• Sonuç bulunamadı

Örgütsel politika algısına ilişkin geliştirilen modele göre örgütsel politika algısının öncülleri üç ana grup altında sınıflandırılmıştır. Bu gruplar örgütsel etkiler, görev ve çalışma çevresi etkileri ile kişisel etkiler olarak adlandırılmıştır.

2.2.5.1. Örgütsel Etkiler

Örgütsel etkiler Ferris ve diğerleri (1989) tarafından geliştirilen modele göre dört faktörlerden oluşmaktadır. Bunlar merkezileşme, biçimselleşme, hiyerarşik düzey ve kontrol alanıdır.

Merkezileşme, gücün ve kontrolün örgütün üst kademelerinde nasıl dağıtıldığını ifade eder. Yüksek merkezileşme derecesi gücün ve kontrolün üst yönetim kademelerinde toplandığını ifade eder. Böyle bir ortamda işgörenler kontrolü kaybettiklerini düşünecek ve karar veren pozisyonunda bulunan olan yönetimlere yönelik politik davranışlarda bulunacaktır. Andrews ve Kacmar (2001), Eisenhardt ve Bourgeois (1988), Muhammad (2007) ve Welsh ve Slusher (1986)’ın merkezileşme ile politik davranış arasında pozitif ilişki saptadıkları çalışmaları bunu destekler niteliktedir.

Biçimselleşme, bir işletmedeki yönerge, kural ve standartların yazılı olması ve tüm işgörenler ile paylaşılmasını ifade eder. Biçimselleşmenin yüksek olduğu örgütlerde rol belirsizliği azalır, işgörenler kendilerinden isteneni bilir ve kişi çevresini kontrol edebilir. Böyle işletmelerde işgörenlerin meslekte ilerlemesinin veya kaynaklardan daha çok pay almasının kuralları bellidir. Bu yüzden politik faaliyetler daha az etkili olmaktadır. (Andrews ve Kacmar, 2001; Ertekin ve Ertekin, 2003, 4; Muhammad, 2007; Vigoda, 2001; Yang, 2009).

Hiyerarşik düzeyin örgütsel politika algısını etkilediği yönündeki çalışmalara göre politika işletmedeki üst yönetimlere özgü bir olgudur ve politik davranış üst kademe yöneticilerde daha çok görülür (Ferris ve diğerleri, 1989; Miller ve Nichols, 2008). Aksine, örgütsel politika algısının alt kademe işgörenler arasında daha yaygın olduğunu ortaya koyan bazı çalışmalar da bulunmaktadır. Buna göre, alt kademe

27

işgörenler işletmedeki süreçler üzerinde kontrol sahibi olmadıklarından, örgütlerini daha politik olarak algılarlar (Gandz ve Murray, 1980; Valle ve Perrewe, 2000).

Ferris ve diğerleri (1989) kontrol alanı ile örgütsel politika algısı arasında pozitif yönde bir ilişki olduğunu ileri sürmüştür. Buna göre, bir üste bağlı ast sayısı arttıkça, üst her bir astına daha az zaman ayıracaktır. Bu da çalışanlarda belirsizlik ve karışıklık hissini artırarak, örgütsel politika algısını artıracaktır. Ancak bu ilişkiyi sınayan bazı çalışmalar iki kavram arasında anlamlı bir ilişki bulamamıştır (Atinc ve diğerleri, 2010; Ferris ve Kacmar, 1992; Valle ve Perrewe, 2000).

Örgütsel Kültür ile politika arasında yadsınamaz bir ilişkinin olduğu ileri sürülmektedir. Buna göre, örgüt kültürü örgütte politik kararların grup halinde alınmasında büyük ölçüde etkili olmaktadır. Örgütsel kültür ile politika kavramları yan yana geldiğinde örgütsel politik kültür kavramı ortaya çıkmaktadır ve bu kavram “örgüt üyelerinin karar mekanizmasına katılımı, örgütsel düzenlemeleri ve örgütteki politik iletişimi” olarak tanımlanmaktadır. Doğal olarak, örgütsel politik kültür, örgüt kültürünün sınırları içinde oluşmaktadır. Örgütsel politik kültür, üyelerinin amaçlarına nasıl ulaştıklarını, amaçlarına ulaşırken nasıl davrandıklarını ve nelere değer verdiklerinin göstergesidir (Yılmaz, 2012, 46). Örgütsel politika ile örgüt kültürü arasındaki ilişki yalnızca kavramsal olarak açıklanmış, bu olası ilişkinin varlığı bir bilimsel çalışma ile henüz sınanmamıştır.

