• Sonuç bulunamadı

B.2. Berlin Antlaşması

2. BÖLÜM: OSMANLI GAZETESİNE GÖRE BERLİN ANTLAŞMAS

2.1.4. Ülgün'ün Teslimi

Arnavutların Babıali tarafından verilen nasihatleri kabul etmeyerek direnişte ısrar etmelerinin sebebi doğru kaynaklardan doğru bilgileri alamamaları ve art niyetli kişilerin neşrettiklerine ve onlardan duyduklarına inanıp, buna kanmalarıdır. Hükümet-i Seniyye'nin verdiği babacan imtiyazlardan istifade eden Arnavutların Hükümet-i Seniyye'nin menfaatini ihlal edip devletin selameti için Babıali tarafından kabul edilen bir kararın aleyhinde hareket edeceklerine ihtimal vermeyiz. Zaten Avrupa devletlerinin hatalarından zarar gören Arnavutlar bu hatanın hukukun, doğruluk ve adaletin aleyhinde hüküm sürdüğü ve Avrupa'nın bu yanlış kararının Arnavut arazisini parçaladığına hükmederek bir millet için alnının teriyle suladığı

vatanını, özgürlüğünü ve istiklâlini yani en kutsal değerlerini ayaklar altına aldığını gördüler. Arnavutların hepsi devletin kendileri yüzünden karşı karşıya kaldığı tehlikeli duruma son vermeye ve kendileri aleyhine de olsa bu işi bitirmeye hazırdır. Fakat gelecekleri için teminat talep ediyorlar. Prens Nikola gibi zapt edemeyeceğinden fazla yer almak arzusunda bulunan bir despotun hırs dolu emellerine karşı Arnavutların bu isteğine kimse itiraz edemezdi. Arnavutların isteği sadece Karadağ'ın korkunç baskılarına karşı bir teminat talebidir.

Gazetenin dediğine göre Arnavutlar kuvvetlerini artırmışlardır ve Karadağ kuvvetleriyle mücadeleye güçleri vardır. Arnavutların Avrupa'dan istedikleri bir şey vardır. Bu da Ülgün166'ün Karadağ'a terkiyle sınır meselenin kesin bir şekilde

çözüldüğünün resmi olarak ilan edilmesi ve bir daha bu konunun açılmamasının Avrupa tarafından taahhüt edilmesidir. Bilindiği üzere Babıali bu istekleri bu büyük devletlere arz etmişti. Karadağ'a terk olunacak arazilerin Arnavutlarca teslim edilmesi büyük güçleri tamamıyla hoşnut edeceğinden Arnavutların kendi emniyetleri için istedikleri resmi açıklamanın gelmesi Avrupa'nın şanına layık bir açıklama olurdu. Ancak Osmanlı gazetenin bildirdiğine göre buna dair Babıali'ye hiçbir cevap ulaşmamıştır ve akan kanı durdurmak için tek çare olan bu istek Avrupa tarafından reddedilmiştir.

Osmanlı gazetesinin aktardığına göre Arnavutlar, taleplerinin kabul olduğuna dair kararın büyük güçler tarafından ilan edilmemesi durumunda Babıali'den arazi terki konusunda yanlarında olmalarını istemişlerdir. İstekleri teminat altına alınmadığı takdirde Babıali'den hiçbir şeye müdahale etmemesini istemişlerdir. Arnavutlar Gerek Karadağlılara gerekse de Ülgün'e çıkacak olan büyük güçlerin donanmasına ne yapacağımızı biliriz diyerek bu konuya dair olan fikirlerini dile getirmişlerdir.

Arnavutlar eğer Babıali büyük güçlerin arzusuna uyarak talep edilen teminatı almaksınız Ülgün'ü terk etmeye karar verirse Babıali'nın tamiri imkansız vahim bir hata işlemiş olacağını bildirmişlerdir. Gazete, haber kaynaklarının

166 Ülgün, Karadağ’da Adriyatik Denizi kıyısında yer alan kasabadır. Ülgün aynı zamanda Karadağ’ın

en güney limanıdır. Şemseddin Sami, “Ülgün”, Kamus-ul Alâm, Mihran Matbaası, C. 2, İstanbul 1889.

