• Sonuç bulunamadı

Öğrencilere kitabı ve okumayı nasıl sevdirebiliriz?

Belgede KİTAP DOSTLARI TOPLULUĞU (sayfa 44-48)

Kitabın ve okumanın anlamını çözmüş ve bu yolda başarılı çalışmalara imza atmış örnek bir öğretmen olan Musa Mert, kitaba ve okumaya dair Serdar Arslan’ın sorularını yanıtladı.

Okumanın süreklilik halini alabilmesi, ailede başlayan ve okulda öğretmenler yoluyla devam eden dikkatli ve özenli çalışmaların gerçekleştiril-mesine bağlı. Peki nasıl? Kitabı sevdirip okumayı sürekli kılmak ve de nitelikli okumaların yapıl-masını sağlamak nasıl mümkün olabilir? Ömrünü nitelikli okumaya ve kitaba vakfetmiş örnek bir öğretmen Musa Mert ile bu konular çerçevesinde

bir söyleşi çalışmaya imza attınız şimdiye kadar. Bu anlamda yapmış olduğunuz projeler neler ve bu projelerin işleyiş biçimleri nasıl hocam?

Bir insanın hayal dünyası, duygu ve düşünce dünyası, bildiği kelimeler ve kavramlar kadardır.

Bir insan ne kadar kelime ve kavram bilirse hayal dünyası, duygu ve düşünce dünyası o kadar geniş olur. Beş yüz kelime ile düşünen bir insan ile beş bin kelime ile düşünen bir insan asla aynı değildir.

Kavram dünyasının membaı ise birbirinden değer-li kitaplarla dolu bir kütüphanedir. Kütüphane, bir okulun kalbidir. Kalp çalışmazsa ruh da beden de ölür.

Çoğunlukla okulların ya doğru dürüst bir kütüphanesi yoktur ya da varsa bile gereği gibi çalışmamaktadır. Bunun acı bir sonucu olarak

okullarımızda hayat genellikle ruhsuzdur, tek-düzedir ve oldukça mekaniktir. Sınav başarısına odaklı eğitim sisteminde, belirli zamanlarda zille girip zille çıkan, bu nedenle de adeta âline olmuş öğretmenler ve öğrenciler topluluğunun, evden okula, okuldan eve habire taşınıp durduğuna şahit olursunuz. Bu durum, her şehirde sınav başarısı sebebiyle öne çıkmış okullarda hâkimdir.

Üniversite ümidi olmayan, okumak iste-meyen öğrencilerden oluşan pek çok okulda ise davranış bozuklukları sebebiyle, neredeyse ders dahi yapılamamaktadır. Bu isteksizlik, o okulun öğrencilerine, günde altı ya da sekiz saat, dört duvar arasında ve tahta sıralarda adeta bir hap-ishane hayatı yaşatmaktadır.

Bu sıkıntılı durumun çözüm yollarından biri, belki de en başında olanı öğrencileri kitapla tanıştırmak, onlara kitapları sevdirmek ve

düzen-li okuyan bireyler tatlı ve daha anlamlı hâle getiren,

Kütüphane varsa, öğrencileri kitapla ve kütüphan-eyle dost hâline getirmenin yollarını, çarelerini aradım. Yirmi iki yıllık öğretmenlik tecrübem so-nucu, Allah’ın izni ve inayetiyle “Kitap Dostları Topluluğu Projesi”ni tasarladım. Değerli öğret-men ve idareci arkadaşlarımla el ele vererek, pro-jeyi ilk defa 2010 yılında Konya’daki bir ilköğretim okulunda uygulamaya koyduk. Hamdolsun çok güzel sonuçlar aldık.

Projeyi, şu an çalıştığım Konya Selçuklu Şems-i Tebrizi Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde de, Selçuklu Belediyesi’nin sponsorluğunda, TİMAV (Türkiye İmam Hatipliler Vakfı) ile il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin desteğiyle, hâlen uygu-lamaktayız.

