Dîvânda “hayat” kelimesi iki beyitte geçmektedir. Bu beyitlerde Ġsa (a.)‟a telmih yapılarak Sevgili Peygamberimizi lütuf nefesinin binlerce ölü gönüllere hayat verdiği söylenmektedir.
93 “Cennet” için bkz. ed-DimeĢki, a.g.e.,s. 170. 94 “Burak” için bkz. Cebecioğlu, a.g.e., s. 163. 95 “Hulle” için bkz. Cebecioğlu, a.g.e. s. 369.
Enfâs-ı lutfı mürdelere mu‟ti-yi hayat
Ayâğı tozı dîdeleri a‟mâya tûtiyâ (K 1/16 s.36)
Bir nefesde bin dil-i emvâta virirken hayât
La‟lüne kimdür ki diyen Îsî-yi Meryem değül (G 30/3 s.83)
ġair birçok beyitte de çeĢitli vesilelerle “ömr” kelimesini iĢlemiĢtir. ġehzade Korkut‟a “Gençliğin, Ġrem‟in gül bahçeleri gibi olsun, gülüne feleğin tozu dokunmasın” diye dua ederken “bahar-ı ömr” tamlamasını kullanır.
Bahar-ı ömrünün olsun çü gülsitân-ı Ġrem
ĠriĢmesün gülüne gerd-i gerdîĢ-i gerdân (K 2/39 s.43)
Sevdâyî, “sevdiğinin yüzü suyu hürmetine ömrünün arttığını, onun bir bakıĢına gönül Ģehrini yağmaya verdiğini” bir beyitte Ģöyle dile getirir.
Gözidir gönlümüzün Ģehrini yağmaya viren
Ruhıdur ömrümüzün mâyesini mâya viren (G 38/1 s.91)
Sonra eseflenir Sevdâyî keĢke “Obur feleğin gaddarlığı olmayaydı da uzun bir ömür (ömür boyunca) saçını okĢasaydım” diye sevdiğine seslenir.
Tûl-i ömr ile ser-i zülfüni ayıraydı elim
Felek-i sofra-nevâz itmese gaddârlığı (G 57/3 s.111)
Hayalleri çok geniĢ de olsa hayalperest değildir Sevdâyî bilir ki ömür fânidir. Sonunda lâle gibi ömür yaprağını da yel alır gider.
Câm nergis komaz elden çü bilür ahir-i kâr
Berk-i ömrün yel alur lâle-i ummân-Ģekil (K 4/4 s.49)
Emellerle oyalanıp giderken bir bakmıĢız yolun sonuna gelmiĢiz. Emeller zamanın değerini harcatıp, âh, ömrümüzün kesesini boĢaltır.
Nakdini vaktini ki harca sürüp dest-i emel
Âh kim ömrümüzün kîsesini boĢ eyler (G 7/2 s.60)
Sevdâyî mutasavvıf Ģairlerde olduğu gibi ölümü kurtuluĢ olarak görmemektedir. Ömrün dünya hazları ve arzularıyla geçmesi önemlidir. Feleklerin dönüĢü gibi hızla geçip giden ömrümüzü güzel yaĢamak gerek.
Devrini câm-ı meyün sâkî devâm itmek gerek (G 27/4 s.80)
Sevdâyî bir gazelinde de sevdiğine, aĢkından ne hallere düĢtüğünü anlattıktan sonra “Sevdâyî‟ye eğer ömrü yardımcı olursa, hünerlilerden zamanında onu anlaması gerek.” sözleriyle de yine “ömr” kelimesini kullanmıĢtır.
Sevdâyî‟ye ger ömr muâvin olur ise
Dehrinde ol anlasa gerek ehl-i hünerden (G 37/6 s.90)
Divanda bir beyitte de “ecel”(G 32/1 s.85) kelimesi geçmiĢtir. Sevdâyî, kendisine “yar için ölmez” diyenlerin kuru iftira attıklarını söylemektedir. Sevdiğinden ayrı kalmaktansa ölmeye razıdır.
Yâr çün ölmez dimiĢler sîni Sevdâyî sakın
Bu cihândır niceler yiter kuru bühtânda (G 50/5 s.104)
Dest-i lutfunla bu eĢk-i çeĢm seyldür sevdiġim Bunca demdür ağladursın rahm eyle güldür sevdiġim Ya iriĢdir vaslına ya kâ‟ilim öldür sevdiġim
Tek meded salma beni feryâda cânım Mustafâ (Murabba/3 s.115)
1.7.2. Ruh
Ruh96 sözlüklerde, canlılığı sağlayan Ģey olarak geçmektedir. Divanda “ruh”
Ģehvetin ve nefsin zıddı olarak ele alınır. Ruh iyiliğin, nefs de kötülüğün kaynağıdır.