Osmanlı'nın müzakerelerde bilhassa Arnavutların bu isteği üzerinde durduğunu bildirdiğini dile getirmektedir. Avrupa'nın bu manidar sessizliğinin meselenin çözümünü erteleyerek vahim bir takım sonuçlara neden olacağını derin bir üzüntü ile görmekteyiz. 167

Arnavutların en büyük korkusu aslında ileriki yıllarda Karadağ'ın ya da bir başka ülkenin yine Arnavut topraklarından parçalar koparmasıdır. Zaten iki yıldır arazi pazarlığı sürekli Arnavut toprakları üzerinde vuku bulmaktadır. Bu durum Arnavutların gelecekleri için de tedirgin olmasına yol açmıştır. Beri tarafta hali hazırda bir de Yunanistan ile Osmanlı arasında bir tashih-i hudut meselesi vardır. Bu meselenin konusu olan arazilerde Epir ve Teselya bölgeleri olduğu için yine Arnavutların başı ağrıyacak demektir. Bu sebeple Arnavutlar Ülgün'ün terkini gelecek yıllarda Arnavutlar aleyhlerine yeni bir arazi terki yapılmaması ya da Arnavutlardan yeni bir fedakarlık beklenilmemesi şartına bağlamış ve Avrupalı devletlerden bunun için güvence istemişlerdir.

Arnavutlara göre yaşadıkları arazilerin parçalara bölünmüş olması da hatalı bir yönetim şeklidir. Bu gibi pazarlıkların Arnavut arazileri üzerinde dönmesinin bir sebebi olarak da bu durumu görmektedirler. Bu sebeple Arnavut örgütleri arazilerinin ortak bir idare yani bir vilayette birleştirilmesini Babıali'den talep etmişlerdir.168

Gazetenin bildirdiğine göre Arnavutlar bu istekleri kabul edilmezse Amiral Seymour 169 'un ve Karadağlıların tehditlerine boyun eğmeyeceklerini Ülgün'ü boşaltmayacaklarını bildirmişlerdir. Bilindiği üzere Ülgün sorunu yüzünden Gladstone yönetimindeki İngiltere hem Osmanlı Devleti hem de Arnavutlar üzerinde baskı oluşturması için Amiral Seymour komutasında bir donanmayı 3 Eylül 1880'de Adriyatik'e göndermiştir ve Babıali'ye 21 gün mühlet vermiştir.170

167İbrahim Sabit, "Arnavutluk ve Karadağ Münazaasının Suret-i Ahiresi", Osmanlı Gazetesi, Nr. 16, s.

1, (23 Eylül 1880).

168Nathalie Claer, Arnavut Milliyetçiliğinin Kökenleri, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul

2013, s. 196-197.

169 Edward Hobart Seymour, (30 Nisan 1840 – 2 Nart 1929). İngiliz Kraliyet Donanması Amirali.

Kırım Savaşında ' da görev yapmış daha sonra 1880-1882 yılları arasında İngiliz Akdeniz Kraliyet Donanması' nda görev yapmıştır. Ayrıntılı bilgi için bk. Feyza Görez, "Boksör İsyanın'da Pekin Kuşatması - Çin Medeniyeti: Tarih, Kültür, Edebiyat, Felsefe", Kesit Yayınları, Ankara 2018, s. 119- 134.