Örgütsel Adalet ile örgütsel politika algısı arasında negatif bir ilişki saptanmıştır. Örgüt içerisinde ücretlerin, ödüllerin, cezaların ve terfilerin nasıl yapılacağı, bu tür kararların nasıl alındığı ya da alınan bu kararların çalışanlara nasıl söylendiğinin, çalışanlarca, algılanma biçimi olarak tanımlanan örgütsel adaletin, özellikle süreç adaleti boyutu örgütsel politika algısı ile ilişkili bulunmuştur. İşletmede kararların alınmasında kullanılan süreçler, işgörenlerce “adil –tutarlı, düzeltilebilir, etik, şeffaf” algılandığında işgörenlerde kontrol duygusu artacak ve bu da onların örgütsel politika algısını düşürecektir. Birey örgüt içinde adaletli davranılmadığına yönelik bir tutum geliştirirse, örgütü politik olarak algılamakta ve politik oyunlara girerek yanıt vermeye çalışacaktır (Andrews ve Kacmar, 2001; Ertekin ve Ertekin, 2003; Muhammad, 2007).

28

2.2.5.2. Görev ve ÇalıĢma Çevresi Etkileri

Bu kategoride değerlendirilen iş özerkliği, görev çeşitliliği, geri besleme, ilerleme fırsatları, yönetici ve çalışma arkadaşlarıyla ilişkiler gibi faktörler örgütsel politika algısı ile diğer faktörlerden daha güçlü ilişki içinde bulunmuştur (Ferris ve Kacmar, 1992).

Bu faktörlerden iş özerkliği, görev çeşitliliği, geri besleme ve ilerleme fırsatlarının örgütsel politika algısını azalttığı öne sürülmüştür İşgörenlerin iş özerkliğinin ve görev çeşitliliğinin olmaması, onun diğerleri tarafından kontrol edileceğini ifade eder. Bu durumdaki kişi kendisini güçsüz hisseder ve çalıştığı işletmeyi daha politik algılar. Yapıcı geri beslemeye açık olan işgörenler, görevleri hakkında daha fazla bilgiye sahip olurlar ve bu da rol belirsizliğini düşürerek, çalışanların işyerindeki kontrolünü artırır. Dolayısıyla bu işgörenlerin işyerindeki politikaya yönelik algısı azalır. Bir işyerindeki terfi gibi ilerleme fırsatları sınırlıysa, ulaşılması zor olan bu fırsatlar için kişiler politik davranışlara yönelebilir. İşyerindeki çalışma arkadaşları ve yöneticileriyle güvene dayalı pozitif ilişkileri olan kişilerin, işyerinde daha az politik aktivite algılayacağı ortaya konmuştur (Ferris ve Kacmar, 1992). İş özerkliği, görev çeşitliliği, geri besleme ve ilerleme fırsatlarının örgütsel politika algısı ile arasında açıklanan bu negatif yönlü ilişkiyi saptayan çalışmalar (Andrews ve Kacmar, 2001; Ferris ve Kacmar, 1992; Harris, James ve Boonthanom, 2005; Kacmar ve diğerleri, 1999; O’Connor ve Morrison, 2001; Valle ve Perrewe, 2000) yanında belirtilen kavramlar arasında anlamlı bir ilişki bulamayan çalışmalar da (Howell, 2005; Vigoda, 2001 ve Vigoda-Gadot, Vinarski-Peretz ve Ben-Zion, 2003) bulunmaktadır.

