• Sonuç bulunamadı

Şangay İşbirliği Örgütü Coğrafyasında Terörizm

BÖLÜM IV: ŞANGAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ ÖRNEĞİ

4.2. Şangay İşbirliği Örgütü Coğrafyasında Terörizm

ŞİÖ’nün güvenlik politikalarının açıklandığı bölümde vurgulandığı gibi örgüt en büyük güvenlik tehdidi olarak terörizm, ayrılıkçılık ve aşırıcılığı değerlendirmektedir. ŞİÖ’nün terörizm kavramını ayrılıkçılık ve aşırıcılık ile entegre şekilde kullanması ise bir rastlantıdan ziyade somut bir gerçekliğe tekabül etmektedir. ŞİÖ coğrafyasında faaliyet gösteren terörist hareketlere baktığımızda Rapoport’un 4. dalga olarak nitelediği dini motifli terörün baskın olduğu göze çarpmakta; bazı bölgelerde dini terör gruplarının aynı zamanda ayrılıkçı bir karaktere de sahip olduğu dikkat çekmektedir.

91

Öte yandan şu noktayı da özenle vurgulamak gerekir ki, ŞİÖ coğrafyası ulus aşan terörizmin en yoğun yaşandığı bölgeler arasında yer almaktadır (Rahimov 2013, 217). Başka bir deyişle, ŞİÖ üyesi ülkelerde faaliyet gösteren terör örgütleri ulus ötesi bağlar geliştirmekte ve bölge genelinde rahatlıkla mobilize olabilmektedir. Esas itibariyle ŞİÖ üyesi devletleri terörizmle mücadeleyi kolektif bir şekilde sürdürmeye sevk eden dinamik de bölgedeki terör örgütleri arasındaki ideolojik, stratejik ve operasyonel düzeydeki ilişkilerdir. ŞİÖ coğrafyasında terörizm bağlamında en fazla gündeme gelen hareketler ise Orta Asya, Kuzey Kafkasya ve Güney Asya’da

konumlanan fundamentalist örgütlerdir.

Kurulduğu günden itibaren ŞİÖ’nün güvenlik politikalarında merkezi bir yere sahip olan Orta Asya, tarih boyunca dini yapı ve kurumların egemen olduğu ve toplumsal hayatı biçimlendirdiği bir coğrafya olagelmiştir (Roy 2009). Buna karşın SSCB döneminde dinin denetim altına alınarak sosyal hayattan aşamalı bir biçimde çıkarılması nedeniyle İslami kurum ve kuralların Orta Asya’da yüzyıllarca süren etkisi kesintiye uğramıştır (Abaşin 2001, 272). 1990’ların başında SSCB’nin dağılması bölgede siyasal ve sosyal bir çöküşe neden olmuş, ortaya çıkan otorite boşluğu ise dini hareketlerce doldurulmaya çalışılmıştır. Ancak SSCB’nin uzun yıllar halk inanışları ve geleneksel inanç yapısı ile mücadele etmesi ve radikal İslamcı hareketlerin fikri altyapısını teşkil eden Vahhabiliğin26 Orta Asya’da etkisini artırmaya başlaması

26 Esas itibariyle, Orta Asya’nın Vahhabilik ile tanışması çok daha eski yıllarda, 19. yüzyıl başlarında Orta

Asyalı Müslümanların Hindistan’a seyahat ederek Vahhabi hocalardan ders almaları neticesinde

gerçekleşmiştir. İlerleyen süreçte, Vahhabi hocalar da Orta Asya’ya gelerek buradaki medreselerde eğitim vermişlerdir. Bununla birlikte Vahhabilik mezhebinin Orta Asya’da güç kazanması 20.yüzyılın sonlarında gerçekleşmiştir (Bodur 2004).

92

sebebiyle İslam bölgeye eski sufi yorumu27 ile değil köktenci ve radikal bir karakterde geri dönmüştür (Abaşin 2001; 277; Bodur 2004, 198).28 Bağımsızlıklarını yeni elde eden Orta Asya devletlerinin, yaşadıkları geçiş döneminden ötürü kurumsal yapılarını tam olarak inşa edememeleri ve güvenlik alanındaki yetersizlikleri nedeniyle de köktenci hareketler kısa süre içerisinde organize olma ve zayıf hükümetlere karşı meydan okuma imkânı bulmuşlardır (Abaşin 2001, 274; Erol 2004, 99).

Orta Asya’da faaliyet gösteren radikal dini örgütlerin tamamı bulundukları ülkelerdeki hükümetleri devirerek yerine İslami bir rejim kurmayı amaçlamaktadır. Orta Asya’da İslam devleti kurma girişimlerinin ortak yönü, Selefi bir çerçevede yalnızca Kur’an ve sünneti esas alarak hareket etmeleridir (Bodur 2004, 199). Bahse konu örgütlerin tamamı, Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan başta olmak üzere Orta Asya genelinde faaliyet göstermekte, bölge ülkeleri arasında mobilize olarak sınır ötesi bağlar geliştirmekte ve özellikle Afganistan’daki Taliban ve El Kaide örgütünden lojistik

destek almaktadır (Erol 2004).

