• Sonuç bulunamadı

Şehirde Karşılaşmalar: Hexis, Habitus ve Müzakere

4.4. DİYARBAKIR’DA ZAZACA KONUŞMA PRATİKLERİ

4.4.2. Şehirde Karşılaşmalar: Hexis, Habitus ve Müzakere

Hexis ve habitus kavramları gündelik hayatta bireylerin etkileşimlerinin nasıl şekillendiğini anlamak açısından önemli kavramlardır. Diyarbakır’da bu kavramlar, bireylerin konuşma pratiklerini müzakere etmeden yön bulmalarını sağlamaktadır. Şehre kırsal kesimden göç etmiş bireylerin sayıca çok olması sebebiyle bireyler kırsaldan gelen kişileri çoğunlukla ayırt etmekte başarılıdırlar. Bu ayırt etme becerisi hangi dilin konuşulacağı konusunda yardımcı olmaktadır. Bu iki kavram bu açılarından işlevseldir. Müzakere kavramı ise Diyarbakır’da özellikle Zazalar için önem kazanmaktadır. Çünkü Zazaları ve Kurmançları ayırt eden fiziksel bir farklılık olmadığı için konuşmaya başlamadan önce müzakere edilmesi gerekmektedir. Fakat bu müzakereler çoğunlukla Zazalar için geçerlidir. Özetle iletişim aracı olan dil kadar bedensel süreçler ve tutumlar da iletişimi oluşturmaktadır. Bu başlık bu kavramlar çerçevesinde oluşturulacaktır.

Her ne kadar insanlar birbirleriyle iletişim kurmada dile ya da konuşmaya bel bağlasalar da dil, iletişimin tek aracı değildir. İnsan dili, iletileri aktarırken beden hareketleri ve yüz ifadeleriyle birlikte, ses tonu ve yüksekliğinin de kullandığı bir sistemdir (Haviland, 2008: 210). Sosyal yapıları içselleştirmek sadece zihinsel değil aynı zamanda da bedensel bir süreçtir. Hexis bedensel süreçleri (beden duruşu, ayakta durma, yürüme, konuşma tarzı vs.) tanımlayan bir kavramdır. Aristoteles tarafından oluşturulmuştur (Bourdieu, 1997: 121). Bourdieu, habitus kavramı için Aristoteles’in hexis fikrinden esinlenir; hexis, “cisimleşmiş ve adeta duruş haline gelmiş yatkınlık” iken, daha sonra skolastizmle birlikle habitusa dönüştürülmüştür” (Swartz, 2011: 154). Habitus, herhangi bir çevre ya da toplumsal formasyon içindeki koşulları ve pratiği biçimlendiren yatkınlıkları üretir (Çeğin, G. - Göker, E. ve diğ. , 2010: 315). Bireyler sürekli yatkınlıklarr aracılığıyla mevcut kurumları içselleştirerek pratik etmektedir. Belirli türde zeminler ve koşullardaki sosyal deneyimlerimizin

85

sonucu olarak zihnimizde taşıdığımız dil, sınıf, toplumsal cinsiyet ve etnisite gibi sürekli yatkınlıklar dünyaya olan yaklaşımımızı derinden etkilemektedir. Bu kavramlar, şehirde yaşayan bireylerin karşılaşmalarında konuşulacak olan dili belirlemektedir. Bu konu örneklerle açıklanmaya çalışılacaktır.

