• Sonuç bulunamadı

ÖZGÜR BİR TOPLUMDA BİLİM KİTABI ÜZERİNE

İrfan Yorulmaz

Paul Karl Feyerabend’in Özgür Bir Toplumda Bilim kitabı, 1999(ilk basım 1991) yılında Ahmet Kardam tarafından Ayrıntı Yayınlarında, İngilizce aslından Türkçeye çevrilmiştir. Yazar tarafından 1978 yılında İngilizce olarak, Scince in a Free Society adı ile yayınlanmıştır. Kitap 3 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Feyerabend, fikirlerinin temel noktalarına değinir, ikinci bölümde özgür bir toplumun nasıl olması gerektiğini ve buna dair fikirlerini söyler. Son ve üçüncü bölümde ise kendisine yöneltilen eleştirilere cevap verir.

Bilgi ve bilim düşün tarihi boyunca tartışma konusu olmuştur. Birçok düşünür güncel olarak tartışılan bilgi ve bilim kavramlarını tartışmış ve yeniden tanımlamıştır. Feyerabend’in bu konuda ki görüşleri çok tartışılmıştır. Feyerabend’e göre bilim, bilgiye ulaşma araçlarından(din, sanat vd.) herhangi bir tanesidir. Ancak Rönesans’tan bu yana bilim, bilgi edinme konusunda en doğru ve en kessin yol olmuş ve diğer bütün alternatif bilgi edinme yollarını yadsımıştır. O yüzden bilimin bu hegemonik1 yapısını

eleştirmek çalışmanın ana konularından bir tanesidir. Feyerabend, bu tartışmadan yola çıkarak Özgür Bir Toplum fikrine ulaşır.

Feyerabend, bilgibiliminin ve bilim felsefesinin hastalıklı olduğunu düşünür ve her iki disiplininde anarşizmi2 bir ilaç olarak kullanması gerektiğini söyler. Burada

hastalık tedavi edilmelidir ve bugün ilaca ihtiyacı vardır(Feyerabend, 1999, s.168). Bunu söylerken bilimin şimdilik akılsal olmadığını söyler ve yöntemi ret eder. Çünkü akılsal olan standart kurallara bağlıdır. Feyerabend ise bunun tam tersinin doğru olduğunu söyler ve göreceli bir bilim anlayışını savunur. Aklı tek ve bütünsel bir nitelik, onun yönteminin de tek bir yol izlediği fikri Feyerabend'in karşısına aldığı bir görüştür. Çünkü Feyerabend bilimde bireysel özgürlüğü temel alır ve bu anlamda doğruluğun hiçbir ortak ölçütünün olmadığını ve olamayacağını, bireylerin her türlü bilme tercihleri ve iddialarının sınırlandırılmaması gerektiğini savunur. Kendi ifadesiyle “ne olsa uyar(anything goes)” (Hülür, 2006 s.201). Çünkü Feyerabend’e

129

göre her şey bilimin konusu olabilir. Ne olursa uyar ilkesi, dünya üzerinde sabit bit yöntem ya da sabit bir akıllılığın olmadığı ile kimsenin tarih, insanlık ve bilgiyi kendi arzu ve çıkarları için kullanmaması temelinde şekillenmektedir (Yeğen, 2014, s.146). Bunun yanı sıra bilimsel kuramlara ve yönteme tanınan ayrıcalığa da itiraz eder. Feyerabend bilim tarihinde, yöntemin ve aklın kurallarının ihlal edildiği olayları ele alır. Feyerabend’e göre, bilimin içerisinde kuraldan yoksun ve akla uymayan birçok örnek vardır, “bilimde ilerleme ancak kuralların ihlal edildiği olaylar ile olmaktadır.” Bu noktada Kopernik Devrimi’ni ve Galileo’yu örnek olarak verir.(Yeğen, 2014, s.143) Genel olarak Kopernik Devrimi, özel olarak ise Galileo’nun konumu kendi zamanlarında hâkim olan kuralları ihlal veya ihmal etmeleri bağlamında ele alınmaktadır.(Hülür, 2006, s.203)

Bilim neden bu kadar ön plana çıkmış, diğer yöntemler bu kadar arka planda kalmıştır? Feyerabend bunun için şöyle der; “bilimin tek başına hüküm sürmesinin nedeni, bazı geçmiş başarılarının yol açtığı kurumsal önlemlerin(eğitim; uzmanların rolü; ama gibi erk gruplarının rolü), rakiplerinin tekrar ortaya çıkışlarını önlüyor olmasıdır. Bilimin günümüzdeki egemenliği, sahip olduğu kıyaslanmalı üstünlüğünden değil, yarışmanın onu kazandıracak biçimde düzenlenmiş olmasından gelir(Feyerabend, 1999, s.135-136)”. Özellikle medya yoluyla pazarlanan bilim insanları toplum üzerinde çok ciddi etkiler oluşturur. Gazetelere, dergilere, televizyonlara çıkarılan akademisyenler, devletlerin ihtiyaçları doğrultusunda ve bilimin çıkarlarına hizmet etmek ve bilimin nasıl kusursuz olduğundan bahsetmek için programlanmışlardır. Özellikle burada “uzman görüşü” denilerek birçok şey manipüle edilmektedir.

