• Sonuç bulunamadı

ÜYE DEVLETLER TARAFINDAN AÇILAN İHLAL DAVALARI A GENEL OLARAK

İHLAL DAVASININ USULÜ VE ÖN İNCELEME I KOMİSYON TARAFINDAN AÇILACAK İHLAL DAVAS

D. ATAD’ IN İHTİYATİ TEDBİR KARARI VERMESİ

II. ÜYE DEVLETLER TARAFINDAN AÇILAN İHLAL DAVALARI A GENEL OLARAK

ATA m.227’ye göre;

“Üye Devletlerden her biri, diğer bir Üye devletin bu Andlaşma gereğince kendisine düşen yükümlülüklerden birini yerine getirmediği kanısına varırsa Adalet Divanı’na başvurabilir.

Bir üye Devlet, bu Andlaşma gereğince üzerine düşen yükümlülükleri ihlal ettiği iddiasıyla diğer bir üye Devlete karşı dava açmadan önce Komisyon’a başvurmak zorundadır.

Komisyon, ilgili Devletlere iddia ve savunmalarını yazılı ve sözlü olarak karşılıklı sunma imkanı verdikten sonra gerekçeli görüşünü bildirir.

Komisyon, başvuru tarihinden itibaren üç ay içinde görüşünü bildirmezse, bu görüşün bulunmaması Adalet Divanı’na dava açmasına engel olmaz.”

ATA m. 227’den de anlaşılacağı gibi, bir üye devlet diğer bir üye devletin Topluluk hukukundan doğan yükümlülüklerini ihlal ettiği kanısına varırsa ATAD önünde ihlal davası açabilecektir. Ancak bunun için öncelikle Komisyon’a başvurmak zorundadır; bu anlamda bir üye devletin başka bir üye devlete ihlal davası açabilmesinin ön koşulu Komisyon’a başvurmasıdır.

Görüldüğü gibi Komisyon’un yanı sıra üye devletler de başka bir üye devlete karşı ihlal davası açabilmektedir. ATA m. 227 çerçevesinde açılan ihlal davaları ATA m. 226’ya göre Komisyon tarafından açılan ihlal davalarından tamamen bağımsız bir nitelik taşımaktadır; bu bağımsızlık Komisyon tarafından yürütülen

249 Vincenzi, s. 274. 250 Vincenzi, s. 274.

idari aşama için de geçerlidir251. Ayrıca bir üye devletin başka bir üye devlete karşı ihlal davası açabilmesi için bir hukuki yararı bulunmasına veya bir zarara uğramış olmasına gerek de yoktur; sadece Topluluk hukukunun ihlal edildiği iddiası bu davanın açılması için yeterlidir252. Ancak politik nedenlerle üye devletler Topluluk Antlaşmalarınca kendilerine verilen bu yetkiyi kullanmamakta ve bu alandaki yetkiyi Komisyon’a bırakmayı tercih etmektedirler. Aynı zamanda hiçbir üye devletin Topluluk hukukunu tamamıyla doğru olarak uyguladığından söz edilemeyeceğinden, bir üye devlet başka bir üye devlete ihlal davası açtığında kendisine karşı da başka bir ihlalden ötürü misilleme yoluyla dava açılabileceği endişesi ile üye devletler birbirlerine karşı ihlal davası açmaktan sakınmaktadır253. Yine özellikle son zamanlarda oylamalardaki oy çoğunluğunun öneminin artması hükümetlerin diğer üye devletlerin iyiniyetini kaybetmeme ihtiyacını doğurmuştur254.

Bu zamana kadar ATA m. 227 çerçevesinde ancak iki dava açılmıştır. Üye devletler ATA m. 227’deki yetkiyi kullanmayı tercih etmediklerinden ATA m.227 işleyen bir dava yolundan ziyade üye devletler için tehdit niteliği taşımaktadır255. Üye devletler her ne kadar birbirlerine karşı ATA m.227’deki yolu kullanmak istemese de bu durum üye devletlerin hiçbir zaman bu yolu birbirlerine karşı tehdit olarak kullanmadıkları anlamına gelmemektedir256. Bunun bir örneği 1993-1994 yılları arasında Almanya ile Birleşik Krallık arasında yaşanmıştır. Alman hükümeti deli dana hastalığı denen tehlike yüzünden Birleşik Krallıktan gönderilen sığır etlerine karşı ithalat kısıtlamalarına başlayacağını bildirerek tek taraflı olarak Birleşik Krallık’ı tehdit etmiştir. İngiliz hükümeti de konuyu ATAD önüne götüreceğini söyleyerek Alman hükümetine karşı koymuştur. Komisyon bu olayda Birleşik Krallık ile aynı tarafta olmuş ve Alman hükümetine deli dana hastalığından kaynaklanan tehlikelere ilişkin yeterli bilimsel kanıt koymadan tek taraflı olarak Birleşik Krallık’a bir takım kısıtlayıcı önlemler alırsa ihlali Topluluk adına ATAD önüne götüreceğini ifade etmiştir257. Birleşik Krallık aynı kısıtlayıcı önlemleri Fransız hükümetinden de görmüştür. Ancak Birleşik Krallık Alman ve Fransız

