• Sonuç bulunamadı

2. EPİK TİYATRO VE BERTOLT BRECHT

3.4 EPİK TİYATRONUN FERHAN ŞENSOY OYUNLARINA YANSIMASI

3.4.3 Şahları da Vururlar

85

ettiklerinin sembolüdür. Son tahlilde baktığımızda karakter seçimlerinde (Karagöz, Pişekar, Laz) tezahürleri bulunurken, oyunun dekorunun kartondan oluşu epik bir ögedir. Seyircinin oyunun içinde katarsis duygusu yaşamaması da önem arz eden bir diğer epik unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

86 Şah Rıza kılmaz namaz

Mefailün Failün Kafiyesi zor biraz Failatün Failün Kafiyesi zor biraz Pilav üstü kuru az Şah Rıza kılmaz namaz Fuhuştan vakti kalmaz Failatün tenasül Failatün tenasül

Cüm çak çiki çak çiki çiki çak Cüm çak çiki çak çiki çiki çak Sustu şehr-ül Mahabbad Sustu şehr-ül Mahabbad Dindi birden muhabbet Dindi birden muhabbet Failatün bifiil

Tüfekler kan kusturur Tüfekler kan kusturur Tüfekler yoruldular Cinayetten failen Cinayetten failen

Cüm çak çiki çak çiki çiki çak

87 Cüm çak çiki çak çiki çiki çak

Bir limandır Abadan Mefailün Failün Petrol akar borudan Failatün petrolün Failatün sömürge İngiliz gemisine Mefailün Failün Ucuz petrol zuladan Coca-Cola failün

Coca-Cola failün” (Şensoy, 2020:195,196)

Sözcüment karakteri bu oyunun anlatıcısı durumundadır. Orta Oyunu benzeşikliğinden ele alırsak karakterde Pişekar ögeleri bulmak mümkündür.

Oyunun üçüncü kısmı olan “Rıza Beyin Tahta Çıkışı” epizoduyla Sözcüment karakterini görürüz. Sözcüment karakteri bir anlatıcı rolü üstlenmektedir.

Şah Rıza içeri girdiğinde oturduğu taht klozetten yapılma bir tahttır. Bu halkına zulmeden ve kendi de dibe batmakta olan Şah’ın ironisidir.

Şensoy, geleneksel Türk tiyatromuzun geleneğiyle batı tiyatrosunu harmanlayıp ortaya kendi tarzını koymuştur. Oyunlarında epik ögelerin yanında absürt tiyatrodan alışık olduğumuz yazım biçemine de rastlanabilirken yine en çok geleneksel damarlardan beslenmiştir.

Çağlar boyunca dünya üzerinde yetişmiş pek çok yazar ne olursa olsun öncelikle ve en çok kendi ulusunun problemleriyle haşır neşir olmuş ve öncelikli konu olarak bunların üzerinde durmuştur. Fakat her çağda olduğu gibi olanın çıplaklığına bir perde çekip aktaran sanatçılarımız kendi ülkesinde yaşadığı bazı sorunları farklı kılıflarla bezeyerek gözler önüne sunmuşlardır.

88

“Oyunda, şah rejiminin ve İran’ın siyasal ve toplumsal yapısının panoramik bir görüntüsü çizilirken, göndermelerle, yetmişli ve seksenli yılların Türkiye gerçeği de imlenerek ironiden yergiye, ülkemizdeki politik ve toplumsal sorunlarda hicvedilir.” (Pekman,2002:122)

“Ve minel acayip oyun-ül sadranç” episodu sadece Sözcüment karakterinin şarkısından oluşur. Sözcüment karakteri oyun içinde bir nevi anlatıcı olarak çizildiği için bu sahnede de bir önceki sahnede Şah Rıza’nın oynadığı satranç oyununa vurgu yapar ve sanki oyunun sonunu betimlermişçesine piyonlar olmasa şahların mat olacağını söyler.

Sözcüment’i Yıl 1995 İsviçre’nin Zermatt kenti epizodunda yine anlatıcı göreviyle görüyoruz. Prens Eşref ile CIA başkanı Allen Duas’ın gizlice yaptıkları buluşmayı seyirciye önden haber verir. Şarkıdan sonra devam eden sahnede bir darbe hazırlığının parasal pazarlığının yapıldığını görüyoruz.

“Döndü Pervaneler” şarkısının sözlerinde Rıza ve Diba’nın ülkeden kaçışı anlatılır. Şarkı devam ederken yazar tarafından özellikle belirtilen altın bavullarla ve Meksika şapkalarıyla sahneden geçerler. Halkı iyiden iyiye yoksul bırakmışken ceplerini dolduran Şah ve eşine yapılan taşlama sahne üzerinde görülmektedir.