Gazete kış mevsimi için Kotor limanının emniyetinden dolayı birleşik donanmanın oraya çekileceğine dair Ajans Havas'ın verdiği haber İstanbul'da şaşkınlıkla karşılandığını bildirmiştir. Herkesin bu duruma ortak donanma harekatının bahara kadar ertelendiği manasını yüklediğini dile getirmektedir.171

Her ne kadar gazete ve konuyla ilgilenenler bu olaydan dolayı ortak donanmanın olası harekâtının bahar ayına ertelendiği fikrine kapılsa da işin aslı bu değildir. Osmanlı Devleti'nin işi ağırdan aldığını düşünen İngiltere bu duruma kızarak ortak bir donanma ile İzmir'in işgalini büyük devletlere teklif etmiştir. Bu teklif Rusya ve İtalya tarafından kabul edilmekle beraber Almanya, Fransa ve Avusturya tarafından kabul edilmemiştir.172 Her şeye rağmen İngiltere donanması

Ragusa önlerinden Kotor'a çekmiştir. Sebep olarak kışın yaklaşmasını gösterilse de aslında bunun bir tehdit olduğu aşikârdır. Ancak istediği desteği bulamayınca bu harekettan vazgeçmiştir.173

Gazaete'nin İşkodra'dan aldığı habere göre Amiral Seymour tarafından verilen talimatın tersine konsolosların bölgelerini terk etmedikleri belirtilmiş ve sadece İngiliz konsolosu Mösyö Green'in verilen emir üzerine Ragusa'ya gittiği görülmüştür. Gazete haberi manidar bulmaktadır. Zira Amiral Seymour'un gönderdiği mektuplara vakıf olanlar bilirler ki İngiliz amirali konsolosların ve ailelerinin selâmetlerini büyük tehlikede görerek güvenli bir yere çıkıncaya kadar korunmalarını Osmanlı kumandanından talep etmiş, can ve mallarına kötü zarar gelecek olursa sorumluluğun kumandanda olacağını bildirmişti. Gazete şüphelerini şu sorularla dile getirmiştir. Acaba konsoloslar kendilerini tehlikede gören Amiral Seymour ile aynı fikirde değiller mi? Yoksa Amiral Seymour'un bu uyarıyı askeri hareketlilikten dolayı vermiş olduğunu iddia etmesine karşın konsoloslar herhangi bir askeri hareketlilik görmedikleri için mi ikametlerinden çıkmamışlardır?174

Konsolosların Amiral Seymour'un uyarılarını dikkate almaması bölgedeki hareketliliğin önemsiz olduğunu en azından Arnavutlar'ın hareketliliğin saldırgan bir

171 "Kotor Limanındaki Filoya Dair Bir Haber", Osmanlı Gazetesi, Nr. 19, s. 2, (4 Ekim 1880). 172Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1879-1914, Timaş Yayınları, İstanbul 2014, s. 531. 173 Uğur Özcan, a.g.e., s. 246.

yapıda olmadığını, kendilerini ve şehirlerini savunmaya yönelik olduğunu göstermektedir. Yoksa Amiral'in dediği gibi konsoloslar kendilerine dönük bir tehdit sezmiş olsalardı bölgeyi terk ederlerdi.

Karadağ bir süre sonra bölgede yaşayan Arnavutlara yönelik baskıları artırmış hatta Müslümanları tutuklamaya başlamış ve Arnavutları kışkırtmıştır. Karadağ hükümetinin bu dönemde tutuklamış olduğu yirmi otuz kadar Müslüman'ın öcünü almak için Arnavutların hudutta toplandıklarına dair yalan bir haber yayımlanmıştı. Zira Karadağlılar bu tip hareketlerle Arnavutları tahrik etmiş olsalar da Arnavutlar düşmanlarına böyle bir fırsat vermeyecek kadar zekidirler. Bilakis Karadağlıların Müslümanları tevkif etmeleri şimdilik Arnavutların intikam fikrini tahrik etmemektedir ancak Arnavutlar bunları yani Karadağlıların hareketlerini sabırla kaydetmektedirler.175