Projeyi özetle anlatmaya çalışayım: Okul-da, birbirinden güzel ve çeşitli etkinliklerle

do-natılmış yüksek bir çekim alanı oluşturuyorsunuz.

Bu çekim alanının adı “Kitap Dostları Topluluğu”.

Projeyi uygulamaya koymadan önce, okul idarecilerinden ve öğretmenlerinden oluşan bir proje yürütme kurulu oluşturuyorsunuz.

Sivil toplum kuruşları, belediye, okul aile birliği gibi kurum ve kuruluşların desteğiyle, tüm okul öğrencilerine hitap edebilecek ve öğrencilerin seviyesine uygun iyi bir kütüphane kuruyorsunuz.

Yürütme kurulu, okul rehber öğretmenlerinin de yardımıyla bir ön araştırma yapıp okullarındaki öğrencilerin ilgilerini tespit ediyor. Tiyatrolar, sin-emalar, yazarlarla buluşmalar, kitap söyleşileri, piknikler, il içi ve il dışı gezileri... Öğrencilerin il-gileri doğrultusunda birbirinden çekici etkinlikler belirleniyor.

Yürütme kurulu, yapılan tespitler doğrul-tusunda, Kitap Dostları Topluluğu’na üye olabil-menin şartlarını da belirliyor. Güzel ahlak ve ayda belirli sayfa kitap okumak sabit şartlardan. Diğer şartları her okul kendine göre düzenleyebiliyor.

Hatta sınıf öğretmenleri kendi sınıfına özel şart-lar da koyabiliyor. Yalnız bu şartşart-ların, öğrencilerin biraz gayret ederek aşabilecekleri şartlar olması önemli. Aksi hâlde, başarısı düşük öğrenciler, top-luluğa ilgi göstermeyeceklerdir.

Okul konferans salonunda, öğrencilere proje tanıtılıyor ve özendiriliyor. Yapılacak tüm etkin-liklere katılabilmenin şartının Kitap Dostları Top-luluğu Üye Kartı’na sahip olmak olduğu belirtili-yor. Bu karta sahip olabilmek için gerekli şartlar anlatılıyor. Böylece proje uygulamaya konuluyor.

Şartları gerçekleştirdiğine inanan öğrenci, özel hazırlanmış topluluğa müracaat dilekçesini doldurarak sınıf öğretmenine veriyor. Dilekçe, sınıf öğretmeninin, kütüphane memurunun ve okul idaresinin onayını aldıktan sonra nihay-et yürütme kuruluna geliyor. Yürütme kurulu öğrencinin durumunu değerlendiriyor. Uygun bu-lursa öğrenci adına özel hazırlanmış üyelik kartını çıkartıp öğrenciye takdim ediyor. Bu kart öğrenci için çok değerli. Çünkü üyelik kartı sayesinde ken-disine tüm kapılar açılıyor; topluluğun tüm etkin-liklerine katılma hakkı kazanıyor.

Özellikle etkinlikler uygulanmaya başladığın-da, öğrencilerin okul kütüphanesine adeta akın ettiklerine şahit oluyorsunuz. Bütün öğrenciler, topluluğun üyesi olabilmek için gayret ediyor-lar. Derslerine çalıştıklarını ve davranışlarına da dikkat ettiklerini görüyorsunuz. Üstelik düzenli kontroller sonunda üye olanların kartlarını kay-betme riskinin olması, yakaladıkları başarı ve

per-formansı korumalarını sağlıyor. Öğrenciler, önce topluluk üyesi olmak için çalışıyorlar. Fakat sonra kitap, hayatlarının kopmaz bir parçası hâline geli-yor. Evde, okulda, teneff üste, öğrencileri eller-inde kitaplarla görüyorsunuz. Kitap ve yapılan etkinlikler sayesinde okul, öğrenciler için sıkıcı bir ortam olmaktan çıkıp, eğlenceli ve sevilen bir me-kân hâline geliyor.

