• Sonuç bulunamadı

Ötekileştirilmiş Kişiler

2.2. KİŞİLER

2.2.4. Ötekileştirilmiş Kişiler

Ku(r)şun Lezzeti romanında karşımıza çıkan Davut, , Tolga’nın memleketlisi ve tabiri caizse fedaisidir. Karşımıza dördüncü bölüm, kırk birinci sayfa itibariyle çıkar. Tolga’nın annesinin isteği üzerine Tolga’nın önce iş verdiği, sonrasında ise İblis’e karşı birlikte mücadele ettiği bir isimdir.

“Annemin rica/talimat dozajı ayarlı sesiyle Mehmet İsa Efendi’nin torunu iş bulmak umuduyla Derik’ten İstanbul’a gelmiş. Eli yüzü düzgün, şirin ve bizim adresi bulabildiğine göre uyanık bir çocuk. Oğlum, Güneydoğu kökenli gençlere kentlerde sahip çıkılmazsa dağlarda teröristlerin oyuncağı oluyorlar.” 155

153 Altun, age., s.165. 154 Altun, age., s.126-127.

“Parantez bacaklı ve zeytin yeşili gözleri” olduğunu öğrendiğimiz Davut, kendini Tolga’ya âdeta adamıştır. Tolga da onu öğrencisiymiş gibi yetiştirir ve eğitir. Davut’un yaşama tutunacak, onu kötü yollardan engelleyecek, hayatını idame ettirecek bir iş arzusunu Tolga kullanır ve aslında istemeden ona bir suç gömleği giydirir. Bunların yanında Davut bilgiye, öğrenmeye de açtır. Tolga’nın entelektüel bilgi ve yaşam seviyesinden çok etkilenir ve bundan faydalanmak ister.

“Davut’u içeri çağırdım. O ne yapacağını biliyordu. Yaman başına gelecekleri tahmin etti. (…) Duvara sırtını dayayınca Davut ellerinin kenarıyla karın boşluğunu yoklayıp hayalarına sağ dizini geçirdi. Böğürerek yere kapaklanınca bedenine sille tokat girişti. Titiz bir kasap gibi çalışmasını zevkle izledim.” 156

Tolga Davut’un davranışlarını asla beğenmez ve tasvip etmez, deyim yerindeyse onu adam etmeye çalışır. Ona kitap tavsiyelerinde bulunur, okuması için çeşit çeşit kitap verir. Tolga’ya daima beyim diye hitap eden Davut ise, Tolga’nın tavsiyelerine kutsiyet atfeder ve ona verilen kitapları hatmeder. Aralarındaki bu ilginç “alışveriş” ikisini de günden güne birbirine bağlar ve bu bey/ırgat ilişkisi, bir yoldaşlık ilişkisine evrilir.

Davut’un bu sayede okuduğu Yaşar Kemal’in, köy ağalığı sistemini değiştireceği inancıyla; doğruluk ve adalet uğruna, dağlara çıkıp eşkıya olan “İnce Memed” eseri, Davut için bir aydınlanma, bir dönüm noktası olur. İnce Memed’i özümseyen ve eserle günümüz Türkiye’si arasında bağdaşım kuran Davut, beyi Tolga’nın mücadelesine İnce Memed şiddetinde katılarak, beyi Tolga’ya olan bağlılığını ispat eder ve İblis’i öldürür. Fakat bir yandan adaleti sağladığına inanırken bir yanda da, “temiz” ve iyi bir hayat kurma planlarının işe yaramadığını görüp, adaletin işleyişine sitem etmekten de kendini alamaz.

“‘Neden İnce Memed?’ diye kendisine çıkışan kaytan bıyıklı emekliyi, ‘Bu ülkenin belası ağaların varlığını unutmamak için’ diyerek yol boyu susturacaktır.”

