• Sonuç bulunamadı

2.1. Öğrenci Merkezli Eğitim

2.1.4. Öğrenci Merkezli Eğitimde Öğretmen

“Okullar, hayatta her şeyde bir sır var olduğu varsayımı üzerine tasarlanmıştır. Yaşam kalitesi bu sırları bilmeye bağlıdır. Bu sırlar ancak düzenli olarak art arda sıralanarak bulunabilir ve ‘sadece’ öğretmenler bu sırları doğru olarak ortaya çıkarabilirler.”

Ivan lllich

Öğrenci merkezli eğitim kavramıyla eğitime, öğrenmeye ve öğretmeye ilişkin önemli algısal değişimler söz konusudur. Öğrenci merkezli eğitim ile birlikte “Ne öğretelim?”, “Nasıl öğretelim?”, “Ne ile öğretelim?” şeklindeki bakış açısından, “Ne öğrenmek ister?”, “Öğrenmek için ne yapacak?”, “Öğrenmesine neler yardım edebilir?”, “Hangi derinlikte öğrendi?” şeklindeki bakış açısına dönüş meydana gelmiştir (Maden vd., 2011). Öğretmen; “Sınıfta ne yapacağım?”, “Ne anlatacağım?”, “Nasıl aktaracağım?” şeklindeki öğretmen merkezli düşünce tarzını terk ederek “Sınıfta öğrencilere ne yaptıracağım?”, “Onları nasıl aktif kılacağım?”, “Kafa yormalarını, düşünmelerini, eleştirmelerini, soru sormalarını, konu ile meşgul olmalarını nasıl sağlayacağım?” odaklı öğrenci merkezli düşünce tarzını benimsemelidir (Artvinli, 2010).

Roberts (1984: 175), öğrenmenin en iyi şekilde gerçekleşebilmesi için öğretmenin üzerine düşen görevleri aşağıdaki şekilde sıralamıştır:

1. Öğretmen, öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayacak bir sınıf ortamı oluşturmalıdır.

2. Öğretmen, grup olarak ya da bireysel olarak öğrencilerin amaçlarını, hedeflerini, fikirlerini ve tavsiyelerini ifade etmelerini istemelidir.

3. Öğretmen, bir öğretim paketi ve yönergeler listesi hazırlamada, düzenlemede ve bunları uygulamada öğrencilere yardımcı olmalıdır.

4. Öğretmen, öğrencilerin uygulamalarına yardımcı olmak için onlara güven duymalıdır.

5. Öğretmen, öğrenme ve öğretme sürecinden zevk almalıdır. 6. Öğretmen, değişime ve eleştiriye açık olmalıdır.

7. Öğretmen, grup çalışmalarında hem etkin bir dinleyici, hem de etkin bir katılımcı olmalıdır.

8. Öğretmen, öğrencilerin ihtiyaçlarını sürekli takip etmeli ve bu ihtiyaçlardan haberdar olmalıdır.

9. Öğretmen, öğrenmeyi süreç boyunca ölçmeli ve değerlendirmeli ayrıca bu sürecin öğrenciler üzerindeki etkisini analiz etmelidir.

10. Öğretmen başarılı olan sürecin bir bölümünü ya da tümünü değiştirebilmeli ya da yeniden düzenleyebilmeli gerektiğinde de sürece yeni öğeler ekleyebilmelidir.

Geleneksel sınıf ortamlarında öğretmen bilginin mutlak sahibidir. Öğretmen, öğrenciler için yeni ve karmaşık olan bu bilgileri genellikle düz anlatım yoluyla, kendi geçmiş deneyimlerine başvurarak ve sınavlara uygun olarak öğrencilere direk olarak aktarmayı amaçlar (Brackenbury, 2012). Öğrenci merkezli eğitimde ise öğretmen bilgiyi aktaran değil, arzulanan öğrenme sonuçlarına ulaşmak için etkili bir öğretim ortamı düzenleyerek gerekli faaliyetleri planlayan ve öğrenme süreci sonunda da hedeflere ulaşma derecesini belirlemek amacıyla değerlendirme yapan kişidir (Demirdaş, 2013; Karacelil, 2010).

Öğrenme, öğretmen-öğrenen ve öğrenen-öğretmen arasındaki iş birliği sayesinde gelişir (Koç, 2006). Sınıf ortamında öğretmenin rolü, önceden paketlenmiş bilgiyi öğrenciye sunmaktan çok, öğrencinin kendi kendine öğrenebileceği ortamları oluşturmaktır (Temizkan, 2010). Öğretmen, geniş bir ustalıkla içeriği organize etmeli, öğrencilerin öğrenmelerini takip ederek hatalı öğrenmeler ortaya çıktığında uygun şekilde onlara rehberlik etmelidir (Barrett ve Long, 2012).

Beyin araştırmaları; öğrencinin konuşma, dinleme, okuma, izleme, davranışta bulunma ve değer verme gibi faaliyetlerin her biri ile meşgul olması gerektiğini

söylemektedir. Bu nedenle öğretmenin birincil amacı, öğrencinin maruz kalacağı içeriğe ve bağlama giden yolların kalitesini ve miktarını artırmak olmalıdır (Caine ve Caine, 1991).