Şu an çalıştığım Konya Selçuklu Şems-i Tebri-zi Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde, geçen yıl, dört aylık süreçte bin öğrenci on üç bin kitap okuma başarısına ulaştı. Okul başarısının da yüzde yedi oranda arttığını gördük. Süre uzadıkça daha güzel sonuçlar elde edeceğimizi düşünüyorum.

Çağımızda, çocuklarımızı ve gençlerimi-zi albenisiyle kendisine çeken, çektikten sonra yakasını bir türlü bırakmayan o kadar çok şey var ki. Bunların neler olduğunu hepimiz çok iyi bili-yoruz. Yayıncılar her ne kadar birbirinden güzel kapaklar hazırlamaya çalışsalar da kitaplar, çocuk-ların ve gençlerin gözüyle baktığımızda, bizzat tanışmadan ya da tanıştırılmadan değeri fark edil-meyen dostlardır. Bir kitabın içine girip, onunla tatlı bir yolculuğa çıkmadan kitapların dünyasını fark edemiyorlar. Bizzat ellerinden tutup, onları kitapların harikulade dünyasıyla, okumanın tarif-siz lezzetiyle tanıştırmalıyız. İlk kitap önemlidir.

Öğrencinin ilk eline aldığı kitabın sıkıcı olması, onu kitaptan soğutabilir. Bu nedenle öğrencinin okuyacağı ilk kitap ya da kitaplar, öğrenci ve onun ilgisi dikkate alınarak özenle seçilmelidir.

Kitaplar, hazine sandıklarıdır. Onlar size gelmez, siz onları arayıp bulmalısınız. Sandıktaki çil çil altınlara, birbirinden değerli taşlara ulaşabil-meniz için hazine avcısı olmalısınız. Kitaplardaki hazinelere ulaşmanın yolu, sayfaları ve kelimeleri bir bir eşelemekten geçiyor.

Bunun için her şeyden önce inanç gerekiyor, sabır gerekiyor. İnanç derken, öğrenmeye olan in-ancı kastediyorum. Sabır, yerini yavaş yavaş tada bırakmaya başladığında, kitabın hayatınızdaki vazgeçilmez yerini aldığını görürsünüz. Okumak zamanla, size can veren, kan veren yeme içme-leriniz ve uyumalarınız gibi tabii bir gıdanız hâline gelir. Öğün geldiğinde acıktığınız gibi okumaya acıkırsınız. Okuma açlığını gideremediğinizde ra-hatsız olursunuz. Birkaç bilgi kırıntısıyla idare

et-mek zorunda kaldığınız zamanlar olur belki ama ilk fırsatta kendinize mutlaka mükellef bir ziyafet çekersiniz.

Okuma söz konusu olduğunda daha çok rakamlar konuşuluyor, okumanın niceliksel yanı-na vurgu yapılıyor. Oysa daha önemli olan sanki okumanın niteliği, yani neyin niçin okunduğu... Bu düşünceye katılır mısınız?

İnsanlığa en büyük zararı dokunanlar okumuş insanlardır. Çoban Mehmet koyunlarını gütmekle meşgul, çiftçi Hasan da tarlasıyla uğraşıyor. On-ların kimseye bir zararı yok. Ama örneğin, organ mafyası en mahir doktorlarla çalışıyor. Toplum-ları istedikleri mecralara sürüklemek isteyen şer güçleri en iyi sosyologlarla ve psikologlar-la çalışıyor. Okumuş, pek çok kitap yazmış kimi yazarçizer takımının kibrinden yanına

yaklaşmak mümkün olmuyor.

Böyleleri, okudukça, yazdıkça müstağ-nileşiyor. Bunların hepsi okumuş insan-lar. klişe bir ifade ile

“Al-lah’ın ilk emri oku!” deniliyor. Oysa Al“Al-lah’ın ilk emri “Oku!” değildir, “Yaratan Rabbinin adıyla oku!”dur.

