• Sonuç bulunamadı

TOPLUMSAL CİNSİYET VE İSTİHDAM İLİŞKİSİ

2.2. TÜRKİYE’DE İSTİHDAMIN GENEL GÖRÜNÜMÜ

2.2.8. Ücretlendirmede Eşitsizlik

Çalışma hayatında cinsiyet eşitsizliğinin farklı bir indikatörü kadınlar ve erkekler arasındaki ücret eşitsizliğinin olmasıdır. Bunun önemli bir nedeni eşit değerdeki bir iş için eşit ücretin ödenmemesi durumudur. Ancak cinsiyete dayalı mesleki ayrışma sonucu kadınların düşük ücretli işlerde yoğunlaşmış olmaları da bir başka nedendir. Ücretlendirmedeki eşitsizlik birçok ülkede ve sektörde yaşanan bir durumdur (Urhan ve Etiler, 2011: 204). Kadınların genellikle düşük ücretli ve düşük kalitedeki işlerde çalışmaları, eşit değerdeki işlerde dahi kadın çalışanların düşük ücret almaları kadınlarla erkeklerin kazanç ayrımlarının nedenleri olmaktadır (KSGM, 2008: 37). Yani ücretlendirmedeki eşitsizlik, ücretlerin tespit edilmesinde işin içeriğinin değil, işi yapacak olan kişi cinsiyetinin baza alınması durumunda oluşmaktadır (Çakır, 2008: 34).

Kamu sektöründe ücret aralığı çok açık değil iken, özel sektörde birçok çalışma sahasında kadınlar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi geçerli değildir. Kadınlar erkeklere nispeten daha düşük ücretle çalıştırılmaktadır. Her ne kadar son yıllarda istihdam edilen kadınlara ödenen ortalama ücret farkı azaltılmaya çalışılsa da, hala erkeklere ödenen ücretin altındadır. Daha düşük ücretli sektörlerde daha çok bulunan kadınlar, erkeklerle aynı mesleki gruplarda olsalar bile, kadınlar ortalama olarak daha düşük ücret almaktadırlar (Korkmaz ve Korkut, 2012: 56). Oysaki toplumda toplam çalışma saatlerinin üçte ikisini kadın işi oluştururken, kadınlar toplam gelirin yalnızca çok düşük bir kısmını elde etmektedirler. Ücretlerde cinsiyete bağlı aşağıya doğru yarış, globelleşmenin de etkisiyle hala devam etmektedir. Bunun sonucu olarak özellikle kadınların ücretleri düşmekte ve çalışma koşulları daha da zorlaşmaktadır (Esen, 2013: 113). Kaldı ki, kadınların hem düşük ücret ödenen sektörlerde çalışmaları, hem de hangi sektörde ve hangi istihdam statüsü ile çalışırlarsa çalışsınlar erkeklerden daha düşük ücret almaları, ev dışında çalışma isteklerini azaltmaktadır (Ecevit vd., 2008: 178). Nitekim kadınların işgücüne katılabilmesi için elde edeceği ücret düzeyinin, geleneksel aile sistemi içinde kadına yüklenen çocuk, yaşlı bakımı, ev işlerinde kadının yerine çalışacak kişiyi ya da kreş masraflarını karşılaması gerekmektedir. Genel olarak eğitim düzeyinin düşük olması kadınların ancak niteliksiz ve düşük ücret karşılığında istihdamını mümkün kılmaktadır. Kadının evde ürettiği hizmetlerin toplam değerine rezervasyon ücreti denilmektedir. Bu durumda kadının emek piyasasına girmek istediğinde elde edeceği ücret geliri, çalışmasından dolayı meydana gelen harcamalarla yani rezervasyon ücreti ile kıyaslanmaktadır. Kadının çalışması ile elde edeceği ücret rezervasyon ücretinden yüksek ise yani elde edeceği ücret; ev işleri, çocuk, yaşlı bakımında çalışacak kişilerin ücretini veya kreş masraflarını karşılamayacak durumdaysa, kadın emek piyasasına girmekten çekinebilir (Önder, 2013: 48). İstihdam edilmiş kadınlara verilen ortalama ücret, her ne kadar geçmiş 20 yılda aradaki farkla azda olsa azaldıysa da, erkek çalışanlara ödenenin çok altındadır. Kadınlar, daha düşük ücretli sektörlerde daha fazla görevde bulunabilmektedirler. Fakat erkeklerle aynı mesleki gruplarda bile ortalama olarak kadınlar daha düşük ücret almaktadırlar (Kocacık ve Gökkaya, 2005: 211). Kadınlar ve erkeklerin belli işkollarında yoğunlaşmış olması, eğitimde ve iş hayatında erkeklerin avantajlı durumu, kadınlara ödenecek olan ücretin de düşük olması sonucunu ortaya çıkartmakta, kadın çalışanlar uzmanlıklarında erkeklerle eşit ilerleseler dahi, ücret anlamında ayrımcılık ile karşı karşıya kalmaktadırlar (Alparslan vd., 2015: 71).

Sonuç olarak eğitim seviyesi yükseldikçe kadınların gelir seviyesinin de arttığı ancak tüm seviyelerde erkeklere göre daha düşük gelire sahip oldukları görülmektedir (Özaydınlık, 2014: 102). İşgücüne katılıma oranı ve çalışılmakta olan işlerdeki ücret dağılımında cinsiyet ayrımcılığı açık bir şekilde olarak görülmektedir (Demirgöz Bal, 2014: 22).

