• Sonuç bulunamadı

Eylül Ýhtilali ile askerlerin oluþturmak istediði siyasal yapýlanma ve felsefe ile sorunlar beklenildiði biçimde çözümlenebilmiþ midir? Bu sorunun

Sultan II. Abdülhamit’in cuma selamlýðý törenlerinde “yaklaþýk olarak 6 ile 10 bin kiþilik askeri birlikler hazýr bulunur ve Padiþahýn Yýldýz Sarayý ile camisi

ülkemizde 12 Eylül Ýhtilali ile askerlerin oluþturmak istediði siyasal yapýlanma ve felsefe ile sorunlar beklenildiði biçimde çözümlenebilmiþ midir? Bu sorunun

cevabýný da tezimizin sonuç bölümünde aramaya çalýþacaðýz.

3. 6. Deðerlendirme

Görüldüðü üzere, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluþuyla birlikte ülkemiz hýzlý bir reform ve deðiþim dönemine girmiþtir. Bu dönemin iktidarýný elinde bulunduran eliti laik, ilerlemeci ve devrimci, dönemi ise bir devrim dönemi olarak adlandýrdýk. Bu dönemin devrim dönemi olarak tanýmlanmasýnýn temel nedenleri olarak þunlarý söyleyebiliriz. Bu dönemde yeni bir rejim kurulmuþ ve kendini devrimci yollarla meþrulaþtýrmak istemiþtir. Diðer devrimlerde olduðu gibi, yeni rejim kendinden önceki rejimin deðerlerine ve sembollerine karþý bir savaþ baþlatmýþtýr. Bu savaþda eski rejimin sembolleri bir bir yýkýlýrken, yeni rejim kendi sembollerini de yerleþtirmeye tavizsiz bir þekilde çaba göstermiþtir. Rejim, sosyal ve siyasal deðiþmelerin baþ mimarlýðýna soyunmuþ olup, toplumun yakýn geçmiþiyle olan baðlarýný kesmiþtir.

Yeni bir devrimci felsefe ýþýðýnda, bu rejim, kendisini eski rejimden ayýrmak için akýlcý bir temel üzerine oturtmak istemiþtir. Ýlahi meþruluk felsefesinden uzaklaþýp, laik bir meþrulaþmayý kendisine þiar edinmiþtir. Yeni rejim, dini meþrulaþma felsefesini irrasyonal olarak deðerlendirmiþ ve toplumun bundan sýyrýlmasýyla kalkýnma hamleleri yapacaðýna inanmýþtýr. Bunu gerçekleþtirmek için ise, tepeden inme metotlarla köklü deðiþimleri baþlatmýþtýr. Öyleki yeni rejim; kültürel, sosyal ve siyasal hayatýn her alanýna müdahale etmiþtir. Kiþisel (özel) hayatla toplumsal hayat arasýndaki sýnýrlar kaldýrýlmýþ, bireylerin nasýl yemeleri, giyinmeleri ve selamlamalarý gibi özel hayatý ilgilendiren konulara dahi müdahale etmiþtir. Böylece daha otoriter bir kamu sahasý alaný belirlenmiþtir. Ýþte bütün bu radikal deðiþmelerin yapýldýðý dönemi, devrim dönemi ve bu deðiþmeleri yapanlarý da devrimci elit olarak deðerlendirdik ve sýnýfladýk. Devrimci elit'in sosyal geçmiþleri, düþünce tarzlarý, eðitim ve statü bakýmýndan ortak genel yanlarý olarak þunlar söylenebilir;

a- Tek bir parti etrafýnda örgütlenip, hareketleri, inançlarý ve kaynaklarý laik bir milliyetçilik etrafýnda temellenmiþ ve bu Kemalizm ideolojisinde bütünleþtirilmiþtir.

b- Kendilerinden önceki kurulu düzeni yýkma ve bu düzeni temsil eden sýnýflara karþý taviz vermeme konusunda kararlý olmuþlardýr.

c- Devletçi bir ekonomi felsefesine sahiptirler.

d- Toplumu deðerlendirme noktasýnda kültürel bakýþ ve referanslarý Batý dünyasýndan veya Ýslam öncesi dönem ve toplumlardan seçilmiþtir.

e- Deðerlendirmeleri genel olarak eski sistemin eleþtirisi üzerine oturtulmuþtur. Dinin ve geleneðin toplumsal geliþmeye engel olduðunda hemfikir olup, pozitivist düþünce yapýsýna sahiptirler.

f- Sosyal geçmiþleri ve eðitimleri bakýmýndan devlet okullarýnda yetiþmiþ olup, çoðunluk asker kökenlidir.

g- Birbirlerinin arkadaþý olup, önceden birbirleriyle dostluklarý vardýr.