157

“Bir ihtiyaç molasında (…) izinsiz masasına çöken kadın, ‘Köy romanı öleli yirmi beş yıl oldu, sen İnce Memed’le patinaj yapıyorsun’ demesin mi? Davut başını desturla kaldırıp, ‘Köy romanının durumunu bilmek ne haddime?’ der. ‘Ama destan niyetine sarıldığım kitaptaki en azından deccal kılıklı ağa takımını, değişik surette İstanbul kentinin göbeğinde görememek ne mümkün?” 158

“ ‘Dağa çıkmayıp, İstanbul’a indik ve katmerli katil olduk’ diye ikirciklenir Davut. İstanbul’da öğrendiği galiz küfürleri savururken sızar…” 159

Ardıç Ağacının Altında adlı romanda ise, Erkan Sipahi’nin akıl sağlığının yerinde olmadığı düşünülen kuzeni Zihni, romanın ötekileştirilmiş, aynı zamanda da kilit isimlerinden biridir. Yerinde olmayan akıl salığı nedeniyle türlü maruz kalan ve kendini açıklayamayan Zihni, ülkenin en zor zamanlarından biri olan 12 Eylül 1980 Darbesi’nde ağır işkenceler görmüş, büyük travmalar yaşamıştır.

“Zihni’nin çay içmek için uğradığı odada iki iktisat fakültesi öğrencisi kalıyordu. İçinde ‘illegal örgüt’ ve ‘yasak matbuat’ gibi anlamadığı terimlerin geçtiği cümlelere ‘Hayır’ dedikçe dövülen ve sonunda istenilen tutanağı imzalayanları görünce, Zihni aynı sorulara ‘Evet’ demiş, ama bu kez de imzasının tuhaflığı yüzünden küfrü yemişti.” 160

157 Altun, age., s.154. 158 Altun, age., s.154. 159 Altun, age., s.162.

160 Selçuk Altun, Ardıç Ağacının Altında, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2017,

Bu sebeple topluma, insanlığa inancı iflas eden Zihni’nin yaşama isteği sönmüştür. Tüm bu süreçte kendisine yardım eden Erkan abisine sevgisi daha da artmış, yaşamdaki amacı Erkan abisini mutlu etmek olmuştur.

“-Selimiye’de günahsız yere donumun içine canlı fare koyduklarında dualarım kabul edilmedikten sonra değil dinle, benim insanlıkla işim bitmiştir Ahmo.” 161

İşte tam da bu noktada Zihni’nin romandaki kilit işlevi açığa çıkmaktadır. Zihni, Erkan abisini ruhsal çöküntüden kurtarmak adına, Gizem Sipahi’nin geçirmiş olduğu kazanın sırrını çözmek ister. Kazanın nasıl olduğunu çözme fikri, Erkan’a çok değer veren, onun mevcut durumuna üzülen Ekrem’den çıkmıştır aslında. Bu durumda da yapabileceği her şeyi ortaya koyan Zihni, Ekrem’e yardım etmiştir diyebiliriz. Bu sebeple Zihni, romanın iki kilit isminden biridir.

Bizler bu bölümde, Zihni’nin planlanan kaza-cinayeti adım adım takip etmesine ve çözüme ulaşmasına şahit oluyoruz. Kazayı planlayan Serkan isminde birisidir. Serkan, Erkan’ın aynı babadan kardeşidir. Babasının her fırsatta Erkan’ı övmesi, onun başarılarıyla Serkan’ı yermesi Serkan’da nefret duygusuyla birlikte intikam tohumlarını da ekmiştir. Bu sebeple ondan intikam almak, onu derinden yaralamak ve içine şüphe düşürmek için böyle bir kaza-cinayet planladığını öğrenmiş oluyoruz.

“Ne mutlu sana ki merakından kurtulmak üzeresin; benim adım Serkan ve ben Erkan’ın kardeşeyim!” 162

161 Altun, age., s.212. 162 Altun, age., s.216.

“Erkan müzayedede canı ne isterse alıp arkasından açık artırmada yendiği kişileri küçümseyerek süzüyordu. Galiba dedeme çekmişim, izledikçe bir kin yumağına dönüşmüştüm ya Zihni! Gidip onu boğarsam hem hayatımı mahveden babamızdan hem de bana beş dakikasını ayırmayan ağabeyimden intikam almış olacaktım. O andan itibaren plan yapmaya koyuldum.” 163

Romanın en büyük sırrının açığa kavuşmasıyla birlikte Zihni’nin rol yaptığını, aslında her şeyin farkında olduğunu da bu bölümde görüyoruz.

