• Sonuç bulunamadı

1.13. Kuantum öğrenme modelinin dayandığı temeller

1.13.5. Çoklu zeka kuramı

20.yy’da eğitim üzerindeki geniş çaplı araştırmalar, günümüzde teknolojinin hızlanması, her geçen yıl artan ihtiyaçlar eğitim için gerekli olan birçok faktörün düzenlenmesini, yeniden yapılandırılmasını ve yeni öğretim kuramlarının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu pozitif yönlü değişimlerin eğitim programlarına yansımasıyla süreç içerisinde bireyler, farklı kişisel özelliklerini avantaja çevirerek kendi bilgisinin mimarı olan, araştıran, soru soran bir birey haline gelmiştir. Bu durumun sistematik olarak ilerlemesi, öğrenmenin kalıcılığının sağlanması ve eğitimde başarıya ulaşmak için bireysel farklılıklar göz önüne alınmalıdır. Günümüz eğitim sisteminin dayandığı felsefelere göre öğrenciler birbirlerinden farklı şekillerde düşünürler, düşünürken farklı yollardan giderler ve farklı araçları kullanırlar. Bunun sonucunda öğrenciler farklı öğrenme hızına sahip olurlar. Öğrenme hızları arasındaki bu farkın başında ‘zekâ’ gelir. Araştırmacılar günümüze kadar zekâ kavramını, insan zihninin yapısını davranışlarına bakarak anlamaya çalışmışlardır. Bu tanımlamalardan elde edilen ortak fikre göre zekâ, bireyin doğuştan sahip olduğu, kalıtımla kuşaktan kuşağa geçen ve merkezi sinir sisteminin işlevlerini kapsayan; deneyim, öğrenme ve çevreden kaynaklanan etkenlerle biçimlenen bir bileşimdir. Bu konuda araştırmaları olan nöro psikoloji ve gelişim uzmanı Howard Gardner yetmişli yıllardan itibaren bireylerin zihinlerini kullanma becerilerini inceleyerek, araştırmalar yapmıştır. Böylece geliştirmiş olduğu ‘Çoklu Zekâ Kuramı’ ile, zekâya niteliksel olarak bir bakış açısı kazandırmıştır (Pehlivan, 2008, s. 16). Zekâya yeni bakış açıları getiren Gardner; onun doğuştan var olduğunu, değiştirilebilir ve geliştirilebilir olduğunu savunmuştur.

Gardner yaptığı araştırmalarda insanların sahip olduğu yetenekleri zekâ alanı olarak tanımlamıştır. Bunlar: Sözel-Dilsel Zekâ, Mantıksal-Matematiksel Zekâ, Görsel- Uzamsal Zekâ, Müzikal-Ritmik Zekâ, Bedensel-Kinestetik Zekâ, Öze dönük (İçsel- Benlik) Zekâ, Sosyal (Kişilerarası ) Zekâ’dır. Daha sonra Gardner, bu zekâ alanlarına ek olarak sekizinci bir zekâ alanının varlığından söz etmiş ve 1999 yılında yayımladığı ‘Intelligence Reframed (Zekâ Yeniden Yapılandırıldı )’ adlı eserinde ‘doğa zekâsı’ adını verdiği bu zekâ alanını da kapsayacak şekilde çoklu zekâ teorisini yeniden formüle etmiştir (Saban, 2003, s. 5).

Gardner’ın çoklu zekâ teorisi, aşağıdaki temel ilkeleri içermektedir. 1. Gardner’a göre zeka birbirinden kopuk olmayacak şekilde sekiz çeşittir.

2. Bireyin beyni tek olup, kişiye özgüdür.

3. Zekâ yaşam boyunca sürekli bir değişim içindedir, zekânın güçlü ve zayıf alanları sürekli olarak geliştirilebilir.

Sözel - dilsel zekâ: Dili kullanma, öğrenme ve konuşma kapasitesidir. Kelimelerle düşünme ve ifade etme, dildeki karmaşık anlamları değerlendirme, kelimelerdeki anlamları ve düzeni kavrayabilme, şiir okuma, mizah, hikaye anlatma, gramer bilgisi, mecazi anlatım, benzetme, soyut ve simgesel düşünme, kavram oluşturma ve yazma gibi karmaşık olayları içeren dili üretme ve etkili kullanma yeteneğidir (Büyükalan, 2003, s. 3).