İlk inen ayetlerde iki kez tekrarlanan okuma emrinin birincisinde “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” deniliyor. Okumanın Allah’ın adıyla, Allah adına olması gerekiyor. İkinci okuma emrinde ise “Oku, Rabbin sınırsız ikram sahibidir.” denili-yor ve arkasından, Allah’ın kalemle ya da kalemi öğretmesine ve insana bilmediğini belletmesine değiniliyor. Kalem, elde edilen bilgiyi sonraki ne-sillere ulaştırma aracıdır.

Nitelikli okuma, Allah’ın adıyla yani “Bismil-lah” ile başlayan, Allah’ın rızasını kazanmak için yapılan okumadır. Okuyanı, okuduğu her satırla daha iyi bir insan, daha iyi bir Müslüman yapan okumadır. Zira aynı surenin devamında, aksi hâl-de insanın kendisini müstağni görüp azgınlık ve taşkınlık edeceğine değinilmesi boşuna değildir.

Okumalarımızın merkezinde Kur’an ve Sün-net olmalıdır. Neyi, ne kadar okursak okuyalım, diğer okumalar, yine aynı niyetle bu merkez-in etrafında dönmelidir. Okuyan merkez-insan akarsu gibidir; akarsu pislik tutmaz ve su aka aka yolunu bulur.

Bununla birlikte iki tür okuma vardır: Yatay okuma ve dikey okuma. Yatay okuma, bir anlam-da yüzeysel okumadır. Pek çok kitabı hızla okur geçersiniz. Bu tür okuma, bütünü görmek için önemlidir. Bir de dikey okuma vardır. Yani derin-lemesine okuma. Bu tür okuma Kur’an’da yer bu-lan kavramlarla ifade etmek gerekirse, tedebbür ve tefekkür ederek, aklederek, durup düşünerek okumadır. Her paragrafı, her cümleyi, hatta her kelimeyi irdeleyerek okumadır.

Kaynaklarımız Hz. Ömer gibi zeki bir insanın Bakara Suresini on iki yılda öğrendiğini nakleder.

Oysa Hz. Ömer, Kur’an’ın tamamını ezbere bilen bir insandır. Sahabe, nitelik-li kitaplar okumadır. Binlerce kitap arasından en iyilerini seçip okumaya çalışmak, kısa ömrümüzde bize, nitelikli bilgiye ulaşma konusunda zaman ka-zandıracaktır.

Projelerinizde yapılan okumaların niteliğine dair dönütler alabiliyor musunuz? Ya da bunu nasıl sağlıyorsunuz?

Başta da belirttiğim gibi, projemizin en temel iki unsuru güzel ahlak ve kitap okuma. Öğrencil-erimizden, okuduklarının olumlu etkilerini hayat-larına yansıtmalarını bekliyoruz. Kitap okuyan öğrencilerimizin zamanla davranışlarındaki olum-lu değişime şahit oolum-luyoruz.

Eğitimde rehberlik çok önemlidir. Nitelik-li kitaplar okumaları konusunda öğrencilerim-ize öğretmen arkadaşlarımız rehberlik etmeye

çalışıyorlar. Ayrıca oluşturulan okuma gruplarıyla derinlemesine okuma çalışmaları da yapan ark-adaşlarımız var. Okuma konusunda öne çıkan öğrencilerle birebir ilgileniyoruz. Bunların yanında, öğrencilerimiz tarafından gerçekleştirilen “Bir Yazar, Bir Kitap” konulu kitap söyleşileri yapılıyor. Her seferinde bir öğrencimiz, bir yazarı ve o yazarın bir kitabını çalışıp okul konferans salonunda Kitap Dostları Topluluğu’na sunuyor. Sunum sonrası soru cevap kısmını önemsiyoruz.

