• Sonuç bulunamadı

2.1.1. Bireysel ve İnsani Konular

2.1.1.7. Şairin Haller

Nurullah Genç birçok şiirinde kendi şairliği, duyguları ve düşünceleri hakkında bize bilgiler verir. Bu şiirlerinde adeta kendi dünyasını bize açmaktadır. Böylesi şiirlerinde bazen korkularından, bazen yalnızlığından bazen de kaçış ve ayrılıklarından bahseder.

42 “Cinnet” şiirinde şair ürküntü halindedir. “Korkuyorum; kâinat yıkılıyor gözümde / İntikam bulutları gecemde gündüzümde” diyen şair, intikamın peşinde olanlardan belli ki rahatsız olmuştur. Şairin gözünde canlanan yoksullukla geçen günler, onu psikolojik olarak germiştir. (MM, s.36) “Bodrum Katı” şiirinde de şair yalnızlıkla birlikte gelişen hüznün içinde kendisini görmektedir. “Gönlümün mahzenine çekildim; bin pareyim / Sevgiyi de, aşkı da unuttum, avareyim” (MM, s. 20) diyen şair yalnızlığını açığa çıkarmaktadır. Şair bir başına olmanın ıstırabını yaşamaktadır. Onun dünyasında var olan tek şey hüzündür. Hüzün onun için gündüzden uzak, karanlık ve loş ortamdır. Şaire göre yalnızlığın en güçlü yaşayan kişi kendisidir. “Hüzün Mısraları” (MM, s.27) şiirinde şair, mutluluğun sembolü olan tebessümde uzaktır. Tebessüm onun için hayaldir. O, doğumdan kefenlenişe kadar hüzne dolanmıştır. Şairi böylesi güçlü bir hüzne bulayan şeyler “Atını meydana sürmüş sefalet / Her yüzde intikam gölgesi, nefret”, “Hakikati örtmüş yılan derisi / Yalan gönüllerin civan perisi” dizelerinde dile getirilen sefalet, insanlar arasındaki nefret ve yalanın her kesin dilinden düşürmediği şey olmasıdır. “Sessizlik” (MM, s.39) şiirinde de benzer bir duyuş vardır. Şair hayatının her anını sarmalayan sıkıntılardan mustariptir. “Görmedim bu isyankâr oyunda güldüğümü” diyen şair, mutluluk yüzü görmediğini dile getirmiştir. Şiirin ilerleyen mısralarında “Her adımda ruhumu bir yangına gönderdim / Her anımda yeniden seyrettim öldüğümü” diyen şair, hayatının her anının sıkıntılarla örüldüğünü mutluluk yüzü görmediğini, bütün bunların her an onun içim ölüm olduğunu söyler. Şairin benliği hüzünle adeta tanışıktır. “Namluya Vur Düğümü” (MM, s.422) şiirinde de şair, hüzünlüdür, karşısına çıkan engellerden mustariptir. Şair, ölüm ve birlikte gelen sıkıntıların hep kendisini bulduğunu söyler. Muhabbet adına hangi kapıyı çaldıysa kapılar yüzüne kapanır. Ona göre hayat, adeta kıştır. Şair bütün bunların onu kederlendirdiğini, hayattan soğuttuğunu söyleyip çaresinin de “Anlıyorum ki, yalnız özüm bana can olur” dizesinde bulur.

“Ben” (MM, s. 208) şiirinde şair kendisine dair geniş bilgiler verir. Genç, kendisini tarif ederken karamsarlığa dair ne varsa kendisinde olduğunu söyler. Kimi zaman “Sözünde durmayan celladın ipi”dir. Kimi zaman “Tanyerinde karanlık, ilkbaharda tipiyim”der. Şair, her nesnenin ilkbaharı olan gençlik ve dinçlikten uzak olarak kendini görür. O, “Yeşeren ekinlerin hazan çağı bendedir.” derken daha çok ölümü temsilen hazana yakındır. Genç, “Yalnız ihmal edilmiş duygular beni arar”

43

mısraında şiirin bütününe yaydığı duygusal yönünü bize açıklar. O, mutlu duygulardan çok karamsar duygularla tanışık olduğunu dile getirir.

“Ey Melal” (MM, s. 57) şiirinin “Ey ömrümü bir bahtın ucunda yakan melâl”, “Ey damar damar öfke, pıhtı pıhtı kan melâl” dizelerinde hüznün adeta kendisini yakıp yıktığını söyler. Şair hüznün onu kuşatmasından bıkmıştır. “Arzuhal” şiirinin “İtiraf Gazeli” adlı (MM, s. 78-79) şiirindeki: “Hüznümle, isyanımla hayal umutsuzdur ey” mısraıyla hüzünlü ve gelecekten umutsuz olduğunu, “Masiva mihverinde bunalan bir gölgeyim” mısraında dünyada bunalmış bir halde olduğunu, “Açıyor kapısını dört yanımdan sonbahar” dizesinde her tarafının sonbahar gibi olduğunu söylerken kendisine dair ipuçları vermektedir. Şair, “Efkarlı Bir Türkü” (MM, s. 93) şiirinde ruh dünyasını “Ruhumun inkisar dolu dünyası / Her sabah kararır, her akşam ağlar” şeklinde açıklar. Şair, şiirin ilerleyen dizelerinde bu kötü duruma bir son verme arayışında olacak ki: “Ey arzın göğünde açan menekşe / Sisler ortasında seni beklerim” dizelerini kullanır. Şair burada kendi durumunu “sisler ortasında” gibi belirsiz bir ifadeyle tanımlarken “menekşe” gibi mutluluğa ferahlığa yorumlanacak bir duruma ulaşmak istemektedir.

