• Sonuç bulunamadı

ŞEMSETTİN GÜNALTAY DÖNEMİ (15 OCAK 1949 22 MAYIS 1950)

vermesi ile gelen Şemsettin Günaltay, mutedil, politik ve kültürel meselelerde liberal, din konusunda anlayışlı ve muvazeneli bir görüşe sahip kişi olarak tanınıyordu. 1883 Kemaliye doğumlu Günaltay, Dini İslam Müderrisi idi. 1915’te Meclisi Mebusan’da Ertuğrul Sancağı Mebusluğu yapmıştır. İkinci TBMM’ye Sivas Milletvekili olarak girmiş; Meclis Başkan Vekilliği ve Türk Tarih Kurumu Başkanlığı yapmıştır. 16 Ocak 1949’da Başbakanlığa getirilen Günaltay, 22 Mayıs 1950’ye kadar bu görevi ifa etmiştir.(Bkz. Ek 60) 24 Ocak’ta Mecliste güvenoyu alan hükümetin programı, siyasi bakımdan ılımlı, ekonomik yönden ise liberaldi. Nitekim 4 gün sonra Günaltay’ın, DP genel merkezini ziyareti bunu yansıtıyordu.

İlk icraat, önemle üzerinde durulan seçim kanununun Nihat Erim tarafından kurulan bir komite tarafından yeni baştan incelemeye tabi tutulması oldu. Günaltay; “Ben bu millet huzurunda söz verdim. Seçim kanununu çıkaracağım” diyordu.84 Nihat Erim’in teknik komitesi pek çok ülkenin seçim sistemini incelemiş ve bazı batılı devlet adamlarının görüşlerini almıştır. Seçimlerde devlet radyosunun propaganda aracı olarak kullanılmasında Cumhuriyet Halk Partisi tekeli kaldırılarak bu hak diğer muhalif partilere de

84

tanındı. Hükümetin elinde her zaman kullanılabilecek bir tehdit vasıtası olarak görülen istiklal mahkemeleri kaldırıldı.85Din konusunda güdülen serbestlik politikası ise cumhuriyetin kuruluşundan beri hükümetin temel siyaseti olan laiklikten kısmi bir ayrılıştı. İlkokullarda din derslerinin okutulması, imam hatip liselerinin, ilahiyat fakültelerinin ve türbelerin açılması hep bu dönemdedir.

a- DP İkinci Kurultayı (20 Haziran 1949)

Ankara Sergi Evi’nde toplanan bu kurultay DP için çok önemli idi. Çünkü parti içi çatlamalar ele alınacaktı. Kurultayda parti içi meseleler ele alındı; parti tüzüğü üzerinde çalışmalar yapıldı. Fakat Cumhuriyet Halk Partisi için en önemli yanı Menderesin tabiri ile ‘’milli teminat andı’’ Nihat Erim’in tabiri ile ‘milli husumet andı’’ olmuştur.

Resmi adı “Ana Davalar Komisyonu” olan kurultayın kabul ettiği bu rapora göre, Seçim kanununa aykırı herhangi bir hareket vatandaşın tabii haklarının ihlali ile bir olduğundan vatandaşı nefsini müdafaa durumuna sokmuş oluyordu. Yani bu Ant’taki ihtimaller vuku bulursa, vatandaşın seçimle ilgili hakları ihlal edilirse “…milli vicdanın ifadesi olan millet husumetine maruz kalmak gibi ağır ve tarihi mesuliyete mahkûm olacaklardır’’deniliyordu.

Bu durumu hiç beklemeyen hükümet ise sert tepkisini ilk olarak ‘milli teminat andı’nın ismini ‘milli husumet andı’ diye değiştirerek gösterdi. Yayınlanan bildiride DP kararları kınandı; vatandaşı kanun dışı harekete sevk etmenin yanlış olduğunu ve hükümetin akıl ve mantık dışı hareketleri daima önleyecek güçte olduğu belirtildi.86 Bazı Cumhuriyet Halk Parti’liler ise bu kararların DP’yi kapatmak için yeterli bir delil olduğunu ileri sürdüler. Hilmi Uran ise DP’yi pervasızca hareket etmekle suçlarken ‘hukuk ve kanun bakımından elbet, feshinin doğru olacağını, fakat palavra bir karar doğrultusunda hareket edilmeyeceğini’ söyleyerek meseleyi hafifletmek istemiştir.87