251 Sungurtekin Özkan, s. 74. 252 Sungurtekin Özkan, s. 75. 253 Steiner/Woods s. 502

254 Vincenzi, s. 268, Fairhurst and Vincenzi, s. 146. 255 Kent, s. 84.

256 Templeman and Maclean, s. 54. 257 Templeman and Maclean, s. 54.

hükümetleri ile yaşadığı bu olayda doğrudan ATA m.227’yi kullanarak ilgili üye devlete karşı ihlal davası açmamış; ATA m. 227’deki usulü kullanarak Komisyon’un bu olay üzerine dikkatini çekmesini sağlamıştır. Komisyon uyuşmazlığı çözmek için Fransız hükümeti ile yaptığı görüşmeler sonucunda Fransız hükümetine karşı ATA m. 226’ya dayanarak ihlal davası açmaya karar vermiştir; böylece Birleşik Krallık’ın kendi başına ATA m.227’ye göre ihlal davası açmasının da önüne geçmiştir. Görüldüğü gibi üye devletler ATA m.227’deki usulü kendi lehine kullanabilmektedir258. Komisyon’un Fransız hükümetine karşı açtığı dava sonucunda ATAD, Fransa’nın Topluluk hukukunu ihlal ettiğine karar vermiş ve Fransa söz konusu kısıtlamaları kaldırmıştır.

ATA m. 292’ye göre “Üye devletler, bu Antlaşma’nın uygulanmasına veya yorumlanmasına ilişkin bir uyuşmazlığı çözmek için, bu Antlaşma’da öngörülenler dışında herhangi bir yönteme başvurmamayı taahhüt ederler.” Dolayısıyla, bir üye devlet Topluluk hukukundan doğan yükümlülüklerini ihlal ettiğinde, diğer bir üye devlet ilgili üye devletin Topluluk hukukundan doğan yükümlülüklerini ihlal ettiği gerekçesiyle uluslararası hukuk anlamında ticari önlemlerini kullanarak misilleme gibi yollarla ilgili üye devleti engelleyemez259. Aynı şekilde üye devletin bir diğer üye devletin hukuka aykırı davranışlarını tek başına düzeltme imkanı yoktur260.

Üye devletin Komisyon’a ilgili üye devleti şikayet etmesi üzerine süreç başlar. Üye devlet şikayetinde ihlale ilişkin fiili ve hukuki durumları yeterince açık olarak somutlaştırmak zorundadır; nitekim Komisyon’un yapacağı inceleme üye devletin şikayetiyle sınırlı olup, Komisyon üye devletin şikayetinde belirttiği fiili ve hukuki durumlar dışında başka dayanaklara gerekçeli görüşünde yer veremez261.

Dava açmak isteyen üye devletin Komisyon’a başvurması üzerine Komisyon tarafların görüşünü aldıktan sonra kendi gerekçeli görüşünü sunmaktadır. Komisyon burada her iki üye devlete de kendi vakıalarını ve diğer üye devletin görüşleri hakkında karşı sözlü ve yazılı olarak görüş bildirmesi için üye devletlere fırsat tanır.

Komisyon bir ihlalin var olduğu yönünde görüş bildirebileceği gibi, herhangi bir ihlal olmadığına dair de görüş bildirebilir veya hiçbir görüş de belirtmeyebilir.

258 Fairhurst and Vincenzi, s. 146. 259 Schermers and Waelbroeck, s. 643.

260 C- 196/80, Meat Company Case [1981] ECR 2283. Aynı zamanda, Templeman and MacLean, s.

52.

Komisyon bir gerekçeli görüş hazırlar ise bu gerekçeli görüşte ancak şikayet eden üye devletin iddialarının aslı olup olmadığına dair bir açıklama içerdiği kabul edilmelidir262. ATA m. 227 çerçevesinde Komisyon tarafından hazırlanan gerekçeli görüş, ATA m. 226’ye göre Komisyon tarafından hazırlanan gerekçeli görüşten farklı bir özelliği bulunup ihlal davasının konusunu tespit etmemektedir; nitekim dava konusu şikayetçi üye devletin şikayetinde belirttiği iddiasıyla belirlenmektedir263. Davanın konusu şikayette bulunan üye devletin şikayetinde yer alan fiili ve hukuki sebeplerle sınırlıdır.

Komisyon’un önüne ATA m. 227’ye göre bir olay geldiğinde Komisyon ATA m. 226’daki gibi ilgili üye devleti suçlayıcı bir tavır içinde bulunmaktan ziyade tarafları yatıştırıcı bir tavır sergilemekte ve olaya bir hakem gibi yaklaşmaktadır264. Aynı şekilde dava açma süresini takdir yetkisi Komisyon’a ait olduğundan Komisyon, dava açmadan önce hükümet krizi gibi engeller var ise bunların çözülmesini beklemektedir265.

B. ÜYE DEVLETİN İHLALİ KOMİSYON ÖNÜNE GÖTÜRMESİ