Ferris ve diğerleri (2002), örgütsel politika algısını tekrar inceleyip yeni bir model önerdikleri çalışmalarında, örgütsel politika algısının öncüllerine “kararlara katılım” değişkenini eklemeyi öne sürmüştür. Yaptıkları ayrıntılı yazın taraması sonucunda yazarlar, işgörenlerin işyerinde alınan kararlara katılımlarının artmasıyla belirsizliğin azalacağı, kişilerin kontrol ve adalet duygularının güçleneceğini ve bunun da onların örgütsel politika algısını azaltacağını savunmuşlardır. Aynı çalışma “beklentilerin karşılanması” faktörünü de örgütsel politika algısının öncüllerine eklemiştir. Buna göre işyerinde beklentileri karşılanan işgörenler, işyerlerine karşı daha olumlu duygular besleyecek ve başarılarını örgütteki politik faaliyetler yerine

29

kendi performanslarına ya da niteliklerine atfedecektir (Vigoda ve Cohen, 2002). Son olarak çalışma “kariyer geliştirme fırsatları” isimli yeni bir değişkeni örgütsel politika algısı ile ilişkilendirmiştir. Bu ilişkinin temelinde yatan düşünceye göre, işyerinde kariyer geliştirme olanağı sunmayan işletmelerde işgörenler, bireylerin başarısının onların kişisel çabalarının ve işletmedeki destekleyici kariyer geliştirme fırsatlarının sonucu olmadığını, aksine bunun işletmedeki politik faaliyetlerin sonucu olduğunu algılayacaktır (Parker ve diğerleri, 1995).

2.2.5.3. KiĢisel Etkiler

Ferris ve arkadaşlarının (1989) geliştirdiği modele göre, bu kategoride hem yaş ve cinsiyet gibi beşeri özellikler hem de Makyavelcilik ve kendini izleme gibi kişilik özellikleri bulunur. Beşeri özellikler kapsamında kadınların, yaşlıların, azınlıkların ve yüksek kıdemli işgörenlerin örgütlerini daha politik algıladıkları öne sürülür (Ferris ve diğerleri, 1989; Parker ve diğerleri, 1995). Aksine eğitim seviyesi yüksek kişilerin ise örgütsel politika algılarının daha düşük olduğu savunulur (Parker ve diğerleri, 1995). Öte yandan yaş, cinsiyet, eğitim durumu ve azınlık durumu ile ÖPA arasında ilişki tespit edemeyen çalışmalara da rastlanmaktadır (örn. Atinc ve diğerleri, 2010).

Kişilik özelliklerine, kişilerin örgütsel politika algılarını etkilediğinden önem verilmesi gerekir. Örneğin Makyavelist kişilik, örgütsel politikanın belirleyicilerinden biridir. Temel amaçlara ulaşmayı hedefleyen ve bu amaçların hangi yolla elde edildiğinin o kadar da önemli olmadığını savunan Makyavelizm’e göre, Makyavelist kişiler her şeyden önce kendileri ve menfaatleri için başkalarını kullanır ve bulundukları durumun gereklerine göre hareket ederler. Bu kişiler gücü sever ve gücü elinde bulundurmak için örgüt içi politik oyunlarda fazlasıyla yer alabilirler (Ertekin ve Ertekin, 2003; Yılmaz, 2012). Makyavelcilik ile ÖPA arasındaki pozitif ilişki yazında birçok araştırma tarafından desteklenmiştir (Atinc ve diğerleri, 2010; O’Connor ve Morrison, 2001; Valle ve Perrewe, 2000).