Gazete Karadağlıların Arnavutları tahrik ettiğini düşünmektedir. Buradan anlaşıldığına göre Karadağlılar Arnavutları büyük devletlere saldırgan gösterip kendisini de hakkını savunan meşru bir devlet olarak göstermek istemektedir. Tam da bu tarihlerde II.Abdülhamid ve büyük devletler Ülgün'ün teslimi noktasında anlaşmaya varmışladır. Baskılara daha fazla dayanamayan II. Abdülhamid birleşik donanmanın İzmir'i işgali konusundan büyük devletlerin ihtilafa düştüğünü öğrenince Ülgün'den çekilme kararı almıştı. Ahali ise Ülgün'ün Karadağ'a teslim edilmemesi hususunda teminat istediyse de bu isteklerine herhangi bir karşılık alamadı.176

Gazete Daily Telegraph gazetesinden aktardığı bir haberde Karadağlıların kahramanlıklarından bahseden Gladstone'nin aksine İngiltere'nin İşkodra konsolosu Kirby Green'in resmi bir mektubundan bahsedildiğini bildirmektedir. Kirby Green'de daha önce paşaların Karadağlılar aleyhindeki suçlamalarını Lord Derby'e yazdığı mektupta yalanlarken on beş gün sonra fikir değiştirmiş yine aynı ayın yirmi birinde çektiği telgrafta "Medun Savaşı177'nda olduğu gibi Karadağlıların eski

175 "Karadağ Hükümetinin Esir Aldığı 20-30 Müslüman' a Dair Haber", Osmanlı Gazetesi, Nr. 20, s.

2, (7 Ekim 1880).

176 Uğuz Özcan, a.g.e., s. 247.

177 1876 yılında Osmanlı Devleti ile Karadağ arasında Medun Kalesi merkezli savaşlar yaşanmış,

adetlerini ele alıp karşı taraf askerlerine ve sivillere eziyet ettikleri görülmektedir"

demiştir. Konsolos Green, Mahmut Paşa'nın daveti üzerine Podgorica Hastanesi'ne gidip bizzat yaralıları ziyaret etmiştir. Burunları kesilmiş 9 ve dudakları kesilmiş 4 neferi bizzat görmüştür. Gazeteye göre Kirby Green Medun Savaşı'nda Karadağlıların eline esir düşenlerin hepsinin bu muameleye maruz kaldığını da kabul ve itiraf etmiş olmaktadır. Bundan başka General Çernayev ordusundan görevli olarak bulunmuş olan Mösyö Salisbury'nin yazmış olduğu "Çernayev ile İki Ay " isimli bir risalede beş yüz kadar Karadağlı askerin ele geçirdikleri Türk yaralıların uzuvlarını gaddarca kestikleri için general tarafından kovulduklarını yazmaktadır. Hatta uzuvları kesilmiş olan bu adamlardan bazılarının İstanbul'da görüldüklerini de üzülerek ilâve edebiliriz.178

Sürekli Karadağlılar lehine kamuoyu oluşturmaya çalışan Gladstone'nu kendi memurunun itirafları yalanlamıştır. İşkodra Konsolosu Green tarafından gönderilen telgraf Karadağlıların Arnavutlara uyguladığı zulmü gözler önüne sermiştir. Ayrıca Karadağlıların Osmanlı-Sırp Savaşı'nda Çernayev179 komutasındaki

tutumlarına da gönderme yaparak geçmiş de kalmış bir tartışmaya da ışık tutmaktadır.

Gazeteye İpek'ten de hususi bir mektup gelmiştir. Mektubun anlattığına göre önceki gün Karadağ sınırı üzerinde on iki büyük silahlı Arnavut müfrezesi görülmüştür. Önceki gün deniz kuvvetlerinin top atışları başlayıp Karadağlılar da istilâya kalkışınca sınırlar üzerinde bulunan silahlı birlikler Karadağ'a taarruz etme emri almışlardır. Arnavutlar düşmanın hareketinde sınır boyunca çabucak haberdar olmak için direklere bayraklar bağlayıp bu direklerleri haberleşme aracı olarak kullanmışlardır. Gündüz bu bayraklarla gece ise ateşle işaretleşmeye karar vermişlerdir.180

sınırları içerisine girmiştir. Bülent Akyay, "1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Sırasında Karadağ Sınırındaki Askerî Durum Üzerine Bir İngiliz Subayın Memorandumu", Balkan Araştırma Enstitüsü

Dergisi, C. 4, S. 2, Edirne 2015, s. 5.