Ýkinci Dünya savaþý ve sonrasý, ülkemizde ilk defa elitin yapýsýnda, yani sirkülasyonunda deðiþim baþlamýþtýr. Baskýn ideoloji olan Devletçilik ve Laik Milliyetçiliðe liberal bir form verilmeye baþlanýr. Bu dönemi, dengeleme dönemi olarak niteledik ve bunun nedenleri ise þu þekilde temellendirilebilir. Bu dönemde rejim, kültürel ve sosyal politikalarýnda (iç veya dýþ nedenlerden ötürü) toplumun yakýn geçmiþiyle yeniden bir bað kurmak istemiþtir. Bu durum kendisini özellikle kültür ve eðitim kurumlarýnda hissettirmiþtir. Osmanlý dönemi modernleþme hareketleri ile Cumhuriyet dönemi hareketler arasýnda organik baðlar kurulmaya çalýþýlmýþtýr. Yeni iktidar, din aleyhtarý politikalarý kýsmen de olsa deðiþtirmiþ ve toplumun Ýslami geçmiþiyle barýþma yolunda adýmlar atmýþtýr. Bu, ayný zamanda siyasal iktidarýn güçlendirilmesinde önemli bir rol oynamýþtýr.

Siyasal alanda çoðulcu bir yapýya geçilmiþ, devletçi ekonomi politikalarý yerini yavaþ yavaþ liberal ekonomi politikalarýna býrakmaya baþlamýþtýr. Türkiye’nin çaðdaþ Batý toplumlarý seviyesine ulaþmasý için liberal politikalarýn

savunulmasý yoluna gidilmiþtir. Kemalist ilkeler yeni bir biçimde algýlanmaya, Cumhuriyetçilik demokrasi, devrimcilik ise bir düzenleme olarak yorumlanmaya baþlar. Yeni iktidar, kendinden önceki siyasi yapýyý yýkma yerine onu reform etme ve dengeleme hareketleri eðiliminde olduðu için, biz bu dönemi, bir dengeleme dönemi olarak adlandýrdýk ve bu deðiþimleri gerçekleþtiren eliti de dengeci elit olarak sýnýfladýk.16

Demokrat Parti çatýsý altýnda organize olan bu elitin genel özellikleri olarak ise þunlar söylenebilir;

a- Liberal laik bir felsefe ve evrimci bir deðiþim anlayýþýna sahiptirler.

b- Toplumu deðerlendirmedeki kültürel yaklaþým ve referanslarýnda her ne kadar batýcýlýk var ise de, toplumun yakýn geçmiþini de referans olarak kullanmýþlardýr.

c- Çoðulcu bir siyasal yapýlanmadan yana tavýr sahibi olup, karizmatik meþrulaþmadan ziyade, hukukî meþruluk felsefesine eðilim duymuþlardýr.

d- Din ile modernleþmenin birbiriyle uyuþacaðý konusunda ortak bir anlayýþta olmuþlardýr.

e- Sosyal geçmiþleri bakýmýndan sivil toplumdan gelmekte olup, sivil eðitim kurumlarýnda eðitim görmüþlerdir.

1980-1994 dönemi siyasî eliti yeni arayýþlar doðrultusunda, sað ve sol kavramlarý yerine, milli bütünlük ve Atatürk milliyetçiliði kavramlarýný icat ve empoze etmiþlerdir. Bu dönemde rejim, herþeyden önce çoðulcu ve katýlýmcý siyasal yapýya son vermiþtir. Toplumda sosyal barýþýn ve kalkýnmanýn ancak dayanýþma yoluyla olacaðýna inanmýþ ve bu yolda yeni adýmlar ve politikalar atmýþtýr. Yeni rejim bunu saðlayacak ideoloji olarak ise 'gerçek Atatürkçülük' kavramýný seçmiþ ve bu yolla kendisini meþrulaþtýrmak istemiþtir. Bu doðrultuda yeni bir anayasa hazýrlanmýþtýr. Anayasa ve uygulanan politikalar, çoðulculuktan ziyade milli bütünlüðü savunmuþtur. Bu dönemin politikalarý kendisini daha çok eðitim ve kültür alanýnda hissettirmiþtir. Bu, ayný zamanda 16 Türkiye'de çoðulcu yapýya geçiþle birlikte bu dönemdeki elit yapýsý da kendi içinde bir sýnýflandýrýlmaya tabi tutulabilir. Aydýnlarýn ve iktidarlarýn savunduklarý siyasi fikir ve ideolojilere baðlý olarak elit yapýsýnda dörtlü bir sýnýflama yapýlabilir ve bunlar: a) Liberal, b) Ýslamcý, c) Milliyetçi, ve d) Solcu olmak üzere, genelde, dört grubda toplanabilir.

yaþanan toplumsal kimlik krizine bir çözüm olarak da sunulmak istenmiþtir. Çoðulculuða karþý bütünleþme, beynelmilelciliðe karþý milliyetçilik ön plana çýkmýþ ve siyasi bakýþ "her þey vatan için" sloganýyla özdeþir bir yapý kazanmýþtýr. Bu deðiþim, arayýþ ve yapýlanmadan dolayý, bu dönemi bir gerilim ve arayýþ dönemi olarak deðerlendirdik.17

Bu bölümde, iktidarlarýn meþrulaþma kriterlerini genel hatlarýyla analiz etmek için, kýsa olarak ülkemizin yakýn dönem siyasî tarihindeki siyasal elitlerin yapýsýna baktýk ve bir elit sýnýflamasý yapmaya çalýþtýk. Siyasal iktidarlarýn meþrulaþmasýnda sembollerin rolünü anlama açýsýndan teorik bir imkan veren bu sýnýflama ile biz, siyasal iktidar ile sembolik yapý arasýndaki iliþkiyi daha iyi bir þekilde analiz etmeye çalýþacaðýz.