Ömer Hayyam son sahnede elinde ‘Bu Cennette Grev Vardır’ yazılı bir pankartla gelir. Hayyam ve koro karşılıklı söyledikleri şarkılarla Rıza’nın gidişini anlatırlar. Özellikle pankart kullanımı ile epik oyunlardan alışık olduğumuz net mesaj içerikli slogan cümlelerin karşılığıdır.

“Oyunu yazarken hem Brechtyen tiyatronun şarkı ve dekor kullanımı, sahnelerin episodik yapısı gibi geleneksel malzemelerin içine uyum sağlayacak öğeleri almış hem de geleneksel tiyatronun açık biçim teknikleri olan oyun bozma, taşlama, ironi yapma, grotesk, açık saçıklık, tip kullanımı, cinas, kafiyeler, şarkı kullanımı gibi birçok özelliğinden yararlanmıştır.” (Aracı:2012,23)

Orta oyunu tiplerinin özellikleri bu oyunda da oyun karakterleri içine yerleştirilmiştir. Sözcüment, Pişekar karakterinin izdüşümüyken Ömer Hayyam ise Kavuklunun yansımasıdır. Oyun içerisinde yine orta oyunu karakterlerinden Acem karakterinin birebir çizilmiş olduğunu görürüz.

89

Oyun içerisindeki anlamsız söz öbekleriyle oluşan güldürüyü daha net incelemek için; kıymetli hoca Nurhan Tekerek’in görüşlerini tezinde kullanan Ebru Aracı’nın çalışmasına değinmek gerekirse:

“M” harfinin başa gelmesiyle oluşan kelimelere örnek olarak “ben-men”,

“evet-mevet”, “Allah-Mallah”, “bir –mir”, “biraz-miraz”, “bendeniz-mendeniz”, “konuşmak-monuşmak” verilebilinir… Bu tür sözcükler oyunun tümünde yaygın olarak kullanılır. Bir başka yöntem ise bazı seslerin yerini bir başkasının almasıyla oluşturulan sözcüklerdir. Bunlara örnek de: “İbn-i-ebn-e”,

“zaman- zeman”, “onlaranlar”, kelimelerini verebiliriz. Şensoy fiilleri ise son heceye “em” sesleri ekleyerek değiştirir. “Anladım-anlamışem”, “bilmiyorum-bilmezem”, “denemedim-denememişem”, gibi örnekler bu fiil kullanımlarından bazılarıdır. Ayrıca bazı sözcüklerin başına olumsuzluk ön eki olan” bi” hecesi getirilmiştir. “Pervasızbilaperva”, “gerizekalı-bilazeka”, “günahsız-bilagünah”

vb… Oyunda yine uydurma Farsçayı pekiştirecek tamlamalar da görülür.

“Soyadı- ismil –ül- sülale”, “iyi hıyarhıyar’ül ala”, “Nobel kimya ödülü-ödül-ül kimya-ül nobeliye” … Bunların yanı sıra sayılar, tavlada kullanılan Farsça sayıları andırır. Bu kullanıma örnek olarak “Sebayi düyü penç geçe”

verilebilinir. Kullanılan uydurma isimler de Şensoy’un uydurma Acemceyi oluştururken kullandığı yöntemlerden biridir. “Sözcüment”, bu isimlere örnek olabilir.” (Aracı,2012:24)

Toplumda komedyen olarak tanınan Şensoy, eserlerinde değindiği toplumsal konulara karşı merak uyandıracak kadar usta bir yazardır. Şahları da Vururlar oyununu ele aldığımızda farklı konuları ve karakterleri bir oyun içinde görürüz. Örneğin tarihsel olarak aynı döneme denk gelmese de oyunda Şah devrimi eleştirisi yapılırken Ömer Hayyam’ın ölümü üzerine yapılan eleştiride yer almaktadır. Her ne kadar konu İran devrimi de olsa Türkiye’de yaşanan sansür ve siyasi yasaklara da bir başkaldırı olarak kaleme alınmış ve sahnelenmiştir.

Yazar geleneksel tiyatromuzu çağdaşlaştırmak için ortaoyunu ve epik biçim üzerinden seyirciye güncel ve siyasi göndermeler aracılığıyla ülkenin sosyo-politik durumuna dair anlatısını geliştirirken Şensoyca yazılmış yeni bir dili ve yazım türünü de göstermekte ve geliştirmektedir. “Metinde abartı ve gülmece aracılığıyla, Türk

90

seyircisinin, eş zamanlı olarak kendi ülkesinde yaşadığı sorunlarla yüzleşmesi amaçlanır.” (Çakmak, 2012, 196). Burada ortaya çıkan tarihsel malzemenin yabancılaştırma etkisiyle ortaya konulmasıdır. Epik-diyalektik değil ama epik biçimde oyununu kurgulayan Şensoy kıssadan hisse niteliğinde ortaoyununun görevci bakışını da bize sunmuş olur.