178Salih, "Hala O Kahraman Karadağlılar", Osmanlı Gazetesi, Nr. 22, s. 2, (14 Ekim 1880).

179 General Çernayev Osmanlı-Sırp savaşında Sırplara yardım etmek için gelmiştir. Daha ayrıntılı

bilgi için bk. Barbara Jalevich , Balkan Tarihi , C. 1, Küre Yayınları, İstanbul 2009, s. 385.

Aslında birleşik donanma her ne kadar bölgeye gönderilse de esasen donanmaya ateş açmama emri verilmiştir. Donanmanın görevi ateş açmak değil sadece gözdağı vermektir.181 Bu durum göz önüne alındığında açılan ateşin sadece

uyarı mahiyetli olma ihtimali yüksektir. Gazeteye gelen mektup açılan ateş sonucunda Arnavutların herhangi bir zayiatının olup olmadığı noktasında malumat vermemektedir.

Gazetenin aktardığına göre Derviş Paşa son birkaç gün içinde mühim çatışmalara girmiştir. Derviş Paşa büyük devletlerin Ülgün hakkındaki isteklerini icra etmek ve diğer meselelerde de Osmanlı menfaatlerini gözetmek için çaba sarf etmektedir. Bununla beraber Arnavutlar Devlet-i Aliyye'ye sadıklarsa bu fedakârlıkları göstererek Osmanlı'nın emirlerini kabul etmeleri gerekir. Derviş Paşa'ya Osmanlı'ya sadık olanlara bir zarar vermeden ve imkanlar dahilinde en az kanı akıtarak ilerleyip biran önce meseleyi çözmeye gayret etmesi emri verilmiştir. Bu talimat üzerine Derviş Paşa çekinmeden ilerlemeye başlamış bazı Arnavut müfrezeleri tarafından durdurulmak istenmişse de silah kullanmaya gerek kalmaksızın ve bunların direnişine önem vermeksizin gerekli tepeleri ve geçitleri zapt etmiştir. Gazete bazı Arnavut reislerinin dış kaynaklı tesirlerin altında kalarak meselenin çözülmesine dair zorluklar çıkardığını dile getirmekte ve bunun üzücü bir durum olduğunu beyan etmektedir. Ayrıca Vakit Gazetesi'nde Karadağ Hükümeti'nin de üç ay içinde tüm Müslümanların Ülgün'den çıkarılmasının teklif edildiği haberi okuyucuya aktarılmıştır. Eğer doğruysa bu da bir önceki kadar üzücü bir durumdur. Gazeteye göre her iki tarafta çözümünde sona yaklaşılmış bir meselenin halledilmesine engel olabilecek tutumlar sergilemektedir.182

Halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan ve tamamen Arnavutların oturduğu Ülgün ahalisi de Karadağ'a arazilerini terk etmek istememiştir. Büyük güçler üç hafta içerisinden Ülgün'ün Karadağ'a teslim edilmesini istemiştir. Osmanlı Devleti'nin işi ağırdan alması dolayısıyla Büyük Güçler 3 Eylül 1880'de Dubrovnik Limanı'na bir donanma göndermişler ve iki ay burada kalmışlardır. Büyük güçlerin baskısı sonucu Osmanlı Devleti, Müşir Derviş İbrahim Paşa'yı askeri birliklerle

181 Fahir Armaoğlu, a.g.e., s. 531.

beraber, Ülgün'ü Karadağ'a teslim etmek üzere bölgeye göndermiştir.183 Derviş Paşa zaten Ülgün mevzusunun uzatılmadan şehrin Karadağ'a terk edilmesi gerektiğini tavsiye etmektedir. Eğer bu mevzu da diğerleri gibi uzatılırsa daha büyük sorunlar çıkabileceği kanaatindedir.