Bu bağlamda Feyerabend, din ve devlet birbirlerinden nasıl ayrıysalar, devlet ile bilim de birbirinden ayrılması gerektiğini söyler(bilimin bağımsız ve bütün ideolojilerden uzak olması amaçlanır) ve şöyle devam eder: Bu ayırmanın nedeni basittir: Her meslek, kendi uğraşısının çok ötesine giden bir ideolojiye ve erk güdüsüne sahiptir, demokrasinin görevi de bu ideolojiyi ve güdüyü denetim altında tutmaktır (Feyerabend, 1999, s.199). Feyerabend’e göre demokratik toplumlarda sıradan insanlar bilimi denetleyebilmelilerdir. Çünkü bütün bilimsel çalışmalar doğrudan insanlar içindir. Denetlemeyi insanların kendi aralarında kurabilecekleri komiteler ile

130

olabileceğini söylemektedir. Boyacılara, muslukçulara hemen hemen herkes güvenilmeyeceğini düşünür ve evimize geldiğinde onların başında mutlaka durulması gerektiği söylenir. Ancak belli meslek gruplarına karşı bu tutum sergilenmez. Çünkü onlar bilimsel temellidirler ve sorgulanmazlar. Feyerabend, kitapta özellikle doktorlar ve eğitimciler örneğini verir. Doktorların yanlış tanı ve tedavileri öyle bir hadde vardı ki artık hastalarına tek bir teşhisle yetinmemeleri gerektiği, başka doktorlara da başvurulması gerektiği söylenir. Ayrıca Feyerabend, insanlar hastanelerde hangi yöntemlerle tedavi edilmesi gerektiğini, kendilerinin karar vermesi gerektiğini söyler. Eğer üfürükçülere inanıyorsa üfürükçüler tarafından, yok bilime daha çok güveniyorsa bilimsel doktorlar tarafından tedavi edilme hakkı vardır. Aynı durumun eğitim alanında da olduğunu söyleyen Feyerabend, öğrencilerin kendi öğretmenlerini denetlemelerini söyler. Eğitim kurumlarında komitelerinde karar verdiği dersler okutulabilmelidir. Örneğin, halk tıbbı, yağmur duası törenleri öğretilmesi gerektiği söyleniyorsa, öğretilmelidir. Uzmanların görüşleri elbette dikkate alınacaktır; ama son söz onların olmayacaktır. Son sözü demokratik olarak oluşan komiteler söyleyecek ve bu komitelerde ağırlıklı olarak sıradan insanlar olacaktır. Ancak sıradan insanların bu türden kararlar için gerekli bilgiye sahip midirler diye sorar Feyerabend. Bu durumun demokrasilerde sorun olmaktan çıkacağını savunur. Okullarda verilecek olan “olgunluk” eğitimi, insanların bu tür kararların almasında en büyük etken olduğunu vurgular. Feyerabend, eğer bu kararlar başarı oranını azaltacak olsa dahi, karar alma işleminin bu şekilde olması gerekliliğini söyler(Feyerabend, 1999, s.117-130).

Bilime eleştirilerin cılız kaldığı, aksine bilime tapılan bir çağda yaşıyoruz. Feyerabend bilginin, bilimin tahakkümünden alındığı, halkın doğrudan bilime dâhil olması gerektiğini söyleyen çoğulcu bir bilim anlayışı savunuyordu. Çünkü Feyerabend, bilimin özgürlüğünü toplumun özgürlüğü için istiyordu. Bu çalışmada görülmüştür ki bilgi üzerinde kurulan tahakküm, toplumun özgürleşmesine en büyük engellerden bir tanesidir. Feyerabend bunun için bir temel atmıştır. Dolayısı ile bunu derinleştirmek ve toplumsallığın “bilimsel akılcılık” pençesinden kurtulması için, Özgür Bir Toplumda Bilim kitabı temel argümanlardan bir tanesidir.

131

KAYNAKÇA

Feyerabend, P. Karl, (1999). Özgür Bir Toplumda Bilim. Çev. Ahmet Kardam, Ayrıntı Yay.

Berberoğlu, Berch (2012). Klasik ve Çağdaş Sosyal Teoriye Giriş. İstanbul Bilgi Üniversitiresi Yay.

