• Sonuç bulunamadı

Kıtaiçi Yüzeysel Suların Sınıflandırılması; yüksek kaliteli su(I), az kirlenmiş su(II), kirli su(III) ve çok kirlenmiş su(IV) olmak üzere 4 kategoride yapılmaktadır. Türkiye'de su kalitesi gerektiği biçimde izlenememekte ve gereksinimi duyulan veri bankası oluşturulamamaktadır. Su kalite ölçümleri, en geniş ölçekte DSİ tarafından yüzey sularının belli başlılarında gerçekleştirilmektedir. Bu ölçümler, kurumun bölge teşkilatı bünyesinde bulunan değişik laboratuvarlarda gerçekleştirilerek merkezde toplanmakta ve değerlendirilmektedir. EİEİ Genel Müdürlüğü de daha az sayıda kalite parametresi bazında su kalitesi izleme çalışmaları yapmaktadır. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinde, su kaynaklarının kalite sınıflandırılmasının yapılması ve kalite atlaslarının çıkartılması öngörülmekteyse de, bugüne kadar ancak belli başlı pilot havzalarda (B.Menderes, Seyhan) bu amaca ulaşılabilmiştir (BURAK, 1997).

Ülkemiz genel olarak 26 akarsu havzasına (Tablo 2.4) ayrılmış bulunmaktadır. Son yıllarda bazı yörelerimizdeki su kaynaklarında görülen kirlenmeler nedeniyle su ile ilgili tüm projelerde yalnızca suyun sağlanmasının yeterli olmadığı, suyun belirli bir kalitede olması ve bu kalitenin sürekli izlenmesi gerektiğinden DSİ Genel Müdürlüğü ülke çapında su kalitesi ve kaynakları ile ilgili çalışmaları yürütmek amacıyla örgütlenmesini de bu yönde geliştirmiştir. Ancak DSİ genel müdürlüklerinin temel su kalitesi parametrelerini incelediği ve hedeflediği fakat öncelikli kirleticilerin belirlenmesi (Berilyum, Talyum, … gibi.) açısından analizler gerçekleştirmediği veya izleme çalışması yapmadığı anlaşılmaktadır.

Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’nin gerektirdiği şekilde bugüne kadar Yukarı ve Orta Sakarya Nehri’ne yönelik olan çalışmalar dışında Sakarya Nehri’nin denize dökülme noktasına ulaşabilmesi için geçmesi gereken Aşağı Sakarya Nehri ile ilgili kapsamlı bir çalışma bulunmaması Sakarya Nehri’nin kalite sınıflandırmasının yapılamaması ve kalite atlasının çıkarılamaması ile sonuçlanmıştır. Bu nedenle gerçekleştirilen projenin amacı olarak, Aşağı Sakarya Su Havzasında bulunan Sakarya Nehri’nde ağır metal kirliliğinin meydana gelip gelmediğinin su ve sediment örneklerinin aylara göre kirlilik boyutunun fiziksel ve kimyasal parametreler yardımıyla incelenmesi ve izlenmesi şeklinde olmuştur. Proje ile su ve sediment örneklerinde fiziksel parametrelerin tespit edilmesinin yanında aynı anda 40 elementin derişim değerleri de tespit edilmiştir. Sakarya Nehri’ne yönelik olarak ICP-MS cihazıyla bugüne kadar bu boyutta bir elementel analiz çalışması yapılmamış olması projenin

yerlerde gereken ve toplum sağlığını ilgilendiren durumlarda önlemlerin en ivedi şekilde alınması için ulusal ve yerel yönetimlere zemin oluşturabilecek veriler elde edilmiştir.

Proje özellikle Sakarya ili sınırları dahilinde bulunan Sakarya Nehri’nin çevresel faktörlerle, sanayi ve yerleşim birimlerinin atıklarıyla veya tarımsal ilaçlama ve gübreleme ile ne oranda kirlendiğinin ölçülmesine yönelik bir çalışma olmuştur. Bu açıdan özellikle içme suyu veya sulama suyu amaçlı olarak Sakarya Nehri’nin ne ölçüde kullanılabileceğinin oranı belirlenmiştir. Tam olarak kontrol altında tutulamayan tarımsal, evsel ve endüstriyel deşarjlar nedeniyle, birçok kez Sakarya Nehri veya kollarından gelen kirliliklerle balık ölümlerinin gerçekleştiği bilinmektedir. Kirlilik artışının önlenebilmesi için ne gibi ön tedbirlerin alınması gerektiği, kirlilik tespitinden sonra oluşturulabilecek çevre düzenlemelerinin, su sporlarının nerelerde yapılabileceği gibi öngörülerde bulunulabilir. Ayrıca projeden elde edilen sonuçlar, Sakarya ilinde Sakarya Nehri’nin tarımsal sulama amaçlı olarak kullanılması durumunda oluşabilecek etkilerin önüne geçilmesine yardımcı olacaktır.