İşkodra Kumandan'ı Derviş Paşa'ya Sait Paşa tarafından bir telgraf yollanarak gerekirse güç kullanmaktan çekinmemesi gerektiği belirtilerek Ülgün meselesinin diğer meseleler gibi ağırdan alınmayacağını şehrin bir an önce boşaltılmasının gerekliliğini halka anlatması istenmiştir.184

Daha önce de bahsedildiği gibi gibi Derviş Paşa memuriyetinde başarılı olup ufak bir mücadelenden sonra Ülgün'ü zapt etmiştir. Mukavemet eden Arnavutlar daha önce beyan ettiğimiz gibi yabancıların tahriklerine kapılarak Osmanlı veya Arnavut menfaatlerine değil tahrik edenlerin menfaatine hizmet etmişlerdir. Sadık Arnavutlar bu hareketleri kınamışlardır. Zira bunlar Osmanlı askerleri üzerine silah sıkmamaya yemin etmiş olduklarından bu yeminin bozulması vatanseverler tarafından üzülerek karşılanmıştır. Muharebede Derviş Paşa dördü ölü olmak üzere on altı kişi kaybetmiştir. Arnavutlar ise yirmi beş kişi kaybetmişlerdir.

Gazetenin bildirdiğine göre Derviş Paşa şehri derhal tahliye etmeye başlamıştır. Ahalinin üçte ikisi hicret etmiştir. Üçte biri ise orada kalmıştır. Ülgün'ün Karadağlılar tarafından zabtına dair olan mukavelename imza olunmak üzeredir. Mukavelename Ülgün zapt edildiği gece Hükümet-i Seniyye tarafından daha önce kabul etmeyeceğini belirttiği iki şart hariç tutularak kabul edilecektir. Bugün bu iki nokta üzerine ihtilaf yoktur. Karadağ Hükümeti kendisine tahsis olunan araziyi zapt etme hususunda tereddüt ediyor ise de bu önemli değildir. Çünkü esas mesele Karadağlılar tarafından talep olunan birkaç günlük sürededir. Gazete artık sona gelindiğini yakında bir karar verileceğini ve Avrupa'nın arzusunun yerine geldiğini ve bunca zahmete sebebiyet vermiş olan bu meselenin halledilebileceğini dile getirmiştir.185

183 Ayşe Özkan, a.g.e., s. 89. 184 Uğur Özcan, a.g.e., s. 249.

Derviş Paşa direniş gösteren ve ayaklanan halkı güç kullanarak isyan hareketlerini bastırmış ve 23 Kasım 1880'de Ülgün'e girmiştir. Haber metninden anlaşıldığı üzere Derviş Paşa çok az kayıp vermiştir. Gazete nüfusun üçte ikisinin şehri terk ettiğini dile getirmiştir. 1881 yılındaki nüfus verilerinde Ülgün'ün nüfusu 10.100 olarak belirtilmektedir.186 Bu nüfus eğer sadece geriye kalanların nüfusu ise bu durumda 10.000-20.000 arası kişinin göç ettiği sonucuna varabiliriz. Bu rakam dönemin demografik yapısı ve nüfus verileri dikkate alınırsa hiç de azımsanmayacak bir rakama tekabül etmektedir. Hicret eden bu kişilere daha önce arazi, mal ve mülk verileceği taahhüdünde bulunulmuştur.187

Şehir teslimi üzerine yapılan ve daha önce üzerinde anlaşılamayan mukavelenin maddeleri ise şöyledir.

1. İşkodra'nın doğu bölgelerinin statüleri korunacak.

2. Emlak-ı Mevkufa (vakıf malları) akıbeti bir anlaşmayla belirlenecek. 3. Ülgün Müslümanları ticaret gemilerinde Türk flamaları taşıyabilecek. 4. Göç etme serbestliği sağlanacak.

