• Sonuç bulunamadı

Ⅵ. Tanımlar

1. BÖLÜM

2.2. Çokkültürlü Eğitim

Eğitim çeşitli etkileşimlerden meydana gelen kapsamı geniş ve çok yönlü bir süreci ifade etmektedir. Her türlü eğitim sürecinin bir amacı vardır ve amacın olmadığı bir eğitim süreci düşünülemez. Eğitim sürecinde amaçlar hem eğitimin kişiye kazandıracağı davranışları hem de bu davranışların temeli olan içeriğin oluşturulmasını sağlar (Öncel, 2013: 15).

Çokkültürlü eğitim, öğrencilerin din, dil, ırk, sosyal statü, cinsiyet gibi ayrımlara maruz bırakılmadan eğitimde eşit olanaklardan faydalanmasıdır (Mazı, 2018: 29). Türkiye'nin uluslararası öğrenci politikası daha fazla öğrenci tarafından tercih edilmeye yönelik olarak değişmektedir. Bu bakımdan uluslararasılaşma çabalarının merkezinde uluslararası öğrencilik vardır. Öğrenci profilinin farklı ülke ve kültürlerden oluşuyor olması çokkültürlü eğitimi gündeme getirmiştir. Öğrencilerle iletişim, ders anlatım yöntem ve teknikleri, puanlama ve değerlenme gibi aşamalarda farklı kültür ve ülkeden öğrencilerin varlığı akademisyenlerin başa çıkması gereken konuların başında olmuştur. Böylelikle eğitimde çokkültürlülük, farklı kültür ve ülkelerden gelen öğrencilere eğitim verebilecek yeterliliğe sahip akademisyenlere olan ihtiyacı ortaya çıkarmıştır. Eğitim ortamındaki bu farklılık bir şekilde yönetilmesi gereken bir durumdur. Bu farklılıkları yönetme aşamasında ise devreye çokkültürlü eğitim girmektedir.

Dünyada ülkeler ve insanlar gün geçtikçe birbirine daha çok yaklaşmakta, bununla beraber kültürel, sosyal ve etnik çeşitlilik ise daha artmaktadır. Bu çeşitlilik, yönetilmesine bağlı olarak olumlu veya olumsuz sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle çokkültürlü eğitim ve insan ilişkilerini kavramak, daha yapıcı olmak, çeşitliliğin fayda sağlayan sonuçlarından olacaktır (Johnson ve Johnson, 2002: 13). Üniversitelerin

59 çokkültürlülük sürecinde pasif kalma gibi bir seçenekleri yoktur. Çünkü küreselleşme karşısında aktif olmayan, yeteri kadar hazırlanmayan kurumların bu süreçte zarar görmesi ve yıkıcı bir etkiyle karşılaşması kaçınılmazdır. Bu bağlamda çokkültürlü eğitim, küreselleşmenin yıkıcı etkisi karşısında bir kalkan gibi düşünülebilir. Bu kalkanın gelen darbeyi emmesi ve dağıtması için bir miktar esnek olması gerekir. Aksi halde daha sert darbeler kalkanı kırabilir. Küreselleşmenin sert ve yıkıcı etkisinin karşısında eğitimde hoşgörüyü, kültürel farkındalığı ve farklılıklara saygıyı kalkan gibi kullanan kurumlar bu yıkıcı etkiye karşı esneklik kazanarak hayatta kalma becerisi kazanır ve zamanla daha güçlü hale gelirler. Uluslararası öğrenciler, kurumların bu esnekliği kazanması için iyi bir fırsattır. Bu öğrencilerle girilen etkileşimler, başta eğitim olmak üzere ekonomi, siyaset, spor, sanat gibi alanlarda uluslararası yeterliliklerinin kazanılmasına vesile olur. Çokkültürlü eğitim, öğrencilerin bireysel beceri ve yeteneklerini geliştirirken, bir yandan da ulusal eğitimi uluslararası standartlara getirebilmek için kalitesini artırmaya teşvik eder. Bu bakımdan uluslararası öğrenci potansiyelini gerçekleştirmek için Türkiye'nin yol alması gereken konulardan biri çokkültürlü eğitimdir.