Diyarbakır şehir merkezindeki göçlerde, daha önceki başlıklarda belirtildiği gibi, kırdan kente göç edenler akraba ve tanıdıklar aracılığıyla belirli semtlere (daha çok kırsal kesime benzer ortamlara) taşınmışlardır. Bu insanların dili kırsal bir tını taşır; giysileri, özellikle de kadınların giysileri, uzak yörelerin kırsal tarzlarını koruyabilmektedir (D.Bates-A.Rassam, 2016: 222). Çoğunlukla bu giysileri köyden veya ilçeden göçen ve daha çok orta ve üstü yaş grubundakiler giymektedir. Bu dillerine bağlı insan grubu, Diyarbakır’da -ki bunların büyük bir çoğunluğu Kurmanç- karşılaştıkları insanlarla Kurmancca konuşmaktadırlar. Fakat bu karşılaşmalarda hexisler ve habituslar önem arz etmektedir. Örneğin belediyede çalışan, orta yaşlı ve belediyedeki görevi çöp toplamak olan bir Kurmanç, traktör sürerken yoldan geçen birisine, traktörden inmeye üşendiği için Kurmancca “Sana zahmet çöpü traktöre yüklesene?” diyebilmektedir. Aslında bu işçinin görevi araçtan inerek çöpü araca yüklemektir. Fakat bunu karşıdaki kişinin hexislerine bakarak saniyelik bir zaman dilimi içerisinde, karşısındakinin kırsal kesimden geldiğini anlayarak bu işi yaptırabilmektedir. Örnek genişletilirse eğer, yolda yürüyen kişi, takım elbiseli veyahut şehirde büyüyen birini andırıyorsa (yani şehirli hexislere sahipse) işçi üşengeçliği “tercih” etmeyecektir. Burada tercih etmek yerine araçtan inmeye daha meyilli olacaktır. Çünkü karşılaştığı kişinin ona ters bir tepki verebilmesi ihtimal dâhilindedir. Üstelik işçi Diyarbakır’da sadece Kurmançların yaşamadığını da bilmektedir. Tüm bunlara ek olarak işçi kırsallık tınısı taşıyan bu kişinin köyde veya ilçede yaşarken, bu kesimlere has insanların yardımlaşma ve dayanışmaya yatkın olduklarını bilmektedir. Köyde veya ilçede insanlar kendi işleriyle meşgul oldukları kadar birbirlerine yardım etmeye daha fazla meyillidirler. Fakat işçi, şehir tınısı taşıyan insanların bu pratiğe ters tepki verebileceğini şehirdeki deneyimlerinden yola çıkarak, şehirde iş bölümü olduğunu ve herkesin kendi işinden sorumlu olduğunu bilmektedir. Bu yüzden karşılaştığı kişinin hexislerini referans alarak ondan yardım isteyebilme cesaretini gösterebilmektedir. Bunu yaparken de Kurmancca konuşmaktadır.

86

Hexislerden sonra habitus ile ilgili örnek vermek gerekirse:

“İlçeden şehre göçen ve Kurmancca bilen 50’li yaşlardaki bir Zaza23, devlet

dairesinde halledilmesi gereken bir işi için, memurun sıradaki vatandaşın işini bitirmesini beklemektedir. Sırasının gelmesini beklerken de işinin kolay bir şekilde hal olması için çeşitli yöntemler düşünmektedir. Bu yüzden memuru süzmektedir. Eğer memurun nereli olduğunu kestiremiyorsa konuşma tarzına bakacaktır. Bunun için de, konuşmalarını dinlemektedir. Hareketleri ve konuşmaları ona, Diyarbakır veya civar bölgeden biri olduğuna dair emareler verdiyse, memurla ilk olarak Kurmancca konuşarak avantaj elde etmeye çalışacaktır. Böylece prosedürleri çok fazla bilmediğini göstererek işini kolaylaştıracaktır. Eğer Zaza ise işini sorunsuz bitirmesi daha da kolaylaşacaktır. Bu dili kullanarak arada bir bağ oluşturacak ve işini tereyağından kıl çeker gibi bitirebilecektir.”

Memurun hexislerinden sonuç elde edilemediğinde habitusuna, yani konuşma, şekline, ses tonuna ve kendisini ifade etme şekline bakılarak bir yargıya varılabilir. Bu sohbetler Türkçe üzerinden de gerçekleşebilmektedir. Fakat burada ana mevzu, dil kadar sosyal bağları kullanarak sonuç elde edebilmektir.

Şehirdeki sosyal bağların oluşturulması aynı zamanda Zazaların şehirdeki kimliklerinden beslenmektedir. Zazaların bir kısmı kendilerini Kürtlerin bir kolu olarak kabul ederken, Zaza dilinin Kürtçenin bir lehçesi olduğunu savunmaktadır. Bir diğer kısmı ise Kürt kimliğini reddederek Zazaların ayrı bir etnik grup olduğunu ve Zazacanın başlı başına bir dil olduğunu savunmaktadır. Şehirde, Kürt kimliğini kabul eden Kurmançların büyük bir çoğunluğu Zazaların da Kürt olduğunu kabul ettikleri için kendilerinden çoğunlukla ayrı olarak görmemektedirler. Zazalar bu durumun farkında oldukları için ve Kurmanccayı da konuşabildikleri için gündelik hayattaki ilişkilerinde bu durum onlara kolaylık sağlamaktadır. Konuştukları kişinin