Mantıksal - matematiksel zekâ: Bu zekâ alanı adında anlaşılabileceği gibi hesap yapma, akıl yürütme, eleştirisel düşünme ve neden-sonuç ilişkisi kurma gibi genel olarak soyut problemleri anlama ve çözme yeteneği olarak açıklanabilir (Vural, 2004, s. 181).

Görsel - uzamsal zekâ: Bireyin zihninde bulunan hayalleri şekillendirme, resimler oluşturarak ve çizgisel olarak muhakeme etme becerisidir (Gardner, 2006, s. 120). Bu zekâ alanını kullanan bireyler resim ve şekillerle öğrenir, öğrendiklerini yine bu yolla hatırlarlar. Tasarım, çizim ve görsellikten zevk alırlar (Kula, 2005, s. 15).

Müziksel - ritmik zekâ: Çevreden gelen ritmik sesleri, tonal kavramları; anlama, tanıma, kavrama ve kullanma kapasitesidir (Büyükalan, 2003, s. 3). Bu zekâ alanına sahip bireyler melodi ve ritim yaratarak, empati kurarak, seslere duyarlı olarak, estrüman kullanarak öğrenirler (Kula, 2005, s. 15).

Bedensel - kinestetik zekâ: Vücudun fiziksel fonksiyonlarını kullanarak, kendini ifade etme, beyin ve vücut koordinasyonunu etkili bir biçimde kullanıp, ürün oluşturma kapasitesidir ( Gardner, 2006, s. 120). Fiziksel etkinliklerin ön planda olduğu alanlarda farklılıklar ortaya koyarak öğrenirler. Bu zekâ alanına sahip bireyler rol yapma, atletizm, dans, dikiş-nakış, gezi ve inceleme gibi aktivitelere katılmaktan zevk alırlar ( Gözüm, 2011, s. 22).

Kişiler arası – sosyal zekâ: Bu zekâ alanına sahip kişiler karşı tarafın ihtiyaçlarını tahmin etme, empati kurma, sosyal iletişime olumlu yönde destek sağlama yeteneğine sahiptir. Bu zekâ alanına sahip kişiler grup halinde çalışmaktan, paylaşımda bulunmaktan zevk alırlar. Sinerji oluşturarak, sempati kurarak, işbirliği yaparak, kaynaşarak öğrenirler ( Kula, 2005, s.16).

İçsel – öze dönük zekâ: Kişinin kendine ait bilgisinin olması, duygu, düşünce ve değer yargılarına sahip olması; bu hususları göz önüne alarak sorumluluk alma kapasitesi geliştirmesidir. Bu kişiler kendi içlerine yolculuk yapan, kendi hayallerine odaklanan, bu hedeflerine dair ilgi ve becerilerini düzenleyen, bunların farkında olan kişilerdir. Bu zekâ alanına sahip bireyler duygu ve düşüncelerinin farkına vararak, düşünmeyi düşünerek, benliğini geliştiren bireysel etkinlikler yaparak öğrenirler ( Kula, 2005, s.16).

Doğacı zekâ: Doğayı tanıma, merak etme ve araştırma; doğada bulunan canlıların yaratılışları üzerine düşünme becerisine sahip olunan zekâ türüdür (Meb, 2005). Bu zekâ alanına sahip kişiler doğanın insan üzerindeki ya da insanın doğa üzerindeki etkisi ile ilgilenirler (Vural, 2004, s. 78). Doğayı ve doğada olup bitenleri gözlemleme yeteneğinin yanı sıra kendisinin de bu doğanın bir parçası olduğunu anlayarak, bir araştırma ruhuyla inceleme yaparak öğrenirler (Kula, 2005, s.16).

Gerek yurt dışında gerekse yurt içinde yapılan “Çoklu Zekâ Kuramı” ile ilgili deneysel çalışmalarda, bu kuramın öğrenci başarısına etkisi anlamlı düzeyde olmuştur. Bunun yanında farklı zekâ alanlarını kullanan öğrencilerin, sahip oldukları zekâ alanına uygun olarak yapılan öğretim etkinliklerinde başarılarını artırttıkları görülmüştür.

1.14. Kuantum öğrenmenin içeriği