85

TBMMTD, Dönem 8,T:3, C:18,s.720 86

Ulus Gazetesi, (28 Haziran 1949) 87

DP’lilerin takındığı bu tavır sebebi herhalde huzursuzluk yaratarak bundan siyasi çıkar elde etme isteğiydi. Böylece Cumhuriyet Halk Partisi’nin son zamanlardaki ılımlı politikası ile taraftar kazanmaya başlamasının önü kesilecek; Millet Partisi’nin ise ‘iktidarın suyuna gidiyorsunuz’ iddialarını çürütecek neticede DP etrafındaki hızlı halk desteğinin artışına devam edilebilecekti. Nitekim Millet Partisi’nin nüfuzu azalmıştır.

Bu sırada hükümet ekonomik kalkınma planları için çeşitli alanlarda tedbirler alıyordu. Amerikan yardımı faydalı bir şekilde, traktör ithali ve ziraatın makineleşmesi, karayolları inşaatının teşkilatlandırılması için kullanıldı. Yeni bir gelir vergisi sistemi kabul olundu; et sanayinin kurulması için planlar hazırlandı; yeni gemiler sipariş edildi ve Türkiye, Avrupa Tediye Birliğine girdi. Halkçılar partilerinin gelecekteki durumunu düşünüyorlar ve muhalefete geçtiklerinde haklarının korunup korunamayacağını öğrenmek istiyorlardı. Celal Bayar, muhalefetin haklarını koruyucu bir rejim kurmanın Demokratların başlıca gayesi olduğunu övünerek belirtti.88

Ekonomide son dönemde yaşanan canlılık Şemseddin Günaltay hükümetinin geleceğe güvenini artırdı. Öyle ki muhalefetin 1949 ara seçimlerine katılmayışı bile bu güveni sarsmadı.89 Hatta bu ara seçimler, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, yaptığı işlerin halk tarafından desteklendiğine, seçim sistemi değişse de halkın kendilerinin yanında olduğunu gösterdiğine ispat olarak gündeme getirildi.

88 Vatan Gazetesi, (4 Eylül 1949) 89 Ulus Gazetesi, (17 Ekim 1949)

(14 MAYIS GENEL SEÇİMLERİ) A- SEÇİM KANUNU

Ülkenin kaderini yönlendiren bu döneme damgasını vuran en önemli konulardan biri de yeni seçim kanunudur. Çalışmalarına Hasan Saka Hükümeti döneminde başlanan yeni seçim kanunu DP ikinci büyük kongresinde üzerinde önemle durulan ve hükümete baskı vesilesi olan bir konudur. Bu baskı vesilesinin özü seçimlerde adli teminatın sağlanması idi. İktidarın da bu yönde düşündüğü Başbakan Günaltay’ın şu sözlerinden anlaşılmaktadır:’’Sağlam demokrasi için demokrasi şarttır. Muhalefet, adli teminat meselesinde ısrar ederse, bu teklifi kendi üzerime alıp arkadaşlarıma kabul ettirmeye çalışacağım…’’1 Bu sözlerle muhakkak bir netice vaat eden Günaltay, seçim kanunu inceleyecek; Başbakanlıktan, Adalet ve İç işleri Bakanlıklarından teşekkül eden teknik bir komisyon kurdurdu. Bu komisyonun hazırladığı tasarı, gerekli ilave ve değişiklikleri yapacak ve görüşlerimi bir rapor halinde Başbakanlığa verecek olan ‘İlim Heyetine’ sevk edildi.11 kişilik olan İlim Heyeti (teknik komite)üyelerinden ikisi Yargıtay’dan ikisi Danıştay’dan, dördü üniversiteden, üçü de Barolardan seçilmişti. Heyet Başkanı, Yargıtay Başkanı olan Halil Özyörük’tü. 2 İlim Heyeti, tasarı hakkında tasarı hakkında siyasi partilerin görüşlerini alırken DP adli teminatın olmayışına itiraz etti. Bu meyanda, seçim kanununun istediği gibi olmadığını ileri süren DP, 16 Ekim 1949 ara seçimlerine girmeme eğilimindeydi. Nitekim katılımın düşük olduğu bu seçimlere DP katılmadı. Meclis kürsüsünden yapılan onca çağrıya rağmen…(Bkz. Ek 1)