Tablo 12: Cinsiyet ve Eğitim Durumuna Göre Aylık Ortalama Brüt Ücret ve Yıllık Ortalama Brüt Kazanç

Eğitim Durumu Aylık ortalama brüt ücret (TL) Yıllık ortalama brüt kazanç (TL)

Yıl 2006 2010 2014 2006 2010 2014 Toplam 1 103 1 512 2 207 14 252 19 694 27 830 İlkokul ve altı 764 1 032 1 526 9 676 13 099 18 602 İlköğretim ve ortaokul 760 1 026 1 514 9 640 13 043 18 476 Lise 922 1 280 1 707 11 802 16 414 21 222 Meslek lisesi 1 233 1 593 2 263 16 334 21 280 28 143 Yüksekokul ve üstü 2 088 2 663 3 952 27 310 35 383 51 405 Erkek 1 107 1 510 2 215 14 316 19 683 27 775 İlkokul ve altı 784 1 066 1 594 9 952 13 526 19 417 İlköğretim ve ortaokul 788 1 061 1 562 9 999 13 505 19 081 Lise 943 1 317 1 755 12 042 16 907 21 758 Meslek lisesi 1 298 1 649 2 373 17 312 22 195 29 561 Yüksekokul ve üstü 2 231 2 842 4 296 29 258 37 878 55 633 Kadın 1 091 1 519 2 188 14 036 19 728 27 974 İlkokul ve altı 650 874 1 289 8 159 11 065 15 748 İlköğretim ve ortaokul 640 870 1 318 8 064 10 949 15 981 Lise 870 1 177 1 576 11 182 15 049 19 760 Meslek lisesi 944 1 336 1 851 11 990 17 109 22 842 Yüksekokul ve üstü 1 837 2 380 3 470 23 899 31 437 45 483

Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu ( TUİK ), http://www.tuik.gov.tr/UstMenu.do?metod=temelist(12 Temmuz 2017)

Tablo 12’de Türkiye’de cinsiyet ve eğitim durumuna göre aylık ortalama brüt ücret ve yıllık ortalama brüt kazanç gösterilmektedir. Tabloya göre 2006 yılında aylık ortalama toplam brüt ücret 1,103 TL düzeyindedir. Bu oran erkeklerde toplam 1,107 TL iken kadınlarda 1,091 TL’dir. Cinsiyet ve eğitim durumuna göre aylık ortalama brüt ücret incelendiğinde İlkokul ve altı erkeklerde 784 TL, kadınlarda ise 650 TL’dir. İlköğretim ve ortaokul mezunu erkeklerde 788 TL, kadınlarda 640 TL’dir. Lise mezunu erkeklerde 943 TL, lise mezunu kadınlarda 870 TL’dir. Meslek lisesi mezunu erkeklerde 1 298 iken kadınlarda ise 944’tür. Yüksekokul ve üstü mezunu erkeklerde aylık ortalama brüt ücret kazancı 2,231, kadınlarda da 1,837’dir. 2006 yılı verileri incelendiğinde yıllık ortalama toplam brüt kazanç 14,252’dir. Cinsiyet ve eğitim durumuna göre incelendiğinde ilkokul ve altı eğitim düzeyine sahip erkeklerin kazancı 9,952 iken kadınların kazancı 8,159’dur. İlköğretim ve ortaokul mezunu erkekler 9,999 kazanç yapısına sahipken, kadınlar 8 064 kazanç yapısına sahiptir. Lise mezunu erkeklerin 12,042 iken kadınların 11,182’dir. Meslek lisesi mezunu erkeklerin 17,312, kadınların ise 11,990’dur. Yüksekokul ve üstü mezunu erkeklerin kazancı 27,310 iken kadınların 23,899’dur. Buradan da anlaşıldığı üzere eğitim seviyesi arttıkça hem erkeklerin hem de kadınların yıllık ortalama brüt kazançları da artış göstermektedir. Fakat erkeklerle kadınların kazancı kıyaslandığında aynı eğitim seviyesine sahip olduklarında dahi erkeklerle kadınların aldıkları yıllık kazanç yapısında farklılıkların olduğunu görüyoruz.

Ülkemizde kadın istihdamının yoğun olarak tarım sektöründe ve ücretsiz aile işçisi pozisyonunda yoğunlaştığı da göz önünde bulundurulduğu zaman kadınların ücret açısından erkeklere göre neden bu kadar geride kaldığı daha net anlaşılmaktadır. Aynı şekilde yönetici

kadın sayısının düşük olması da bunun bir diğer sebebidir. Eğitim seviyesi arttığı oranda kadın erkek arasındaki ücret farklılığı da azalış göstermektedir. Kamu sektöründe fark daha az olurken, özel sektörde kadın-erkek ücret eşitsizliği kendini daha fazla hissettirmektedir. İşgücü piyasasında, belirli mesleklerin, toplum içinde kadınlara uygun işler olarak kabul görmemesi ve kadının bazı sektörlerde ucuz emek olarak nitelendirilmesi örneklerine rastlanmaktadır. Bu durum ekonomik, sosyal ve kültürel boyutta düşünülebilir. Eve ekmek getirenin erkek olarak belirlendiği, geçmişi ataerki temeline dayanan toplumlarda, genel anlamda işsizlik arttıkça, cinsiyet ayırımı da kendiliğinden ortaya çıkabilmektedir. Genel olarak kadın emeğine olan talep, erkeklerle kıyaslandığında daha düşüktür; ayrıca sürekliliği zayıf olup yapısal dalgalanmalara da açıktır. Bunun yanı sıra kadın işgücü daha çok; genç, ailevi sorunları asgari, tali ya da ek gelir için çalışan insanlardan oluşmaktadır. Yüklenen bu rol kadını işgücü piyasasında dezavantajlı bir konuma sokmaktadır. Bu koşullarda kadın emeğinin, kalite ve teknolojik açılardan gelişerek yeni istihdam koşullarında rekabet etmesi zor bir hal almaktadır (Erkek ve Karagöz, 2009: 16).