Nasihat97 vermek için yazılmıĢ olan bir beyitte “Nefsin ve Ģehvetin esiri olma, ruh
gibi temiz ol! Gözünü koru nefsini yen âleme pehlivan ol!” denilmektedir. Pâymâl-i nefs-i Ģehvet olma pâk ol rûh-veĢ
Pehlevân-ı âlem ol bas nefsini gözsüzbigi (G 55/5 s.109)
ġair, Naat türünde yazmıĢ olduğu kasidede Sevgili Peygamberimize hitab ederken “rûh-ı pâk” tamlamasını kullanır. Sen saye-i Hudâ‟sın dolayısıyla gölgen olmaz. Senin ahlakının esintisi cennet rüzgârları gibi gönül açar, lütuf baharın can bağıĢlar. Ancak “Rûh-ı pâk”in yüceliğini, aydınlanma ve safanın nihayetine ulaĢmıĢ olan evliyanın rûhu bile idrak edemezken Ebu Cehil Ebu Leheb kıymetini ne bilsin.
96
“Ruh” hakkında geniĢ bilgi için bkz. ed-DimeĢki, a.g.e., s. 825.; Cebecioğlu, a.g.e. ss. 598 -599.; Uludağ, a.g.e., s. 294.
97 “Nasihat” için bkz. Ġlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı NeĢriyat 2.baskı, Ġst.
Lutfun bahârı gülĢen-i cân gibi rûh-bahĢ Hulkun nesîmi bâd-ı cinân gibi dil-güĢâ Cismüne sâye olmasa ta‟n mı ey rûh-ı pâk Rûhın olur mı sâyesi ey sâye-i Hudâ
Bû Cehl [u] Bû Leheb ne bilür kıymetün senün
Çün kibriyânı derk idemez rûh-ı evliyâ (K 1/3, 12, 20 s.34, 35, 36)
1.7.3. Cin, Peri, ġeytan
Cin, gözle görülmez, latif cisimlerden ibaret varlıklardır. Cinler ruhani varlıklar olup ateĢten yaratılmıĢlardır. Tıpkı insanlar gibi Allah‟a kulluk ile görevlendirilmiĢlerdir. Cinlerin de Müslüman ve kâfir olanları, iyi ve kötüleri vardır.
ġeytan da cin taifesindendir. Bunların diĢilerine peri denir.98
Divanda, iki beyitte “ins ü cin” (K 3/9 s.45), (K 4/15 s.51) Ģeklinde kullanılmakta, Hz. Süleyman‟ın bunlara hâkim olduğu belirtilmektedir.
Divan Ģairleri melek, peri, insan, hûri kelimeleriyle tenasüp sanatı yaparlar.99
Peri, Farsça uçmak anlamına gelen“periden” mastarından türetilmiĢtir, ism-i fail
olup, uçan demektir. Güzel yüzlü kiĢilere “peri-peyker” tabiri kullanılır.100
ġair yazdığı naatta “peri-peyker” tamlamasını melek ve Mustafa isimleriyle tenasüp sanatı yaparak Sevgili Peygamberimizin güzelliğini anlatmıĢtır.
GörmemiĢ mislün cihânda çeĢm-i âdem Ģüphesiz Arz-ı ruhsâr ile gel bu dehre bir dem Ģüphesiz HaĢre dek ârzû çekerdi halk-ı âlem Ģüphesiz
Sen perî-peykermelek-sîmâya cânım Mustafâ (Murabba 1/2 s.115) Bir beyitte de peri, sevgiliye benzetilen olmuĢtur. (G 31/4 s.84)
ġeytan, divan Ģiirinde rakibe benzetilir. Meleklerle bir arada bulunamayıĢı,
dua edilince kaçıĢı, sevgilinin nurunu çalmaya çalıĢması vs. yönlerden ele alınır.101
98
Pala, a.g.e., s. 92.
99 Ali Nihat Tarlan, Fuzûlî Dîvânı ġerhi, 8. Baskı, Akçağ Yay., Ankara, 2014, s. 39. 100 Cebecioğlu, a.g.e. s. 577.
ġeytan Sevdâyî Divanında da rakibe benzetilir. Sevgiliden Hz. Muhammed (sav.)‟e salâvat okuyarak Ģeytanı periĢan etmesi (G 29/1 s.82) istenir.