23 Burada anlatılan 50 yaşlarındaki birey, daha önce ilçede yaşayıp ardından şehre göçmüştür.

Geçmişte ilçede veya köyde yaşayan kuşakların yaşadıkları dönemde birçok yerden göçlerle gelen insanlarla olan etkileşimler sonucu, etkileşime geçtikleri çoğu kişinin nereli olduğunu veya Kurmanç mı Zaza mı olduğunu anlama kabiliyetleri gelişmiştir. Şehirdeki eğitimle ve elektronik dünyayla iç içe büyüyen yeni kuşaklar (özellikle 90 ve sonrası kuşaklar) işlerini Türkçe konuşarak çözdükleri için bu tarz kabiliyetlere ihtiyaç duymamaktadırlar. Bu kuşaklar içinde de şehre ve şehrin işleyişine uzak, eğitimle bağı sınırlı olanlar da bulunmaktadır. Bu bireylerde de devlet dairesindeki işlerini hal etme yöntemi bazen habituslar üzerinden yürümektedir. Burada kastedilmek istenen netliğin olmadığı ve griliklerin de olduğudur. Fakat her gelen yeni kuşakta bu durum azalma göstermektedir.

87

kimliğine göre kolaylıkla kendilerini konumlandırabilirler. Konuştukları kişi Kurmanç ise Kurmancca konuşarak kendi aralarında yakınlık kurabilmektedirler. Eğer kişi Zaza olup Zazaca bilmiyorsa bile Zaza kimliği vurgulanarak sosyal bağlar ve yakınlıklar oluşturabilmektedir.

Hexis ve habitustan sonraki kavram müzakeredir. Müzakere sözcüğü burada, Zazaların gündelik hayatta birbirleriyle karşılaşmalarında birbirlerinin Zaza olduğunu anlamaları için yapacakları ön konuşmalardan ibarettir. Bir Zazanın şehirde yürürken karşılaştığı birisiyle Zazaca konuşuyorsa, bu kişi ya akrabası ya da tanıdığı biridir. En son ihtimal ise, tesadüfen karşılaştığı kişinin Zaza olması ve Zazacayı konuşuyor olmasıdır.

Diyarbakır şehir merkezinde herhangi bir dükkâna girerken Kurmancca konuşmak garip bir pratik olarak algılanmamaktadır. Fakat aynı pratiği Zaza dilinde yapmak güçtür. Hatta Diyarbakır’a göçen Zazalar, Kurmanccayı şehirde öğrenip gündelik hayatlarında konuşabilmektedirler. Konuşmayanlar da Kurmanccaya aşina olup anlayabilmektedirler. Bu yüzden şehirdeki esnaflar Zaza olsalar da şehirde Kurmançların nüfus olarak çoğunluk olmalarından dolayı Kurmanccayı konuşabilmektedirler. Bundan dolayı dükkâna girerken Kurmancca selam vererek sohbet bu dilde devam edebilmektedir. Eğer bir Zaza şehirde Kurmancca biliyorsa ve esnaflarla Kurmancca konuşuyorsa esnafla bu dilde konuşacaktır. Sohbetin başka dile dönmesi için ön sohbetler, yani müzakereler yapılması gerekmektedir. Esnafın memleketlisi mi veya Zaza mı Kurmanç mı olduğu öğrenilirse, sohbet o yönde ilerleyecektir. Her ikisi de birbirlerinin Zaza olduğunu öğrenirlerse bundan memnuniyet duyarak sohbeti Zaza dilinde sürdüreceklerdir. Fakat şunun da altı çizilmelidir ki, burada Zaza dilinde konuşmak isteyen müşterinin, Zaza dilini gündelik hayatında konuşan ve şehirde de konuşmaya yatkın birinin olması gerekmektedir. Eğer sohbeti Türkçe başlatıp müzakereye kapalıysa ve esnafla ilgili değilse, sohbete Türkçe de devam edebilmektedir. Burada anlatılmak istenen bu dili konuşan ve kendisi gibi konuşmak isteyen kişilerle girmek istediği diyalogların sonucudur. Örneğin ilçedeki öğretmenler, memurlar hatırlanacak olursa o meslek grubundan olanlar ilçede Zaza dilini sınırlı olarak konuşmaktaydılar. Şehirde de bu

88

tutumlarını sürdürmektedirler. Bu yüzden bu müzakerelerin oluşabilmesi için iki kişinin de bu pratiği sürdürme isteğinin olması gerekmektedir.