Çokkültürlü eğitim aslında kökü çok derinlerde olmayan, ulus devletlerle beraber ortaya çıkan yeni bir olgudur. Örneğin, Osmanlı'nın uygulamış olduğu millet sisteminde her millete kendi okullarını açma şansı verilmiş, eğitim sistemi konusunda serbestlik tanınmıştı. Ama millet kavramı din anlamında kullanıldığı için etnik köken temelli bir eğitim anlayışı yerine din temelli bir eğitim anlayışı gelişmişti. Bu ise günümüzdeki çokkültürlü eğitim anlayışından farklıydı. Dünyada günümüzdeki çokkültürlü eğitim anlayışı ise ülkeleri etnik kökene göre şekillendirmeye çalışan ulus devlet sistemiyle beraber ortaya çıkmış, süreç sonunda ise doğal olarak etnik köken farklılığına duyarlı bir eğitim ihtiyacı oluşmuştur. En belirgin örneklerini ise ülkenin kuruluşu ile modern ulus devlet sisteminin ortaya çıkışı arasında eş zaman olan ABD'de göstermiştir.

Çokkültürlü eğitim, ortaya çıktığı dönemin sosyo-politik bir ürünüdür. 1960'lı yılların sonlarında ABD'deki etnik azınlık gruplarının siyasi sorunlarıyla başlayan sosyal talepler, okul müfredatına ve eğitim kurumlarına doğru genişlemişti. Etnik grupların okul müfredatlarında ve öğretim materyallerinde ele alınış şekli ile ilgili

60 problemler doğrudan toplumdaki sosyal, politik ve ekonomik endişeleri yansıtıyordu.

1960'lı yılların ortalarına kadar sessiz ve pasif bir sosyal hareket halinde kalan talepler daha sonra karakterini ve tonunu değiştirmiş ve aktivist hareket ve taleplere dönüşmüştür (Gay, 1983: 560).

Siyahiler, 1970'li yıllara kadar kitapların kendilerini ve kültürlerini yok sayması, hatta kötü göstermesi sebebiyle müfredata meydan okuma hareketi başlatmış ve önyargılardan dolayı öğretmen tutumuna ve okulun ayrıştırıcı yapısına dikkat çekmiştir (Grant ve Sleeter, 2012: 55). Eğitimde kat edilen bu dönüşüm aşamalarını Banks (1993, 19-20) üçe ayırır. İlk aşaması, etnik azınlık grupları tarihi ve kültürü üzerine çalışan eğitimcilerin, bu kültürlere ait kavram, bilgi ve teorileri eğitim müfredatına dahil etmek için başlattıkları bireysel ve kurumsal çabalardır. İkinci aşama, eşitliği arttırmak için okulda yapısal ve sistematik değişiklikler yapılması fikridir. Üçüncü aşama ise kendilerini toplumda mağdur olarak gören kadınlar ve engelli insanlar gibi diğer grupların, kendi hikayelerinin, kültürlerinin ve seslerinin okulların müfredatına ve yapısına dahil edilmesini talep etmesiyle son halini almıştır.

Toplumun farklı kesimlerden grupların da dahil olma çabası işin boyutunu değiştirmiştir. Dolayısıyla çokkültürlü eğitim yalnızca ırkçılığa değil, sosyal sınıflara, toplumsal cinsiyete, engelliliğe ve diğer konulara da odaklanan, giderek genişleyen bir yelpaze benimsemiştir. Bu nedenle daha geniş insan kitlelerine ulaşmış, ilişki kurabileceği farklı unsurlar bulmuştur (Sleeter,1996: 240). Yakın zamana kadar çokkültürlü eğitim, asimilasyon veya “erime potası” politikasına karşı koymaya odaklansa da artık çokkültürlü eğitimin kapsamı bugün uluslar arasında hızla artan ilişkiler, ekosistem, nükleer silahlar, terörizm, insan hakları ve kıtlıklar gibi küresel perspektifleri içerecek şekilde geniş bir hal almıştır (Ameny-Dixon, 2004: 8).

Çokkültürlü eğitim pek çok bilim insanı tarafından farklı biçimlerde tanımlanmıştır (Oğuz, 2016: 7). Çokkültürlü eğitimi onun amaçlarını ve hedeflerini belirterek tanımlayabiliriz. Çokkültürlü eğitimin temel hedefi, etnik bakımdan farklılık arz eden bir dünyada okul ve üniversiteleri, öğrenciler için gerekli olan bilgi ve yeterlilikleri kazanmalarını sağlayacak şekilde yapılandırmaktır (Banks, 2013: 18).

