• Sonuç bulunamadı

Özgün Bir Ayak Đzi: 100 Soruda Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme

A. Fethi Naci’nin Eleştiri Anlayışı

3. Özgün Bir Ayak Đzi: 100 Soruda Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme

Değişme koyduğu beşinci çalışmasını, 1981 yılında, kendisinin sahibi olduğu “Gerçek Yayınevi”nin “100 Soruda” dizisi içinde yayımlar. Abartılı bir

tanımlamadan sakınarak, diyebiliriz ki, Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme, Türk eleştirisi içinde, belirli dönemlerin toplumsal ve tarihsel gelişimini roman üzerinden okumaya girişen ender çalışmalardan biridir. Kuşkusuz bu bağlamda, Berna Moran’ın Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış (1983), Taner Timur’un Osmanlı-Türk Romanında Tarih, Toplum ve Kimlik (1991), Tevfik Çavdar’ın Türkiye’nin Yüzyılına Romanın Tanıklığı (2007) başlıklı çalışmaları ilk elden anılabilecek çalışmalardır. Ancak her üç çalışmanın kapsamı da, Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme’nin yanında çok daha sınırlı kalır. Üstelik, Fethi Naci’nin çalışması, anılan kitapların ilkinden iki yıl, diğer ikisinden ise çok daha erken bir tarihte yayımlanmıştır. Dahası, örneğin Berna Moran’ın zaman içinde yeni

133

incelemelerini ekleyerek oluşturduğu Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış, çıkış noktasındaki toplumsal-tarihsel perspektifi bırakıp, “fantastik”, “polisiye”, “üst kurmaca” ve “büyülü gerçekçilik” gibi belli kavramlar üzerinden Türk romanını incelemeye yönelmiştir. Fethi Naci ise, çok daha sonraki çalışmalarında bile bu türden yaklaşımdan ısrarla uzak durmuştur.

Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme asıl özgünlüğü ise, Fethi Naci’nin çalışması boyunca ortaya koymaya çalıştğı üzere, Türkiye gerçekleri ile roman arasında kurduğu bağdan kaynaklanır. Fethi Naci’nin, Türkiye’nin temel toplumsal sorunlarına karşı duyduğu ilgi ve bunun eleştiri anlayışındaki yansısı bu bağlamda oldukça önemlidir.

Soru-cevap şeklinde ve oldukça sistematik bir biçimde hazırladığı bu

çalışmasında Fethi Naci, “roman nedir” sorusundan başlayarak, ekonomik, sosyal ve politik gelişmeler çerçevesinde Osmanlı-Türk romanının ve romancılarının

serencâmını ortaya koymaya çalışır. Fethi Naci’nin eleştiri anlayışını sergilemesi bağlamında “en tipik” çalışması olarak nitelendirebileceğimiz Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme, toplamda, yetmişe yakın romanı inceler. Kuşkusuz, bütün bu incelemelerin hepsine birden bu sınırlı çalışmada yer vermek mümkün değildir. Bu bağlamda, çalışmanın bu bölümünde, Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme, Fethi Naci’nin dönemlendirmeleri üzerinden ve sadece incelediği romanların isimleri anılarak açımlanmaya çalışılacaktır. Böylelikle, Fethi Naci’nin Osmanlı-Türk

romanını hangi çalışmalar üzerinden okuduğu belirlenerek, bir anlamda, Fethi Naci’nin eleştiri pratiği içinde yöneldiği sorunsalların merkezleri belirlenmeye çalışılacaktır.

Çalışmasının “giriş” bölümünde “roman” sorunsalını ele alan Fethi Naci, özetle, “batı romanının Osmanlı’ya gelişini”, “ilk çeviri eserleri” ve “Osmanlı-Türk

134

romanı özelinde roman türünün gelişmesini geciktiren nedenleri” açıklamaya çalışır. Güzin Dino’dan, Cevdet Kudret’e; Ahmet Hamdi Tanpınar’dan, Yahya Kemal’e; Sencer Divitçioğlu’ndan, Đdris Küçükömer’e; Berna Moran’dan, Sina Akşin’e kadar pek çok edebiyat araştırmacısının ve sosyal bilimcinin çalışmasını da kendine referans olarak alan Fethi Naci, bu tutumu ile bir anlamda, çalışmasının dayanaklarını “nesnelleştirme”ye çalışır.