Saygılı, S. (2011). Paul Karl Feyerabend’din Bilim Anlayışı: Çoğulcu Bilim Kuramı,

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 15 (2): 83-94

Yeğen, C. (2014). Feyerabend’in “Bilgi Üzerine Üç Söyleşi” ile “Özgür Bir Toplumda Bilim” Yapıtları Işığında Bilgi Sosyolojisi ve Bilim Üzerine Bir İnceleme, Muş

Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (2): 137- 150

Erguvan, İ. Deniz. Bilgi Anarşisti Paul Karl Feyerabend,

https://www.academia.edu/3528096/Paul_Feyerabend erişim tarihi:

06.01.2016

Hülür, H. (2006). Bilimde Yöntemciliğin Reddi ve Çoğulculuk: Feyerabend’in Epistemolojik Dadaizmi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt(Sayı): VIII(2), sf.199-218

132

Yayın İlkeleri

1. Munzur Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Güz ve Bahar dönemlerinde olmak üzere yılda iki sayı olarak yayımlanan hakemli akademik bir dergidir. Dergide sosyal bilimler alanında daha önce yayımlanmamış özgün telif ve yabancı dillerde yayımlanmış makale çevirileri, sadeleştirmeler, kitap, tez, konferans ve sempozyum değerlendirmeleri ile bilimsel röportajlar yayımlanır.

2. Dergiye gönderilecek makaleler (tercüme ise tercüme edilen metinle birlikte) sbd@munzur.edu.tr adresine yazarın adı, akademik unvanı, ilgili olduğu kurum, yazışma adresi, telefon numarası ve e-posta adresi eklenerek gönderilmelidir. İlk defa yazı gönderenlerin kısa özgeçmişlerini de ilave etmeleri gerekmektedir.

3. Makaleler .doc veya .odt formatında kenar boşlukları 2,5 cm olacak şekilde A4 sayfasına, 1, 5 cümle aralıklı, 12 punto Times New Roman karakterleri ile sağa ve sola dayalı (bloklanmış) olarak yazılır. Dipnotlar ise 10 puntoda yazılır. Makale başlığı iki satırı geçmeyecek şekilde 12 punto büyük ve koyu harflerle sayfa ortalanarak, ara başlıklar ise koyu harflerle 12 puntoda sola bitişik yazılır.

4. Makaleler en fazla 7.500; kitap, tez, konferans ve sempozyum değerlendirmeleri ise en fazla 1.500 kelime olması beklenir. Söz konusu boyutların aşılması halinde makalenin mevcut haliyle yayımlanıp yayımlanmamasına yayın kurulu karar verir.

5. Atıf yapılan eserler APA ya da Chicago alıntılama kurallarına uygun bir şekilde dipnotlarda belirtilmelidir. Eserler ilk alıntıda yazarın adı ve soyadını içeren tam künyeleriyle; sonraki alıntılarda ise yazarın sadece soyadı ve eser ismi uygun biçimde kısaltılıp verilir. Makaleler tırnak işareti arasında Dergi ve kitap adları ise italik (eğik) yazı ile gösterilir.

6. Makalenin sonunda kaynakça olarak sadece makalede yararlanılan kaynakların tümü yazar soyadı, yoksa eser adına göre alfabetik sıralanmalıdır. İnternet kaynakları kaynakçanın en sonunda erişim tarihi belirtilerek eklenir.

7. Metnin başında 150 kelimeyi aşmayacak bir Özet, Anahtar Sözcükler (en fazla beş adet) ile makale başlığı, özet ve anahtar kelimelerin İngilizce tam çevirisi olmalıdır.

8. Çalışmalarda Türk Dil Kurumu’nun imla ve transkripsiyon kuralları uygulanır. Kelimelerin imlasında metnin tamamında birlik aranır. Latin alfabesinden başka bir alfabe ile yazılmış kelimeler ve kaynak eser künyeleri transkripsiyonu yapılarak verilir.

9. Gönderilen çalışmalar yayın kurulunca uygun bulunduğu takdirde, telifler iki, tercümeler ise bir hakeme gönderilir. Telif makalelerde raporlardan birinin olumsuz olması halinde yayın kurulu çalışmayı yeni bir hakeme daha gönderir. Yayın kurulu nihai kararı verir. Yayın kurulu araştırma makaleleri dışındaki yazıları (kongre haberleri, kitap tanıtımları vb) hakeme göndermeden bizzat inceler ve kabul veya red kararı verir.

10. Kabul edilen makaleler için yazarlara telif ücreti ödenmez. Basılan dergiden iki adet gönderilir. Yazarlar eserlerinin Munzur Üniversitesi internet sitesinde pdf formatında yayımlanmasını da kabul etmiş sayılırlar.

11. Bu dergide yayımlanan makaleler yayın kurulunun izni olmadan aynen veya kısmen bir başka eserde yayımlanamaz ve iktibas edilemez. Yayımlanan yazı ve makalelerin dil, içerik ve hukukî sorumluluğu tümüyle yazarlarına aittir.