Bu anlayışta öğretmen sadece içerik düzenlemesi yaparak bilgiyi aktaran kişi değil, öğrenmeyi kolaylaştıran ve öğrenci hatalarını öğrenme fırsatlarına çevirebilen kişidir (Brackenbury, 2012). Öğrenmenin kalıcı hale gelebilmesi için, öğrenenin zihinsel yeteneklerini kullanmasının yanı sıra bu sürecin sorumluluğunu taşıması da önemlidir (Ev, 2010). Bu nedenle öğretmenler bilgiyi öğrencilere doğrudan sunmamalı, kendi bilgilerini yapılandırmaları için öğrencilere rehberlik etmeli, öğrenme ortamında öğrencilerin öğrenme materyallerini ve teknolojiyi aktif bir şekilde kullanmalarını ve ihtiyaç duydukları öğretim materyallerine kolayca ulaşabilmelerini sağlamalıdır (Sarıkaya vd., 2010). Bu ortamlar, bireylerin çevreleriyle daha fazla etkileşimde bulunmalarına, dolayısıyla zengin öğrenme yaşantıları geçirmelerine olanak sağlayacak biçimde düzenlenmelidir (Yeşilyurt, 2013).

Öğretmenler, öğrencilere programda öngörülen hedefleri kazandırmanın yanı sıra onlara günlük hayatın karmaşasını, zorluklarını ve gerçek problemlerini de yaşatmalıdır. Bu şekilde öğrenciler günlük hayatı daha iyi tanıyarak geleceğe daha iyi hazırlanabilirler (Çelebi, 2006).

Öğrenci merkezli eğitimde öğretmen aynı zamanda öğrenen durumundadır. Öğretmen, öğrencilerin ilgilerine, isteklerine ve ihtiyaçlarına daha iyi cevap verebilmek, sınıfı daha iyi organize edebilmek ve velilerle daha iyi iletişim kurabilmek amacıyla sürekli olarak yeni bilgiler ve yeni yöntemler öğrenerek kendisini sürekli olarak geliştirmeye çalışmalıdır (Ha, 2013; Paris ve Combs, 2000).

Geleneksel sınıflarda öğretmen çok konuşur. Bu konuşmalar da maalesef genellikle yönerge vericidir. Öğrencilerin daha aktif olması ve sesinin daha çok duyulması, öğretmenin bilinçli olarak daha sessiz olmasına bağlıdır. Öğrenci, öğrenme ortamıyla ne kadar iç içe olursa öğrenmenin etkililiği de o derece artacaktır (Mclean, 2012). Öğrenen merkezli eğitim bizi öğrencilere bir şeyler anlatmaktan

(öğretmek), öğrencilerle birlikte bir şeyler yapmaya (öğretmek ve öğrenmek) ve öğrencilerle birlikte olmaya (öğrenmek) yönlendirmektedir (Wohlfarth vd., 2008).

Ülkelerin büyük çoğunluğunda öğretmenlerin öğretme stilleri maalesef ki otoriterdir. Öğretmen, bütün bilgeliklerin kaynağıdır ve her zaman doğrudur. Bu durum öğrencilerin çoğu için korku kaynağıdır. Öğretmen, süper insan olmadığını, kendisinin de hatalar yapabileceğini, kendisinin de bilmediği şeyler olduğunu öğrencilere hissettirmelidir. Öğrencilerin kendi hatalarını düzeltme kabiliyetleri vardır ve kendi hatalarını kendileri düzelttiklerinde bu hataların tekrarlanma olasılıkları azalır. Öğretmen tarafından düzeltilen hatalar ise tekrarlanma eğilimindedir. Öğrencilerin kendi hatalarını düzeltme mekanizmaları ise ancak öğretmenin süper insan rolünü bırakması durumunda gerçekleşebilir (Mclean, 2012).

Kendileri öğrenci olarak öğretmen merkezli eğitimi tecrübe etmiş ve eğitimci olarak yıllardır aynı geleneksel pedagojik yaklaşımı kullanan öğretmenlere öğrencilere kendi öğrenmelerinin sorumluluğunu vermek oldukça zor gelebilir (Howell, 2006). Öğretmenlerin öğrenci merkezli bir bakış açısı geliştirerek içerik odaklı derslerdeki mutlak hakimiyetlerini terk edebilmeleri zor bir iştir. Bu durum, içinde aynı anda hem öğrenci hem de öğretmen olmak gibi çelişkileri barındırır (Wohlfarth vd., 2008). Öğretmenlerin büyük bir kısmı, özellikle standart testlerde öğrenci başarılarının düşmesinden endişe etmelerinden dolayı öğretmen merkezli didaktik yöntemleri öğrenci merkezli yöntem ve tekniklere tercih etmektedirler (Daigle, 2000).

Öğretmen merkezli pedagoji ile yetişmiş ve öğretmen merkezli eğitim anlayışına alışmış öğrencilerin de, kendi öğrenmelerinin sorumluluğunu almak zor geldiği için, bazen öğrenci merkezli eğitimden şikayet ettikleri ve öğretmen merkezli anlayışı tercih ettikleri görülmektedir (Hains ve Smith, 2012).

Benzer Belgeler