“-Otuz küsur sene önce komik bir yanlışlık sonucu Selimiye Kışlası’na tıkılmış, derdimi anlatıp çıkana dek yedi ay işkence görmüş ve aşağılanmıştım Adi Sadi. Suçsuz bulunup tahliye olunca olgunlaşmış ama belki on yaş yaşlanmış, yaşama sevincimi yitirmiş ve en önemlisi topluma küsmüştüm. Çalışmak ve kurallar zaten hoşuma gitmez. Saygı duymadığım kurallardan kurtulmak için saf numarası yapmış, rol yaptığımı Erkan Abim bile anlamayınca oyunumu sürdürmüştüm Adi Sadi.” 164

Yine aynı romanda Ekrem karakteri, romanın bir diğer ötekileştirilmiş ve kilit ismidir. Ekrem, Erkan’ın sadık dostlarından birisidir. Çok küçük yaşta geçirdiği kaza sebebiyle kifoz (kamburluk) hastası olan Ekrem’i ilk paragraflarda fiziksel özellikleriyle tanımaya başlıyoruz.

“Geçirdiği trafik kazasında omurgası dejenere olup öne doğru eğilmişti. Aylarca kıpırdamadan yatarken kendini çarmıha gerilmiş, değişik korseler giyen gladyatör gibi hissetme cesaretini göstermişti. Lise sona geçtiğinden, göğüs kısmına sanki kısa, ama tombul bir yılan çöreklenmişti. Ceket giyip aynaya baktığında

163 Altun, age., s.217. 164 Altun, age., s.219.

omuzlarında askı unutulmuş bir küçük adam görürdü. Kıvırcık saçları ve kocaman gözlükleri vardı, boyu 1.50 santimdi ve o bir kamburdu.” 165

Annesi Türkçe öğretmeni olan Ekrem, kazanın ardından hastanede yattığı süre boyunca annesinin teşvikiyle kitaplara sarılır ve kitaplara derin bir tutkuyla bağlanır. Hem ailesinin yönlendirmesi hem de kitaplar sayesinde genişlettiği vizyonunu üniversite okuyarak daha da genişletmek ister. İyi bir dereceyle okulundan mezun olan Ekrem ile Erkan’ın yollarının kesişmesi işte bu noktada başlar.

“Ekrem üniversiteden ‘pekiyi’ ile mezun oldu. Çok uluslu şirketlerin, holdinglerin ve bankaların yazılı sınavlarına girmeye başladı. Genel yetenek ve İngilizceden geçiyor, sözlü görüşmelerde karşısındaki yetkilinin yüz ifadesinden sonucun olumsuz olacağını anlıyordu.” 166

Patronu olan Erkan Sipahi’nin her sözünü emir telakki eden Ekrem, patronuna yardım etmek için elinden gelen tüm gayreti göstermiş, bunun için canla başla çalışmıştır.

Hırslı, başarılı, hayata küsmeyen ve azmi olan bir karakter özelliği ile karşımıza çıkan Ekrem, malum kazanın ardından Gizem Sipahi’nin odasında tesadüfen bulduğu kâğıt parçasının ardından kazayı irdeleme fikrine kapılır ve Zihni ile bu işin altından kalkacaklarına inanırlar. İkisinin de tek amacı, canlarından çok sevdikleri Erkan Sipahi’nin huzura erişmesini sağlamaktır. Bu yolda ilk adımı atanın Ekrem olması sebebiyle romanda önemli bir konumdadır.

165 Altun, age., s.224. 166 Altun, age., s.232.

“Erkan’ı Tirebolu’ya yolcu ettikten sonra Ekrem Maçka’daki eve gitti. Gizem Sipahi’nin odasına girerken içi titremişti, (…) Gizem’in antika çalışma masasına yaklaştı, yorgun minderi kaldırıp koltuğuna oturdu ve çekmeceleri fazla karıştırmaya gerek kalmadan iki ipucu buldu.” 167

Benzer Belgeler