ŞİÖ’nün gündeminde yer alan bir diğer terörizm sorunu Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşanan etnik ve dini problemlerden kaynaklanmaktadır. Sincan Uygur Özerk Bölgesi29, Çin topraklarının yaklaşık 1/6’sını oluşturan ve 13 farklı etnisiteye

27 Orta Asya Müslümanlarının geleneksel olarak, temelinde varoluşun nedenselliğine odaklanma ve

mistisizm bulunan tasavvufunun (sufilik) yoğun şekilde etkisinde kaldığı bilinmektedir. Nakşibendilik ve Yesevilik gibi tarikatların bu bölgede doğması bu durumun en önemli nişanelerinden biridir (Erol 2000).

28 İslami yükselişin dinin, kamusal hayattan dışlanmasına karşın bireysel düzlemde hiçbir zaman yok

olmamasının bir sonucu olduğuna dair görüşler de bulunmaktadır. Buna göre Orta Asya’nın sosyo- kültürel yapısı Sovyet döneminde ciddi bir değişime uğramamış, mevcut sosyal kurumlarda var olan dini etki 20.yy boyunca varlığını sürdürmüş ve Sovyetlerin ideolojik krize girmesi ile birlikte yeniden su yüzüne çıkmayı başarmıştır (Abaşin 2001, 272-273).

29 Çin devleti tarafından, “yeni toprak” anlamına gelen Xinjiang olarak adlandırılan bölgede yüzyıllardan

93

mensup yaklaşık 20 milyon insanın yaşadığı otonom bir bölgedir (Bhattacharji 2012). Çin’in kuzeybatı sınırlarını teşkil eden bölgedeki en büyük etnik grup Orta Asya’nın Müslüman toplulukları ile akrabalık bağlarına sahip olan Uygurlardır.30

Uygur halkının önemli bir bölümü, bölgedeki Çin varlığını emperyalizm olarak nitelendirmekte ve ‘Doğu Türkistan’ olarak adlandırdıkları özerk yönetimin tarihsel ve kültürel olarak Çin’in değil, Orta Asya’nın bir parçası olduğu tezini dile getirmektedir (Bhattacharji 2012). Otoriter bir rejim ile yönetilen ve insan hakları konusunda parlak bir karneye sahip olmayan Çin devletinin izlediği baskıcı politikalar ile başa çıkabilmek adına Uygur toplumu siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla örgütlenmeye çalışmaktadır. Ancak Uygur halkı adına mücadele etme iddiası taşıyan grupların bir bölümü legal zeminden uzaklaşarak terör yoluyla siyasal kazanım elde etme yolunu tercih etmektedir.

Orta Asya ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki terör örgütleri kadar gündeme gelmese de, Kuzey Kafkasya bölgesinde faaliyet gösteren ve Rusya’dan ayrılarak bağımsız bir devlet kurmayı amaçlayan radikal dini örgütler de ŞİÖ’nün terörizmle mücadele siyasetinde yer tutmaktadır. Özellikle Kafkas Emirliği isimli örgüt son yıllarda gerçekleştirdiği ses getirici eylemlerle dikkatleri üzerine çekmektedir.

Öte yandan Güney Asya bölgesi de radikalleşme, dini aşırıcılık ve terörizm bağlamında en fazla gündeme gelen bölgelerden biridir. Bölgede etkin olan Taliban ve El Kaide’nin, Orta Asya, Kafkasya ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki terörist

30 Sincan Bölgesi’nin hızlı kalkınması Çin’in iç kesimlerinde yaşayan yoksul Han Çinlileri için bölgeyi bir

çekim merkezi haline getirmiş ve çok sayıda Han Çinlisi iş bulmak amacıyla bölgeye göç etmiştir. 1949 yılında bölgedeki Uygurlu oranı % 90’lara ulaşırken günümüzde bu oran yarı yarıya azalarak %45-50 bandına düşmüştür (Chung 2002).

94

hareketlere silah, lojistik ve barınma desteği sağlaması, ŞİÖ açısından bölgedeki terör yapılarıyla mücadelenin önemini artırmaktadır. Ayrıca 2017 yılı itibariyle Hindistan ve Pakistan’ın tam üye olarak örgüte katılımıyla beraber ŞİÖ’nün dikkatini Güney Asya bölgesindeki terörist gruplara daha fazla çevirmesi oldukça muhtemeldir.

ŞİÖ coğrafyasındaki terörizm tehdidini daha somut bir şekilde ortaya koymak için bu bölümün devamında yukarıda zikredilen bölgelerde en fazla ön plana çıkan terör örgütleri ana hatlarıyla aktarılacaktır.

Benzer Belgeler