüş vardır. Birinci görüş; eğer şer’iyye sicillerinde tahrif söz konusu değilse kesin delil olarak kabul edilebilir. Eğer tahrif ve sahtekârlık şüphesi varsa o zaman bu belgenin içindeki bilgilerin doğruluğuna şahit istenir. İkinci görüş ise 1879 tarihinden önceki şer’iyye sicilleriyle amel olunmaz. Bu tarihten sonrakilerde ise tahrif ve sahtekârlık şüphesi olmayanlar ile amel edilebilir. Çünkü 1879’dan sonrakiler için özel bazı usuller getirilmiştir.

Yeni hukukumuz açısından ise Medeni Kanunun yürürlüğe girdiği tarih yani 4 Ekim 1926 tarihinden önceki belgeler o zamanki hukuka göre değerlendirmeye tabi olacak.

2.3. Trabzon Şeriyye Sicilleri ve 1915/137 Numarali (1810-1811 Miladi

Benzer Belgeler