Okumanın süreklilik kazanması noktasında ne gibi tavsiyeleriniz var, bu süreçle ilgili kim neler yapmalı?

Bu konuda ailelere ve öğretmenlere büyük iş düşüyor. Doğar doğmaz bir bebeğe, sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunup tahnik yapıldıktan hemen sonra derhal selüloz koklatılmalı. Bebek kundağa sarılırken de bir kitapla sarılmalı. Bebekler, anne sütü ve oyuncaklarla birlikte mutlaka kita-pla büyütülmeli. Oyuncak kutusu yanında çocuğun, o büyüdükçe büyüyen bir kitaplığı olmalı. Anne babasının elinde sürekli televizyon kumandasını gören bir çocuk elbette eline televizyon kumandasını alacaktır. Anne babalar, ellerinden kitapları düşürmeyerek çocuklarına örnek olmalı. Aksi hâlde, o güne kadar kitaplarla tanışmamış bir öğrenciye okula başladığında kitap okutabilmek çok zor oluyor.

Halkımız, altın günlerini ve kısır partilerini kitap okuma günlerine dönüştürmelidir. Unutul-mamalıdır ki dedikodu, bilgi yoksunu zavallıların işidir. Ev bark, araba, döviz, futbol konuştukları kadar okudukları kitapları konuşmalıdırlar. Hediyeleşmenin merkezinde kitap olmalıdır. Nişan ve düğün gibi merasimlerde tabak çanak yerine kitap hediye edilmelidir.

Okullarda okul idaresi ve öğretmenler, kitap okumayı eğitim öğretimin merkezine almalı, öğren-cilerini kitapla mutlaka tanıştırmalıdırlar. Bunun için, yoksa okulda bir kütüphane kurulmalı, ihtiyaca göre sınıf kitaplıkları oluşturulmalı, varsa kütüphaneyi ve kitaplıkları aktif hâle getirmek için çaba sarf etmelidirler. Öğrenmeyi öğretmek, kitapla mümkündür.

Milli Eğitim Bakanlığı’na da önerim şudur: Okullarda, ilk dört yıl sadece kitap okutulmalı. Her sınıf seviyesine uygun cıvıl cıvıl kitaplar yazılmalı. Güzel ahlâkın ve görgü kurallarının yanında Matematik, Sosyal Bilgiler, Türkçe ve diğer derslerin en temel konuları ustaca yazılan bu kitaplarda, çocukları der-se boğmadan öykülerle, şiirlerle anlatılmalı. Okunan kitaplar ve yazılar üzerinde konuşulmalı. Her yılın okumaları, kaç sayfa ya da kaç kitap okunacaksa belirlenmeli. Bir sonraki yıl, okunacak kitap ve say-fa sayısı artırılmalı. Bir öğrenci beşinci sınısay-fa, yüzlerce hatta binlerce saysay-fa kitap okuyarak gelmeli.

Bildiğimiz anlamdaki derslere beşinci sınıftan itibaren başlanmalı. Ülkemizin bunu başarabilecek yazar ve uzman potansiyeline sahip olduğunu düşünüyorum.

TRT ve Kültür Bakanlığı’nın da, çizgi fi lmler, sinemalar, birbirinden renkli ve nitelikli basın, yayın ve programlarla ülkemiz çocuklarını ve gençlerini kitaba daha çok özendirmeleri gerekir.

Sivil toplum kuruluşları ve belediyeler de işe el atmalıdır. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ve okullarla birlikte çalışmalar yürütmelidir. Konya Selçuklu Belediyesi’nin büyük harcamalar yaparak açtığı okul kütüphaneleri takdire şayandır. Bu çabanın ülkemizdeki tüm belediyelere örnek olmasını umuyorum.

Çok teşekkürler hocam.

Ben teşekkür ederim hocam.

Röportaj Serdar ARSLAN

Belgede KİTAP DOSTLARI TOPLULUĞU (sayfa 44-48)

Benzer Belgeler