5. Karadağ lehine daha başka toprak talepleri olmayacak.

6. Teslim edilecek bölgedeki Türk harp malzemeleri Osmanlı Devleti'ne teslim edilecek.188

Son telgraflar Ülgün'ün Karadağlılar'a teslimini haber vermiştir. Hariciye Nazırı bu habere istinaden Devlet-i Aliyye ve Karadağ hududu meselesini kesinlikle çözüldüğünü elçilikler aracılığıyla büyük devletlere tebliğ etmiştir. Gazete Hükümet- i Seniyye'nin bu hareketinin devletleri ziyadesiyle memnun etiği ve bunların donanmalarını geri çağırmak üzere olduğunu beyan etmiştir. Gazetenin aldığı malumata göre büyük devletler başka bir meseleye karışmak için karar vermişlerdir. Bu durumun Arnavutluk'ta büyük bir heyecana sebep olduğu güya Türk dostu olan bazı mahfillerde rivayet olunmaktadır. Türk gazeteleri bu rivayeti katiyen

186 Uğur Özcan, a.g.e., s. 242. 187 Ali FuadTürkgeldi, a.g.e., s.386. 188 Uğur Özcan, a.g.e., s. 248.

yalanlamıştır. Bizim haber kaynaklarımız da bu durumu doğrulamaktadır. Bu sonuçtan memnun olmayan birkaç işi varsa bunlarda meselenin devamından faydalanmak isteyenlerdir.

Gazeteye göre işin en zor olan tarafı Ülgün'ün Karadağ'a bırakılmasının zaruretinin Arnavutlara anlatılmasıydı. Gazetenin yorumuna göre eğer yabancılar tarafından meseleye el atılmamış ve Arnavutlar tahrik edilmemiş olsaydı mesele şimdiye kadar Osmanlı Devleti tarafından çözülecekti. Osmanlı Gazetesi Avrupa'nın artık Osmanlı Devleti'ne vakit kaybettirecek meseleler arayıp bulmayacağını ümit ettiğini ve bundan sonra vaktin Yunan meselesi gibi diğer meselelerin çözülmesi ve ıslahatlara harcanacağını dile getirmiştir.189

Arnavutların direnişi İtalyanlar tarafından desteklenmiştir. Her ne kadar büyük devletlerden biri olup onlarla beraber iş görse de İtalya el altından konsolosları vasıtasıyla Arnavutları direnmeleri hususunda tahrik etmiştir. Yabancı tahriklerinden kasıt bu olmalıdır. Arnavutların tahrik edildiği doğru olsa da sonuçta ortada tahrik edilmeye müsait gelişmelerden hoşnut olmayan bir halk vardır.190

Tüm bu gelişmeler Arnavutlarda küskünlüğe yol açmıştır. Arnavutlar yıllarca bağlı bulundukları devletin kendilerini korumadığı hissine kapılmışlardır. Arnavut aşiret reisi Gosineli Ali Paşa, Abdülhamid'e ithafen "Bu ana kadar seni

babam olarak görüyordum; ama beni senden ayırdığından ve Karadağ'ın eline bıraktığından beri artık senin değilim." diyerek küskünlüğünü dillendirmiştir.191

Bundan başka tüm bu gelişmeler Arnavutlar'da milli kimliğin insaşı sürecinde önemli bir dönem olmuştur. Özellikle Prizren Birliği ve diğer ittihadiye cemiyetleri Arnavut milliyetçiliğinin kurumsallaşmış yapılarına dönüşmüştür ve bu dönemde bu bilinçle aktif olarak rol almışlardır. Başlarda II. Abdülhamid tarafından desteklenen ya da görmezden gelinen bu örgütler daha sonra tüm Arnavut

189 "Ülgün", Osmanlı Gazetesi, Nr. 35, s. 1, (2 Aralık 1880).

190 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, "Abdülhamid' in Alman İmparatoruna Bir Telgrafı", Türkiyat Mecmuası,

C. 12, Ocak 1955, s. 141.

topraklarının tek bir yönetim, yani vilayette birleştirmek gibi farklı taleplerle ortaya çıkacaktır.192

Benzer Belgeler