“Batılılaşma Çabaları ve Bunun Romana Yansıması” başlıklı bölümde ise Fethi Naci, Ahmet Mithat Efendi’nin Felâtun Bey ve Râkım Efendi (1875) romanını “alafranga züppe tipi” üzerinden; benzer şekilde, Recaizade Ekrem’in Araba Sevdası (1898) ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Şıpsevdi (1912) romanlarını “tip ve tipiklik sorunu” ile “edebiyatın ekonomik, politik ve sosyal olaylarla kurduğu ilişki”ye vurgu yaparak eleştirir. Yakup Kadri’nin Kiralık Konak (1922) ve Sodom ve Gomore (1928) romanları ile Halit Ziya’nın Aşk-ı Memnu (1900) romanını ise, “batılılaşma sorunu” çerçevesinde ve benzer eleştirel yaklaşımlar sergileyerek ortaya koyar. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur (1949) romanını ise “doğu-batı sorunsalı” üzerinden ve aynı kuramsal dayanaklardan hareketle belirlemeye çalışır. Fethi Naci’nin bu çabası, belli sorunsallar üzerinden Osmanlı-Türk romanını incelemesi, çalışmasının arka planına tarihsel bir perspektifi yerleştirmesi ve sorunları sosyo- ekonomik bir çerçevede ele alması bağlamında oldukça dikkat çekicidir.

Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme’nin “Romanlarımızda Đttihat ve Terakki” başlıklı bölümünde ise Fethi Naci, öncelikle, Halide Edip’in Sinekli Bakkal (1935) romanını inceleyerek “Abdülhamit dönemi ve Jön Türkler”i açımlamaya çalışır. Devamla, Đttihat Terakki’yi merkeze alarak ve dönemin siyasal gelişmelerine paralele olarak, Yakup Kadri’nin Hüküm Gecesi’ni (1927), Mithat Cemal Kuntay’ın

135

Üç Đstanbul’unu (1938), Nahid Sırrı Örik’in Sultan Hamid Düşerken’ini (1957) ve Kemal Tahir’in Kurt Kanunu’nu çözümlemeye çalışır.

“Kurtuluş Savaşı Romanları” başlıklı bölümde ise Fethi Naci, sırasıyla, Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı’sını (1965), çeteler ve düzenli ordu çerçevesinde; Halide Edip’in Ateşten Gömlek’ini, Kurtuluş Savaşı üzerine yazılan “tanık” nitelikli roman olması bağlamında; Yakup Kadri’nin Yaban’ını ise aydın-köylü çatışması üzerinden çözümlemeye çalışır. Benzer şekilde, Kemal Tahir’in Esir Şehrin Đnsanları, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Sahnenin Dışındakiler ve Tarık Buğra’nın Küçük Ağa ve Firavun Đmam romanlarını, Kurtuluş Savaşı’na yaklaşımları bağlamında incelemeye çalışır.

Çalışmasının, “Cumhuriyetin Đlk Yılları ve Romanımız” başlıklı bölümünde ise Fethi Naci, 1923-1938 yılları arasındaki siyasal, toplumsal ve ekonomik

gelişmeleri özetledikten sonra; Reşat Nuri’nin Yeşil Gecesi’ni, Eski Hastalık’ını, Yaprak Dökümü’nü ve Miskinler Teknesi’ni Cumhuriyetin ilk yıllarındaki değer yargılarını, ideolojileri, toplumsal ve siyasal olayları açığa çıkarmak bağlamında ele alır. Benzer şekilde, Yakup Kadri’nin Ankara’sını ve Memduh Şevket Esendal’ın Ayaşlı ve Kiracıları’nı da, Cumhuriyetin Ankara’sının genel bir kültürel manzarasını sunmak için açımlar.

“Demokrasinin Gelişii Gidişi ve 27 Mayıs” başlıklı bölümde ise, Demokrat Parti’li yılları, Halide Edip’in Sonsuz Panayır, Samim Kocagöz’ün Yılan Hikâyesi, Đzmir’in Đçinde, Attila Đlhan’ın Kurtlar Sofrası, Bıçağın Ucu, Vedat Türkali’nin Bir Gün Tek Başına ve Ayla Kutlu’nun Kaçış romanları üzerinden çözümlemeye çalışır.