Yine kişilik özelliklerinden öz-izleme, örgütsel politika algısı ile ilişkili bulunmuştur. Bireyin farklı durumlar karşısında kendisini gözlemleyerek, davranışını bu yeni duruma göre uyarlamasını ifade eden öz-izleme kavramı, yüksek ve düşük

30

öz-izleme davranışı olarak iki grupta incelenir. Yüksek öz-izleme davranışına sahip bireyler, belirli bir durumda diğer kişilere sergiledikleri imaj ile ilgilenmekte ve gelişen durumsal faktörlere göre davranışlarını yönlendirmektedir. İşletmedeki durumuna göre politik manevralar ve davranışlar sergilemek, yüksek öz-izleme davranışına sahip bireyler için kolay ve etkili bir yöntemdir. Buna karşın, düşük öz- izleme davranışına sahip bireyler kendi duygu, düşünce, değer ve tutumlarını davranışlarının yol göstericisi olarak kabul ederler. Bu kişiler durumsal koşullara daha az önem verirler ve davranışlarını durumun gerektirdiği biçime göre değiştirmekte isteksizdirler. Bu kişiler, farklı koşullarda farklı kişilik sergilemekte yetersiz olduklarından, politik manevralarda da yetersiz kalmaktadırlar (Ertekin ve Ertekin, 2003; Yılmaz, 2012, 48). Beklenenin aksine bu kavramlar arasındaki ilişki çalışmalarda saptanamamıştır (Atinc ve diğerleri, 2010; Ferris ve Kacmar, 1992; Valle ve Perrewe, 2000).

Ferris ve arkadaşlarının (1989) önerdiği modele bazı araştırmacılar eklemelerde bulunmuşlardır. Örneğin “kontrol odağı”, örgütsel politika algısına ilişkin yazında, araştırmacıların dikkatini çeken bir değişkendir. Özellikleri dikkate alındığında, dış kontrol odaklı bireylerin yaşadıkları olayların kader ya da şans gibi kendileri dışındaki bazı güçlerden kaynaklandığını düşünmeleri, daha pasif ve edilgen bir yapıda oluşları ve olayların gelişiminde etkisiz olduklarını düşünmeleri, onların politik davranışlara yönelmesini engeller. Buna karşın iç kontrol odaklı bireyler, olayları kontrol ederek çevreyi etkileyebileceğini düşündüğünden politik manevralara daha fazla ilgi duyabilmekte ve daha fazla politik davranış sergileyebilmektedirler (Ertekin ve Ertekin, 2003; Yılmaz, 2012, 49). Kontrol odağı ile örgütsel politika algısı arasındaki anlamlı ilişkiyi ispatlayan çalışmaların (örn. Andrews ve Kacmar, 2001; Miller ve Nichols, 2008; O’Connor ve Morrison, 2001) yanında ilişki bulamayan çalışmalar (örn. Atinc ve diğerleri, 2010) da bulunmaktadır. Modele sonradan eklenen diğer bir değişken “olumlu ve olumsuz etki”dir (Ferris ve diğerleri, 2002). Bireyin çalışma çevresine olumlu ya da olumsuz bakması onun politika algısını etkiler. Çevresine olumlu bakan kişiler hevesli, coşkulu ve mutlu bireylerdir ve onların bu olumlu durumları örgütteki politik davranış ve uygulamalar karşısında bir savunma mekanizması görevi görür. Bu da onların örgütsel politika algısını düşürür. Çevresine olumsuz bakan kişiler ise gergin ve

31

sinirli olurlar. Bu kişiler, eşitsizliklere karşı daha tetiktedirler ve olayları olduğundan daha politik görme eğilimindedirler. Olumsuz etki değişkeni bu yüzden örgütsel politika algısı ile olumlu yönde bir ilişkiyle ele alınır (Adams ve diğerleri, 2008; Breaux, Munyon, Hochwarter ve Ferris, 2009; Byrne, Kacmar, Stoner ve Hochwarter, 2005; Kiewitz, Restubog, Zagensczyk ve Hochwarter, 2009).

Ertekin ve Ertekin (2003) veya Yılmaz (2012) “narsisizm”i de ÖPA’yı etkileyen kişilik özellikleri arasında değerlendirmiştir. Temelde kişinin kendine her yönden hayran olması ve aşırı güvenmesi olarak tanımlanan narsisizime göre, narsist bireyin temel isteği güç ve başarıdır. Bu bireyler özellikle kişilerarası ilişkileri kendi çıkarlarına yönelik kullanmakta ve hiyerarşik kademelerde hızla yükselebilmek için politik oyunlara sıkça başvurmaktadır.

Benzer Belgeler