1

Cumhuriyet Gazetesi, (14 Mayıs 1949) 2

İnönü’nün 1 Kasım 1949’da Meclisi açış nutku da seçim kanunu çalışmalarını etkileyici yöndedir.”…Seçimde hile olmadığı i Gazetesi n a n c ı

yerleştirilmelidir. Bunun seçim kanununda ne kadar tedbir alınsa yerindedir”.3

Sonunda 4 yıldır süren tartışmalı konu 7Aralık 1949’da halledildi. ve seçimlerin adli teminata bağlanması kabul edildi.4

Fakat DP seçim kanununu Meclisten geçirmedikçe rahat edemeyecekti. Bunun için gerekli her türlü çalışmaları yapıyor, rahatsızlığını her alanda hükümet baskı olarak gösteriyordu.(Bkz. DP 2. Büyük Kurultayı, s:65)

7 Şubat 1950’de yeni seçim kanunu tasarısı Mecliste görüşülmeye başlandı. Temel ilkeleri itibariyle oldukça demokratik olan tasarıya göre: Gizli oy, açık tasnif ve yargı denetimi ilkeleri getirilmişti. Seçim kurulları başkanlığına yargıçlar getirilmiş ve ayrıca Yargıtay ve Danıştay üyelerinden kurulu bir ‘Yüksek Seçim Kurulu’ ön görülmüştür.(Bkz. EK 2) Seçim sonucu doğan anlaşmazlıkların yeri ise mahkemelerdi. Temelde DP istediğini almıştı. Fakat 43.madde de itirazlar vardı. Buna rağmen madde hükümetin isteğine göre geçti.

Bu maddeye göre, kapalı salon toplantıların yalnız o seçim çevresi seçmenlerinin katılabileceği öngörülüyordu. Muhalefet bunu toplantı hürriyetine aşırı bir kayıp olarak gördü. Gerçektende komşu ilden gelecek seçmenlerin parti propaganda toplantılarına katılamaması anlamsızdı. Uzun tartışmalardan sonra esas itibariyle demokratik bir kanun kabul edildi.16 Şubat 1950 (Bkz. Kanun Ek 1) 5 Böylece siyasi hayatımızda demokrasi yolunda önemli, bir adım daha atılmış oldu.(Bkz. Ek 3-4)

Yeni seçim kanununda kabul edilen diğer hususlar ise en az beş ilden aday gösterilebilen muhalefet partilerinin radyodan yararlanabilmeleridir. (Bkz. Ek 5)

3

TBMMTD, B1, C:21 (01.11.1949),O:1, s.9 4

Ulus Gazetesi , (7 Aralık 1949) 5

İdare amirlerinin, memurların, askeri kişilerin ve milletvekillerinin görev yaptıkları yerin seçim bölgesindeki seçim kurullarına seçilmeyecekleri siyasi parti ve bağımsızların sandık başlarında gözlemci bulundurabilmeleri, seçim sonuçlarının hemen ilanı, kazanan adaylarının listesinin asılması, oy pusulularının Sulh hukuk mahkemelerinde korunması ve TBMM ya da yüksek seçim kurulunun isteği olmaksızın nakledilmemesidir. Yeni seçim kanununun kabulünden Yüksek seçim kurulu başkanlığı için 4 Mart 1950’de yapılan gizli seçimlerde Yargıtay dairesi üyesi Münir Akyürek başkan, Danıştay üyesi Cudi Öcal ise 2. başkan seçildi.6

Seçime doğru gidilen bu dönemde önemli bir olayda Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölümü olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi mareşalin ölümü ile doğan milli heyecandan tedirgin olmuştur. Bu olay seçimin gergin havasını daha da artırmıştır.