“Köy Romanları” başlıklı bölümde ise Fethi Naci, köy ve köylünün

sorunlarını; Ömer Polat’ın Saragöl, Talip Apaydın’ın Sarı Traktör, Kemal Tahir’in Büyük Mal, Dursun Akçam’ın Kanlıdere’nin Kurtları, Yaşar Kemal’in Ortadirek,

136

Ölmez Otu ve Yusufçuk Yusuf, Yılmaz Güney’in Boynu Bükük Öldüler, Fakir Baykurt’un Kaplumbağalar, Ferit Edgü’nün Kimse ve O, Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf başlıklı yapıtları üzerinden anlamaya/okumaya çalışır.

“Đşçi Sınıfı ve Romanlarımız” başlıklı bölümde ise Fethi Naci, Reşat Enis’in Afrodit Buhurdanında Kadın, Mehmet Seyda’nın Yanartaş, Orhan Kemal’in

Bereketli Topraklar Üzerinde, Erol Toy’un Gözbağı ve Halikarnas Balıkçısı’nın Aganta Burina Burinata ve Deniz Gurbetçileri romanları üzerinden inceler ve işçi ve işçi sorunlarına dair çeşitli belirlemelerde bulunur.

“Romanımızda Küçük Burjuvalar” başlıklı bölümde ise Fethi Naci, Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam, Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar, Sevgi Soysal’ın Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, Đrfan Yalçın’ın Pansiyon Huzur, Erhan Bener’in Yalnızlar, Aysel Özakın’ın Alnında Mavi Kuşlar, Demir Özlü’nün Bir Uzun Sonbahar ve Orhan Kemal’in Eskici ve Oğulları romanlarını temel alarak, dönem içindeki “burjuva” algısını sorgulamaya çalışır.

Fethi Naci, “12 Mart Olayı ve 12 Mart Romanları” başlıklı bölümde ise, Melih Cevdet Anday’ın Gizli Emir’ini, Çetin Altan’ın Büyük Gözaltı’sını Tarık Dursun’un Gün Döndü’sünü, Erdal Öz’ün Yaralısın’ını, Sevgi Soysal’ın Şafak’ını, Pınar Kür’ün Yarın...Yarın’ını, Adalet Ağaoğlunun Bir Düğün Gecesi’ni ve Tarık Buğra’nın Gençliğim Eyvah romanlarını inceler ve dönemin politik ve sosyal olaylarını, söz konusu romanlar üzerinden değerlendirmeye çalışır.

Çalışmasının “Değişik Konular” başlıklı son bölümünde ise Fethi Naci, kendi eleştiri anlayışını ortaya koyabilecek nitelikte sorular sorar. Örneğin Fethi Naci, romanın sorunları ile toplumun sorunları birbirine karıştırmanın ne gibi sonuçlar doğuracağını, roman kişileri ile gerçek yaşamdaki kişiler arasında ne gibi ayrımlar olduğunu, Türk romanında niçin tipik kişiler olmadığını, romanın anlatacaklarını

137

“imge”lerle anlatmasının ne demek olduğunu sorarak, konuya ilişkin kendi düşüncelerini dile getirir. Büyük bir bölümünü, bu çalışma içinde Fethi Naci’nin eleştiri pratiği üzerinden somutlayarak cevaplamaya çalıştığımız bu sorulara Fethi Naci’nin verdiği yanıtlar, kendi eleştiri anlayışının dayandığı kuramsal ilkeleri göstermesi bağlamında oldukça önemlidir.

Sonuç olarak, Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme’yi Osmanlı-Türk romanlarını oldukça geniş bir perspektiften ve tarihsel, siyasal ve toplumsal

dinamikleri temel alarak çözümlemeye girişen, belli bir bütünlük ilkesinden hareket eden, oldukça özgün ve kapsamlı bir çalışma olarak niteleyebiliriz. Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme bu çerçevede de, Türk eleştiri tarihi içinde tekrarı gelmeyen bir inceleme olarak bugün de özgün konumunu korumaktadır.