Tarım ilaçları konusunda ve kirletici yükleri hakkında ülkemizin halen bir tarım ülkesi olmasına rağmen çok az bilimsel çalışma ve araştırmaya sahip olduğu görülmektedir. Önümüzdeki yıllarda bu konulara önem verilerek çalışmaların gerek model, gerekse analiz bazında hızlandırılması gerekmektedir. Zamanı geçmiş veya kullanılamaz zararlı böcek öldürücülerin, bunların ambalaj ve torbalarının diğer katı atıklardan ayrı olarak toplanması gereğinin ülkemizde gündemde olmadığı bilinmektedir. Ancak kullanılamaz zararlı böcek öldürücüler konusunda tüm Avrupa, ABD ve birçok Asya ülkesinde ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Türkiye’de önümüzdeki yıllarda çok önemli bir konu olarak gözüken kullanılamaz zararlı böcek öldürücüler konusunda gerek üniversite, gerekse Tarım Bakanlığı ve zararlı böcek öldürücü üreticileri işbirliği ile çalışmalara başlanması gerekmektedir. Mevcut durumda kullanılamaz zararlı böcek öldürücülerin yıllık bazda envanterinin çıkartılması, geri toplanması ve uzaklaştırılmaları konusuna ağırlık verilmelidir. Aksi takdirde kullanılamaz zararlı böcek öldürücülerin bilinçsiz ve vahşi depolanmaları bir başka yayılı kirletici kaynağı oluşturacaktır.

Avrupa Birliği Su Çerçeve Yönergesinin Öncelikli Kirleticiler başlığı altında Komisyon Taslağı (COM(2006)398 final) olarak hazırlanan metinde Kadmiyum ve bileşikleri, Civa ve bileşikleri, Nikel ve bileşikleri, Kurşun ve bileşikleri yer almaktadır. Bu kirleticilerin canlı organizmalarda birikme ve zehirleme etkileri olması, ağır metal olmaları nedeniyle canlı

Öncelikli olarak belirlenmesi gereken maddeler ve kirleticiler, yüzey sularının kalite standartlarının oluşturulmasına yönelik Avrupa Birliği Komisyon Taslağına (COM(2006)398 final) göre tablo 6.1’de özetlenmiştir. Bu taslakta ifade edilen ve proje kapsamında incelenmeyen parametreler tablo 6.1’de gösterilmemiştir.

Tablo 6.1: AB Komisyonunca Belirlenen Öncelikli Tehlikeli Kirleticiler (Ağır Metaller).

AB Numarası Öncelikli tehlikeli maddenin adı Öncelikli madde olarak tanımlanan

231-152-8 Kadmiyum ve Bileşikleri X

231-100-4 Kurşun ve bileşikleri

231-106-7 Civa ve bileşikleri X

231-111-4 Nikel ve bileşikleri

211-704-4 Tribütiltin bileşikleri X

n.a. Tribütiltin katyonu

Aşağı Sakarya Nehri Havzası’nın kirlilik sorununun oluşumunda, havzanın endüstrileşme hızının önemli ölçüde katkısı bulunmaktadır. Su kaynakları sınırlı olan bir çok ülkede kirletilmiş yüzey sularından içme suyu hazırlanması kaçınılmaz olmuştur. Çok ileri teknolojiler kullanılsa bile bazı kanserojen maddelerin sudan ayrılmasının sağlanamaması nedeniyle halk sağlığını tehdit eden bir sorun olarak karşımıza çıkmış ve yeni teknolojilerin araştırılmasına yol açmıştır. Diğer taraftan yüzey suları tarım açısından önemli olup, su kaynaklarının kirlenmesi, sulama suyu olarak kullanım alanlarını da sınırlamaktadır. Bunların dışında yüzey suları balıkçılık açısından da önem arz etmektedir (GÜÇER, 1997).

Havzanın endüstrileşme hızının devamlı olarak arttırılamayacağı ve bazı sınırlamaların gerektiği ve bunların başında da çevre kirliliğinin geldiği söylenebilir. Bu sorunun çözülmesinde de en akılcı ve ekonomik yöntem, su, hava ve toprak gibi doğal kaynakları koruyan tedbirlerin alınması ve uygulanması olmalıdır.

Buna göre;

 Yüzey sularının içme ve kullanma suyu standartları açısından öngörülen kimyasal parametrelerin değişimleri sürekli incelenmeli, tarım ve endüstrinin neden olabileceği kirlilikler araştırılmalıdır.

 Yüzey sularının fazlaca kirletilmemesi ileride içme suyu kaynağı olarak kullanılabileceğinin göz ardı edilmemesi ve atıkların arıtma işlemlerinin arttırılması gerekmektedir.

 Su ürünleri açısından deniz kirliliği durum tespiti ve kirlilik kaynakları saptamaları ve tedbirleri alınmalıdır.

 Havza sahasında endüstrinin katı atıklarının ciddi denetlenmesi önemli bir adım olmasına karşın su kirliliği daha da titizlikle durulması gereken bir konu olmalıdır. Bazı istasyonlarda istenilen özellikte (tane boyutu küçük) sediment örneği bulmakta güçlüklerle karşılaşılmıştır. Bu nedenle sediment analizlerinde farklı elementel analiz değerleri elde edilmiş olabilir.

Elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde araştırma konusu elementlerin hangi kaynaklardan ve en çok hangi ay veya mevsimde Sakarya Nehri vasıtasıyla taşındığı ve dolayısıyla da Karadeniz’e ulaştığı saptanmaya çalışılmıştır. Ayrıca günümüzde gerek Türkiye’de gerekse Uluslar arası literatürde sediment kirliliğine yönelik olarak hazırlanmış Standart Referans Tabloları oluşturulamamış olup sadece yerel çalışmalar ile bu sağlanmaya çalışılmaktadır (KELDERMAN, 2005).

Benzer Belgeler