Dördüncü Bölüm

4. DEVRÝM DÖNEMÝ TÖRENSEL VE SEMBOLÝK YAPI

Bu bölümde Devrim dönemi olarak adlandýrdýðýmýz, Cumhuriyet devrinin ilk ve tek parti dönemi olan, 1923-1944 yýlý törensel ve sembolik yapýyý ele alacaðýz. Özellikle ülkenin bir cumhuriyet olduðunun ilanýndan sonra icad edilen 23 Nisan, 19 Mayýs, 30 Aðustos ve 29 Ekim gibi bayramlarý analiz edeceðiz. Örneklem dönemi olarak seçtiðimiz bu dönem milli bayramlarýnýn kutlanýþ biçimleri üzerinde yoðunlaþacaðýz. Bu törenlerde ne sembolize edildi, sembolize edilen þeyler rejim tarafýndan nasýl kullanýldý ve bunlar yeni rejimin (iktidarýn) meþrulaþtýrýlmasýnda nasýl bir rol oynamýþtýr gibi sorulara cevap arayacaðýz.

Ayný zamanda devrimci-laik bir elitin hüküm sürdüðü bu dönemde dini bayramlarýn, kutsal gün ve gecelerin kutlanýþ biçimlerini de ele alacaðýz. 17 Bu dönemde her ne kadar 1983 sonrasý sivil idareye geçilmiþ ise de, askerlerin hazýrlattýðý anayasa da henüz önemli bir deðiþiklik yapýlamamýþtýr. Türkiye’de anayasal deðiþikliðe gidilmesi yönündeki arayýþlar sürmektedir. Ayrýca, oluþturulan Milli Güvenlik Kurulu aracýlýðýyla, askerler siyasi irade üzerine doðrudan ve dolaylý yollardan etki etmeye devam etmektedir. Bu durum ise zaman zaman

Sembollerin siyasal iktidarlarýn meþrulaþtýrýlmasýndaki rollerini anlama açýsýndan devrim öncesi ve sonrasý törensel ve sembolik yapýlarý karþýlaþtýracaðýz. Bununla biz kutsallýk meselesini, törenlerin siyasal amaçlý kullanýmý gibi sorunlarý da açmaya ve çözümlemeye çalýþacaðýz. Bu doðrultuda öncelikli olarak 1924 Anayasasý’nýn bu törenler açýsýndan önemini inceleyeceðiz.

4. 1. 1924 Anayasasý ve Törenler

Devrim dönemindeki anayasal yapýnýn oluþturulmasýnda, 1876 Anayasasý temel malzeme olarak kullanýlmýþtýr. Ve bu anayasa devrimci elit tarafýndan cumhuriyet felsefesiyle uyumlu olacak bir þekilde yeniden düzenlenmiþtir. Cumhuriyet döneminin ilk anayasasý olan ve Teþkilatý Esasiye Kanunu olarak bilinen 1924 Anayasasý, 20 Nisan 1924’de kabul edilmiþtir. Anayasanýn birinci maddesi ‘Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir’ ilkesini belirtir. Onun ikinci maddesi ‘Türkiye Devleti’nin dini Ýslamdýr; resmi dili Türkçe’dir, makarrý (baþþehri) Ankara’dýr’ hükümlerini içerir. Ancak anayasanýn bu ikinci maddesi 10 Nisan 1928 tarihinde ve 1222 sayýlý kanun ile ‘Türkiye Devleti’nin resmi dili Türkçe’dir; makarrý Ankara þehridir’ (Þakar, 1990: 269) olarak deðiþtirilir. Bu deðiþiklik ile devletin dininin Ýslam olduðu hükmü yürürlükten kaldýrýlýr. Bu anayasanýn ikinci maddesi, yine devrimci elit döneminde, 5 Þubat 1937’de çýkarýlan, 3115 sayýlý kanunla yeniden formüle edilir ve düzenlenir. Ýkinci Madde ‘Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçý, Devletçi, Laik ve Devrimci’dir. Devlet dili Türkçe’dir, Baþkent Ankara’dýr’ olarak yeniden düzenlenmiþtir (Þakar, 1990). Böylece, Cumhuriyet Halk Partisinin programý olan ve daha sonra Kemalizmin prensipleri olarak sistematize edilen bu ilkeler, anayasal hükümler kapsamýna alýnarak yasalaþtýrýlýr. Kemalizm gibi soyut ilkelerin seçilmesi ve bunlarýn anayasa hükümlerine dahil edilmesi, belki de devrimci elitin somut bir politikada uzlaþmakta zorlandýðý yönünde bir durumu ortaya koymaktadýr.