Çokkültürlü eğitimin amacı öğrencilere yalnızca farklı gruplar veya ülkeler hakkında bilgi vermek değil, aynı zamanda birçok yaşam tarzı, dil, kültür ve bakış açısının

61 olduğu fikrine alışmaları konusunda yardımcı olmaktır (Petrova, 2012: 9). Çokkültürlü eğitim hangi cinsiyet, sosyal sınıf, etnisite ve kültürden olursa olsun tüm öğrencilerin eşit eğitim imkânına sahip olması gerektiğini savunur (Banks, 2013: 1).

Çokkültürlülük, kültürel farklılıkları güvenilir kılmaya çalışır. Psikolojik olarak, kendini kabul etme ve başkalarını kabul etme arasında güçlü ve pozitif bir ilişki vardır (Cole, 1984: 152). Bu yüzden kişilerin çokkültürlüğü anlaması ve kabul etmesi için öncelikle kendi kültür ve kimliklerini anlaması ve kabul etmesi gereklidir.

Bu çalışmada kullanacağımız anlamıyla çokkültürlü eğitim, bireylerin farklı sosyal, kültürel ve eğitim arka planlarını göz önünde bulundurarak tüm öğrenciler için eğitim eşitliğini sağlama amacıyla gerçekleştirilen eğitim metodudur.

Çokkültürlü eğitim, dünyada ve ülkemizde bu zamana kadar çoğunlukla çeşitli etnik azınlıklara, farklı kültürel sınıflara ya da belirli sosyal gruplara odaklanarak çeşitliliği savunurken, çıkış noktası yine homojen bir grup olmuştur. Bu çalışmada ise farklı olarak çokkültürlü eğitimin hedefi spesifik olarak belirlenmiş bir grup veya azınlık değil, yine tamamen farklı sosyal, kültürel ve etnik unsurlardan oluşan bir yapı olan uluslararası öğrencilerdir.

Çokkültürlü küresel eğitim, öğrencilere aşağıdaki gibi becerileri kazandırmak için çabalar (Cole, 1984: 154):

Kültürlerarası ortamlarda etkin bir şekilde hareket etmek.

(Dayanışmayı teşvik etmek)

Karar verme sürecinde çokkültürlü faktörleri göz önünde bulundurmak.

(Etnik merkezciliği bertaraf etmek)

İşbirliğini teşvik etme ile etnik, kültürel ve ulusal sınırlar arasındaki çatışmaları çözme becerisi. (Kültürlerarası anlayışı teşvik etmek)

Yerel ve uluslararası çapta küresel iletişim kurabilme becerisi.

(Dünyada ortak bir tür olduğumuzu hatırlatmak).

Çokkültürlü eğitim ile öğrenciler birtakım değerler kazanır (Parekh, 2002:

286). Kültürler arasında iletişimi artırır. Karşılıklı kültürel değerler kullanılır.

Öğrenciler tek bir kaynağa ya da yola yönelmez, faklı kaynaklara yönelerek, farklı

62 kültürleri öğrenerek dünyanın her yerinden deneyimler ve tecrübeler edinir. Öğrenciler çokkültürlü eğitim sayesinde önyargılarından ve ırkçı düşüncelerinden uzaklaşır.

Farklılıklarımızı korumak için birbirimize ihtiyacımız vardır, eğitimde çokkültürlü yaklaşım, ise bunun temelidir (Tiedt ve Tiedt, 1989: 101).

Gelecek neslin, sınırların geçersiz kaldığı günümüzdeki değişimlere karşı uyum sağlayabilmesi ve küresel vizyona sahip olabilmesi için yeni beceriler edinmesi bir zorunluluk halini almıştır. Bunun için eğitimin, kişiler ve kültürler arası iletişim ve etkileşim becerilerini kazandırmaya teşvik edici olması ihtiyacı ortaya çıkmıştır.

Türkiye'nin uluslararası öğrenci potansiyelini korumak, tercih edilen ülke olmak ve daha fazla öğrenci çekmek için üniversitelerde uluslararası öğrencilerin alacağı eğitim yönteminin buna göre uyarlanması gerekmektedir.