“Sitem” şiirinde şair sevgiye dair kendini anlatmayı tercih etmiştir. “Senin gülüşünle yaşadığımı” (MM, s.27) diyen şair, kendisini tümden sevgiliye adadığını, bağladığını söyler. Şiirin devamında şair, sevgiliden aldığı ilhamla akşamı sabaha bağlar, sabah da onunla devam eder. Kısacası ona göre sevgi ve sevgili her anı kuşatmalı, insanı hayata bağlamalıdır. “Nugeyeva I” (MM, s.44) şiirinde “Gidişine ağıt oldu gözlerim”, “Göğsümde hasretinle sızlayan bir Dönenbay” diyen şair sevgiliden ayrı olanın zor olduğunu ve adeta ıstırap içinde olduğunu söyler. Şiirin ilerleyen bölümlerine “Bir başıma boşluğa veriyorum kendimi” dizesiyle devam eden şair sevgiliden ayrı olmanın kendisinde bir başı boşluk yarattığını adeta avare olduğunu söyler. “Suyun Yeniden Yorumlanışı”nın “O Gölge” (MM, s. 53) şiirinde de şair yalnızlık halinden dem vurur. “Veremli bir tayfayım, martıyım bir başıma” diyen şair hasta ve bir başına olduğunu anlatır. Şiirin devamın şair kendisini yalnızlıkla beraber avare bir saka kuşu olarak görmektedir. “İzdüşüm” (MM, s.95) şiirinde şair, bugününü ve yarınını “çığlıklar duyuluyor” şeklinde niteledikten sonra kendisini “Bu şehirde çaresiz, o sokakta avare” görür.

44 Nurullah Genç, kimi şiirlerinde kaçış ve ayrılma haliyle karşımıza çıkar. “Hayal” (MM, s. 96) şiirinde şair, “vesvese karanlığı” dediği “korku, hüzün, kin ve ölüm” den kaçıp kurtulmak istemektedir.

“Işığın geldiği ülkeye doğru

Korkudan, hüzünden, kinden ölümden Ruhunu arayan gölgeye doğru

Kaçıversem bütün hadiselerden”

“Dönüş” şiirinde şair, doğduğunda dünyanın “temiz, sessiz ve esrarlı” olduğunu, şimdilerde bunlardan eser kalmadığını; “kan, çığlık ve yangının” dünyaya hâkim olduğunu, buradan ayrılmanın ve kaçışın zamanının geldiğini söyler. “Benim Şiirim” (MM, s.109-110) şiirinde şair dünyadan ve yaşamdan bıkmıştır. Şair kendisini, yaslı bir şair, kimsesiz, yaralı, derbeder görmektedir. Yaşamdan bıkmış olan şair buradan kaçış ve ayrılığı arzulamakta ve ölümü şu dizelerle çağırmaktadır:

“Gel artık, bul beni ey sessiz ölüm Adını yazıver dudaklarıma

Zaman kan süzüyor dudaklarıma Hıçkırığa mahkûm biçare gönlüm Haydi, takılıver ayaklarıma”

Şair, “Ya Ben Dünya İçin Fazlayım Ya Dünya Bana Göre Noksan” (MM, s.466) şiirinde mekândan ayrılığı veya kaçışı kendisiyle dünya arasında bir uyumsuzluğa bağlar. Şairin ak dediği kara, kara dediği ak çıkar. Toprak şairde yeşil, dünyalılarda sarıdır. Şairin tutkuları hayat verirken, onlar öldürüyor. Bütün bunlar şaire kaçışını arzulatan “Geçmeliyim; dağlar bekliyor beni” dizesini söyletir.

“Çilingirin Türküsü” (MM, s. 333-334) şiirinde şair, aşk kapılarını açıp içeri sızan bir çilingirdir. O, umutsuz gönüllere girmeye çalışan bir aşıktır.

“Ben bir çilingirim, açarım kapıları Aynaları umutsuz kalplere girmek için Geçerim en karanlık vadileri kendimle”

Şaire göre “kırk odalı bir köşkün içinde” olan sevgili, ulaşılması zor olsa da kendisi gönül kapılarını açan yetenekli bir çilingir olduğundan sevgilinin sevgisini elde edecektir.

45 2.1.2.Toplumsal ve Siyasi Konular